Aşık olmayı özlemişim. Aşık olunca hissedilen o duyguları.
Ben bir korkağım hem de çok. Aşkımı söylemeye ölesiye korkanlardanım. Ama dün
yine aşık oldum. Onu gördüğüm günden beri onun dışında ilk defa bu şeyleri hissediyorum.
Üç yıl koca üç yıl boyunca ondan
başkasına hiç böyle şeyler hissetmemiştim. O yüzden bir farklı hissediyorum.
Başarısız bi aşk olayından sonrada hiç etrafa akıp yenisini arayayım derdim
olmadı. Zaten o öküz yüzünden tüm
özgüvenim parçalanmışken yeni biri benim için imkansızdı. Off yine kimlik
çatışmasına girdim. Hep böyle aşık olduğumda o bozuk olan ağzım bir anda
prensesler gibi ağır bir terbiye havasına giriyor. Ben olmaktan çıkıyorum. Sonra
bekle ki karşındaki donuk kendini beğenmişe aşık olsun. Neyse zaten bu yazı ne
benle nede üç yıllık onla ilgili. Bu yazı “B” ile ilgili. Dün tanıştım ve o
andan itibaren kalbim yine sanki farklı atmaya başladı. Ritmi bi değişti. Suratımda
zaten salak bi sırıtış. Bide iki lafı bir araya getirememe durumu tabi.
Çekinmelerim, karnımdaki o kımıl kımıl hal. Bi kilo solucan yutmuşta yerimde
duramıyor gibiyim. Çok tatlı, çok başka. Gülüşü o kadar güzel ki. İnsanlar
karşısında kinde neye bakar bilmem ama ben gülüşüne bakıyorum. Bu ağız diş
kontrolünden değil. Nasıl gülüyor, gözleri gülerken nasıl bakıyor, gerçek bi
gülüş mü ve gülüşü bana ne hissettiriyor. O güldü işte. Zaten elleri de çok
güzel. Tabi bunlar sadece fiziksel özellikle ilgili değil. Yardımsever. Hem de
gerçekten. Onunla bir yardım vakfında tanıştım. Hem de sıradan bi şekilde
değil. Bi romantik filmde alttan yavaşça müziğin girince her şeyin tamam olacağı
bir sahne gibiydi. Yada tüm bunlar benim kuruntum. Elimde isim, yaş, okul,
oturduğu semt dışında pekte bişey yok. Hangi hayvanı sever, en mutlu olduğu gün
ne, korkularıyla nasıl başa çıkar, benim gibi sakar mıdır, ne yaparsam kızar
hiç bişey bilmiyorum. Hatta beni sever mi onu bile bilmiyorum. Acınası haldeyim
dimi. Bildiğim bişey varsa artık yenden hissedebilcek kadar iyileşmişim.
26 Haziran 2014 Perşembe
8 Haziran 2014 Pazar
bazen korkuyorum
Bazen biri ruhumu sıkmışçasına korkuyorum. Her şeyden herkesten
ama en çok da kendimden. Zaten ben değilmiyim en çok kendime zarar veren. Zamanım
azalıyor ve ben daha ne kadar yaşayacağımı bile bilmiyorum. Buna rağmen boşa geçirilen
zamanlar bırakıyorum. Sonra gelsin pişmanlıklar. Ama bu korku niye onu
çözebilmiş değilim. Zaten problemle de aram pek iyi değildi. X dediler her
bilinmeyene. Bende bekledim o dereceli denklemleri öğretsinler diye. Meğer aslında
öğrenmek istemiyormuşum. Tüm hayatımın belası olacakmış. Al yine bir sürü
denklem bir sürü x.. Kim uğraşacak, kim savaşacak. En iyi diyorum bazen tamamen
serbest bırakmak. Rüzgar, güneş, bi kaç damla falan… yine hüzünlendim dimi? Bazen
böyle oluyor işte. Ruhum yaralı benim..
2 Haziran 2014 Pazartesi
kobay ben
Adı Türkiye’nin en
iyi üniversitelerinden birine gidiyorum. Ama içinde yarısından fazlası gereksiz
yer kaplıyor. İstatistik falan diyolar eline tutuşturuyorlar bi anket. Hadi
bakalım doldur. İçinden yine mi ya allah belanızı versin diyorsun. Ama dışından
ah canım tabi oluyor. Çünkü adam bi kere tanıdık. Onu geç onun tanıdığı
işine yarıyor, onu da geç aklına vereceği final soruları geliyor. Suratında koca bi sırıtışla alıyorsun. Ashlında
o da farkında kalem oynatmak istemediğini ama nezaket kuralları işte. Sonra eh
aldık bi kere diyip başlıyorsun. Ama bu kadarda olmaz. 6 sayfa 7 sayfa anket mi
olur? 100 soru. Yüz bitmek bilmeyen soru. Sanki kendisi bunu çözemiş gibi
getirip verdiği şeye bak. İnsan bi düşünür ben bunu çözer miyim diye. On soru sonunda oflama yirmiden sonra
yanındakinin cevaplarını aynen geçirme elliden sonra rast gele çözme. Bide hocalar
var. Bilmem nemin anketi, bilmem ne hocanız gönderdi. Daha beteri bi araştırma
yapıyorum bana yardımcı olurmusunuzla başlayıp, araştırmaya katılan her
öğrenciye finalde ek yirmi puanla devam edip, sonunda katılmayan herkes kalıra
kadar gidiyor. Sonra bilemem ne testi bilmem ne bişeyi testine girip çıkıyorsun.
Beynini dikkatini bilmem neni ivik divik ediyorlar. Anlayacağınız gazetedeki
Amerikada üniverste öğrencileri üzerinde yapılan bir deneye göre olayının Türk
versiyonlarını yaşıyoruz. Meğer zavallılar baya çekmiş.
Etiketler:
anket,
ben,
günlük,
istatistik,
kobay,
üniversite
1 Haziran 2014 Pazar
ayağıma işedi ama
Kız kardeşim ayağıma işedi. Tabi biz daha küçüktük. Çişimizi tuta tuta eve gelmişiz. Normal ev koşullarında iki tuvalet olur ve biri dolu. Bizde alaturka için yarışa girdik. İkimizde terliklerimizi giydik sen çık ben çık yapıyoruz. Ben bide o zamanlar nasıl inadım çirkefim evde evlat deyip zor tutuyolar. Bide sekiz yaşındaki çocuğu cami kapısına bıraksalar anında polise öter. Tabi salak değilse.. Neyse ben bu inadımla ben işicem diyorum. Zavallım Sidikli`de sürekli onu ezmemden bıkmış o da inada bindirmiş. Annemde çıkın biriniz diyor ama nafile. En sonunda ne haliniz varsa görün dedi çekti gitti. Sonra ikimizde inat ederken bir baktım bu açmış işiyo hem de ayağıma. Sonra ben kardeşimi öldürdüm. Tabi öyle olmadı ben başladım ağlamaya. Ayağıma işedi anne diyorum. Sonra annem banyoya götürüp güzelce yıkadı. Şimdi ne zaman bir şey olsa benimle kafa bulmak için ayağına işedim hehehee diyor deli kız…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)