30 Kasım 2015 Pazartesi

bok sürdürmeseydin bari


Etraftaki ilişkilere gözlerimi dört açıp baktım. Temel sorun kıskançlık. Kadınların erkeklerin ensesinden düşmemesi, erkeklerin kadının giydiği kıyafete çemkirmesi, ilişki boyunca tüm arkadaşları dışlayıp birbirlerini ilişkiye hapsetme temel problemlerdi. Ama benim temel problemlerim güvensizliğim, garanticiliğim, şu olasılıklara dair rakamsal takıntım. Anlayacağınız bir ilişkiye dair korkularım hala gün yüzünde durmakta. Size bahsetmesem de ben anlaşmasız adım atmam. Ne kadar net olursak o kadar iyi olur dedim. “Birine aşık olmayı bırak, hoşlandığında gel söyle boşuna birbirimizi kandırmayalım olaysız sona merhaba diyelim” dedim kabul etti. “İnsanların içinde tartışmaktan hoşlanmam, kadınsal krizlere girip insan içinde olay çıkarma, baş başayken sıçacaksan sıçarsın ağzıma” dedi, “Ben hiç çemkirmem tam bir hanımefendiyim” dedim kabul ettim. “Mıçmıç mesajlaşma, yok aramadın gitmedin nerde günaydın mesajım diye söylenmek yok, çekemem” dedi “İşime gelir” dedim. Sonuçta işsiz olan yatıp uyuyan benim. Niye sabahın köründe salak bir mesaj için uyandırılmak isteyeyim ki. Öyle gerekli gereksiz her konuyu konuştuk ki, saçma triplere girmeyelim, tamamen dürüst olalım istedik.  Bende susmayan bu beyin varken ayakları yerden kesen kıpırtılar vs. hep boş lafmış gibi geliyor. Sonra ben buna “Giydiklerime karışılsın istemem. Yok efendim bu kısa, uzununu giy falan çekemem.” dedim. Yumruğunu masaya vurup karışırım diyen bir Joker beklemiyorsunuz dimi? Hayır bekliyorsanız ben bu adamı size düzgün anlatamamışım demektir. “İşime gelir. Zaten ben pantolona karşıyım. Mini etekler tasarım harikası be hayatım” dedi pişkin pişkin sırıttı. Ah ama bakın nereyi atladım ben. Paşa şiddete karşıymış, öyle laf atarlarsa falan kavgaya giremez karşıymış. Bir annesi için kavga edermiş, yoksa kavga görürse ilk topuklayan o olurmuş. Lan bir anası kadar olamadık. Adam resmen bana seni önemsemiyorum dedi. Bende kavga etsin demedim ama bu kadarı da fazla dürüst geldi be. Hani insan der erkekliğe bok sürdürmeyeyim, böyle bir şeyi itiraf etmeyeyim. Yok, yok bizim ki açık açık söyledi. Eh bende sırtına iki şaplak atıp “Tamam sevgilim. Bir şey olursa sen arkama saklanırsın, ben senide beni de korurum” dedim. Eh bu pısırıktansa  ben daha iyi kendimi savunurum yalan mı?

26 Kasım 2015 Perşembe

cidden kimdi


Gülümsüyor. Burnunun estetik olduğunu düşünüyorum. Boynunda ki dövmesinin acıtıp acıtmadığını soruyorum. Acıtmadı zaten çok iyi hatırlamıyorum, sarhoştum diyor. 17 yaşında yaptırmış. Daha küçüktüm diyor. Pişman olup olmadığını soruyorum, değildim zaten uzun süredir istiyordum diyor. Uzun siyah saçlarına eli gidiyor, sinir oluyorum o kadar güzel ve uzun diye. Ama kesin burnu yapma diye kendimi avutuyorum. Başka dövmesi var mı diye soruyorum var birkaç tane diyor. Yaptırmak istiyorsan yaptır, sildirirsin diyor. Sildirince iz kaldığından haberin yok heralde diye tersliyorum, sildirdim daha önce adam gibi yere gidersen bir şey olmaz diyor. Ses tonuna, giyinişine, duruşuna sinir oluyorum çok kadınsı, çok olmuş, çok güzel. Sonrasını hatırlamıyorum pek. Bölük pörçük. Gerçek, bu bir anım, hayal değil, delirmedim. Ama kim, nerde tanıştık hatırlamıyorum. Bir iki saat sohbet ettiğimizi hatırlıyorum ama neden bilmiyorum. Kim tanıştırdı, doğaçlama bir tanışma mı hatırlamıyorum. Hayır, rüya falan değil. Biliyorum bir anım ama bulamıyorum. Olduğu yerden çıkmıyor. Daha öncede başıma geldi. Sadece bir yüz ve üç gün boyunca kimdi diye düşünüp durdum. Aşırı tanıdık bir yüzdü ama kim olduğunu hatırlamadım. Hatta ünlü biri mi diye bile düşündüm. Staja gidince fark ettim ki sinir bozucu, yaşlı yönetici asistanıydı. Unutmak istemiyorum. Ben gerçekten çok korkuyorum. Bir şeyler normal değil farkındayım ama yüzleşmek istemiyorum. Unutmaktan çok korkuyorum. Bir gün yüzleri hatırlayamamaktan. Bu sizin basit unutkanlık dediğiniz şeylerden değil. İlk beşinci sınıfta teyzemin adını unuttum. Bir hafta boyunca hatırlamaya çalıştım, sonunda anneme sordum. Lisede kendi adımı unuttum bir kez. Ciddiyim, kendi adımı! Çok utanç verici ama arkadaşıma dönüp adım neydi demek zorunda kaldım. Ciddiye almadı güldü belki ama ben ciddiydim. Doktora git diyeceksiniz gittim, fiziksel hiçbir sorun yok. Gerçi genlerime işlemiş alzheimer var ama bu kadar erken görülmesi mümkün değil. Anneme, Sidikli`ye, son dönemde görüştüğüm herkese sordum öyle birini hatırlamıyorlar. Ama eminim ben. Sadece kim bilmiyorum. Şimdi istediğim biri kimliğimi dahi fark etse bendim ya desin. Unutmak istemiyorum. Bir gün burayı bile unutma potansiyelimden korkuyorum. Hâlbuki hatırlayabilmek için yazıyorum.

25 Kasım 2015 Çarşamba

gözden çıkartacağın parayı borç ver


Babamın maymun iştahımdan bıkıp, ödemeyi reddettiği kurs ücretini çalışıp kazanma kararı verdim. Birinci sınıftan son sınıfa kadar da çalıştım. Çalışırken öğrendiğim birkaç şey oldu. Hatta çok şey. Mesela kendimi dizginlemeyi, iş yerinde duygusallığa yer olmadığını, aldığın parayı babandan alsan sayman gerektiğini ve gözden çıkartabileceğin parayı borç vereceğini öğrendim. Patron bir gün biri senden 100 lira istiyorsa, cebinde varsa bile sadece gözden çıkartacağın kadarını ver dedi. Çünkü verdiğin her borcun geri dönmeme olasılığı vardır. O yüzden 20 liranı gözden çıkartıyorsan o kadarını ver. Geri gelmezse üzülmezsin dedi. Nereye bağlayacaksın bunu derseniz Joker`e tabi ki de. Yemek yerken babası aradı, iyilik sağlık derken adamdan para istedi. Maaşı ne kadar bilmem ama adamdan 3000 istedi. Ehh karı milleti merak eder, bu adam bu parayla ne yapacak.” Kredi kartı” dedi. Ödemeyi geciktirmezmiş yani bu son ayın faturası. Bu adam bu parayı kimle nerde yedi. Evet aklıma gelen ilk soru bu oldu. Hayır bir hesabı ödüyorsa ikincisini ödetmem, iki gün sonra çocuğun parasını yedi demesinler. E ben bu parayı yemediysem kim yedi.” Biz harcadık, zaten araban benzin içiyor güzelim” dedi yılışık. Koca hayvan gibi arabayla gezersen ki baban aldı onu da, benzin parasını bir zahmet öde. Hayır adam oturduğun eve kadar almış daha ne yapsın, öküz. Ödedikten sonra kalmıyorsa paran, çıkartma kalsın, yatsın yerinde. Gelmişsin 25 yaşına baba kredi kartımı öde nedir lan. Hem böyle saçma bahane mi olur? Huhu toplama çıkartma, ayak yorgan hesabı yap ama o parayı babandan isteme. Tabi ona böyle söyleyemedim.  Cadde çocuğu olmayı bırak adam ol da diyemedim. Onun yerine “bence babandan para isteme. Çalışıyorsun sonuçta. Yani ne bileyim, büyüdük ya hani. İstersen bende var biraz hallederiz.” Dedim, havan herif kükredi. Haspam gelmiş elli yaşına babasından para almaya utanmıyor da benden para almazmış bilmem ne. Hayır gelişim evresini tamamlamamış bu diyorum kimse inanmıyor. Ama adamı öyle bir manipüle ettim ki üç gün sonra haklısın hala babamın sırtından geçiniyorum moduna girip aldı parayı. Sonuç ise cebimde 150 lira para kalıp tüm biriktirdiğimi ona verdim. Anladım ki iş sevdiklerine gelince gözden çıkartacağından daha fazlasını karşılıksız verebiliyormuşsun. Acil iş bulmazsam ben babadan para isteyen o kız olacağım. 

21 Kasım 2015 Cumartesi

evimin kadını çocuklarımın anası olmalıymışım


Çocuğa özel şoförün muamelesi yapmaymış. İki yere bıraktı diye hemen incileri dökülmez. Annem insafsızca çocuğu kullandığımı iddia ediyor. Ben toplu taşımada sürünürken onu içi rahat etmiyormuş dedim ki koca bir yalan, annem inandı ayy ne hoş çocuk dedi. Anneme söylemedim erkek arkadaşım olduğunu, çünkü biliyorum anında babama söylememi isteyecek. O yüzden flört ediyoruz diye uyutmaya çalışıyorum. Bu kadar tantanada akşam saatlerinde çağrıldığım bir iş görüşmesine beni götürüyor diye. Beşte iş görüşmesinin absürtlüğü zaten apayrı ayrı bir konu, randevuyu veren adamın kafası ayrı. Hazırlandım, Joker sağ olsun götürdü üzerine birde ben buralarda otururum sen çıkınca ara bir şeyler yapalım çok sürmez zaten dedi. Yani insan olan görüşmeyi yarım saatte bitirir ama adam iki saat konuştu. Bir saat boyunca kendisinden, iş yaptığı insanlardan bahsetti. Kafasını eğip CV`ye bakmadı bile. On dakika konuşmama izin verdikten sonra "Ya zaten sen çalışmak zorunda değilsin" dedi. Nasıl yani deyip mal mal adamın suratına baktım. "Bunlar hep Amerikanın bize empoze ettiği şeyler. Bizim kültürümüzde atamızda kadını çalıştırmak yok. Baban ilerde kocan sana bakmak zorunda." dedi. O an ben "mal oldum" sözünü yaşadım. Emlak piyasasının cafcaflı olduğu bir noktada ofis, modern bir ofis ama kafayı bir yerlerde bırakılmış. Tüm bunları söyledikten sonra birde "Ailenizle kalıyorsunuz dimi?" "Babanın boynunun borcu siz evlenen kadar." gibi bir sürü saydı saydı en sonunda dayanamadım. Kocaman gülümseyip "Haklısınız, çok doğru konuşuyorsunuz. Sevgilime sizin gibi düşündüğümü belirttim. Ama o kalkmış iki gün evinde kaldım diye masrafları bölüşmemizi istiyor. Bende mecbur işte iş görüşmeleri falan uğraşıyorum. Yoksa bende karşıyım. Zaten okula babam ısrar etti diye gittim. Gerçi iyi de oldu. Sevgilimle orda tanıştık.Hayır baya da zengin çalışmama ihtiyacı yok. Ama o tuttu beni buraya getirdi bekliyor. En iyi ben gideyim. Sizde sanırım bana iki gün içinde dönersiniz, iyi günler." dedim. Adam şoka girip kem küm etti surat morardı ama kibarlık gösterecek ya ayağa kalkıp elini uzatınca elini sıkmak için davrandım sonra "Ay sevgilim kızıyor başka erkeklere dokunmama kusura bakmayın" dedim döndüm kıçımı gittim. Manyak mısın sen diyeceksiniz ama evet. O nasıl bir düşünme tarzı. Ben bunca yıl boşa mı okudum. Boşuna mı benim yerimde olabilecek birinin yerini gasp ettim. Anama babamın emeğine benim için harcanan paralara, devletin verdiği öğretmenin patlattığı gırtlağa yazık değil mi? Ben zaten böyle kafada bir insanla yalvarsa çalışmam diye düşündüm adamın istemediği her şey olmaya karar verdim. Bırakayım şok olsun, hatta ismimi ona buna tanıdığı firmalara versin de beni hiç yormasınlar zamanımı görüşmelerle çalmasınlar dedim.

15 Kasım 2015 Pazar

şantiye kuralları


Jokerle birlikte harika bir hafta sonu geçiriyoruz. Böyle canim incir çekti, üşenmemiş gitmiş bulmuş. Hamile değilim tabi ki de, ama nasıl mutlu olmuşum nasıl anlatamam. Önüme koyduğu an yemeye başlamışım ama nasıl yemek. Böyle yıllardır aç kalmış gibi. Yüzüme gözüme bulaştıra bulaştıra. Ama yerken ne önemi var nasıl göründüğümün dedim yedim. Sonuçta adam benim sevgilim. Hem filmlerde kız ağzını hayvan gibi doldurur ve adam onun o haline aşık olur dimi? Bende kesin bana aşık ve yemek yiyen kadınlardan olduğum için hayran hayran bakıyordur, o bakışları yakalıyım diyorum. Kafamı kaldırıyorum bir de ne göreyim! Adam bana altına sıçmış çocuğun bezini değiştirme işi komşunun eltisinin görümcesinin kızına düşmüş ifadesiyle bakıyor. Etrafıma bakıyorum herkes aynı şekilde pis bakışlar atıyor. Aha adamı etraftaki sürtüklerden biri kapıp götürecek, dedim ama sonuna varamadan öküz bağıra çağıra ayağımdan çekiştirerek uyandırdı. Cümle aynen su “Kızım sen delirdin mi şantiyede götünü devirip yatıyor musun? Ya ben değil başkası olsaydı? Ne zaman büyüceksin sen? Ne düşüncesizsin iki dakika başını boş bırakmaya gelmiyor.” Gördüğüm şey rüyaydı ama bana bunları sayan şey kâbus. Lan bu adam yazdan beri her hafta sonu o şantiyeye uğramıyor mu? Pazar cumartesi demeden hem de. Ben değil miydim yazın bile arabanın içinde o sıcakta oturan? Hem göt ne Allah aşkına? Ne terbiyesiz bir kelime. Kıç kesinlikle daha kibar bir kelime. Bari kıçını deseydi. Hem ne hakla beni suçlar? Ben onu orda tam iki saat bekledim. Hangi kız sevgilisiyle buluşacağı zaman aman yanıma kitap alayım canım sıkılırder. Ben diyorum. Çünkü adam her hafta sonu beş dakika diye uğruyor saatlerce gelmiyor. Sanırsın içeride açık kalp ameliyatı var, hayat kurtarması lazım. İlk gittiğimizde beş dakika dedi yirmi dakika yoktu. Sonra yine beş dakika dedi yarım saat yoktu. Sonra bu bir saat iki saat derken benim kitaplar bunu beklerken teker teker bitti. Bu yine beş dakika gidip geleceğim dedi bir saat gelmedi. İş güç anlıyorum da bu ne iş aşkı? Lan ben yanındayken ne işi? Ama bunu dışımdan diyemeyince “Tabi git canim haha” dedim oturdum boyna bekledim. Bu kez de kitap bitince beni bir uyku bastırdı bir uyku anlatamam. Anahtarı aldım geçtim arka koltuğa. Sonra fosur fosur uyudum ki bir saat on dakika uyumuş sonra da incirli rüyamı görmüşüm. Benim sevgilim insan olsa güzelce seslenir uyandırırdı ve bende her Türk kızı gibi bana rüyamda attığı pis bakışlar yüzünden hesap sorup tirip atardım. Ama nerdee. Ben daha beni bekletmesinin hesabını soramazken adam bana götünü devirip yatmamın hesabını soruyor.

13 Kasım 2015 Cuma

itfaiyeci olmak var itfaiyeci olmak var


Birkaç gün önce internette dolaşırken gördüm. Ankara itfaiyesi tanıtım filmi yapmış kendilerine. Böyle sesi güzel olanlar solo yapmış, kliplerini çekmişler. Böyle bıyıklı amcalarımız olsun, göbekli abilerimiz olsun yangın çıkarsa biz söndürmeye gideriz diyor. Pardon biz yangına gideriz diyorlar. Sonra aklıma nedense Amerikan kadınlarının itfaiyeci fantezisi geldi. Misal her bekarlığa veda partisinde striptizci çağırılacaksa bu ya itfaiyesi ya polis üniformasıyla gelir. Kadınların bir itfaiyeci sevgilisi varsa oo derler. Sen nerden biliyorsun be derseniz biz dizilerin, filmlerin, kitapların yalancısıyım. Bizi itfaiyeci ve o itfaiyecinin kaslarıyla ya kandırdılar, hayallerimizle oynadılar ya da bizim ülke itfaiyeciyi de tutturamadı. O göbekler ne Allah aşkına. Bu amcanın emeklilik yaşı ne zaman geliyor. Tamam ülkem için şöyle kaslı itfaiyesi bende isterim ama şuan can korkusu sardı. Tamam faydaları büyük ama abi o göbekle nasıl yanan evden beni çıkartacak. Hiç mi koşturmuyorsunuz siz bunları e devlet baba. Hadi koşturtmuyorsunuz bari bunları daha başka alanlara kaydırın. Fantezi katili oldunuz bari şunların göbeksizini seçin de koyun.  Gerçi bir ay falan önce tatbikat yaparken cansız mankeni kurtaramamışlar. İnsan düşünmeden edemiyor ya yangın çıksa, bir yerde sıkışsam o göbekli amca beni nasıl kurtaracak. İşsiz kalsınlar demiyorum ama bu amcaları masa başı işlere çeksek de, alana bunların çevikli, kaslılarını koysak. Valla kendi fantezim için değil. Maksat mankenin canlısı yanmasın.

11 Kasım 2015 Çarşamba

bırak hayatın seni yaşasın


Kendimi bugün mutlu hissetmiyorum. Hayat çok anlık. Mutluluğunu yaşarken fark etmeyen biz zavallılar üstüne gölge düştüğünde dehşete kapılıyoruz. Bir kaç salise içinde insan hayatı değişiyor. Hemde her şey fazlası ile normalken. Güle biliyorken bunu yapamaz, yürüyemez, düşünemez hale gelebiliyorsunuz. Kendi vücudunuzun kontrolünü kaybedebiliyorsunuz. Yaşamak isterken son nefesinizi aldığınızı bilemeden önemsemeden, sıradanlığın içinde kaybolurcasına çekiyorsunuz o son nefesi. Aklım her ihtimalin yüzdeliklerini istiyor. Kaybedebilceklerimin ihtimallerini bilmek istiyorum. Sanki rakamlar olursa hayatımı daha anlamlı kılacakmış gibi. Kaç nefesim kaldı alacak, kaç gülümsemelik zamanım var. Başıma büyük felaketler gelemeden ne kadar zaman koşabilirim. insan öleceğini bile bile yaşıyor. Tam tarih verseler gerçekten bu günümü böyle yaşamak istemem biliyorum. Bu yüzden korkuyorum. Bir gün kör olacaksın deseler uyumam hafızama depolayabildiğim kadar renk depolarım. Bir gün yürüyemeyeceksin deseler ciğerlerim patlayana kadar koşarım. Ama kimse rakam vermezken kendi sıradanlığımla boğuluyorum. Aslında bir çoğumuz bunu yapıyor. Saatlerce iş, sonra düz parlak kutuların karşısında saatler geçiriyoruz. Ama karşınıza biri çıkıp bir yıl sonra öleceksin dese kimsenin televizyon izleyeceğini sanmıyorum. Anlık bir şey tüm hayatınızı bir eror sayfasına çevirebilir. Bunları birer iyilik meleğine dönün ya da tüm çılgınlıkları yapın diye söylemiyorum. Başkalarının istekleri, kalıpları içinde yaşamak istemiyorsanız uyanın diye söylüyorum. Son günüz olduğunu biliyorsanız o gün yapacağınız şeylerden birini bile değiştirmek zorunda hissetmeyin kendinizi diye söylüyorum. Benim gibi aklınız başınıza sadece kötü şeyler kayıplar geldiğin gelmesin diye söylüyorum. Mutsuzluklarınızdan ders çıkarmayın diye.

9 Kasım 2015 Pazartesi

sezonu kapattık


Düğünde koca bulan kızlar tayfası var. Hep duyup ya inanmam öyle şey mi olurmuş dediğim şey meğer gerçekmiş. İki düğünden elde edilen hasılat 13. Düğüne iki saat kala uyandım ama o salona ilk giden ben oldum. Diğerleri profesyonel olunca tabi ben işi berbat etmemek için gece gündüz çalıştım. Bir kaç nota kaçırsam da dinleyenlerin fark ettiğini hiç zannetmiyorum. Yalnız bu Joker cidden kısmetimi açtı. İki düğündür yengelerim anneme sizin kızları şu sordu bu sordu dediler. Tabi bende her fani gibi nasıl havalandım nasıl şımardım görmeyin gitsin. Yengem kuzenin arkadaşlarından birine "Kız daha küçük vermezler, tanıştırmazlar bile" demiş. Çocuk yaşımı öğrenince kızın turşunu mu kuracaklar deyince yengem dayanamadım acı gerçekleri parylaştım insanlarla diyor. Her sorana "Babası kızların turşusunu kurmaya zahmet etmez, tarihi eser yapıp müzeye koyacak." demiş. Sidikli ise zengin olanlarla tanıştırsaydınız bizim arabaya sponsor lazımdı oyalardım diyor. Hatta en büyük sponsora Lady`i elden çıkarırdık bile dedi kaşar. Salağın biride sahneden iner inmez gelip tanıştı ve ikinci cümlesi düğünden sonra ne yapıyorsun oldu. Dışardan bazen nasıl görünüyorum merak ediyorum. Yani çok laylaylom bir tip miyim yoksa sorun eteğimin boyu mu? Fenomen "Abi Lady bizim kuzen abim duymasın damatlığına kan sıçratmayalım" deyince salağın suratındaki ifadeyi görmeliydiniz. Hayır asılmanın bile kiba yolu var abaza herif. Beni orkestradan sanmış bilmem ne. Öyle olsam ne fark eder ki. Erkeklerin kadınları cisimleştirmesinden, etiketlerinin her boka yarayacağını düşünmelerinden nefret ediyorum. Hayır bir de nerde olduğunu unutmuş salak. Bizimkilerden birinin kulağına gitse önce köşeye çeker sıkarlar sonra Uyuz`u çağırıp bir dikiş atıver derler. Aile büyüklerinde medeniyet ailenin kızlara yan gözle bakmaya teşebbüs etmeye cesaret edene kadar var, sonra yok. Siz gelin ayakkabısının altına isim yazmışsınız, çiçek kapmaya çalışmışsınız nafile. Zaten gelinin evlenmemiş arkadaşı kalmadığı için Sidikli ile tüm arkadaş listemizi yazdık. Hatta ayakkabılardan birinin altına Cha, Drama, Lily, Melo, Bla, leyan, mody, spot, gizemli ve Müpte yazdım sonra dünyanın en büyük kötülüğünü yapıp DemirBey, Buddah, Berkay yazıp bıraktım. Lady de yazdım eşek sağlam kazık hesabı ama iki ayakkabıda da ismim çıkmadı. Sidikli iyice mala bağladığımı düşünse de topluma hizmet sayıp aklıma geleni yazdım işte ne var. Düğünün en bomba olayı ise kuzenimin elbisesine basan biri yüzünden straplez elbisenin aşağı doğru inmesi. Annesinin attığı çığlık hala kulağımda. Sidikli bari gözükseydi de kulağıma verdiği hasara değseydi diyor. Halamda Uyuzun iki dakika yalnız bırakmadı. Neymiş kız tarafı çok sırnaşmış, gözü tutmamış. Sırnaşan var mı bilmem ama bizimki hiç rahatsız gibi gözükmüyordu. Sevgilisi bir görse acımaz böbreklerini satar. Hatun İngiliz ama kadın kadın işte. Tek kıskanç canavar Türk kadını değil anladım ben. Bizimki düğüne çağırmadı diye kıyamet koparınca düğün biter bitmez geri döndü çocuk kalmadı bile. Kızın korkusundan fotoğraf çekimine bile kalmadı. Klasikleşmiş Aşk-ı Memnu pozumuzu veremedik. İnstegrama koyduğum fotoğraflarda ayrı olay yarattı. Arkadaşlarımdan böyle yakışıklı kuzenim var da niye söylemiyorsun diyenin ayrı, bu kız çocuğa çirkin, aman yaşlı gösteriyor diyenin ayrı çenesini çektim. Kuzenlerimin fotoğraflarını isteyip, üşenmeyip stalklayıp kuzenlerime talip çıkan bile oldu. Bu kız milletinin sonunu hiç hayırlı görmüyorum ben. Bu arada düğünden hemen sonra ayakkabının altından çıkmayanların isimlerini kolonya ve ıslak mendil ile sildim. Yakalanmak istemedim. Ama silmeden baktım. Sevinirler mi bilmem ama Melo ve Cha üç vakte kadar evlenir benden söylemesi.

7 Kasım 2015 Cumartesi

beyaz meleğinin artık tek derdi kumda oynamak değil


Bu hafta başıma gelmeyen kalmadı. İlk olarak dünyanın en koca kıçlı aptalı benim itiraf ediyorum. Ayy okulu özledim, öğrenciliği özledim desem de şu kaydolduğum ikinci okula bir kez gitmedim. O kadar habersizim ki başlayan ve kaçan sınavlardan bile bir haberdim. Pazar akşamından pazartesiye üç sınavım olduğunu öğrenen ben gece on iki demedim benim şu kuzenimin arkadaşı olan kulak burun boğazcıya mesaj atıp rapor rica ettim. Üç gün raporu alsam da öğrenci işlerinde girmediğim tarihi geçmemiş sınavlar için rapor teslim etmem için bir yere kapanmadığım kaldı. Sonra ver elini Tokat. Kız Tokat`lı diye kına gecesi için oraya kadar gittik. Hayatımda ilk defa gelin hamamına gitsem de gitmeden araştırdım kızın önüne sabun atmak lazımmış onu bile yaptım. Yeminle kızın ailesi bizden bıktı. Kızı istemeye gittiğimizde hayat müşterek deyip Artist Abi kız da tuzlu kahve içmeden ağzına sürmedi. Denizde deve güreşi yaparken hayat müşterek deyip ufacık kızın omzuna çıkıp tutamadı diye söylenen adamdan ne bekliyorsunuz ki? Kızın yerinde olsam, azıcıkta aklım olsa bizimkiyle evlenmem hayatta. Bu adamın kaşı gözü ayrı oynuyor, bir ikide zamanında seni boynuzlamış, daha ne dönüyorsun buna. Cidden kadınlar 25 yaşından sonra seçiciliği bırakıyor mu? Bir arkadaşım 25 yaşından sonra önüne gelenle evleneceksin seçmeyi bırakıyorsun diyordu. Ben hep tersi olduğunu iddia ettim ama şimdi o kadarda emin değilim. Tamam bizim oğlan taş ama çapkın ya. Tatlı dilli öküzdür hani. Zamanında aşıkmış baya ama kıza onca yalvarmasına rağmen geri dönmeyince bizimkinde sanki bir şeyler bitmiş gibi geliyor bana. Biz kadınlar neden hep böyle bizi üzecek adamları buluyoruz ki. Ya kendi kuzenim ama biliyorum nasıl ittir. Kendi ağızıyla diyor hayatımda bir tek Gelin Hanım`ın peşinden koştum, aldatınca hesap sormasında haklıydı diye. Diğer kızlara hep ben sizin peşinizden gelmedim, benim ne olduğumu biliyordunuz, aldattığıma şaşırmış gibi yapmayın diyecek kadar pişkinde. Of resmen oturdum evlilik kurumunu sorguluyorum. Ama bakıyorum Artist Abi dünyalar iyisi adam bile olsa sadakat kavramı yok, bu kızda bunu tecrübe etmesine rağmen evleniyor. Ya ilerde öyle olursam. Salaklık yapıp beni salak yerine koyacak bir adamla evlenirsem. Bana “Beyaz meleğim senin enim gibi bir adamla evlenmene izin vermem.” diyor. Sanki ben onları dinleyecekmişim gibi. Keşke hala beyaz elbisesini plajda bile üstünden çıkartmak istemeyen, şişko, bonus kafa kız olsam, kumda oynasam. 

1 Kasım 2015 Pazar

rica etsem teşekkür edebilir misin


Basit bir teşekkür ederim demek bu kadar zor olmamalı. Altı üstü üç heceli bir kelime. Hatta mailde telefonunda otomatik düzeltme zırvalığın varsa “teş” yazsan devamı çıkıyor. Ama biz insanla buna gerek bile görmemeye başladık. Teşekkür ederim, merhaba, nasılsın artık sadece işimiz düşünce yazılan şeyler hale geldi. Samimiyet yok, iletişim kurmaktan artık bu işin eğitimini alanlar bile anlamıyor. İnsanlardan rica etmek, işlerini hallettikten sonra ise sadece beklenen basit bir “teşekkür ederim”i demek bence bu kadar zor olmamalı. Ben sırf rica ettin diye işini yapıyorum, şunu da ekler misin, şunu da yapsak mı diyene kadar tek teşekkür yok. Sonra yine işin düşüyor yine aynı şey teşekkür yok. Sonraki seferine hala yüzsüzce yazabiliyorsun ve maili mi gördün mü diye arayabiliyorsun. Rezilce. Sana “siktir git” dememi hak ediyorsun bence ama gözlerim anneme kayınca aklıma terlik biber ikilisi aklıma geliyor. En çok da kendime kızıyorum. Nezaketten basit bir teşekkür ederimden anlamayan insana bile hayır diyemeyip yapıyorum. Ben bu gidişle daha çok kullanılırım.