27 Temmuz 2015 Pazartesi

timsah gözyaşlarımın kurbanları


Boş gezenin boş kalfası sanırım benim. Tatilden direk Bursa`daki eve döndük. Sidikli akşamında bavulunu toplayı Ankara`ya gitti. Babam İstanbul`a döndü. Küçük Bey burnu sürtülsün diye verildiği işine geri döndü. Gerçi her akşam yine bizde Uyuz ders çalıştırıyor. Bu sene sınava girecek, babası özel okula bir dünya para veriyor, bizim hayta tatilde onu gazlayana kadar dersle alakasını sırada uyumakla sürdürüyordu. Artist`in kız arkadaşı bir arkadaşın düğünü için gitti ki burda parantez açıp dedikoduları sonra vereceğimi belirtiyorum. Artist ile amcam ne zaman gidip geliyor belli olmayan iş seyahatleri ile boğuşuyor. Uyuz gündüzleri ortalıktan kayboluyor ne haltlar karıştırdığını henüz çözemedim. Doktor kuzen İstanbul`a  gitti. Doktorun ablası Karamsar ise her akşam işten sonra gelerek tüm umudumu, hayat enerjimi, ruhumu sömürüyor. Düşünün bir de daha üç gündür durum bu. Allah düşmanlarıma böyle kuzen versin de çöksünler diye bile beddua etmem ben. kıza gökyüzünde yıldız var desen tepene düşecek ölçeksin der. Resmen mutsuzluğa endeksli. Amcam buna 28 yıl nasıl katlanmış anlamıyorum. Evlat işte ne yaparsın. Adam kışın bıktığından olsa gerek her yaz üç ay boyunca yengemle burdan kaçıyorlar zaten. Bizde ana kız yengemle(Artist ile Küçük Bey`in annesi ) fink fink geziyoruz. Buna rağmen AvukatKızla Edebiyatçı`yı arayıp çok sıkıldım çok yalnızım diye ağladım. Sonuç bir tanecik bana kıyamadılar. Eh ne yapayım. Hem timsah göz yaşlarının hepsi erkek milleti üzerinde kullanılacak diye bir şart da yoktu.

25 Temmuz 2015 Cumartesi

uyutur yine kaçarız


Geçirdiğim en zevkli tatillerden biriydi. İlk defa amcamlarla tatile gittik. Babamın bir boy büyüğü. Kendileri bir buz kütlesi olmakla meşgul olduğu için adama bir türlü ısınamadım. Erkek kardeşler olarak çok az konuşarak markalaşsalar da bu amcam işi en çok abartan. Yıllarca farklı şehirlerde yaşadığımız içinde hep kırk yılda bir görüştük. O yüzden Artist`nin huyunu suyunu bilmem. Ama kardeşi geçen yaz bizimle tatile çıktı, tüm yaz bizde kaldı. Her sabah sigarasını içtiği balkonumdan içeri girerken dürtükleyip karnım acıktı dedi. O yüzden onun huyunu suyunu bilmekle kalmam hangi yemeği sevdiğine kadar bilirim. Ama abisini çok yakından tanıyorum dersem yalan söylemiş olurum. Tatil sayesinde aslında ne kadar harika ve eğlenceli bir kuzen kaçırdığımı fark ettim. Ne güçlü akrabalık bağlarımız var ama dimi? Bazen aman akraba uzak dursun desem de, hepsi için böyle konuşmamam gerektiğini anladım. Ne bilim sanırım her dakikasından zevk aldım tatilin. Bir iki gün büyüklerle takılıp sonra sizi baş başa bırakıyoruz ayağına kaçmalarımızı daha çok sevdim. Çok abes olacak belki ama hayatımda ilk defa deve güreşi yaptım. Sidikli ile düşmeyince Artist Uyuzu teklemeyip düşürdü de biz kazandık. Ya Artistin sevgilisinin omuzuna çıkıcağım diye tutturması. Bir doksanlık adam. Kız desen elli kilo bir şey. Mantıksızlığı anlatsak da hayat müşterek dedi çıktı valla. Gerçi çıkmasıyla düşmeleri bir oldu tabi. Deniz bisikletinde üç kız bırakıp atlayınca bizimkiler akıntıda bolca sürüklenince bizim haspa Sidikli ne pedal çevirdi ne yüzmeye razı oldu. “Saçlarım yeni kurudu sahil güvenliği arasınlar kıyıya kadar yüzemem”  deyip durdu. Küçük beyde hayatında ilk defa renkli istop oynadı. Abisi Artist ile 11 yaş olunca o da öğretememiş. Çocuk gelmiş 17 yaşına bir kere oynamamış. Takma ismini söyleyince o kim be diye aval aval etrafına baktı. Bu yaşta ne oyunu demeyin cidden eğlenceli oluyor. Hele sekizden sonra tek kişi kalmayınca plajda daha güzel oluyor. Karanlıkta ortada sıçan bile oynadık. Akşamları gittiğimiz yerlerde uzun bir masa olup eğlenceli yemekler yedik. Balıktan nefret etme noktasına gelinceye kadar oturup kalkıp balık yedik. Akşamları gezerken bir sürü saçma hediyelik eşya aksesuar alıp cüzdanımda delikler açtım. Geceleri kumsalda oturup güneş doğduktan sonra uyumaya gittik. Aklımızı kaybetmiş gibi güneş doğar doğmaz buz gibi suya girdik. Ne bilim bir sürü basit, bazen çocukça şeyler yaptık ama çok eğlendik. Seneye annemle amcamları bırakıp birlikte tatile çıkmaya karar verdik. Gerçi bu annemlerin seneye olan tatili şimdiden ayarlamasıyla annemleri uyutur yine kaçarıza döndü. 

15 Temmuz 2015 Çarşamba

beni onunla gömün


Bayramlar benim için genelde tatil demek. Akraba azlığından değil akraba dağınıklığından. Zannetmeyin ki bundan yakınıyorum. Küçükken kıskanırdım ama sonra umursamayı bıraktım. Zaten sülaleyi gezmeye başlasak üç gün bayramı uzatmak için diyanet işlerine başvurmak zorunda kalırız. Bu seneki plan ise annemlerin özene bezene döşedikleri evlerine gitmek. Amcamlarda ordaymış ki ikisi zaten orda yaşıyor, diğeri detaydan ibaret. Bayramın ilk günü öğleden sonrada babamın bir sürt sürümü olan amcamlarla tatile gideceğiz. Babamla birlikte yazlık kiralamışlar. İnternetim olur mu bilmiyorum ama umurumda değil. Bütün gün dolaşıp aldığım, bikinilerim ve şortlarımı giyecek yerim olsun da bilgisayarım için internet olmasa da olur. Ben aldığım için demiyorum ama çok ciciler ya. İnsan aşık oluyor. Bazen kadın milletinin alışveriş çılgınlığını anlamazken, bazen çok mantıklı geliyor. Ne güzel şey o dolaşıp, aşık olduğunuz şeyleri eve götürmek. Ama o valiz toplama işi berbat. Sidikli bir haftadır valizi toplamak için dırdır edip durdu. Bence valiz dediğin son gün toplanır. Üç beş parça bir şey atılır. Valizi zor kapatana kadar doldurulmaz. Gel de bunu Sidikli`ye anlat. Neyse konu bu değildi, tatilden döndükten sonra Bursa`da kalmaya devam edecekmişiz. Annemle babam bütün yıllık izinlerini orda kullanmaya kesin kararlı gibi. Sidikli yarışma yüzünden kaçacak, Uyuz`u tutana aşk olsun, bense yengemler annemler falan gün gün gezeceğim sanırım. Gerçi iki gündür Bursa`ya davet etmediğim arkadaşım kalmadı. Umarım birisi gelirde sıkıntıdan ölmem. Baktınız sesim çıkmıyor, öldüm demektir. Bu koşullar altında biri annemi bulsun vasiyetim olarak bikinilerimi yanıma gömsünler. Daha doya doya giyemedim.

14 Temmuz 2015 Salı

boşuna kendini kandırma bunda suçlu sensin


Ben suçsuzum ben günahsızım. Aslında ben kurbanım kurban. Nilkuşu ile iftarı birlikte yapmak için anlaştık. Sonra ben hiç sormadım etmedim akşama çıkıyor muyuz diye. Sonuçta ikimizde gideceğimiz yere kadar bir gün önceden karar vermiştik. Ama bunun sevgilisi Aslan bey iki saat kala arayıp “Antalya`dan bir arkadaş geldi, onula buluşacağız hazırlan seni almaya geliyorum.” deyince bana haber vermeyi unuttu. Çıkarken ben aklına gelince arayıp hazırlanmamı söyledi. Ben Aslan`da geliyor diye bozulurken olmadık insanlarla yemek yiyecek olma stresi yaşadım birde. Böyle bir ortamda işim ne. Aslan`ın arkadaşı ne alaka hani. Zaten Aslan`da NilKuşu`na bariz surat yapıyor ben nerden çıktım diye. Ama ben ne yapayım, nerden bileyim. NilKuşu adam gibi söylese zaten hayatta çıkmam evden. Sonuç ben, NilKuşu, Aslan ve gelen arkadaşı Joker ile Mühendis`i masa başında bekliyorduk. Aslan, Joker Mühendis hepsi okuldan arkadaş ve Joker aynı zamanda Aslan`nın çocukluk arkadaşı. Doğal olarak misafirinde. Mühendis ise bunların pek sıkı fıkı arkadaşları olduğundan misafiri tanıyormuş. Aslanın beni bariz istememesini geçersek geri kalan halinden memnun gibiydi. Hele Mühendis`in keyfine diyecek yoktu. Sebep ise bendeniz. NilKuşu`nun benim için favori sevgili adayıydı. Beni bir ara önüne gelenle tanıştırdığı dönem onunla tanışmıştım anlatıp anlatmadığımı bile hatırlamıyorum. Çocuk iyi güzel hoştu da ben hoşlanamamıştım. Hani şu evlilik programına çıkıp elektrik alamadım ben ya diyenlerdendim. Ama çocuk için durum pek öyle değildi. En son umudu kesince bir kızla görüşmeye başlamıştı, NilKuşu hatta “Seninle tanıştırdığım her çocuğun sevgilisi oldu. Mühendis bile bir kızla görüşüyormuş.” Demiş ve benden paçayı kurtaranın hayatının aşkını bulduğunu iddia etmişti. Bu sevgilinizin sizden sonraki sevgilisinin bir erkek olması gibi bir şey. Resmen sizden kurtulunca millet doğru yolu buluyor. Anlaşılan bir tek Mühendis kalmış. Ben bütün gece uslu uslu oturdum peki sonuç ne dersiniz? NilKuşu`nun hiç işi yokmuş gibi eve gider gitmez arayıp, akşam Mühendisle ne kadar sıkı fıkı olduğumuzu birbirimize çok yakıştığımızı söylemesi oldu. Ama kesinlikle yalan. Ne kaşımı gözümü oynattım ne de şu dedikleri sinyallerden verdim. hem yapacak olsam bunu Joker`in yanında yapar mıyım? Tamam rahat ilişki dedikte adamın yanında kuyruk sallamam pekte mantıklı değil. Kaldı ki yapacağımdan da değil. Ya resmen yapmadığım bir şey için suçluluk psikolojisine girdim sevgili arkadaşım NilKuşu yüzünden. Yoksa yaptım mı? 

10 Temmuz 2015 Cuma

leylekler


Uyuz azıcık manyaktır. Yani boş durmaktan nefret eder ve tam bir öğrenme manyağı. Deli gibi tarih okur, o salak kpss tarih sorularını verin eline size yanına tarih yazar verir. Kız arkadaşı gittiğinden beride annesinin sıcak kucağına geri döndü. Yoksa okul döndü ailem beni özlemiştir gibi bir düşüncesi yok. Ne zaman elime bilgisayar alsam şunun Latincesine baksana diye başlıyor.  O salak telefonun hiç şarjı olmuyor nedense. Bu akşamsa “pharynx” nin Latincesine bakmamı istedi. İngilizce tıp okuduğu için hangisi İngilizce hangisi latince arada karışıyor. Bende açtım Google`ı yazdım sonrada sevgili Wikipedia`nın bana verdiği yazıya göz attım. Kelime zaten latince kökenliymiş. Sorun da bu sırada yukarda duran içerik yasaklandı falan filan ayrıntılı bilgiye tıklayınıza kaydı. O an güzel ülkem beni bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı. 17 kasım 2014 itibariyle bazı kelimelerin erişimi yasaklanmış. Evet yeni fark ediyorum. Bun savunması olmaz, olmamalı ama kariyer ve ders odaklı bir yıl dünyadan epey uzaklaşmışım onu anladım. Yasak kelimelerde tabi ki beklendiği üzere “insan penisi, vajina, kadın üreme organı, testis torbası ve -ilginç bir şekilde- 2015 Türkiye genel seçimleri anketleri” Ne hale geldik be. Bunlar bilimsel şeyler ve öğrenilmesi bakılması yasak. Neden ayıp mı yoksa günah mı? Merak ettiğim bundan bir beş yıl sonra kardeşimin önüne koyduğunuz tıp kitaplarında vajina geçecek mi? Kadın doğum ya da üroloji bölümlerinin sonu ne olacak? Düşünsenize bir sürü tıp fakültesi var ve bunlardaki insanlara bunların varlığından bahsediliyor. Gerçi şanslıyız. Biz onların varlığından haberdarız, çocuğumuza senin leylekler getirdi dediğimizde inanacak ve sorgulasa bile hiçbir yerde izini bulamayacak. 

9 Temmuz 2015 Perşembe

baba aynı anne değişmiş sanki


İlk karne hediyesi olarak paten seçmiştim. Annemler daha öncesine almayı hiç kabul etmediler. Düşeceksin, tehlikeli bir sürü şeyler söylediler. Ama bütün arkadaşlarımda vardı bendede olmalıydı. Aldım, yaz gelene kadar da evde sürdüm. Hazır olduğuma inana kadarda hiç sokağa onunla çıkmadım. İlk defa bir arkadaşımın patenlerimi giymiştim, korka korka. İki kişi kollarımdan tutuyordu ama ona rağmen popomun üstüne düştüm. Nasıl ağırsam iki kişi tutamadı beni. Şişkoydum ama şimdi düşünüyorum baya şişko falandım ben ya. İki kişiye rağmen düşmüşüm. Beni ağır siklette anca kaldırırlarmış. Bende o yüzden azimle evde çalıştım. Sonra her yaz istisnasız saatlerce patenimi kullandım. Ta ki 12 yaşına kadar. İlk düşüşümün ardından altı yıl sonra ilk kez düştüm ve bırakma kararı aldım. Ciddiyim. Zaten en sonda o zaman düştüğümde dizlerim kan içinde kaldı. Sonraki çeşitli sebeplerden dolayı düşüşlerimde sadece dizlerim morarmıştı. Bugün bizim Geleneksel Çarşamba Basketbol Günümüz. Yemekten sonra geç saatlerde oynayıp evlere dağılıyoruz ve ben bugün düştüm. On yıl sonra dizimi kanata kanata düştüm hem de. Küçükken düştüğümde annem üfler temizler, sarar bir şeyler yapardı. Kabuk bağlayınca da sürekli soyardım. Acıyo diye sızlanınca babam “Öpeyimde geçsin, iz bile kalmaz” derdi. Babama hala aynı şeyleri söylüyor. Umarım eşek kadar kızının bacağında gerçekten iz kalmaz ama annem “Aferin Lady aferin sana. İki gün sonra da altını ıslatmaya başlada tam olsun kızım” diyor. 

7 Temmuz 2015 Salı

peki ben


İnsanların hayatını kıskanmak gibi bir adetim yoktur. O yüzden bunu kıskançlık olarak boşuna algılayıp çıkarımlar yapmayın. Tabi bunu adı kıskançlık olup ben farkına varmadıysam da vurun yüzüme gitsin. Arkadaşlarım iş buluyor, yüksek lisans için görüşmelere gidiyor, interrailler planlıyor. Bazısı da düğün dernek işte. Bense hiçbir şey yapmıyorum. Ciddi anlamda hiçbir şey yapmıyorum. Uzun zamandır o kadar çok şey yapıyordum ki bir anda elimde hiçbir şeyim kalmadı. Hatta o kadar çok şikayet etmeme rağmen özledim sanırım. Bir yandan da umurumda değil. Umurumda olmamasını bir şeyler yapmak için harekete geçmememden anlıyorum. Ama lanet uyku alışkanlıklarım devam ediyor. Beşte yatıp onda kurulu saat gibi kalkıyorum mesela. Önceden böyle değildim. O saatte yattıktan sonra üçlere dörtlere kadar kalkmazdım. Sabahtan akşama kadar ya kitap okuyorum, ya film izliyorum ya da belgesel. Arada can sıkıntısıyla yeni yemekler tatlılar deniyorum, ama tatma işi akşamı buluyor malum. Temizlik ve ütü yapıyorum mesela. Canım mı sıkılıyor ama sıkılmıyor da. Durumdan öyle efsane sıkıldım diyemem ama bir şeyler eksik. O kadar alışmışım ki bir şeyler yapmaya şimdi tembellik yapmaya çalışıp beceremiyor ama aynı zamanda yapıyor gibiyim. Ama sorun ne biliyor musunuz? Ben ne istediğimi bilmiyorum. Annem babam klasik anne baba gibi iyi bir bölüm kazanmamı istedi yaptım. Tercih ederken de puana baktım girdim. Aslında ne istiyorum bilmedim. Sonra pişman oldum, bazı yanlarını sevdim. Son bir buçuk yıldır da deli gibi çalıştım. Bir sürü projeye girdim, bir sürü hocanın tabiri caizse ayak işlerine varana kadar yaptım. Özel yaşamımdan feragat ettim, işlerin bitmesi için. Ne için derseniz hiç için aslında. Araştırma yapmayı sevdiğimi fark ettim, bunu için yüksek lisans istedim sonra ydsy girmeyi unuttum. Alesten aldığım 78 de bir bokuma yaramaz ayıptır söylemesi. Zaten araştırma yapmayı sevsem de salak cümle kalıplarına oturtup, kurallarla dolu makale yazmaktan da hoşlanmıyorum. Çok şeyden feragat ettim. Ama en çok zararı kendim olmaktan vazgeçerek yapmışım. Yapmaktan zevk aldığım şeyleri bırakmışım. En son çizdiğim resmi sırf Dahi istedi diye uykudan feragat edip yapmıştım. Kemanıma pratik yapmaya vakit bulamayınca veda ettim. Gittiğim kurslar hep hobisel şeylerken sonra hep mesleksel şeyler olmuş. Dil kursuna parayı iki yıl önce yatırıp gidememişim mesela. Hala gel sınava gir diye mesaj atıyorlar Allahtan. Hayatı kaçırmışım. Resimlere bakıyorum milletin bir sürü yere gitmişler. Bense her defasında onlara şunun iş var yapmam lazım, staja gitmem lazım demişim. Tamam farkındayım çok gezen bir tiptim ama bir çok şeyi de kaçırmışım. Şimdi hepsinin birer hedefi varken bende yok. Ne yapacağımı bile bilmiyorum. Hayatım sabahtan akşama köleleşsin istemiyorum. Kendime artık zamanlar bulmaya çalışmakta istemiyorum. Ama bakıyorum herkesin bir hedefi var bir uğraşı benimse yok. Sadece oturup insanları izliyorum işte. Diyorum bul bir iş çalış işte ama olmuyor. İstemiyorum. Standartlaşmak istemiyorum. Ama insanları gördükçe de kendimi kötü hissediyorum. Çünkü beklenen bu. Peki ben ne bekliyorum kendimden. Ya da bir süre daha geçtikten sonra ailem ne bekleyecek benden. Beklenti… Ne kadar salakça bir şey aslında. İnsan üzerinde kurulan baskıdan başka bir şey değil. Çalışmanı bekliyorlar, evlenmeni, çocuk yapmanı ama ben bunların standartlaşması içine girmek istemiyorum. Keşke, keşke ne yapmak istediğimi bilseydim.

5 Temmuz 2015 Pazar

her ilişkinin bir adı varsa benimki çorba


Birlikte değiliz. Yani erkek arkadaşım, sevgilim falan değil. En başında oturduk anlaştık. Bana da ona da gayet makul gözüktü. Çok iyi anlaşabildiğimiz söylenemez. Birazıcık hoşlandığımız ve arada bir çekim olduğu ise bir gerçek.  Sürekli kendimi kandırmak istemem o yüzden söylüyorum. Yoksa Sidikli`ye anlatırken hoşlanmıyorum da öyle deneyelim bakalım bir dedik dedim. Ama şunu fark ettim birazıcık hoşlanıyorum yoksa niye evet diyeyim. Benden hoşlandığını kovalanmaktan ne zaman bıkacağımı sorduğunda mantıklı gelmişti. O yüzden kendim önerdim. Biraz deneyelim, arkadaş olmaya olmaya çalışalım, sonra hoşlanıyorsak birbirimizden hala devam ederiz dedim.  Ne bilim işte buna  benzer bir şeyler. İkimize de mantıklı göründü. Takılacaktık işte. Benim daha önce bir sevgilim olmamıştı onunda en uzun ilişkisinin üç ay sürdüğü bir dünyası var işte. Minik adımlar işte. Çok mu karmaşık ya da saçma bilmiyorum ama bu kendimi koruma içgüdüm. Şu dünyada kendimi seviyorum, ruh durumumu etkileyecek bazı olaylarda temkinli adımlar atmamak çok mu yanlış. Benim yaptığım salaklığı kimse yapmaz kolay kolay farkındayım. Adama açık çek verdim daha ne olsun. Takılalım dedim işte. Bağlılık yok, hesap kitap yok daha ne olsun. Çünkü bana yapılmasından hoşlanmıyorum. Nerdesin, kimlesin etrafımda gördüğüm ilişkilerin temel dinamiği. Başkasından hoşlanırsan gel söyle birbirimizi kandırmaya gerek yok dedim. Çünkü aynı şey benim başıma da gelebilir. Fazla garip gibi geldiğinin farkındayım ama değil. Bizdeki kazan kazan durumu. Ben ilişkilerden bir bok anlamıyorum ve sürekli iş ciddiye bindiğinde kaçıyorum. Özgürlüğü feda etmek gibi geliyor. O saatten sonrada karşımdaki insanda bin türlü kusur arar oluyorum. Tanıştığım insanlara potansiyel sevgili gözüyle değil arkadaş gözüyle bakmamı NilKuşu odunluğuma veriyor ve hiçbir zaman aşkı bulamayacağımı düşünüyor. Bende Jokerle ilişkimsi şeye ki biz ona çorba demeye karar verdik olur dedim. O benden sanırım benim ondan hoşlandığımdan daha çok hoşlanıyor ama ortada benim ilk erkek arkadaşım olmak istemesi gibi bir durum varken insan asla emin olamıyor. Şimdi elimde denem tahtası olan, özgür, bağlılığın olmadığı Sidikli`ye göre salakça, herkesten sakladığım çorba bir ilişkim var. 

4 Temmuz 2015 Cumartesi

saklambaç oynar olduk


Gps bile bende işe yaramıyor. Ben kullanmayı becerememişte olabilirim tabi. Tek suç benim değil ama. Sokak isimlerini görünmemesi için uğraşan belediyeye ne demeli. Bir tane tabela göremedim resmen. Özenle saklamışlar sanki. Bu yüzden Google`a helal olsun. Resmen belediyeden daha iyi çalışmış, zoru başarmış sokakları tanımlayabilmiş. Zaten bazı yerler yandex`in haritasıyla farklılık gösteriyor. Acaba bu kayıtlara nasıl ulaştılar. Hangisi kazıklandı acaba. Belediyenin de kafası karışık belli. Belediye sulara da bir şey karıştırıyor sanırım. Bölge halkının kafası da çok karışık ve güzel. Elimde telefon adres bulmaya çalışırken bir teyze kolumdan tuttu “Ay ne güzel incecik kız. Bizde yaşlandık iyice kilo aldık. Zayıflanmıyor da kaldı kilolar.” Dedi. Kadını tanımıyorum ama anneanne deyip sarılmak istedim. Nasıl şeker bir şey öyle yolda çevirip iltifat ediyor. Keşke tüm teyzeler böyle olsa ya. En son tartıya çıktığımda mezuniyetten beri dört kilo vermişim. Yani evde oturuyor götünü büyütüyor diyenlere resmen nispet yapıyorum. Keşke o salak kırmızı gözlüklü salak çocukla karşılaşmasaydım. Adresi bulmak için sokak sokak yürürken bir takıcıda gözüme bir şeyler çarptı diye durdum. Anası alışveriş yaparken bacak kadar boylu bir çocuk beni dürtüp “Çok tipsizsin” dedi. Lan teyze güzelsin dedi diye evren iki dakika şımarmama izin vermedin hani. Gözlerim pörtledi sevimlice ne diyorsun falan dedim ama yok. Çocuk vurdu “Çok tipsizsin, saçların dağınık, çamur gibi” dedi öğk diye de ses efekti verdi. Bende güldüm, ona bu davranışının ne kadar kötü olduğunu, onun çok akıllı ve tatlı bir çocuk olduğunu söylediğimi zannediyorsanız beni şu saate kadar hiç tanıyamadınız demektir. Eğildim kulağına pörtlek dört göz olduğunu söyledim, seviyor gibi davranıp sıkı bir makas aldım. Vicdanen de hiç rahatsızlık hissetmedim hani. Nasıl olsa okulda arkadaşları dalga geçecektir onla. Hem öğrensin kızlarla öyle konuşulduğunda neler oluyormuş. Eğer küçük yaştaki erkek çocuklarının kızın saçını çektiklerinde seni seviyorum demesi gibi bir şeyse kendimi alkışlıyorum. Bir çocuğa daha gerçekleri göstermiş bulunuyorum. Öğrensin kerata kadınların saç çekmekten, hakarete uğramaktan nefret ettiklerini. Gerçekte olsa söyleme sus. Annesine aşk olsun hani. İnsan azıcık oğluna centilmenlik öğretir. Bu kız o moralle ne yapsın sonra. Bir de üstüne Joker onca adres eziyetimden sonra sırıta sırıta çocuğa hak verdi. Çirkinmişim. Pislik. Keşke bu çirkin kızla kimseler görmesin diye gittiğimiz yerlerde eski sevgililerin görse de “bu güzel kızın Joker`le işine. Yazık ya kıza.” dese. 

1 Temmuz 2015 Çarşamba

değişmeyen tek şey anne azarı


Rüşvet mi? Hiç işim olmaz. Kalbime giden yol bir iki biletten geçmese de, bir sempati duymama neden olabilir ama. Üzgünüm ama bu gözlerimi de kör etmez. Bendeki sanırım fırsatları değerlendirmek olabilir. İlla birileriyle tanışmam için ısrar ediliyorsa en azından benimde keyfimin yerinde olması güzel bir artı. Sidikli`nin erkek arkadaşını pek sevemedim şu saate kadar. Pek gevşek bir tip. Sidikli nasıl anlattıysa da beni baya bir korkuyormuş benden. Gerçi korkması iyidir. Öyle vıcık vıcık bir ilişkiye gerek yok. Kendimi resmen kız babası gibi hissediyorum bütün kıskançlığım ondan. Sidikli`nin sevgilisine Gevşek deme kararımla olaylara devam edecek olursak, benimle tanışmak istedi. O yüzdende Kenan Doğulu`nun konserine bilet almış. Uyuz`a ne kadar yalvarsa da Sidikli gelmedi.  Bende Kenan cazibesine kapıldım gittim. Bizimkiler erken buluşup, ben tek başıma harbiye`ye gidip beklemek zorunda bırakılınca biraz agresifleşmiş olabilirim. En nefret ettiğim şeydir bekletilmek. Ayrıca hoş değil ama Uyuz yerine kuzenine vermiş bileti, onu beklemişler. Konser başlarken ancak yerlerimize oturduk. Aklımdan ilk geçen şey “yehuuu sahneye yakın aferin buna güzel yerden bilet almış” oldu. Sonra hayır kızım dedim, sen bunu yapamazsın gözünü paranın bürümesine izin veremezsin. Gerçi çocukta az anasının gözü değil. Konserde ne tanışması. Merhaba nasılsından başka bir şey mi konuşuluyor. O da laf olsun diye hani. Gerçi bok atıyorum ama konser öncesinde yemek işine yetişemem ben deyip gitmeyen benim. dedikodudan sıyrılıp anneme gelirsek, konser bitmesine rağmen ısrara dayanamayıp sahneye geri dönenen Kenan`cığımı bırakmama sebep olan kadın. O saate kadar nerdeymişiz, hani erken gelecekmişiz. Babam sizi alayım mı dediğinde nasıl göz döndüyse telefonu elinden alıp “Nasıl gittiyseniz dönün!” deyip suratıma kapattı. Madem endişelisin gönder kocanı alsın bizi. Bizde bu arada bir iki parça daha dinleyelim. Annemin bazen ergen olduğunu düşünmüyor değilim hani. Sidikli`nin tam sevgilisine sempati duymaya başlarken motorla gelmesi, hatta gelirken kız kardeşimin ona eşlik etmesi ve bize taksi bulana kadar eşlik etmek yerine koştur koştur otoparka motorunu almaya gitmesiyle de inişe geçti. İnsan bir düşünür dimi, düşünce ibaresi gösterir ama nerdeee. Yolda bir karı koca nasıl gidebileceklerini sordu tabi ki metrobüse kadar taksiyle gitmeleri gerektiğini söyledim. Sonra kadın tutturdu bu saatte taksiye binemezsiniz tek bizle gelin. Nasıl oldu anlamadım ama o çiftle kendimizi takside bulduk. Asıl bomba ise ben seni alırım diyen Joker`in sözlerinde ciddi olduğunu anlamam oldu. Konserden çıkınca haber vermeyi atladım ama o bir iki defa aramış. Anne sevdasına düşen ben geri aramayı unuttum tabi. Taksideyken yine aradı. İlk azarımı yedim, beklemedim aramadım ve tanımadığım insanlarla taksiye bindim diye. Sonra inince bekle geliyorum dedi. Bu kez de kadın tutturdu yok olmazmış öyle şey annemin babamın haberi varmıymış, metrobüse bindiğime emin olacakmış. Kadında nasıl bir annelik içgüdüsü varsa resmen evlat edinecek bizi. Taksiyi ödememize bile izin vermedi. Joker gelene kadarda başımızda bekledi. Trip atmayı planlamakmış şuymuş buymuş hepsini unuttum. Adam sevgilim bile sayılmazken, o saatte tek dönmeniz olmaz dedi geldi. Ertesi gün işe gidecek olmasına rağmen bekledi. Ay bilmiyorum ama Gevşek`e olan sempatim nasıl öldüyse Joker`e olan sempatim arttı. Keşke parmak ucunda girsek bile annemin uyanıp gecenin o saatinde karanlıkta odamızda oturduğunu tahmin edebilseydik. Sanırım annem çok dizi izliyor şu sıra. Karanlıkta oturup beklemek nedir ya? 

Sidikli`ye Not : D Güzel kardeşim Joker`i böyle öğrenmeni istemezdim ama senin adının hakkını veren Gevşek sevgilin yüzünden oldu. Yoksa ben sana söylemez miyim? Azıcık bloğu karıştırırsan çok bir şey olmadığını görürsün. Hem küsmek nedir ya? Çocuk muyuz biz?