30 Kasım 2014 Pazar

anakartımın üzerine su döktün


“Davetiye istememişsin.” Sus sus sonra anlam veremediğim cümlelerle beni ara. Nasılsın dedikten sonra niye arayıp etmedin bir söyle dimi. Ama yok basmıyor benim bu çocuğa aklım. Ne daveti ne istememesi Allah aşkına.  O kadar odaklanmışım ki ona, davranışlarının sebebi dışında hiçbir cümlesini algılayamaz oldum. Sonra yavaşça dank etti kafama. Biz bunla bir vakıfta tanıştık. Bağış yapacak para yok bende ama gönüllü işleri severim. Bu yüzden çocuklara bir faydam olsun diye gönüllü olmaya gitmiştim bunla tanıştım. Zaten onu bu kadarda mükemmel yapan o salak kalbi. Anası kuruculardan birini tanıyormuş. “Ah bizim oğlan sever bu işleri, göndereyim görüşün” demiş. Eh be kadın bula bula benim geleceğim günü mü buldun. Senin yüzünden düştüm bu hallere. “Birlikte gideriz diye düşünmüştüm.” Ah paşam ne de düşüncelisin. Bak aklından beni geçirmiş sevinmeliyim dimi. Sen arama sorma sonra ama düşündüm de. “Gelmeyeceğim işim var diyorum o saatte ne işin olacak" diyor. "Tabi ya benim ne işim gücüm olabilir ki. Şu saatten sonra sırf sen istiyorsun diye gelmem. Dengesizliklerinden bıktım. Lan millete onca iyilik yapıyorsun, pamuk gibi kalbin var, bana niye böyle saçma davranıyorsun?  Derdin ne senin benle. Naz yapmadım, oyun çevirmedim diye mi bu halin? İstemiyorum yan cebime bırak mı yapmam gerekiyordu? İlla köpek çekmem? Ne bok yiyorsan ye!” demek istedim. Ama o mırıl mırıl sesiyle “Ara davetiyeni hazırlasınlar birlikte gidelim konsere” deyince aklım yine boşaldı. Boş akılla da ağzımdan “peki” dışında bir bok çıkmadı. Ama çok kararlıyım Salı günü konserden sonra derdi ne soracağım. Hayır onun yüzünden beynim üzerine su dökülmüş ana karta döndü.

26 Kasım 2014 Çarşamba

lütfen kalbimi kırma


 Kafamı karıştırmasan olmuyor değil mi? Ya da sürekli ışığın rengini değiştirmesen. Güneşli gösterip, yağmurla karşılaştığım günler gibi olmasan. Meteorolojiye ettiğim küfürler gibi bende sana küfür etmesem. Beni evde günlerce unutulan evde aç kalan kedi gibi bırakmasan. Ne bilim azıcık kararlı olsan mesela. Ne istediğimi bilsen. Hatta ne düşündüğümü. Düşündüklerimi bilmesen de olur aslında. Hatta bilme. Bazen çığırından çıkan zihnimle baş edemezsin ki zaten sen. Ya da ne yapsan biliyor musun? Öyle güzel gülme. Nasıl olduğumu sorma. Bana iyi davranma. Sevdiğim şeyleri yapmak için gönüllü olma. Benle konuşma. Beni görmezden gel. Çünkü ben sana bir alışveriş koliğin geriye kalan son Chanel  çantaya baktığı gibi bakıyorum. Dört yaşında bir çocuğun çikolataya baktığı gibi bakıyorum. Lenon`un Yoko`ya baktığı gibi bakıyorum. 

şekeri elinden alınmış çocuk


Kimin nazari değdi lan. Hangi kem göze geldim. Kime ne yaptım acaba da beddua etti. Lan küçükken annemin anlattığı masalların hep sonu “sonsuza dek mutlu yaşadılar” ile biterken, ben bırak sonsuza kadarı azıcık mutluluk yüzü görmedim. Düşünüyorum yerlere çöp atmadım, hayvanlara eziyet edemedim. Acaba bankamatik sorasında bunak dediğim teyzemi beddua etti de tuttu. Hakketmişti ama o. Yaşına başına bakmadan dövesim gelmişti. Noel Baba’yı mı kızdırdım acaba? Ayda yılda bir bir şey istedim; onu da veriyormuş gibi yapıp boka batırdı. Mutlu olacağım hayalleriyle yattım, altını ıslatan çocuk misali kalktım. Hoşlanıyorum dedi, öpmeye kalktı sonra ses yok. Benden hoşlandığını söyledikten sonra bir şeyler olmamız gerekmiyor muydu? Hayır öpmeye kalkmasa beni öyle “ayy çok seviyorum seni yaa” diye ona buna söylemem gibi olabilirdi. Ama eyleme geçtiysen olmaz hani. Olur mu? Kafam zerre basmıyor yaa. Ailede ki tek özürlü benim bence. Ya bence benden değil. Tamamen onun saksı olmasından. Ya o günden sonra oturdu bekledim, bir arasın, bir mesaj atsın. Ama yok tık yok hem de. Dayanamadım akşama doğru bende dayanamadım. Bok vardı sanki, yazdım. “İyiyim teşekkürler sen nasılsın?”  bu kadar ya, bu kadarcık. Dilenciye bir lira verdiğinde ayıplandığın zamanları yaşıyoruz, bu hala önüme beş kuruş atıyor. Niye böyle yapıyor ki? Erkeksel bir taktik falan mı bu? Ne aradı ne sordu. Bende daha fazla gurumu şey edip yazamadım. Off zaten gurur mu kaldı ki? Adamın yakasına yapıştım ki ben resmen. Adam istemiyor işte. İstese kaç aydır köpek çeker mi? Hatayı nerde yaptım yaa. Aşk bu hata falan demeyin oluyor işte. Bu işler tamamen taktiksel anladım. Acaba ben nerde hata yaptım. Oturup bir plan çıkarsaydım böyle olmazdı. Yazsın, arasın, karşıma çıksın yaa. Ne olur lütfen….

20 Kasım 2014 Perşembe

onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine


Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar. Sınavlarmış falan umurumda değil dakika itibariyle. Ağzım kulaklarımda, kapı gıcırtısına kalkıp oynuyorum. Midemden fil sürüsü geçiyor, beynim bateri çalıyor. Enerji patlaması yaşıyorum resmen. Dünyayı iki tur koşup gelebilirim. Sebep sebep… Biz bu Bay B olacak beyaz atlı prensimle dersten sonra buluştuk. Maksat azıcık kafa dağıtmaktı ama bir anda baktım bu iltifatlar yağdırıyor. Yediğim yemek boğazımda trafik yaptı yutamadım o an gelince. ”Senden hoşlanıyorum ben” dedi. Nefes almayı unuttum. Gözleri yerinden çıkacaktı resmen. Uzun zamandır ben bu anı bekliyordum. Allah`ım birde gülümsüyordu ki sanki bir dondurmaydım ve güneşin altına bırakıp gitmişlerdi. Ne söylemeliydim ya da gerekiyor muydu bilemedim.  Sadece gülebildim. Bir de aklıma gelince yutkundum. İnsanın aklı başından gidiyormuş meğer. Bir de yalan yok içimde bir kız çıkıp yaşasın kazandım diye çığlıklar attı. Büyük ödülü kapmış gibi hissettim. Bendeki tam anlamıyla azimle sıçan durumu. Adamın peşinden kaç aydır koşuyorum. Ben bir gülümsemeye bu kadar açken, o benden hoşlandığını söyledi. Tabi küçük bir salaklığım var. Anlatsam mı bilmedim? Çok özel geldi bir an. Sonra dedim kızım en boktan şeylerini yazdın. Bunu mu saklayacaksın, ne var ki bunda? Aslında özelden çok tam bir öküzlük. Dip dibe oturduk bir şeyler içiyoruz, gerginim ama sanki bir şey olmamışçasına sağdan soldan konuşma çabası içerisindeyim. Çünkü adam dedi, gülümsedi ve geçti. Sonra bu suratıma, gözlerime şu romantik filmlerdeki bakışlardan atmaya başladı. Öpüşmeden önceki ağır müzik ağır çekimli duygusal anlar var ya, işte tam onlardan. Kafasını yaklaştırdı yaklaştırdı; bakışları attı attı ve benden pıskırma gibi bir gülme sesi çıktı. Eveettttt. Tutamadım kendimi güldüm. Sevinçten değil hem de çok komik geldi. Hatta tutamadım kafamı çevirip kahkaha attım. Ama ne yapayım, komikti işte. Biri fırlayıp “KESTİK” diye bağıracak gibi geldi. Evet batırdım ama ne yapayım hapşırmak gibi tutamadığım bir şeydi. Çocuk bence mutluluktan kafayı sıyırdığımı düşünüyor. Off zaten suratı düştü, bozuldu. Espriye vurdu ama Sidikli “çocuğun egosuna sıçmışsın” dedi öyle mi ki? 

18 Kasım 2014 Salı

lady`nin eli uzun


Bir sonraki evre çelik kapı, sonra cepçilik, hatta tarihi eser falan. Bir proje hocaya asistanlık yapıyorum. Tabi tek bende değil. Cv dolduracağız diye, bir çok kurban veriyoruz. Bizim bu hoca yurt dışına giderken odasındaki dolabın anahtarını bana verdi. Biz devam edelim vs. diye. Görevliye kapıyı açtıracaktık, Xboxlar içinde bendeki anahtarı kullanacaktık. Kullandık da. Hoca geldi, proje toplantısı yapılacak dedi ayağının tozuyla. Bendende anahtarlarını istedi. Çıkartıp vermem ve diğer üniversitelerden olaya dahil olan eğitim kadrosuna rezil olmamamız geriyordu. Ama ben anahtarı kaybettiğimi fark ettim. Kaybettim ve nerde unuttuğumu hatırladım aslında. Telefonu mağazada kasada unutan adamdan anahtarı kantinde unutması beklenen bir davranış. Ama bunu günler önce yapması ölü ardından fatiha okumak gibi bir şey. Hocada bağrınca panikledim ve buda beynimin çalışma hızını etkiledi. İnternetten tel tokayla kilit açma videosu izledim. Çantamdan iki tel toka çıkardım ve 4 dakikalık bir süre içinde kilidi açtım. Hayrı birde bu işi ben ilk defa yaptım. Düşünsenize çocukluktan beri bu iş için eğitildiğimi. Bir Arsen Lüpen`nin Türkiye şubesi olabilirdim. Hocayı projedeki katkılarımdan dolayı hiç memnun edemedim ama kilit açma konusunda kendime hayran bıraktım. Kapınızı iyi kilitleyin. Layd kilit açmayı sevdi. Asma kilit alıp üzerinde deneme bile yaptım, cidden iyiyim bu işte.

17 Kasım 2014 Pazartesi

makaleden bozma günlük


Çarşamba günü hayatı yeniden sorguladım. Alttan aldığım dersin soruları kraliçe arı, bu yıl ki dersin sorularıysa işçi arıydı. İyi ki arı sokmasına alerjim yok. Moralim gün için pişirdiği kabarmayan kekini gören ev hanımı gibi oldu. Tek istediğim eve gidip ağlamaktı; ama ağlamak pek benlik iş değil. Hele bir sınav için ben almayayım dedim Brezilya-Türkiye maçına gittik bizimkilerle. Burada yapayalnız olan Brezilyayı desteklemeden olmaz dedik ve çok eğlendim. Evde depresyona girmekten iyidir. Hem o zaman nasıl ayağım kayıp kıçımın üzerine düşüp, milleti gülmekten kendinden geçirecektim. Mor bana yakıştı ama. Off ben bir de çok üşüyorum. Hem de çok. Gerçi kendimi bildim bileli böyle. Yazın çorapsız gezmeyen birinden bahsediyorum burada. Doktor sürekli demir hapı yazardı. Aç içiliyor birde o ve mide bulandırıyor. Son hapı içtim deyip çöpe atmıştım. ama bu üşüme normal değildi hani bende Cuma sabahı doktora gittim. Kan testi yaptılar, sonuç beklerken hastane koridorunda ders çalıştım. Sonuç çıkınca az kalsın kurtulamıyordum o hastaneden. Kan testi sonuçlarımı gören doktor hastaneye yatırmamız lazım seni dedi.  Aşırı düşükmüş, sık sık bayılıp başım dönüyor muymuş, çok uyuyor muymuşum. Yok dedim ama adam inanmadı. Ben ısrarcı çıkınca da şaşırdı. Tutturdu yatırıp tedavi etmelilermiş. Sınavım var, olmasa da iyiyim diyorum, doktor sana bir şey olursa sağlık bakanlığıyla başım derde girer derdinde. Sonunda oturup anlaştık bir sürü bir şeyler verdi, yiyecek listesi tutuşturdu. Tam işim bitti dedim, bu kez de kan takmamız lazım diye tutturdu. Hayır takmasına takta beş dakika bekle çık olayı değil ki bu. Sınava geç kalıyorum hani.  Bir de kötü hissetsem kendimi cidden hak vereceğim. Şu sıralarda bolca hap, kan şurupları içiyorum ve iğrenç. Annemde “pekmez yeme, bal yeme, şunu yeme bunu yeme” deyip duruyor. Ay birde ben Cuma sınavda çok güzel kopya çektim. Kopya malzemelerimi toplarken hoca başımda beklediği için azıcık sıkıntı yaşadım ama elim hızlı çıktı, yakalanmadım. Doktor dinlen dedi ama ben bir de Efes maşına gittim. Fark ettiniz mi bilmem ama biz son dakikaları cidden seviyoruz. Millet olarak yumurta kapıya dayanmadan kıçımızı kaldırmıyoruz. Kuzenim geldi hafta sonu. Yanında da gudubet kız arkadaşını getirmiş. Nasıl sinir oluyorum kıza anlatamam. Annem Sidiklimin yatağında yatırdı bir de onu. Kızı gece kalkıp boğmak istedim. Kötü biri değil ama uyuz ya. Böyle ay ben yaparım zahmet etmeyinler, sürekli şöyle yapsan daha iyi canımlar. Anca akıl veriyor. Şunu giysen bunu çıkarsan… Hafta sonu geldi dinleneceğim dedim, bunlar yüzünden dinlenemedim. Rehber olacağım zaten bu gidişle.  Kuzenim hatırına yaptım o şehir turunu. Yoksa o haspa için parmağımı kaldırmam. Off niye böyleyim ben yaa. Niye gördüğüm on insanın ikisini boğazlamak, üçünü doğramak, ikisini evire çevire dövmek, ikisini ısırmak son kalanı bağrıma basmak istiyorum. Çok mu kötüyüm diye düşünüyorum. Ama yok bu kız yazın kuzenimin düğününde benim için soğuk, kendini beğenmiş demiş. Sonra tanıyınca iyi kızmış demiş ama yemezler. Ne yani ilk gördüğümün boynuna mı sarılacaktım. Kaldı ki onu görünce ilk hissettiğim o sarı saçlarını yolmaktı ya neyse. Off bu kuzenlerimde de akıl yok. Salak saçma tipleri getiriyorlar. Off aslın da ben mutsuzum be. Bunu fark ettim. Millete bok atmam da sanırım bundan. Nerden başladım nereye geldim. Aman sanki makale yazıyorum da olmamış değil diyecekler.

11 Kasım 2014 Salı

uçsam mı uçmasam mı


Korkudan üç buçuk atıyorum. Totalde bir tane alttan dersim var ama on derse bedel. Geçen yıl dersi geçen öğrenci sayısı 7. Bu yıl adam alt sınıfları fazla salak bulduğundan daha kolay şeyler gösterdi ama ben yine de deli korkuyorum. Ya da o sınavdan sonra adamın vereceği diğer dersin sınavı yüzünden de bu kadar korkuyor olabilirim. Ama sorun bundan çok ders çalışma çabalarım arasında telefonuma gelen snapler. Çocukluk arkadaşım Hostes var.  Güzelce İngiliz dil ed. okurken bıraktı hostes oldu. Hayaliymiş falanmış filan. Ablasının yanında Almanya`dayken bir arkadaşı dalga amaçlı girersin falan dedi, kız okulu bıraktı. Tam sopalık ama işini fazlaca seviyor. Tabi yatılı Afrika`ya postalamıyorlarsa. Aç kalıyor, odadan dışarı çıkmıyordu. İlk sınavdan sonra bunu aradım belki keyfimi yerine getirir diye, kapalıydı. Pislik sonra Roma`dayım dönünce ararım dedi ve snaplerin ardı arkası kesilmedi. Kıçımızın donduğu günlerde bir yandan sınava çalışırken bir yandan buna üzülüyordum ben Afrika`ya gitti diye.   Keşke kendime daha çok üzülseymişim. Hatun hangi sahilde güneşleniyorsa sağ olsun beni kıskançlıktan çatlatmayı başardı. Kucağında yavru aslanla, elinde garip kertenkelelerle fotoğraflarını atınca bu benim sonum oldu. Lan şurada oturdum geçebilir miyim diye düşünüyorum. Bundan beş altı ay sonra iş bulabilir miyim diye düşünmeye başlayacağım. İki gün sonra iki çöp toplamak beni bozmaz, dünyayı geziyorsun zaten deyip hostesliğe soyunursam şaşırmayın. Pislik yaa bu kız. İnsanın aklını başından alıyor.

8 Kasım 2014 Cumartesi

tanıştığıma memnun oldum


Facebook zamanında baya popülerdi. Şimdilerde yılda yaz ve kış olarak iki defa profil resmimi değiştirdiğim, online olarak bir kez bile kullanmadığım bir olay. Ama bundan üç yıl önce başında oturup Bay Uzun`u beklediğim zamanlar olmuştu. Bitirme projemle de Facebook`un popüler dönemlerine nostaljik bir ziyaret gerçekleştirdim. Kendime proje seçtim, hocamın kapısını çaldım. Adamda iyi niyet gösterip daha önce bu alanda çalışan bir arkadaştan yardım almamı söyledi. Çocuğun telefon numarasını verdi. Bende kimim, neyim, ne istiyorum yazdım, mesaj attım. Dönmedi geri baya bir süre. Aradan birkaç gün geçti küt mesaj. “Ne yüzle mesaj atıyorsun.” Ben ve yüzümün nesi var ki? Tanımam etmem, mala bak ya. İstemiyorsa yardım etmek, der işim gücüm var. Tabi ben sinirlendim bunları kibar dille yazdım. Kibar yazdım çünkü hala içimde bir umut var. Tatlı dilli yılan oluyorum ve o bana yardım ediyor. Bana güldü sonrada “Yine unuttun dimi? Birazdan da adımı sorarsın sen.” dedi. O kadarda değil hoca söyledi adını dedim içimden. Hemen Whatsapp`a attım kendimi. Adama bir yerden tanıdık geldi, Face`e koştum. Adam arkadaş listemde. Oturdum düşündüm ne yaptım lan ben buna diye ama yok aklıma gelmiyor bir şey. Annesini kesmedim, enseye şaplak atıp kaçmadım. Sonra nerden geldiyse aklıma Face`deki mesaj kısmını açtım. Ve o an dank etti. Bu salak üst sınıf diye çıkarcı ben kabul etmiştim. Lisede ki hocam üst sınıflarla kanka olun, sınav sorusu, hazır proje elinizde olur dedi. Ehh tabi birde Bay Uzun`a giden yolum üst sınıflardan geçince ekleyen her üst sınıfı kabul etmiştim. Gayet canım arkadaşım modunda takılıyordum ama bu fazla ısrarcıydı. Tamam belki azıcık flört etmiş olabilirim ama can sıkıntısından. Bay Uzun sümüğünü atmıyordu o ara ve ego denen şey tuvalet paspasına dönmüştü. Bende bu uğurda biraz kurban verip, sona doğru yaklaşırken beddua almadan, nazikçe yol veriyordum. Bu da o kurbanlardan biriymiş meğer ve anlaşılan beddua etmişte. Yoksa 3 yıl oldu, bu ne kin! Olanda aslında şu. Bölümün düzenledi bir seminerde öğrenci ameller olarak bizleri seçen hoca yüzünde oldu her şey. Bütün gün götümde dolanan bir tip vardı o gün. Bende o anda Uzun`un götünde dolandığım için fazla kuyruk sinirlerimi bozuyordu. Üstüne üstlük birde sürekli adımla sesleniyordu. Ben adını bilmiyordum ve ayıp olmasın diye de sormadım. Sonra bizim Bedduacı eleman faceden yine yazdı, ayağın nasıl oldu diye sordu. “ayağı mı? Sen nerden biliyorsun.” Topuk özürlü ben ayağımı burkmuştum. Bay Uzun bir şey olmaz deyip geçmiş ama dıdığının dıdığsı ilgilenmişti. “Ee bütün gün birlikteydik” dedi. “aa sende mi ordaydın” evet ordaymış. Malumunuz kuyrukta buymuş. Ben tabi bunun bir kez açıp fotoğrafına bile bakmayınca doğal olarak tanıyamadım. E Uzun varken gerisi benim için satır arasıydı ne yapayım. Ben sonra özür dileyince geçti sanmıştım ama çocuk onunla dalga geçtiğim konusunda ısrarcı. Gururunu kırmışım. Bile isteye yapmadım ama bir bilse ben bundan daha beterlerini gördüm. Hayır bilsem ilerde işime yarayacak ona göre yatırım yapardım. Şimdi öyle ortada kaldım.  

5 Kasım 2014 Çarşamba

bilimsel bir araştırmamdır


Sınavların öğrenci üzerinde çeşitli etkileri gözlenmektedir. Bazı homo sapiensler bu dönem süresince bilinç kaybı yaşamaktadır. Bazıları agresifleşmekte, uykusuz kalmakta,  homo sapiens olmaktan çıkmaktadır. Bende ise durum isyan, sızlanma, uykusuzluk ve deli fikirler arasında gidip geliyor. Mesela tüm feminem duygularımı, çöp kamyonuna doluşturup, arkasından su döküyorum. Ve diyorum neden kadınlara eğitim hakkı verildi ki. Biz iyiydik ya öyle, okul falan peehhh ne gerek var şimdi. Sonra aklıma daha deli bir fikir geliyor. Burada oturup buna çalışacağıma zengin bir koca bulsaydım daha zahmetsiz olurdu. Sonra yılbaşı piyangosunu kazanıp, hocaları Karayiplere gönderme hayali kuruyorum. Sonra saatin farkına varıp, kaç saatte ne kadar ilerleyebileceğimi, bir saat kestirmemin sınavda bana nasıl döneceğini hesaplıyorum. Değişmeyen bir şey varsa milletin seviştiği saatlerde ben der çalışıyorum ve ertesi gün kötü geçen sınavdan sonra hep “keşke kıçımı yayıp uyusaydım” diyorum.

2 Kasım 2014 Pazar

bir gazımız eksikti


Kaç gündür evdeydim ve her gün okula gitmedim vizelere çalışmak için, bugün kesin çalışacağım dedim. Ama çalışmak kısmet olmadı. Sabah uyanamadım, izleyemediğim bir film çıktı, okumayı atladığım kitap, ıyy bolca temizlik. Tüm arkadaşlarımda bu arada hep ders çalıştı. Kimsecikleri ayartamadım. Evde bütün gün tek olunca olmuyor, annem gelince yine olmuyor. Bu kez de lak lak yapıyorum. Bende bu sabah dört yılın sonunda ilk kez erkenden kütüphaneye gittim. Daha öncede gittim ama daha çok uyumak falan için. Ama erken gitmezsen yer kalmadığını duymuştum bir yerlerden. Kuruldum başladım derse. Beş dakika sonra elimde telefon sosyal medya. Sonra tekrar ders. Yine dağıldım ama inat ettim devam ettim. Sonra bir gürültü koptu. Telefon sessize alınmalı dimi? Ama ben yabancı olunca atladım tabi. Annem “Neredesin sen yatağın boş diyor?” annemlere haber vermemiştim dimi ben. Geri döndüm oturdum aradan zaman geçti babam aradı. Kahvaltıma takmış. Bir süre sonra yine titredi yanımdaki dürtüp “Dışarda konuş” dedi. Sinir oldum ama haklıda hani. Oturdum çalıştım, çalıştım. Gerinmek için arkaya yaslandım, bir yandan da Sidiklim`le mesajlaşıyoruz. Sonra bomba etkisinde bir ses duyuldu. Kocaman bir gürültü. Bu uyuz çocukta döndü “Yuh!!” dedi. Eveettt. Karnım çok acıkmıştı ve öyle bir gürültü çıkardı ki osurdun mu miden mi guruldadı belli değil. Bu yuh deyince millet de güldü tabi. Bildiğiniz rezil oldum. “Midemden geldi” dedim ama bu salak salak sırıttı. Sonra benim birden tekrar guruldayınca kahkaha attı yaa. Bu böyle gülüp etmese ben utanmazdım ama yok yani. Milletin gözüne soktu bu salak beni. “Yenisin sanırım kütüphane olayında” dedi. Suratımdan anlaşılmasa da acemi tavırlarım beni ele vermiş. Sürekli kıpırdanıyormuşum, telefonla konuşma, etrafı incelemem. Belgesel gözlemcisi gibiymişim. Sora bu “Benimde karnım aç, hadi yemek yiyelim.” dedi. Öküz yaa. Hem beni rezil ediyor, hem de yiyelim diyor. Ben seni boğazlayıp Avusturalyalı yamyamlara vereceğim haberin yok. Hannibal`ın sofrasına rosto yapacağım ben seni. Ama karnım yine isyan edince tamam dedim ne yapayım. Adam beni rezil etti falan ama tamam deyiverdim işte. Tabi hiç tanımadığım biriyle niye yemek yiyeyim onu bir sorguladım ama üç günlük dünya be takılma dedim kendime. 

ölü gelinden bozma


Eşitlik falan yok. Kadın erkek eşitmiş pehh. Değil işte. Eşit davranmayı bilmiyoruz. Sokaklar sürekli bizim için tehlikeli oluyor. Sürekli korunması gereken varlıklarmış gibi davranılıyoruz. Güçsüz, zayıf bizler ve bizi korumaya hazır erkekler. Kimi kimden koruyorlar? Kendi hemcinslerinden. Toplumdaki her boktan kuralda bizim için geçerli mesela. Erkeklerin ne kadar çok sevgilisi varsa o kadar erkek oluyorlar. Sırtlarına o kadar çok vuruluyor. Kadından üç bilindik ilişki, dördüncüde “kaşar” lakabını da beraberinde getiriyor. Gerçi kadının kadına yaptıkları da var. Sanki bu mevzuda kadın konuşmuyor mu? Erkeklerle mücadele etmekle kalmayıp, birde kendimizden olanla mücadele ediyoruz. En azından kadınlar sokakta fiziksel tacizde bulunmuyor ve babalarımıza bahane üretmiyor. Evetttt. Tüm o dışardaki babama bahane yaratan insan müsveddelerine kızgınım. Babama kızgınım. Adamda kendine göre haklı ama bende haklıyım. Gençken eğlenmeyeceğimde bunu ne zaman yapacağım. Ama sürekli dışarısı ve tehlikeleri hakkında uzun konuşmalar dinliyorum. Ergen gibi hissediyorum ya. İzin koparmaya çalışan ergen kız. Cadılar bayramını kutlamak için izni zor kopardım. Saatlerce yalvardım aldığım izin saati on iki buçuk. Millet eğlenirken ben boynumu büküp çıkmak zorunda kaldım. Ölü Gelin olmam tam isabet oldu. Çıkarken kendimi cidden Ölü Gelin gibi hissettim. Tim benim için yapmış meğer filmi.