31 Aralık 2015 Perşembe

bir baraj yapsalar önüme


Sıkılıyorum, bu işler çok basit derken belamı verdi yukarıdaki. O kadar çok işim vardı ki masamdan kalkıp işemeye gidemedim. Bir de üstüne sınavlarım vardı. İzin isteyebilmek için, işinin bitmesi gerekiyor. Bende mecbur onlara on birlere kadar çalışmak zorunda kaldım. Sınavlarım bari iyi geçseydi ama onlarında durumu parlak değil. Bir günde üç sınav olunca bende oooo piti piti yapıp çalıştım. Tüm bu arada zaman bulup hayatımda sevdiğim dört adama da atkı ördüm, hatta kazak ördüm demek istedim ama vaktim olmadı. Yoksa Derya Baykal`a örnek veriyorum. Bende gidip birbirinin aynısı atkı aldım. Dahi`ye kargoladım, Uyuz`a zahmet edip gelirsen veririm dedim, babama yeni yılı bekleyemeden alır almaz verdim. Ya bazen düşünüyorum babamı neden bu kadar çok seviyorum anlamıyorum. Herkes baba sever ama sanki ben onu herkesin babasının sevmesinden daha bir başka seviyorum. Bütün akşam atkısıyla oturdu, dizine yatırıp çok yoruluyor benim kızım diye sevip, saçlarımı okşadı. Böyle bir babam varken beni istediğiniz kadar çocuksu şımarıklıklarla suçlayın umurumda olmaz. Adam büyüme diyor, bende söz dinliyorum işte. Joker`e de dün verdim. Sanırım bu hediye olaylarında anlaşma yapılması, biri alınca diğerininde alması gerekiyormuş. Saçmalık. Lan ben canım istediği zaman hep alıyorum. İlla özel gün ve karşılık saçma. Ama ayıp olurmuş karşı taraf almazsa. Almasın ne olcak, ben almak istedim aldım. Kredi kartım Uyuz için aldığım gömlek ve kazak taksitleriyle dolu. Özel günleri beklemek bana mecburen aldım al idaret et işte demek gibi geliyor. E şimdi niye adın o zaman diyeceksiniz, yen yılda herkesin yeni bir şeyi olmalı gibi minnak bir olayım var. O yüzden hep alırım. Annem zaten sağ olsun bütün kız arkadaşlarıma kırmızı iç çamaşırı alır. Annemin takıntısı da bu. Şimdiye kadar aldığı donlarla pazarda tezgah açardım ben. Joker`in alıp almaması yani zerre umurumda değildi ama o öyle bir şey yaptı ki tüm korkularım tekrar gün yüzüne çıktı. Bana bir seri masal kitabı almış. Uyuyan Güzel`inden Pinokyo`suna kadar hepsi var. Böyle çok güzel çizimleri var ve hepsinin sonu benim bildiğim, bir zamanlar sıkıcı bulduğum sonradan bu sona razı olduğum "Sonsuza kadar mutlu yaşadılar" diye bitiyor. Ya o kadar sevdim ki hediyemi, sırf bunu düşündüğü için ona olan sevgimi daha çok hissediyorum. Ne var bunda demeyin, gerçek hayat kötü son getirir. Onu bu kadar çok sevmek, alışmak, aşık olmak istemiyorum. Bir gün bittiğinde ya da o gittiğinde acı çeken ben olacağımı bildiğim için istemiyorum. Sırf siz sevmeyin diye hep yaptığı öküzlükleri anlatayım istiyorum. Ama o her defasında muhteşem bir şeyle karşıma çıkıyor. Basit olabilir belki ama bu beni daha çok mutlu ediyor. Beni anlıyor, neyle beni mutlu edecek bilmesi çok hoşuma gidiyor. Sanırım .ok normal değilim. Düşünüyorum adamın aldığı hediyeleri kaktüs, masal kitabı, saçımı kalemle topladığım için rengarenk kurşun kalemler, arabada benim için bulundurduğu nutella kavanozu, cüzdanında benim için taşımaya başladığı yara bandı ne bileyim daha bir sürü küçük detay. O böyle yaptıkça da kendime engel olamıyorum. Yeni yılda ailesinin yanına gitti ve ilk defa gitmese keşke dedim. Gitmese herkesi satıp onunla geçirmek isterdim. Zaten bizim tayfa sağ olsun dağın başına gidiyoruz. Bu karda mahsur kalırsak bunlar ilk beni kurda kuşa yem ederler. İnşallah kurdun miğdesini bozarım. O yapacakları kestane de bizimkilerin

24 Aralık 2015 Perşembe

ne yani buranın en ahlaksız kızı ben miyim


Hepsini denedik. En sonunda benim işten sonra Starbucks`da takıldığım bir düzen geliştirdik. Kahve sevmeyen ben içilen çaydan, portakal suyundan falan sıkılıp muffinime eşlik edecek kahvelere kadar geçtim. Ortak noktada buluşalım dedim yine olduramadık. Ben toplu taşımaya ettiğim küfürle, o trafiğe ettiği küfürle cehennemden parsel parsel arsa aldık. Hatta bir kaçında site inşaatına bile girdik. İçeriden tüyomuz da hazır. Seneye hava alanı yapılacakmış, değerlenecek. Evet o çılgın kalabalığı insanlarla dip dibe gitme olayını sevmiyorum. Bende trafik geçene kadar o süreyi Joker ile geçirmeyi yeğliyorum. Ama onun gelmesi için bir saat ortalıkta dolanmak zorunda kalıyorum. Ay daha doğrusu ben, muffinim ve masam birlikte vakit geçiriyoruz. Bilgisayarım yanımdayken çok sıkıldığım söylenemez ama o yokken bir saat fazla uzun ve sıkıcı geçiyor. Beni az çok tanıyan o sürede uslu durmadığımı tahmin eder. Bilgisayar yoksa kitap var diyenlere, asıl bilgisayar yoksa insan var derim.Evet otururken o koca masada bana eşlik eden insanlarla sohbet etmek gibi bir alışkanlık edindim. Çok eğlenceli veya manyak tipler bulduğum oldu, Bazısıyla sık sık karşılaşmaya bile başladım. Sanırım dışarıdan şımarık, "Ayyyy Sturbucks`dan kahvemi içmeden asla uyuyamam" kızlarına benziyorum. Etrafta tanıştığı insanlarla kikirdeyen yelloz gibi de görünüyor da olabilirim. Ama unutmamak gerekir ki benim ki mecburiyetten. Bir saat dolsun diye başta sakin rahat diye tercih ettiğim, sevgilisini kahvehane köşelerinde bekleyen zavallı kızım. Gerçi dışardan bir içecek ve muffinle bir saat oturan kız olarak da görülebilirim ama Allah aşkına sürekli sürekli o kadarda para bayılınmaz ki. En sinir olduğum şeydi Starbucks`da takılmak ama olan bu. Ancak memelilere girmeyi başaramayıp sürüngenlerde kendine yer bulan sevgilim buna bir son verdi. Geldi evinin anahtarını önüme bıraktı. Sanırım en hızlı ev anahtarı ele geçiren kızlardan biri olarak sevinmeliydim ama Joker`in amacı sokaklarda kalmam değil, sokaklardayken flört etmemi engellemek. Ona kalırsa sürekli birileriyle flört ediyorum. Ay evet yaptım. Şeker çocuktu, canım sıkılmıştı, azıcık flörtten zarar gelmez dedim, iki kıkırdadım. Joker`de sağ olsun üstüne geldi. Ne yani o sanki hiç etrafına bakıp kaş göz süzmüyor mu? Aranızda erkek olup yapmıyoruz derseniz artık yemiyoruz biz onu. Kaldı ki hiç bir art niyetimde yoktu. Sadece eğlenmek istedim biraz o kadar. Yoksa hoşlanmadım bile adamdan. Of biliyorum sadakatim sorgulanacak cinsten ama burda yalan söylemek göz boyamak istemiyorum. Evet ondan çok hoşlanıyorum hemde çok çok çok. Ama bu etraftakileri görmemek değil ki. Her yakışıklı adama karşı kimyasal bir şeyler hissetmezsinde, sadece bakarsın. Senin için bir tv de gördüğün birine bakmak gibidir. Bende ki de öyle. Bu yüzden suçlu hissetmek istemiyorum. Çünkü sadakatsizlik yaptığımı düşünmüyorum. Aşık olunca göz başkasını görmez diyorlar. Sen neden görüyorsunuz derseniz bu öyle bir görme değil. Sadece bakmak işte. Yani şimdi siz hiç sevgiliniz varken etraftaki insanlara bakıp ne yakışıklı çocuk, ne güzel kız gibi bir şey demediniz mi? Ya da ne bileyim birine aşıkken can sıkıntısıdan ayak üstü flört etmediniz mi?

21 Aralık 2015 Pazartesi

çişini tutamayan kız


Hiçbir yerde işeyemem dedim. Çok değerli ya sanki. Tüm pazarım tuvaletlerde geçti. Zannettiğiniz gibi değil. Üşüttüm mü ne oldu bilmiyorum ama yuttuğum tükürük bile bir litre olarak çıktı. İki dakika oturamadım ya. Tam Joker bir şey anlatacak ben bir lavabo diye koşarak tuvalete kaçtım. Çünkü çişimi tutamıyordum. Üşüttüm mü ne yaptım anlamadım ama durum buydu. Bütün gün bacak kaslarımı güçlendirdim. O kadar çok tuvalete gittim ki Joker bile neyim olduğunu sordu. Midemi üşütmüşüm sanırım midem falan bulanıyor dedim ama on dakikada bir tuvalete gidince yemedi. Zaten bende en son üzerine mum diktim. Annesi ile babası İstanbul`a gelmiş. Annesinin sevdiği pastaneden dondurma almak için arabayı çekti kenara indi. Beş dakika bekledim yok on dakika bekledim yok. Beklemem sorun değil benim yine çişim geldi. Şimdi bu gelecek beni eve bırakacak derken ben bu arada bir  dilimde kesin altıma kaçırmış olurdum. Ama son dakikaya kadar dayandım, sonra koşarak pastaneye daldım. Tuvalet nerde diye ciyak ciyak koşarak sordum. Altıma işemeden yetiştim ama dışarda iyi misin diye soran bir sürü ses. İçeri de bir kız gönderince bunlar başladığım öğürmeye. Ne yapayım çok utandım. Joker kesin ishal-ama millet neden sanki ishal doğal bir rahatsızlık değilmiş gibi motor bozma der anlamıyorum- diye düşündü. Ben neden çişimi tutamıyorum diyemedim onu da bilmiyorum. Millete bok atarken Joker`in  benim ishal olduğum yüzde yüz düşünmüş olmasının beni neden böyle utandırdığını bilmiyorum. Hep kızlar sıçmaz sendromu bunlar. Gerçekten öylede olabilirdim sağlık bu desem de yerin dibine geçtim. Bu yüzden de rol yapmayı hiç bırakmadım. Dışarı çıkınca da küçük öğürme efektleri veren bana “müşteri hasta yardımın bokunu çıkartıp çok hassas bir müesseseyiz” diye düşünen bir adam elinde bir tabak dolusu kahveyle geldi. Tutturdu mide bulantısına kahve iyi gelir diye. Yok dedim, sevmem dedim ama rengin kaçmış dediler ağzıma ağzıma sokuşturdular kaşık kaşık kahveyi. Annem bize ishal olduğumuzda yalatırdı kahve amakusunca hiç kahve yedirdiğini hatırklamıyorum. En son ben gerçekten kusma evresine geçince vazgeçtiler. Bir haltım olmadığı için doktor tekliflerini reddettim. Dünden beride Joker`den kaçıyorum. Sanırım onu sonsuza kadar görmek istemiyorum. 

18 Aralık 2015 Cuma

pokerde ortaya deniz kızını süreceğim


Hayallerimin yıkılmasına mı ağlamalıyım yoksa kaybettiğim iddiaya mı karar veremedim. Bütün o anlatılan masalların az çok biz kız çocuklarına ne yaptığını biliyordum ama bu kadar alt mesaj beklemiyordum. Aslında şuan beni şoka sokan her birinin sonu. Sonsuza kadar mutlu yaşadılar lafına sinir olurdum evet ama bana bu kadarı da yapılmaz. Kimse sonsuza kadar yaşamaz kandırmayalım çocukları diyen dilime bal arısı kussun. Kibritçi kıza içi parçalanan ben Deniz Kızı`nın sonuyla yıkıldım. Lan kız köpüklere karışıyormuş orjinalinde. Disney ve anne işbirliğinde yıllarca salak prensiyle mutlu yaşadı sandım ben. Pinokyo çocuk olmayı sadece rüyasında görebilmiş. Sonu dar ağacında bitmiş. Saçmalıklar daniskası olan Kırmızı Başlıklı Kızın sonu kurt tarafından gerçekçi bir şekilde yenmesi şeklinde bitmiş. Ya o meşhur Grim Kardeşlere ne demeli. Adamlar Amerikan Horror Story`i bir kaç yüzyıl önce yazmış bence, masal değil. Düzenledikleri her masalın sonunda kızın başına iğrenç şeyler gelmiş. Zamanında umarım bunları çocuklara anlatmamışlardır. Grimm kardeşlerin bitirdiği sonlar falanda anlatılsa boy boy Hitler`imiz olurmuş. Ya ben o adar emindim ki o Deniz Kızının o salak prensle mutlu olduğuna kesin kazanılacak iddiaydı benim için. Hem oturup çizgi filmini izleyende bendim. Hiç de ölü gözükmüyordu. Nerden geldik hatırlamıyorum ama Joker`le Küçük Deniz Kızı masalının sonuna geldik. İntahar ediyor dedi saçmalıyorsun dedim. Cidden intihar ediyormuş. Disney geçirmiş Polyanna gözlüklerini kandırmış beni. İşin kötü tarafı kazanacağından emin ben koşulları belirlemeyip, kazanınca karar vereceğimizi söyledim. Poker oynayıp masaya en son donunu bırakan kumarbaza döndüm, oh olsun bana.

15 Aralık 2015 Salı

yeşil değilim öpsen de prenses olamam


Kadınlar güzel sözler duymaktan hoşlanırlar. Tatlım, balım, böceğim, canım, bebeğim-Bu kelime çok saçma değil mi? Neden bebeği olmak isteyeyim ki? İnsan en çok bebeğini sever falan demeyin hala kulağıma garip geliyor.- tam kadınların hoşlanacağı şeylerdir. Sevgilim desin, aşkım diye o telefona kaydetsin isteriz. Gülüm bunların dışındadır haberiniz olsun beyler. O ulağa oldukça kaba geliyor. En azından benim kulaklarıma. Temel prensip kız arkadaşınıza o güzel sözcükle birlikte isim takarken sahiplik ekini unutmamak. Erkek tarafından sahiplenilmek isteriz aslında. Feminist ayaklarını bırakıp kendimizle yüzleşince görüyoruz sanırım bunu daha çok. Bal, tatlı, böcek derse kafasına ayaklarımızı delicesine acıtan ama seksi olmak uğruna giydiğimiz stilettoları geçirmek isteriz. Çünkü biliriz ki o ayakkabı, o topuk ayakta değilken bile can yakar. Ben mi? Hayır, tüm bu tatlı sözleri istemiyorum. Ben sadece bana Lady demesine razıyım. Telefonumda tam adıyla kayıtlı, tam adımla kayıtlıyım. Gelin görün ki bana seslenirken, konuşurken her defasında “KURBAĞA” diyor. Hani şu yeşil olan, öpünce prense dönüştüğüne inandığımız masaldaki yeşil, bir önceki larva hali siyah minnak balığa benzeyen. Ben ona benzemiyorum, eminim. Ne yeşilim, nede geçmişimde larva deneyimi olmadı. Zaten beni öpeninde beni prensese dönüştüğümü gördüğünü zannetmiyorum. Ama vıraklıyorum. Joker`in iddiası bu yönde. Burak isimli bir arkadaşa seslenirken, onun kulağına “vırak” olarak gittiği günden beri bana kurbağa diyor. Bu onunla birlikte değilken rahatsız edici değildi. Birbirimizi sinir etmek için yakaladığımız birer noktaydı. Şimdi ise onun için sevgi sözcüğü oldu. Her yerde her zaman kurbağa diyor. Kurbağa aşağı kurbağa yukarı. Hayır o şirinlik katacak mucizevi “–m” harfi de eksik. Yalnızken söylemesi beni rahatsız etmekten, başkaları etrafımızdayken her kurbağa deyişinde onun kafasını ayaklarıma üzülüp giyemediğim stilettoyla delmek istiyorum. Çünkü kendimi her defasında dalga geçilen, küçük şişman kız gibi hissediyorum. Bunu yazan bir başkası olsa”Kendine bunu yapma. Git konuş, ilişkide konuşmak önemli iletişim problemi ilişkiyi bitirir”derdim. Kendime de dedim, ona da. Ama bu onu beni sevme şekli olarak görüyor anladım. İnsanların yanında dememeye dikkat ederim dese de sanki özgürlüğünü elinden alıyormuşum bakışları kendimi suçlu hissettirdi. Bilmiyorum, aslında sorun insanların yanında öyle seslenmesi bile değil. Düşününce bizi özel kılan bu ama her kurbağa deyişinde önceden ondan ne kadar nefret ettiğimi, gıcık olduğumu ve yanında gezen kısa etekli uzun bacaklı kızları hatırlıyorum.


13 Aralık 2015 Pazar

insan balık gibidir yemeden bayatmı anlamazsın


Tüm günümü tanımadığım iki insanla geçirdim. Gerçi günün sonunda ne iş yaparlar, nasıl tanışmışlar, nelerden hoşlanırlar öğrendim. İnsanlarla rahat konuşup, tanışırım dediğimde herkes garip karşılıyor. Ama insanlara biraz güvenmek gerekmez mi? Zarar gelebilir korkusuyla ne kadar kendimizi sarıp sarmalayabiliriz ki? İmkansız. Bende bugün yine benlik yaptım. Güzel sanatlar final ödevim için müze gezmeye gittim. Joker gelebileceğini söylemişken işleri çıktı gelmedi. Benimde gidicek kimsem yoktu tek gittim ne yapayım. Tam boş boş dolaşıp çıkacakken yanındaki bayana mozaikler hakkında bilgi veren bir adama, bedava rehber dinleyen turist misali götüm götüm yanaştım. Bunlar ilerledi ben ilerledim. En sonunda dikkat çekti tabi. Tanıştım katılıp katılamayacağımı sordum ve bir bakışım baştan bu kez rehber eşliğinde geziyorum. Adam hakikaten rehbermiş ve ben kız arkadaşıyla randevusunun göbeğine +1 oldum. Müze kartla girdiğimden ödeve iliştireceğim bileti benim için bedava aldılar. Hatta bu kadarla kalmayıp ordan çıkınca onlarla gezmeye devam ettim. Şaka gibi ama bütün gün birlikte gezdik, harika sohbetler ettik ve çok güzel şeyler öğrendim. Üstüne birde İstanbul`da yaşayıp onu tanımadığımı fark ettim. Ara sokaklarda kalmış sinagog kapıları, kiliseler ne bileyip eski taş yollar harikaydı. Mal mısın sen tanımadığın insanların randevusuna ne salça oluyorsun diyeceksiniz ama ben dedim onlara ayıp oluyor gideyim falan ama yok bırakmadılar beni. Evet evet kendimi yine yeniden sevdirdim. En son birlikte tarihi bir meyhaneye oturunca annemin 5, babamın 3, Joker`in ise 13 kez aradığını fark ettim. Telefon sessizdeydi, gezerken aklıma çıkarmak gelmemiş. Bir kez daha fark ettim ki hakikaten yeni insanlar tanımayı seviyorum. Çok keyif aldım bugün her şeyden. İyi ki dedim kimse yokmuş yanımda. Yoksa hayatta böyle bir günüm olmazdı. Hem biz otururken Joker`de geldi. Resmen gün sonu pastam oldu. Biz didişip birbirimizle uğraşırken de onları eğlendirmiş olduk. Hani yalnızım, yalnız kaldım diyoruz ya değiliz. Bugün bende çok söyledim ama yine fark ettim ki yalnızlık seçim. Seçmezseniz kalamazsınız.



11 Aralık 2015 Cuma

yazarken kendimden bıktım


Garip huylarım var benim. Huy tanımına da girmeyebilir. Belki takıntıda denebilir. Her neyse. Bende ki garip bulduğum şeylerin listesini yapmaya itildim. Metrodan çıkarken sağ taraftaki turnikeyi ısrarla kullandığımı fark etmem bir arkadaşım sayesinde oldu. Evet ben hep çıkarken en sağdaki turnikeyi kullanıyorum ve her girişte de sol turnike. Bende bu garip bir şekilde takıntı. Sonra ışıkta uyuyamam ve odanın kapısı açıksa da uyuyamam. Bembeyaz çarşafların içinde de yatamam. Ne o öyle kefen mi bu yatak örtüsü mü? O yüzden hiçbir zaman Martha Steward kadınlarından olamayacağım. Şeftaliyi tüylü diye yemem ama kayısının tüylü olması hiç rahatsız etmez. Her sabah uyandığımda elma yerim. Elma kesinlikle ekşi olmalı, kırmızı elmadan hoşlanmam. Tattan ziyade pamuk prenses yüzünden sevmem. Duştan sonra dört bardak su içerim. Neden bilmiyorum ama çok susuyorum. Sevdiğim ve özlediğim şeyleri yerken burum akıyor. Çok iğrenç dimi? Joker köpek gibisin diyor. Adam Pavlov gibi inceliyor resmen beni. Hayvanlardan korkarım, sineği bile öldürmem. Yatak değiştiririm ama öldürmek yok. Babamın hediye ettiği ucuna şemsiye tasarlattığı gümüş kolyemi boynumdan hiç çıkarmam. Kulağımdaki prisingden ise yaprak şeklinde gümüş küpemi hiç çıkarmam. Etrafta bu iki takıyı takan olursa Lady misin diye sorun. Şifreleme takıntım var. Uzun komplike şifreler kullanırım. Her çocuğu illa ağlatırım. Şu zamana kadar ağlatmadığım çocuk yoktur. Kızgınsam koşarım, bazen öfkem geçmez canım çıkar bu yüzden. Yabancı bir evde yatıyorsam yaz kış fark etmez kapüşonlu hırkayla yatar kafamı kapatırım. Yatıya kalacaksam çantamda yiyecek bulundurur, asla çok yemem, gece aç midemi çantadakilerle doyururum. Yanından geçtiğim trafik ışıklarında karşıya geçmesem de basarım. Yani İstanbul trafiğinin sebebi benim. Canım sıkıldığında gidip insanlarla tanışırım. Otobüste orda burda pek fark etmez. Milyonlarca renkli postitim, fosforlu kalemim var ve hiç kullanmam. Ders çalışmayı sevmem, son geceden önce ders çalışmam. Sevdiğim insanların poposunu ellerim. Sapıkça değil şirinlikten ve herkesin değil. Kardeşlerimin, kızların bir de bir iki kuzenin. Tanıştığım her insanı bir çizgi film karakteriyle özdeştiririm. Yüksekten hoşlanmam ama adrenalin sevdiğimden paraşüt falan olaylarına girmişliğim var. Birinden ödünç aldığım kitabı seversem tekrar okumayacak olsam da alır kütüphaneme eklerim. Yolda yürürken şarkı söylerim yüksek seste. Üzgünsem portre çizerim ama kesinlikle füzenle. 

Dışarıda işemem. Çok zorda kalırsam oturmadan ayakta yapıyorum. Erkekler anlamaz kadınlar bilir ve bunun için inanın sağlam bacak egzersizi gerekiyor. Herkesin yaptığı yemeği yemem. Mutfağı görmem lazım, temiz olduğunu bilmem lazım, sevmem lazım bir de güzel görülmeli. Yeni tarif takıntım var ve ilk tadına asla ben bakmam. Kendimi çok seviyorum ölmek istemem malum. Ağız şapırtısından, geğirilmesinden nefret ederim. Sağa sola öne arkaya çok allanırım. Bir dakika bile sabit duramam. Yalnız hissettiğimde ortamdaki en sevdiğim insana gidip bana sarılmasını isterim. Dağınıklıkta düzenim vardır, yerinden oynatılınca anlar çemkirim. Çok beğendiğim şeyleri alırım giyemeyecek olsam da. Misal kırmızı bir eteğim var götü açıkta geziyor demesinler diye giyemiyorum. Başkasının kullandığı el havlusunu dahi kullanmam. Hatta evdekilerin bile. Havlum ayrıdır ve misafir olduğum evde hep üstüme silerim ellerimi. Parfüm sıkmak için yaz kış balkona çıkarım. Bu Sidikli astımı çocukken azıtık olduğundan kalan bir alışkanlık. O uyurken özellikle sıkıp rahatsız etmemek için başlayıp sonradan üzerime yapışan bir huy. Başladığım işi bitirmeden kalkmam başından ve çalışırken konuşmayı sevmem. Yaptığım iş sıkıntılı veya uzun bir işse mutlaka klasik müzik dinlerim agresifliğimi alır. Şemsiye kullanmam. eski tshirtlerimi evde giye orası burası yırtılsa da annem çöpe atarak beni delirtmeyi göze alana kadar giyerim. Aldığım her hediyenin aynısından kendime de alırım. Sonuçta beğenmiş almışım neden kendime de hediye verip şımartmayayım. Yatağımın hemen yanında hep bir el feneri bulundururum. İnsanlara asla 1 dakikaya kadar geliyorum falan demem. Genelde “100 kadar say ordayım” falan derim. Pijama altı giymem uyurken sanırım bahsetmiştim daha önce. Takıntıdan ziyade alışkanlığa giren bir diğer huyum çıkardığım sütyeni dolabımın kulpuna asarım diğer kulpta zaten hep uyu bandım asılıdır. Annemden sütyen yüzünden yediğim azardan bahsetmeme gerek yok sanırım. Off çok daraldım. Bunlar ilk aklıma gelip, insanlar bu kız mal ya demeyecek seviyede olanlar daha fazla yazamayacağım. Devamı evet var ama yoruldum be. Meğer ne manyakmışım haberim yokmuş. Yüzde kırkı buysa annem kesin doğurduğuna pişmandır. 

Okumaya katlanan not: Mimleyen aradaşları tek tek yazamayacak kadar yıprandım yazıyı yazarken ama onlar kendilerini biliyorlar. Tabi benim teşekkür ettiğimi de. Dimi? Ve Melodram yapmazsa evde kalsın, Cha yapmazsa anasıyla kalsın, Müpte yapmazsa bir daha bloga giremesin amin.

8 Aralık 2015 Salı

oku adam ol aşısı


Benim açımdan bugünü diğerlerinden farklılaştıran hiç bir şey olmadı. Yine aynı ritüel, yolda bir iki sitede dolaş dur. Buzzfeed`di bilmeyen yoktur. Varsa da onedio onun bir şubesi gibi desem sanırım yeterli olur. Çocuklara hep sorarız ya büyünce ne olacaksın diye, heh işte o soruya cevap veren çocukların yazılarını paylaşmışlar. Soru aynı soru sadece cevap Ayşe Fatma değilde Jack, Eli terafından veriliyor. Batman olmak isteyen var, prenses, kurt, Burger King, yedi yaşında olup sekiz olacağım diyen var, köpek olacağım diyen var, Black Spiderman deyip kötülerin tarafına çoktan geçen var. Hatta patates ve mail kutusu olmak isteyen var. Bizim çocuklara aynı soruyu sorunca verdikleri cevap klasiktir. Doktor, öğretmen, avukat, manken, şarkıcı.. Bir kaç çocukta duyduğum Ben 10 var birde. Gerçi onun modası çoktan geçmiş bile olabilir. Okurken eğlendim ama bitince aklımdaki tek soru "Lan bizim çocuklar niye böyle şeyler olmak istemiyorlar?" oldu. Bu çocuklar için eminim üç beş kişi "Salak ya bunlar patates olmak nedir?" derler. Çünkü bize göre mantıklı olan onların doktor olmak istemesi. Bizim çocuklardan biri mail kutusu olacam ben desin bak konuya komşuya o nasıl anlatılıyor. "Bizim bir tanıdık var, kızı mail kutusu olmak istiyormuş büyüyünce. Yazık çok da iyi bir aile ama çocuk işte satamazsın satamazsın" der. Önemli olan çocuğun hayal gücü değildir. Çocuk dediğinin zaten hayal kurduğu, yaratıcı olduğu nerde görülmüş. Çocuk dediğin mantıklı kararlar vermeli, oyun falan oynamamalı, bulutları kırmızı çizmemeli, denizi pembe boyamamalı. Çünkü hiç biri öyle değil. Karpuzu mora boyadığında biz değil miyiz kızan yeşil olacak o diye. Çocukların hayal dünyasına balta vurmakta üstümüzde yok. Çünkü mazallah hayal kurup ressam falan olmaya kalkarlar ne yaparız sonra. Bunun ben okuyamadım yavrum sen oku kurtar kendiniyle alakası da yok. Avukat bir tanıdığım yaşına girmemiş oğlu için "Ben avukat oldum sürünüyorum oğlum doktor olacak benim" diye geziniyor. Biliyorum herkes çocuğunun iyi yerlere gelmesini ister, başarılı olmasını. Ama adam doktor değilde Picasso oldu diye başarısız olmaz ha ne dersiniz?

5 Aralık 2015 Cumartesi

rusişleri bakanı Sidikli


Dün işten sonra kız kıza dışarı çıkalım dedik AvukatKız`la. Sidikli`de ilgilenenler bilir İnavasyon Haftası sayesinde okulda çalıştığı projelerden biri için sponsor avına geldi. Salak okulun altın kuralları yüzünden İstanbul`da evinde kalacağına okulun zorunlu tuttuğu otelde kalıyor. İki gün kardeşimi göreceğim onunda önüne okul geçti resmen. Sidikli`nin sevimsiz sevgilisi Gevşek`in annesi Sidikli için kitap imzalatmış. Şu Kafes var ya hani şu aman çok tatlı yazar diye milletin adam Türkiye`de iken instagramda resim paylaşıp nispet yaptığı yazar. Bir de piyango bileti alıp göndermiş. Resmen kızın gözünü boyamaya çalışıyor. Evet, evet çocuktan hoşlanmıyorum diye anasına çamur atıyorum. Ama Sidikli benden çok kimseyi sevmesin istiyorum. Operaya bilet almış oğluyla gitsin diye. Elitlikten ölüyorsun ama o çapsız oğlunla bizimkisi ancak lol turnuvasına gider, anası operalarda gezse kaç yazar. Ay bak yine sinirlendim. Dünde aynen böyle sinirlendikçe bir tane daha içelim, bir tane daha derken AvukatKızı sarhoş etmeyi başardım. Bende tık yok, bir çakır keyiflik bile ama Sidikli ve AvukatKız biz dövme, prising yaptıracağız diye tutturdular. Yok dedim olmaz dedim, açık yer yoktur dedim dinlemediler. AvukatKız birde tutturdu Atlas Pasajındaki dövmecide olmazsa olmaz diye. Gittik baktık hala açık, bu kez bizimkiler başladı pazarlık yapmaya. Şeker gibi adama en son saç yolduruyorlardı. “11.20 de açık yer bulmuşsunuz, ne pazarlığı?” dedi adam ama gel de bizimkilere anlat. Hayır, mekandakiler ve ben gülme krizine girdik bunlar yüzünden. Prising yaparken de adam videoya aldırdı. Neden müşteri kovuyor diye suçlanmak istemiyormuş. Zaten AvukatKız “içince acımaz sanmıştım” deyince dövme yapmayı adam reddetti, bizimki tutturdu. Adam ayılınca gel deyip çekti gitti. Bizimki de diğerlerine güvenemeyip minnacık bir dövme yaptırdı. Annenle babanı ne yaptın onca saat derseniz, son otobüsü kaçırdık Sidikli`nin arkadaşları gelsin diye bekliyoruz dedik. Gerçi doğruluk payı var. Sidikli`ye sevgili ara gelsin asın seni biz eve gideriz o gelince diyorum adam meyhanede arkadaşlarıyla diye kalkamazmış gelsin dedi. Lan it bu kız senin sevgilin ne demek gelemem ya. Kimse kusura bakmasın, prenses sendromu falan demesin ama o kızın gelip alınması gerektiğini düşünüyorum. Ne demek ya sen gel. Dayılanmasını biliyor oraya gitme, burdan geçme, onla konuşma. Ama paşam iki adımlık yere kızı almaya gelmedi biz bıraktık. Yazın konserde de bize taksiye kadar eşlik bile etmemişti. Ya bu adam bu kızın sevgilisi nasıl bu kadar rahat olabiliyor. Ay bilmiyorum sinirlerim zıpladı. Zaten son paramızı dövmecide bırakıp, Sidikli`ye de son kuruşuma kadar verince AvukatKız`la yedi lira ile ortada kaldık. Kuzu kuzu Joker`i aradım geldi aldı bizi. Yalnız yedi lira paramız kaldı dediğimizde mal mısınız bakışı atıp “Neden para çekmediniz?” dedi. Benim bankada kuruşum kalmadı da AvukatKız`a sen çek niye demedim bilmiyorum. Kafan güzel demeyin eve gelip annemle iki saat lak lak ettik,  anlasa annem anlardı. Sabahta babamın zoruyla erkenden kalkıp kongre merkezinde aldık soluğu. Hocamda Amerika`dan bu organizasyon için dönmüş. Adam tüm günümü kitledi yine. Ay birde cumhurbaşkanı geldiğinde kalabalıkta ezildim asabım bozuldu. Sanırsınız rock yıldızı. Milletteki bu adama ulaşma isteğiyle, ergen kızların Justin Bieber konserinde üst üste çıkmasıyla aynı geliyor. Bizim Sidikli proje için adamla baya sohbet etti kız da nasıl bir umursamazlık varsa kırk yıllık dostuyla konuşur gibi umursamazdı. Kaldı ki en olması gerekende bu. İnsanların mevki sahibi kişilerin yanında şekilden şekile girmesine sinir oluyorum. El ayak öpme moduna geçenlere ise uyuz oluyorum. Zaten Sidikli`ye göre beş dakika daha konuşsalar adam Sidikli`yi Rusişleri Bakanı yapacakmış. Sidikli Putin`le görüşmesi halinde bırakın okul projelerine destek verecek kişi bulmayı, doğalgazı tüm ülkeye bedava alabileceğini düşünüyor. Sen sevgilini daha getirteme ama bedava doğalgaz al. Sidiklim be özgüvenin bence götünde patladı senin.

Kurşun Dökmesini Bilen Okuyanıma: Sidikli`nin otelden gelesi beklerken, AvukatKız dürüm yiyelim dedi ben tam girişinde yeri öptüm. Düşmeden çok uzun zaman geçiremiyorum sanırım ben. Hayrınıza bir okuyun, kurşun dökün be.

4 Aralık 2015 Cuma

bir saksı nelere kadir


Cenazeye çelenk, düğüne çelenk, doğuma, hastaya çiçek, özel günlere çiçek, böyle bir arada esince ki Türk erkeğine çok esmez yine çiçek gönderiliyor. Çiçeği sırf bu günler için besleyip büyüten, işin ticaretini yapan koca bir sektör. Ve ben buna karşıyım. Babaannem çiçeğin toprakta güzel olduğunu söylerdi ben küçükken. Çünkü ben her defasında o kırmızı gelinciği koparmak için yanıp tutuşurdum. Ne var ki her seferinde kopardığım da üzülürdüm. Çünkü elimdekinin sonu belli solup gidecek. Anlamam uzun süremi aldı ama sonunda çiçek sektöründen nefret ettiğim kararına vardım. Bir çiçek sipariş edeceksiniz kimse gül ağacını satmıyor. Herkes solup gidecek gülü satıyor. Bu yüzden de her ne kadar kibarlık ettiklerini düşünseler de işe girdiğim için çiçek gönderen arkadaşlarıma uyuz oldum. Tamam tebrik etmek için yaptınız anlıyorum da, bu kadar ince olmak zorunda mısınız Allah aşkına. Kimse kusura bakmasın, öküzlüklede suçlansam bana biraz saçma geliyor. Ay işe girmiş hemen çiçek gönderelim. Koş yetiş, sen eksik kalma. Boşuna demiyorum besleyin beni burda oyayım gözünüzü. Ama ne yapayım, kaç yıldır arkadaşımsınız bilin bir zahmet koparılmış çiçeğe karşı olduğumu. Sonra elin Joker`i gelip tahtınızı sarsmasın. Adam kaktüs göndermiş. Hem de saksıda derdim de, malum o hep saksıda salakça olur bunu demem. Diğerlerinin yaptığı saçma gelirken, o yapınca direk ne ince, tatlı çocuk bu moduna girdim. Bir de demiyor mu "Seni bir buketle kandıramam, pek senlik olaylar değil." Ben ona hiç bahsetmemişken bunu bende fark edebilmesi çok hoşuma gitti. Lütfen bana bunun çok hoş bir jest olduğunu, "böyle giderse ben buna çok pis aşık olurum, korkmama gerek yok ama" duygusunun bende panik yaratmaması gerektiğini söyler misiniz?

2 Aralık 2015 Çarşamba

besle beni oyayım gözünü


Adam Amerika`ya gitti ama yakamdan düşmedi. Şu yapılacak, buraya gidilecek, şununla görüşülecek. Ne dediyse yaptım. Adam Amerika`ya gitti ama arkasında resmen beni asistan bıraktı. Tamam dedim benim yararıma ama ben ona şu eğitimi almak istiyorum demedim. Gerçi istiyordum o yüzden teşekkür edip gittim geldim. Projesinin tüm amelelik işlerini yürüttüm çünkü rica etti ve şu eğitimi almak için bana olanak sağladı. Off tamam ne kadar amele işini yapsam da adamın üzerimde hakkı var. Kankası olan diğer hoca da zaten kanatları altına alıp hem işlerini yaptırdı hem, olanaklar sağladı. Ne kadar oflasam poflasam salak arama saatlerine ve maillere küfretsem de yaptım ve çok şey öğrendim. Dün aradı "Lady, bu kadar evde oturduğun yeter. Şöyle bir arkadaşım var. Yarın 12 de seni bekliyor ama hep geç kalır sen birde git. Bu arada şurada bir eğitim ayarladım şunu öğreneceksin. İki gün haftada sana izin verecek. Şu kadar maaş verecek. Yarın formaliteden git bir görüş" dedi. Gittim görüştüm başla dediğinde en son kendime masa seçiyordum. Adam sana iş buldu daha ne söyleniyorsun diyeceksiniz ama saat farkını umursamayıp gecenin dördünde aranınca “Hocam öldünüz mü?” tepkinize inanın salak  salak konuşmakla suçlanmak tüm minnettarlığınızı alıp götürüyor.