31 Temmuz 2014 Perşembe

ama ellerimi ısıttı


Hazır tatildeyken sizlere Dahi Reklamcı`dan bahsetmek istiyorum. Kendileri lise de en nefret ettiğim kişi olur. Aynı zamanda lisede benim gibi hiç kırılmayan, küsmeyen insanı bile boyna kızdıran, cinayet işlemekle, kiralık katil arasında çelişkiye düşmeme sebep olan insandandır.  Aynı servisteydik, aşırı komik çocuktu ama o dili akıllara zarar. İğneleyici espriler. Sebep mesela suratınızda çıkan bir sivilcede olabilir, basketbol oynarken arkadaşınız ayarı kaçmış gücü yüzünden tutamadığınız top ve yarılan kaş olabilir. Adam sınır tanımaz. İşin kötü tarafı adam zeki ve esprilerde ben komiğim diye gezenlerin anlamayacağı cinsten. Hem bu kadar gülüp hem bu kadar sinir olduğum başka insan yoktu. 3 yıl boyunca bıkmadan usanmadan nefret ettim. Artık son senemdi böyle efsane kar yağıyor. Servis bekliyorum ama okula girip beklemek yerine hangi salaklıkla dışarıda bekliyorum onu da bilmem. Servis gelince bindim ama eller yok. Zaten yazın bile üşür. Bu bindi servise işte sonra. Baktı ben büzüşmüşüm ver ellerini ısıtayım dedi. Ben en son buna yine ne ottan sebeple küstüysem küstüm. Bu da zaten ipleyen bir tip değil. Dünyanın en gamsız rahat adamına merhaba deyin. Mırın kırın edince çekti ellerimi ısıttı. Sonra işte bi yandan ısınma keyfi bir yandan sohbet baktım bu aslında kötü biri değil. Onun demesine göre o gün elimi ısıtmamış, içimdeki insanı uyandırmış. Hani doğruluk payı da var. Başkası dese umursamayacağım şeyleri bu söyleyince deliriyordum.  Çok romantik bir arkadaşlık hikayemiz var. O günden sonra bir kez kavga etmişliğimiz yok. Ne zaman canım sıkılsa ya da müjdeli bir haber alsam ilk gideceğim insan kendileri oldu. Yakın arkadaşlarımdan birine deli aşık olması da işin bonusu. Tabi ayrılırlarsa kesin kural ikisi de beni aramasınlar.



 Hayatımda tanıdığım en orijinal insanlardan biridir de kendileri. Lisede sınıfta kaldı. Mezun olmasını bile beklemiyorlarken adam sınavda derece yapıp ilk iki yüze girdi. Ama ah bu kadar puan yaptım istediğim okul ve bölümden vaz geçip daha prestijli bir alana yöneleyim demedi. Tek tercihine birincilikle girdi. Okula kayıt için gitmeden hemen öncede diploma için okulda 3 tane sınava girmek zorunda kaldı. Dünyanın en tembel ve yaratıcı insanı iyi ki doğdun be. Sana bunları tabi ki de okutmayacağım. Çok dalga geçersin. Belki anacığının kanatları altına girince söylerim. Nasıl olsa beni korur senin sivri dilinden. Bu arada Sarı Kız kusura bakmasın ama ben tabi ki erkek tarafıyım. 

28 Temmuz 2014 Pazartesi

bayram tebrik gibi bişeyler



İyi bayramlar demiş miydim? Tatilli bayramlar kadar güzeli yok. Benim bayramım şeker gibi. Sizlerin de öyledir umarım. Hoh hoh ho iyi bayramlar. Bu noel kahkahasıydı dimi? 

27 Temmuz 2014 Pazar

her sorunun cevabı oldu (mim)



Deeptone`dan bana bir mim daha geldi. Ama cevaplar yine Bay B. ye çıktı.

Aşk mı bağlılık mı?
Bay B varken aşk demezsem çarpılırım.
Gurur mu teslim olmak mı?
Şimdilik tamamen teslimiyet.
Sarışın mı esmer mi?
Bay B kumral be.
Yeşil göz mü mavi göz mü?
Ela. Bay B dememe gerek yok sanırım.
Et mi tavuk mu?
Tavuk.
Karpuz mu kavun mu?
Karpuz, kavun, çilek.
Altın mı gümüş mü?
Eğer Bay B getirecekse hepsi olur.
Kedi köpek mi?
Bay B ile bir köpeğimiz olsa, sonra.. Fazla hayale daldım yine.
Beyaz mı siyah mı?
Kırmızı.
Yağmur mu güneş mi?
Güneş olur ama B yağmur ve romantizm derse o da olur.
Mesajlaşmak mı aramak mı?
Bay B arasın mesaj atsın hepsi olur ki.
Bodrum mu Çeşme mi?
Bay B nere derse orası. (Ben bilmem  beyim bilir)
Deniz mi havuz mu?
Deniz, havuz.. Yeter ki tatil olsun.


25 Temmuz 2014 Cuma

öldürürsem beyaz elbiseme kan bulaşır



Her şey başı gibi güzel olmuyor. Elbise bakmak için Nil Kuşuyla stajdan sonra buluştuk. Yine dolandık durduk. Ama bu kez bir kırmızı birde beyaz elbise bulabildim. İkisi de birbirinden güzel. Hangisini alayım bir türlü karar veremedim. Beyaz düğünde giyilmez ayıp am çok güzel aklım kalıyor bir tarafta. Kırmızıda çok seksi çokta yakıştı onu da bırakmak istemiyorum.  İkisine aynı anda sahip olabileceğim bir evrende yaşamak istiyorum. Biraz düşünüp son kararımı vermeliyim, yarında gidip almalıyım dedik Nil Kuşuyla nerde iftar yapsak diye düşünmeye başladık. Zır telefon bunun sevgilisi, bizimki gelse sorun olur mu diyor ama nasıl bir bakışı var görmelisiniz. “Lütfen gelsin” diye bağırıyor. Suratını yine susuz kalmış yavru köpek moduna getirince ben nasıl hayır diyeceğim ki. Bizimkinin sevgilisi de geldi başladık yer aramaya. Oturduk, iftarı beklerken keyifli keyifli sohbet ediyoruz pıt Joker damladı. Hayır ben Nil Kuşuna sevgilin gelsin dedim bu nerden çıktı. Neymiş yoldayken aramış, kız arkadaşıyla dışarı çıkacaklarmış ekmiş. Bizimkinin sevgilisi de gel demiş oturunca da yeri mesaj atmış. Elbisemi seçip alamamışım üzerine bir de bu çıktı. Çocuk bizimkinin sevgilisinin ev ve çocukluk arkadaşı. O yüzden arda karşılaşmak zorunda kalıyoruz ama ne o ne de ben ondan hoşlanıyoruz. Sebep onun dili. Adam boyna uğraşıp duruyor. Sürekli salak bir espriyle karışık laf sokma çabası. Ama ben bu çocuğu gördüğümden beri kılım. Ruhum bir türlü sevemedi. Hayır baya da yakışıklı çocuk, hormonlarımın coşup ben bu çocuğa aşık oldum demem gerekirken en başından beri sinir oluyorum. Demek ki olmayınca olmuyor. Neyse işte biz oruçlu olunca yemeye gömüldük, paşalarda o durum olmadığı için yavaş yavaş sindirmeye koyuldular.  Tabi bu yemek yememe bir ton laf ediyor. Afrika’daki aç çocuklar yüzünden kendimi suçlar oldum sayesinde. Yemekten sonra bir yerde oturalım dedik. Biz Nil Kuşuyla Bay B`yi konuşuyoruz.  Ben detayları ballandıra ballandıra anlatıyorum, nasıl olsa bunlar futbola sardı diye. Bu dönüp demesin mi “Salak mısın kızım gay`dir o. Yoksa ne işi olur orda senle.” Diye. Dumur oldum kaldım. Bana gömdüğüne mi Bay B`ye gömdüğüne mi yanayım bilemedim. O tüm gün oruç tutmuş insana bir birada siz söyleyin diyen dilini dışarı çıkarıp, pirzolalık et için dövmek istedim.  İçtiği sigarayı suratında söndürmek istedim. Düğünde pasta niyetine kesmek istedim. Bu durumda kırmızı alsam iyi olur. Kan beyazda sırıtır.


24 Temmuz 2014 Perşembe

bu kadar düğüne gerek var mı?


Yaz mevsimi eşittir düğün demek. Bu yıllardır değişmedi. Ama araya ramazan girince millet bekleyip bekleyip, bayram ve ardına durmaksızın düğün yerleştirmiş. Aynı gün hatta aynı saat düğün ayarlamayı becerebilenlerine zaten artık diyecek lafım yok. Zaten bende pek düğün insanı değilim. Annem gezsin ben evde takılırım. Ama iş yakın akrabaya gelince paşa paşa ramazan demeden elbise aramaya çıkıyorsunuz. 9 günlük tatilinizin başlangıcına yaklaşırken bile düşündüğünüz tek şey kuzeninizin düğününe katılmak zorunda olduğunuz. Sevmemekten değil bu zorunlulukta. Elbise ayakkabı derdinden. Zaten bi indirimdir gidiyor mağazalar da millet ne bulduysa almış. Yere sümüklü peçete düşse kasaya ödeme yapmaya gidiyorlar. Ne buldularsa almışlar bir elbise kalmamış ya. Nerde saçma sapan bedenler var onlar kalmış. En çok kalan beden 40-42 ve 30-32. Lan zaten firmaların bu 30 beden üretme olayına hastayım. Öyle kadın toplasan koca ülkede üç beş kadın. Hayır yani kendi anacıklarından pay biçsinler. Zaten alışveriş merkezine insan sıçmışlar gibi. Bu yüzden hafta sonları Testere doğrayacak deseler gitmem. Off sevmedim ben bu düğündü elbiseydi işini. Hayır iki güne tatile gitmeyecek olsak rahat rahat bakarsın da. Yumurta yine kapıya dayanınca aklım başıma geldiğinden elbisesiz gitme potansiyelim yüksek. Off stajdan sonra dolanmak zaten daha boktan. Yarın benim şu lisede servis ve sınıftan arkadaşım olan, o dönem annemden çok gördüğüm arkadaşım Nil Kuşu vardı ya onla çıkıp bakacağız. Off bir şeyler bulabilsek bari.

23 Temmuz 2014 Çarşamba

kıçım açıkta mı kaldı



Sıcaktan bunaldım. Tükürsem yere inmeden buharlaşır teorim gün geçtikçe daha sağlamlaşıyor. Bu yasaya doğru gider. Henüz aksini kanıtlayabilende olmadı hani. Tabi bu hayalleri ve rüyaları da etkiliyor. Benim hayal basit ve sıradan. Şu satırları okuyanda okumayanda aynı hayali benim kurduğumun farkında. Tatil. Hele 9 gün olanın tadından yenmez. Sizleri bilmem ama bizim şirket bir bonkörlük yapıp bizlere 9 günü verdi. Ve o an rüyalarımı gideceğim tatil süsledi. Böyle kuzuları sayıp, dalmışım ve tatil rüyasının içine düşmüşüm. Bizim kızlarla güzel bir sahilde böyle bungalov odalarımızda denize gitmek için hazırlanıyoruz.  Tabi arada lak lak dedikodu. Eğer rüyaların gerçeklik payı varsa çok pis dedikodular var elimde. Sonra denize girip güzelce süzülüyorum. Sonra şu James Bond kızları misali denizden çıkıp şezlonguma doğru yürümeye başlıyorum. Ama bende bir kasılma var. Muhteşemim, harikayım, hahahah(kötü kadın kahkahası). Sonra şezlonguma oturuyorum ama hala bana bakıyor millet. Diyorum kızım millet hayran kaldı. Bırak baksınlar ama bu işte bir terslik var millet bir garip bakıyor. Sağıma bakınca bizim kızların yerini elinde şiş kazak ören teyze almış. Bana bir de kötü kötü bakıp “tüüü” demesin mi. Sudan yeni çıkmasam da teyze tükürüğünde yüzdürürmüş beni.  “Sende hiç terbiye yok mu? Anan baban bu halini görse ne der?” “Ne diyorsun teyze?” dememe kalmadan şişleri başlıyor ufak ufak derime geçirmeye. “Memişlerini açmış yüzüyorsun” deyince benim kafa aşağıya yöneliyor. Allah’ım fobim gerçek oldu bikinimi düşürmüşüm, rezil oldum. Garson elinde suyla yaklaşıp yüzüme atıyor, millet dövmek için toplanıyor. Zaten girdiğim plajla çıktığım plaj aynı değil sanırım. Benim girdiğim yerde bikini vardı, şimdi elinde örgü olan bana ahlaksız diye bağıran teyzeler. Suda boğulsam da olurmuş. 

22 Temmuz 2014 Salı

bazen ağzına sıçılmadan anlamıyorsun


Bazı altın kurallar vardır. Kimseye güvenme. İlla güveneceğim diyorsan da bunu hemen yapma. Kimseye sırtını yaslama. Herkesle tüm sırlarını paylaşma. Ama işin kötü tarafı bu altın kurallar seni yalnızlaştırır. Sonunda bu böyle olmaz diyorsun ve yavaş yavaş içine birilerini sokuşturmaya başlıyorsun. Ama hala dilin kimseye güvenmem ayaklarında. Öyle güveniyorsun ki ne dese  kapandaki peynire koşan fare gibi atlıyorsun. Ama dilin hala ne bok yediğinin farkında değil. Aynı masaya oturuyor, birlikte gülüp eğleniyorsun. Hala sakladığın bir şeyler var ama tahmininden daha çok şey dökülmüş ağzından. Sonra zaten fedakarlıklar başlıyor. “Ah cicim arkadaşım tabi ki.” Çünkü siz arkadaşsınız, dostsunuz. Gün geliyor sizin ona işiniz düşüyor. İlk önce “Tabi ilgilenirim ama sabah olmaz mı? Bugün işim var yarın yaparız? Takma kafana ya halledeceğim. Şey ben mi hım işim vardı ama. Ya canım müsait değilim.” Nazikçe siktir git diyor ama anlayana.  Sen değil miydin ben güvenmem etmem diyen.  Sırtımı kimseye yaslamam. Al işte daha minnacık şeyde duvarın üflemeyle yıkıldı. Kurt senin sazdan evini bir üflemeyle yıkar da götün açıkta kalır, haberin olmaz. Yalnız kalsaydın içinde en azından kikirderken aklına “İnşallah şu sürtüğün işi düşer de kıçımı büyülteceğim, senin için kaldıramam” gibi tek taraflı diyolaglar gelip durmaz. Sen kendi kendine konuş dur. Sinek vızırtısı değilsin haberin yok. Bu da bana ders olsun. Azıcık büyüdük diye hayat dersi bitmiyor ki.

18 Temmuz 2014 Cuma

mimin sonu bile o

 
Şenay bana bu mimi göndermiş. Teşekkür ettim. Rötarlı oldu biraz.
1.       En çok kırıldığın/ incindiğin kelime?
Kolay kolay kırılmam ya ben.
2.       Herkesin kullandığı bir kelime olur. Ama senin için bir insan olur. O özel insan o kelimeyi kullanınca alınırsın. Ne düşünüyorsun?
Bir özel insan var ama düşündüğünüz gibi sevgiden değil nefretten dolayı özel. Ben ona Joker diyorum hani şu Batman`in Joker`i. O bana “ufaklık, çocuk” dedikçe sinirlerim zıplıyor. Gerçi ağzından ne çıkarsa çıksın sinir oluyorum ya neyse.
3.       Seni en çok duygulandıran şarkı?
Guns N' Roses `dan This I Love.
4.       Daha önce seni bırakan biri geldi. Senden bir şans istedi sen de o şansı verdin. Ama buna rağmen yine bırakıp gitti. Şimdi yine pişman ne yaparsın?
Ben hiç öyle şeyler yapmam.
5.       Nefret mi aşk mı?
Bay B varken nefreti kim ne yapsın.
6.       Birinin kalbini kırdığında nasıl gönlünü alırsın?
Kimin kırdığıma bağlı. Dış kapı mandal olayında bi nezaket özürü yeter. Ama iç kapıda gözetleme deliğiyse affetmesi için ne gerekiyor düşünmem lazım.
7.       Nasıl ağlarsın, bağırarak mı içine atarak mı?
Sessiz sedasız hallediyorum o işi ben.
8.       En korktuğun şey?
Kedi mi desem böcek ve türevlerimi bilemedim.
9.       Ruhun sıkıldığında ne yapmayı seversin? Kendini nasıl sakinleştirirsin?
Uyurum, kitap okurum yataktan çıkmadan ne olursa. Ama öfkeliysem koşarım ben. Maksat çevreye zarar vermemek.
10.   Bazen kızılmasından hoşlanırsın. Peki en çok ne için kızılmasından hoşlanırsın?
Birinin size kızmasından hoşlanmak nedir ya? Hiç çocuk yaramazlık yaparken yakalanmak ister mi? İstemez. Çünkü yiyeceği azarı bilir. Ama Bay B kızacaksa bana masal gelir, hoş olur. (aşk salaklık sendromuna sebep oluyor.)
11.   Şiir / Müzik / Öykü/ Deneme ?
Şiir dışında hepsi. Ama Bay B okuyacaksa o da olur.
12.   En son ne için ağladın?
Orta parmağımı araba camına sıkıştırdım. Aslında bildiğiniz sıkıştırıldı. Beklettim diye intikam alınmış da olabilir.
13.   Birinde hemen etkilendiğin özellik?
Bay B gülsün, konuşsun ben etkilenirim ki.
14.   Dayanamadığın şey?
Bay B göz kırpınca ruhum Kızılderili şamanlarla ayin yapıyor.
15.   En sevdiğin duygu?
Bay B bana “Sana aşığım” dediğinde hissedeceğim duygu bence en sevdiğim duygu olacak. Tabi derse.

falımda buffalo sürüsü çıktı


Bay B ile birlikte kadın ırkının en beter hastalığı fala yakalandım. Ben kahve sevmem. İçince de koca fincan sütle içerim. Milleti kahve ayıltırken doğal olarak beni uyutur.  Türk Kahvesinin de yanına yanaşmam fazla acı gelir. Falı da dünyanın en saçma şeyi olarak görür kırk yılda bir baktırırım. İlk falımı platonik kaderim  için baktırmıştım.  Sonra da aman dedim. Çünkü bu çocuktan sana yar olmaz demişti. Sebep kaçacakmışım. Sonuç aklıma sıçayım ben kendini geri çekmeyi fazla kaçırdım. Neyse işte Bay B ile birlikte elimde kahve fal bakan güzel ablamın yanına gittim. Ama kahveyi boşuna içmişim. Neymiş efendim ramazanmış günahmış. Lan normalde değil de şimdi mi günah. Bu ne be ramazan tarifesi falan mı? Hayır baksan ne olacak altı üstü iki şey sallayacaksın. Ben bile yaparım. Yaptım da. Oturdum kahvemi içtim falıma da baktım. Genelde kuş, börtü böcek, deniz anası, su aygırı, buffalo sürüsü çıkıyor. Çıkmayan Bay B`yi de ben kürdanla çiziyorum. Yaşasın fal bakan telefon uygulamaları.  

17 Temmuz 2014 Perşembe

ödül almışım haberim yok

 

Deeptone bana bir SEVGİ VE DOSTLUK ÖDÜLÜNÜ layık görmüş. Öncelikle çok teşekkür ediyorum. Ödül yazısını görünce her zaman ki gibi açıp okudum. Baktım Deeptone yine bir sürü kişiye ödül vermiş. Listeyi gözümle taradım bir sürü ödül alan blog var, ben yokum. Açıkça söylüyorum kıskandım. Hani bana hani bana diyen serçe parmak gibi hissettim kendimi.  Sonra Deeptone ödül verdim dedi. İlk aklıma yeni bir ödül yaptı bende ödülü kaptım. Ama yeni ödül yoktu. O kadar blog arasında acaba beni mi kaçırdı diye düşündüm. Ama sorun benim görmeyen gözlerimdeymiş. Bir CTRL+F her şeyi halletti. Baktığı halde kendini bulamayan bir ben varım herhalde. Ve sonunda Deeptone`dan ödül aldım bende. Ödül  için tekrar ve tekrar teşekkür ediyorum.

Bu arada Zamska`nın bana bi zamanlar verdiği komik ödülü geldi. Terbiyesizlik yapıp bi teşekkür bile etmemişim. Geciken teşekkür için özür diliyorum. "ama ayağıma işedi yazısı altına bu yorumu yaptığı için pek bir manidar buldum.

Benimde ödül salgın hastalık gibi yayılsın diye başkasına vermem lazım. (Böyle Güzel salgın mı olur?) Plaza Kaşarı ödülü kapmış zaten. O yüzden geçiyorum. O da var Buddha, Myna, Dördüncü Tekil Şahıs ve de Şeyma ödülünüz hayırlı olsun. Zamska`ya al gülüm ver gülüm olmasın diye veremedim. Yoksa tabi ki o da.




16 Temmuz 2014 Çarşamba

bu beyin bana zararlı

(Bay B olunca uzun uzun yazmam lafını yediriyor.)

Stajımı zamanında yapsaydım böyle sürünmezdim. Erteleye erteleye koca yazın her gününü stajla harcamak zorunda kaldım. Millet tatilde kıçını büyütürken ben yine stajyer olacağım. Ne güzel dimi. Neyse ki ortam iyi yoksa çekilecek çile değil bu. Gündüzde yardım vakfından “çocuklara hediye paketleyeceğiz yardım eder misin?” deyince ben direk atladım. Bu sıcakta çok sevindiğimden değil. Stajdan bir saat erken çıkma ve tabi ki Bay B. Yi görme ihtimali. Küçük bir ihtimal ama sonuçta o da benim gibi gönüllü dimi ama. Şaka bi yana seve seve gittim. Neden bilmem hoşuma gidiyor işte yardım işleri. 

Kağıthane`nin bilmem neresindeymiş depo. bulana kadar canım çıktı. Ben ne bilir Kağıthane`yi. Ama güneşin altında beynimin yanan anakart gibi olmasına değdi. Bizim Bay B hakimiyeti ele almış çocuklara hediye paketleme işine koyulmuş. İşte o andan sonra beynime sıçılmış, stajda kendimi kanalizasyon çukurunda gibi hissediyormuşum falan yalan oldu. O andan sonra mallar karne hediyesini yeni mi gönderiyorlar diye söylenmem bitti. Verilen hediyelerin uzaylılar paketleyip getiriyormuş sanan ben bir anda iş aşkıyla kavruldum.


Her şey çok mükemmeldi.  Annem zır zır arayana kadar. Akşam misafir geliyormuş da nerde kalmışımda. Bir iki arayınca dedim bizim hatun delirdi gitmem lazım. Zaten şimşek çakıyor, yağmurdan önce o metrobüse binmeliyim yoksa göte gelirim. Bay B “Arabayla geldim ben bırakırım  ” dedi ve ben nasıl sevindim, ta ki kaşar karı “azıcık iş kaldı bekleyin” diyene kadar.  Ben beklerimde anam beklemez. Zaten sinirliyim anacığıma inada bindi ben gidiyorum dedim. Bay B “Bende birazdan çıkacağım bekle” diyor ama yok bi kez inada bindi.

Hay ben inadıma sıçayım. Durakta otobüs bekliyorum ama yok. Taksi desen yağmurlu hava müşteriyi almış su sıçratmaktan başka bir boka yaramıyor. Hava zaten kafayı yedi. Baktım olmayacak akıllı ben Zincirlikuyu` ya kadar yürümeye karar verdim. Çok akıllıca dimi? Hayır beklesem ne oluyordu. Böyle daha mı iyi oldu? Güneşe güvenip giydiğin elbise güzelce ıslanıp üstüne yapıştı, sandaletler şap şap saçlarında bok gibi oldu hani. Aklınıza sakın o romantik komedilerdeki ıslanınca güzelleşenler gelmesin. Bildiğin canavara döndüm. Yalan onlar hep yalan. Hayır üç kuruş param var onu da canı gönülden taksiye vermek istiyorum ama duran yok. 


Caddeye çıktım mal mal yürüyorum, arkadan zart zart korna. Lan ilerlemeyen trafikte korna ne çalıyorsun öküz diyorum içimden ama yok hayvan herif devam ediyor çalmaya.  Kim bu dangalak bi bakim dedim ve tahminiz doğru Bay B. Adam arabam var deyince öğrenci adamdan daha mütevazi bişey bekliyordum. Adam bildiğin para babası çıktı. Aha dedim buldum kusuru. Adam zengin ve orda burda boyna havasını atıyor. Tanrım lütfen bu olmasın en nefret ettiğim şey. Onun yerine çok konuşsun ya da alışverişten nefret etsin. Ama öyleyse adam, üç oğlumun katili, pembe panjurlu evimin depremi olacak bu. Ama öyle değildir yoksa hediye paketlemeye ne diye gelsin ki. Lanet yağmur yüzünden de tam bir kezbana benziyorum. Arabaya doğru gidiyorum ama bi yandan da bu salak ıslak olduğumun farkındadır umarım çağırırken. Sonra laf etmesin koltuğumu ıslattın da zart zurt. Hayır böyle diyen öküzde gördüm ben. Ama bu yüzünü bile ekşitmedi.

Yerime kuruldum. Başladık lak lak yapmaya. Bunun aktif olarak çalıştığı bir uluslararası yardım vakfıyla dolaştığı ülkelerden girdik, çocukken karıncaları elimde sıkıp öldürüp sonra “bu karıncalar öldü” diye zır zır ağlamamdan çıktık. Hayır o karıncayı ezince öleceğini tahmin edemeyen kız kadar aklım hala. Hiç mi değişmez bir insan. Bu çocuğa anlatılacak şey mi? Resmen çocukken karınca katliamı yapıyordum ben dedim.

“Evler yakın  metrobüse gerek yok ben bırakırım” dedi. Ben de böylece ilk defa sıkışık trafik için alkış tutmak istedim. Ama annem pek öyle düşünmedi işte. Sürekli “Ayıp olur misafire nerdesin?”. Sanki kara kaşımı gözümü görmeye geliyorlar. Diyemiyorum ki “Anacığım Bay B yanımda”. Annem o dakka kapatır telefonu da bu kez bu sorar “Dün bir bugün iki bile değil anan beni nerden tanıyor.” Bilmiyor ki ana kız kahve içerken ben anama seni anlatıp duruyorum.


O böyle lak lak konuşup dururken ben bunu izliyorum. Yok hatta içine düşüyorum. Sonra bu sağa çekti arabayı. Bişey demeden indi, bagajı açtı. Ve işte dedim işte herf psikopat. Anladı ona sapık sapık baktığımı sinirlendi, arkadan levye alıp kafama indirecek. Zaten camlarda kapkara. Ay yok bu elin sümüklüsü yüzünde koltukları kanla pisletmez de. Onun yerine felç eden, kalp krizinden öldüren iğnelerden birini saplayacak. Üç beş dua biliyorum ben daha birincisini okumadan bu gelmiş olur. Neyse ki bugün oruçluydum. Dur lan çocuğu kesitim öküz öküz. Oruç bu koşullar altında bozulur mu ki? Göt kadar elbiseyi de ben giydim. Din dersini dinlemeyince böyle oluyor işte. Benim beyin komplolarına devam ederken bu bagajı kapattı, elinde yazlık mont köşede kucağında çocuğuyla dilenen kadının yanına gitti. Elindekiyle çocuğun üstünü örtüp geldi.

Ben mi ne yaptım? Çok utandım. Meğer pis fesat olan benmişim. O ise aç gözlü kurdun yanında kuzu.  Bu çocuğa ben ancak cehennemden kart atarım. Ah şu çarpık beynimi iki dakika susturabilsem. Ne var işte herkes kusurlu olmuyor ki. Sen kusurlar bütünüyken çocuk senin olmadığın her şey. Eğer bu çocuk sana bir kez olsun dönüp bakarsa bil ki önceki hayatında bir hayat kurtardın. Bu çocuk bana aşık falan olmaz.  


15 Temmuz 2014 Salı

hangimiz psikopat ki?


Ben belamı arıyordum buldum. Ne vardı sanki standart hayatıma devam etmek varken gittim elin adamına aşık olmaya kalktım ki. Hayır bide ben kendimi biliyorum, aşık olduğuma karar verirsem saplantılı kara sevda olur o. Sonra uğraş dur ki kalbimi toparlayayım. Bahsetmiştim daha önce Bay B ile bi yardım vakfında tanıştık. Hayır insan şu yaşında bu kadar mükemmel olmaz ki. Ne bilim yaşlandıkça mükemmelleşse olmuyor muydu? Dedim hadi sen geziyorsun şunu yapayım bunu yapayım diye, ama bu niye gezer ki. Yok yani yardım biz kadınlara özel değil de, yardımsever erkek hem genç hem yakışıklı yok hani. Ya da yıllardır bana hiç denk gelmemişti. Kadınlara ve çirkin veya yaşı azıcıktan ilerlemiş erkeklere özel  sanırken bu çocuk tabuları yıktı. Sonra dedim dur bi dakika bu kadar mükemmel olamaz. Asosyal olabilirdi mesela, ya da tüm o yardım ediyorum ayaklarının altında kötü huylu, suratsız biride olabilirdi. Ya da psikopat bi tip olabilir hani. Ama çocuğun asosyallikle hiç alakası yok. Geçen akşam gittiğim bi mekanda gördüm, hani çevresi de oldukça kalabalıktı. O kadar tatlı tatlı konuşuyor ki ya iyi bi oyuncu ya da gerçekten iyi biri. Zaten çocuğun gülüşüne aşık oldum demiştim. Psikopat olma ihtimali hala mevcut. Ama öyleyse umarım benden önce yanında ki sırnaşan kızları doğrar.

12 Temmuz 2014 Cumartesi

itici kadın profili

 
Sigara kullanmanın ne kadar doğru yanlış olması da bu yazının konusu değil. Bana kalırsa kimse içmesin sağlık açısından ama içiyorsa da içme demem. Özgür irade meselesi beni ne ilgilendirir dimi. Yazının konusu sigara içen kadınlar. Kadınlar şu sigara içme işini beceremiyorlar. Sigarayı tutuş şekillerinden dolayı değil ama. Bazılarının farkın varmamakta inat ettikleri üzerlerine saçlarına sinen o leş koku. Bir kadını bundan daha itici kılan başka bir şey olmaz sanırım. Bir metre karelik alanın içine girdin mi yanıyorsun zaten. Nasıl iğrenç bir kokudur öyle. Parfüm var, deodorant var. Kendinizden hiç mi rahatsız olmuyorsunuz yahu. Şu saçı savurma hareketiyle etrafa yaydığınız kokudan haberdar mısınız? Ya ellerinize sinen kokuya ne demeli. Hele de çocuğu olup anlattığım profile uyanlar. Çocuklar patır patır zehirliyorsunuz benden demesi. Olmayanlarda erkek savar özelliğiniz mevcut. Neden bir sevgilim yok diye boşuna falcı falcı dolaşmayın. Sigara kullanıp. Çözüm bulmuş kadınlardan tavsiye almaya bakın. Sigara kullanan kadının iticiliği diye bi gerçek var, o koku yüzünden.

11 Temmuz 2014 Cuma

bugün yaşlandırır


Bugün benim yaşım 70 falan. Cuma yıpranması diye bişey varsa ben ondan oldum. Plazaların ortasında kısılıp kaldım. Stajmış pehh…  içerde iken oh ne güzel kliman var daha ne istiyorum diyorum ama o iş öyle olmuyor. Aklım dünya turunda. Kafanı dışarı çıkarıyorsun , orası klimalı yüksek binalardan daha beter. Her tarafta müthiş bir gürültü var. Arabalar hareket halindeyken zaten gürültülü. Bi de üzerine kırmızı ışıkta iki dakika dayanamayıp zart zart kornaya basanlar var. Zaten İstanbul’umun kazılmadık metre karesi kalmadığı içinde her yerden bir inşaat sesi. Nede olsa ne kadar yüksek bina o kadar medeniyetti dimi. Yoksa o para mıydı? Hava zaten ecelinle ölmeyi beklemeyip seni öldürecek kadar sıcak.   Tükürsen yere değmeden buharlaşır. Ooof çok bunaldım sanırım ben. Bu arada tükürsem olayı benzetmeydi. Zaten etraf tükürükçü dolu. Iykkkkk.

10 Temmuz 2014 Perşembe

insan mı ökzü mü desem bilemedim

 
 
Bu ülkede yaşamak zor. Hani bide kadınsan yandın. Kafanı evden dışarı çıkarmazsan iyi çıkarırsan yandın. Çünkü dışarda henüz hangi sınıfa koymam gerektiğine karar veremediğim bir dolu insan var. Beyinleri nasıl çalışıyor onu bırakın o beyinden haberdar mı emin olamadıklarım. Gece dışardaysan laf atılmaması, yürürken omuz atılmaması için illa yanında erkek mi olması gerekiyor? Kaldı ki omuz atmak nasıl bi tacizdir ya. Gece erkek dışarıda olunca hiç laf atan kız görmedim ben. Ellerine ne geçiyor sanki. Aaa bana laf attı, bak üzerime geldi ne muhteşem erkek falan diyeceğimizi mi sanıyor bu salaklar? Sakın kız kısmının bu saatte sokakta ne işi var demeyin. Erkek çıkıyor da kız niye çıkamasın. Zaten bunu diyen zihniyeti de anlamam. Yada giydiğin kıyafetten dolayı tacizi hakkettiğini söyleyen zihniyetten. Hadi mini dediniz lan ben kot t-shirtle çıktımda ne oldu. Ama yok onların kız kardeşine annesine edilse laf kan çıkar. Nasıl laf atarlar ona dimi? Sizi bizden farklı kılan önünüzde ki uzvunuz değil. İnsan olmanın getirisi olan akılın sizde olmaması. İşin erkek olmayla alakası yok hani. Akıl ve insanolmayla alakası var ama ohoo nerde. Hem ne dicem ya, sadece bunu yapan erkekte değil onu yetiştirende de kabahat var. Ne ile besledi bu anne bu beyni merak ediyorum doğrusu. Acaba yetiştirdiğin çocukla bir gün olsun gurur duyabilcek misin? Bence boş hayallere kapılma sen.

8 Temmuz 2014 Salı

ağzına sinek kaçar

 
 
(ANI İŞTE)
Kocaman gülersin millette böbreklerine kadar görmemek için espriyle karışık “ağzına sinek kaçar kapa” derler. Bunun gırgırı çok yapılır ama daha kimsenin başına gelmemişti. Tabi benim dışımda. Sabahın köründe üşenmeyip koşuya gidiyorum. Yine yatağımla ağlaşa ağlaşa vedalaştım. Başladık arkadaşımla yürümeye. Başta tempolu yürüyüp ısınalım dedik. Bende tabi konuşmayı çok sevdiğim için dırdır edip duruyorum. Ama kızın başı çok ağrıdı ve içinden beddua etti sanırım. Sen o küçük sineklerden biri ağzıma gir. Nasıl bir dehşet yaşadım birde gelin bana sorun. Tabi çaktırmadan çıkardım ağzımdan ama eve gelip dilimi çamaşır suyuna bastırma isteğimi bi türlü durduramadım. Cidden iğrenç yaa. Niye hep ben demek istiyorum

7 Temmuz 2014 Pazartesi

elbise işinde daha yeniydim halbuki

 
İştir stajdır dedim ama baktım ki dolapta giyinecek doğru düzgün bişey yok. Rahatına düşkün üniversite öğrencisi olunca tabi kot t-shirt olayı vazgeçilmezim doğal olarak. Öyle sürekli hanım hanım giyiniyim, topukluları çekeyim modunda değilim. Rahat ve şık olsun yeter hani. Neye staj görüşmelerine kotla gidemeyeceğime göre hadi alışverişe çıkalım dedim annemi taktım koluma. Bi kaç elbise seçtim. Hem günlük olsun hem şık hem klasik. Yani elbise çok amaçlı altıa giteceğin ayakkabıyla şekil alan tiplerden. Ben giyinip çıkarıyorum son üç tane kaldı. En çok beğendiklerimi sona sakladım. Sevine sevine ne de yakıştı lacivert elbise diye kabinden kendimi dışarı attım. Annem güzel olmuş dedi ama dışardaki kız suratını büzdü. Nasıl  dedim kız bana demesin mi “Diğerleri iyiydi ama bu orta yaş bunalımında gibi olmuş çok zevksiz”. Doğal olarak ben kızın üzerine saldırdım dövdüm yumrukladım ama hayal dünyamda. Gerçekte ise ağzımdan”İyi ya işte otuzumda da aynı fitlikte olucağım için giyerimde senin kalçalar şimdiden sinyal veriyor senin için zor olur” dedim. Tabi annemde iyice seviyesizleştim diye oramı buramı mıncırıp duruyor.

 
Kıza inat sona kalan son üç parçayı aldım eve geldim. Lacivert elbisemi ve beyaz çiçekli elbisemi çekim kızlar nasıl dürüst olun diye kızlara yolladım. Tepki “kocakarı işi”. Gelsin depresyon. Ben ki çiçekli elbiseler için babaannemin basma eteği gibi diye almayan bi kez yaptım bi yanlış aldım bari beğenseler diye söylenip durdum sonra. Sonra zevkine güvendiğim bi arkadaşıma anlattım merak etti. Laciverte “kocan seni aldatmış bunalımda elbisesi”  beyaza “kocamın beni aldattığı kadının elbisesi dedi” siyah ise “kocadan intikam için gidilen gece gezmelerine ait elbise ”. Bense o siyah elbiseyi kocamın cenazesinde giymeye karar verdim. Ne de olsa aldatmış beni. Elbiseler yüzünden hırsımı olmayan kocadan çıkardım ya neyse. Bu arada beyaz elbiseye babaanne diyen arkadaşlar üzerimde onla çekilmiş bi fotoğraftan sonra nerden aldığımı sordular. Zara`da bir sürü para bayıldım. Umarım hiç indirime girmez ya da durun.  Çok fena indirime girsin ama son bedenin içine de siz giremeyin amin.


5 Temmuz 2014 Cumartesi

aşk mıydı hissetiklerim

 

Bu ara boğazıma kadar aşk doluyum. Aklım fikrim aşkın ne olduğu ve nasıl anlayacağım. Üç yıl önce ilk defa birisinden gerçekten çok hoşlandım. Gözüm ondan başkasını görmedi. Tek dileğim isteğim oydu. Ama bazen düşününce gerçekliğini emin değildim. Bazen elde edilemenin verdiği bi saplantı. Hem onunla daha tanışmadığım 4 ay süresince kabuğundan başka bişeyine aşık değildim. Kelek bi karpuzda olabilirdi hani. Tanıştığımdaysa bi anda başka bi ben çıktı. Dengesiz bi ben.Bazen hiç yapmam saçmalık ya dediğim kızlar gibi davranmaya başladım. Üç yaşındaki bi çocuk, cool bi hanımefendi, çekingen kız, hatta ve hatta salak kız. Cidden buna bile yattım ya. Salağı oynamak işime bile geldi zaman zaman. Ama geçen gün neden böyle davrandığımı anladım. Onun yanındayken, ona bakarken hissettiklerim hoşuma gidiyordu. Onun yüzüne bakmak beni mutlu ediyordu. Benim gibi duygusuz bir insanı. Zaten anlamıyordum da. Etrafımda ki onca insan varken ben neden onu istiyordum. Tüm diğerlerini görmezlikten geliyordum. Aradan onca zaman geçti hala cevap bulamadım. Hissettiklerim saplantı mıydı? Aşk bi kaç hormonun coşması mıydı? Onu diğerlerinden ayıran neydi? Doğru kişi diye bişey var mı?  Onu diğerlerinden ayıran benim için doğru kişi olması mıydı? O doğru kişiyse şuan “B” ye karşı hissettiklerim neden benzer şeyler?