26 Ocak 2015 Pazartesi

o göğüsler ona sığmazmış


Hafıza bende eksik parça. Alarmlarla geziyorum. Nil Kuşu`nun doğum gününü kutladım ama hediyesini almadım. Sınavlar vardı, kutlayamadık. Sonra aradan iki ay geçti ben unuttum. Geçen kahve içerken kolyesi dikkatimi çekti Aslan`nın doğum günü hediyesi deyince aklım başıma geldi. Düşündüm taşındım onun o delisi olduğu iç çamaşırlardan almaya karar verdim. Sonunda kendimi Victoria Secret`a attım kendimi. Ayy dünyanın en harika şeyleri orda biliyorsunuz dimi. İnsanın çıkası gelmiyor. Ama bir öğrenci için ya da benim için oldukça da pahalı. Kredi kartımı son kuruşuna kadar doldurduğum için fatura ödemekten zürüt geziyorum, sağ olsun o minnacık şeylerde aşırı pahalı. Ama değer benim Nil Kuşuma dedim. Hem yıllardır vicdan azabı da çekiyorum. Ben bundan 6 ya da yedi yıl önce kızın kafasına kitap fırlattım. Cidden yaptım bunu. Hangi göte güvendiysem sinirlenince gözüm karadı fırlattım. Hatun tekvando yapmış yıllarca ben kalk kafaya kitabı geçir. Allahtan kıyamadı bana da cool bir hareketle geldi kitabı verdi gitti. Bu insan için içi boş kesemin ağzını açmayayım da kime açayım. Seçenekleri ona beşe üçe indireyim derken sonunda iki tane arasında gidip gelmeye başladım. İkisini aldım elime uzun uzun hangisini alsam diye bakarken “Onlar sana küçük olur.” diyen bir ses duydum. Birinci problem ses erkek sesiydi. İkinci problem ise ses tanıdık. “İç çamaşırı zevkinin bu kadar renkli olduğunu bilmiyordum be Joker” dedim. Benim için söylemiş, hemen kızmayacakmışım. Göğüs sağlığı diyelimmiş.Her boka burnunu sokacak ya beyefendi. Bir de göğüslerim hakkında masaya otursak tam olacak. Sapık herif. Zaten onun burda ne işi var. Hem neden karşılaşmak zorundayız ki. Adamın her şeyi batıyor ya. Ruhum sevmiyor bunu. Tam çemkireceğim  “Joker bu muuuu, bu muuu” sorusu da bana kapak misali oturuyor. Kızın elindekiler ayıptır söylemesi yok aslında. Bu Joker`de “Utandın yanakların kızardı” demez mi? Bir kere benim öldürseniz yanaklarım kızarmaz. Sadece taşımaktan üşendim diye montla dolaşınca sıcaktan patladım. Şu salağın bana sürekli bu muameleyi yapmasına sinir oluyorum. Ayrıca bu kızın, kız arkadaşı yok mu ya? Nerde görüşmüş erkek arkadaşla iç çamaşırı seçmek. Arsız şey ne olacak. Hem o eteği kıçına kadar açmak zorunda mı? Montunun önünü kapatsa görünmez hani. Ya tabi bana ne ama benim takıldığım nokta hiç mi üşümüyor hatun. Hem o kelimeleri salak salak yuvarlama değil de böyle rulo yapma hali nedir. Off bildiğiniz kızı kıskandım ama tek sebebi hatun çok güzel. Hayır bizde de boy var ama bundaki başka bir boy. Fazla güzel fazla zarif. Kızda kusurlu tek nokta yok. Allah kızı boş vaktinde yaratmış. Ama bence olmuş bu deyip seri üretime geçmeliydi. O konuşmasına rağmen salakta değil. Hem zeki hem de fazla kültürlü bee. Ayy neden neden diye ağlayacağım şimdi. Kız birde pek şeker. Direk böyle boynuma sarılıp, samimi davranıyor ne zaman görse. Bu kız yeminle bu salakla kendini harcıyor. Ayy ben ne anlatıyorum ya. Heh hediye! Kız yardım etti seçtim. Bizimkine daha vermedim ama sever bence. Bu arada kredi kartımda kalan limit 6 lira bilmem kaç kuruş. En iyi parayı nerden toplarım adlı dilencilik üzerine fizibilite çalışmalarına başladım hadi hayırlısı.

24 Ocak 2015 Cumartesi

bir de ortaya salata


Son birkaç gündür yazamadım ama umurunuzda olduğunu pek sanmam. Bu ara pek huysuzun sanırım. Hava güzel halbuki. Ama evdeyim. Gerçi bakkala gider gibi büte gittim geldim. Günlerdir kendimi eve kapattım. Galiba yeni bir fobim var evde çıkmaya korkuyorum. Hazır evden çıkamıyorken de beş gün sabah on gece beş ders çalıştım. Sidikli sonunda geldi. Erken bitmiş sınavları bilmem ne. Ankara`nın soğuğu güzelce de hasta etmiş. Dayanamıyorum bu kız hasta olunca. Çalışma masasını yatağın yanına sürükledim bir yandan ateşini kontrol at bezi sık, bir yandan ders çalış işte. Ben altıncı sınıfa giderken bu kıza anne oldum. Ekonomik kriz dediler şu dediler falan hop babamın işler ters gitti sonra annem işe geri döndü. Sonrası aslında zor değildi. Hatun Süperwoman. Hem temizlik, yemek, hem biz, hem iş hepsini halletti. Bense anne oldum Sidikliye ve Uyuza. Annemin hafta sonu nöbeti oldu, onlar hasta oldu, ben bekledim başlarında. Ne yerler ne içerler hangi surat neye işaret annem gibi bende öğrendim. Eve beş dakika geç kalsalar kafayı yedim, sanki kendim hiç yapmazmış gibi. Veli toplantısına gittim bizimkilerin işi çıktığında, hatta çoğu zaman ben gidim ya deyip durdum. Keşke kendi veli toplantılarıma da gidebilseydim. Babam en azından şu öğretmen senden şikayetçi, buna şunu dedi demezdi. Kustular midemi tuta tuta temizledim. Ama bunları burada yaptım demek için yapmadım. Seviyorum onları. Canları yansın istemiyorum. Yaptığım çorbayı  içerken bin tane laf soksun istiyorum. Galiba çorba yapmak beni duygusallaştırıyor. Yada hanımımıza yaptığım manikür duygusallaştırdı. Kendine gelir gelmez naza başladı. Hasta dediğin manikürsüz olur muymuş. Sorsa bir abla en son ne zaman manikür yaptın diye, o ne ki derim. Ne salmışım meğer kendimi. İş, okul, staj, eve kitlenen işler, salak bir adamın peşinden koşturmacalar. En son ne zaman altı saat uyudum acaba. Aman nasıl olsa dersleri geçtim. “Ne önemi var uykunun. Daha gencim uyurum bir ara” Dedi ve sızdı.

15 Ocak 2015 Perşembe

benim için mükemmel


Sidiklime başıma geleni anlattım bana güldü. Hatta abartmıyorum kahkaha attı. “Adam kıçını avuçlayıp bir de yanlış anladın mı dedi” deyip deyip güldü. Sonrada ”Benim senden daha büyük problemlerim var, abla” deyince endişelendim. Çünkü Sidiklim bana abla diyorsa ya bir şey isteyecektir ki o zaman daha cilveli bir ses kullanır ya da başı belada veya çok çok çok üzgündür. Ne oldu soruma ise aldığım cevap şu: “Herkes dışarda kartopu oynuyor, ben çıkamıyorum. Yurttaki kızlarla anlaşamıyorum, benim hiç kız arkadaşım yok.” Lan bu kız benim kardeşim. Ben kıza adamın biri diyorum, kız bana kar diyor. Ama bu salak sebebi beni neden bilmem çok güldürdü. Ben gülünce de ölü sesimi harekete geçirsin diye öyle dediğini söyledi. Sonrada kulaklara zarar bir çok şey saydı. Tam telefonu kapatacağım bu kez “Lady hani gül diye söyledim ya gerçek aslında” dedi. Yurttan sadece oda arkadaşıyla anlaşıyor. O da kızın sabır ve fazla iyi olmasından dolayı. Sınıfta deseniz üç beş kız arkadaşı var gerisi erkek. Hanımım mühendislik fakültesinde ve sınıfındaki kızlarla da anlaşamıyor. Toplasanız orda bir elin parmağı kadar kız arkadaşı var. Ama bizim ki hep böyleydi. Kızlarla çok anlaşamazdı. Kızlar hatunu ya rakip görüyor ya da ne yese, içse, giyse taklit ediyorlar. İstediği yurttaki kızlarla anlaşabilmek. Ama ben kardeşimi biliyorum, sevmiyor dibinde arkadaşı olsun. Lisede Kumral Adam ailesiyle tartışıp iki hafta bizde kalmıştı. Sidikli`nin en yakın arkadaşıydı ama bizimki bir haftanın sonunda evin içinde çocuktan kaçıyordu. Sıkılmış, bunalmış. Ailesiyle gidip kendisi barıştırdı. Bu kadar özel alanıma girmeyin deyince de kimseyle anlaşamıyor. Bir ben 19 yıldır bu deliye kendimi kabullendirebildim deyimde siz anlayın. Her şeye rağmen o benim biricik, benim için mükemmel kız kardeşim. Tabi bir de tam bir soyguncu.


12 Ocak 2015 Pazartesi

tanıdığın veya torpilin yoksa hiç kimsesin ya da kadınsın


Yazdığım en uzun yazı ama daha fazla içimde tutamadım. Anlatmazsam beynim patlayacaktı.

Kimsenin kimseye saygısı yok. Hem de zerre kadar. Kendilerine saygısı olmayan insanlardan başkalarına saygılı olmasını beklemekse benim hatam. Ve benciliz çok çok çok. Yeter ki biz işimizi halledelim gerisi önemli değil. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Gerçi ne bekliyorum ki! Karısını delik deşik ederken karıkoca arasına girilmez diye köşeye çekilen bir toplum haline geldik. O yüzden kimse bana “ahh çok saf temiz misafirperver bilmem ne milletiz” diye martaval okumasın. İnanmıyorum. Vurdumduymazız. Beni silindiren neyse anlatacağım yoksa patlayacağım. Geçen hafta adam gibi yağmayan karın soğuğunda bir arkadaşa doğum günü kutlaması yapmak için buluştuk. Bir sınav kalınca ve basit bir ders olunca da, millet evine dönmeden o boş günde yapalım dedik. Kırmızı taksimde bir cafe bar da üç dört yıldır çalışıyor. İstanbul`da tek başına kalınca ve para sorunları olunca başlamıştı. O gün bugündür ne zaman bir kutlama yapacak olsak soluğu orda alıyoruz. Gündüz saatleri sakin ve anne babamdan izin için yalvarmam gerekmeyeceği için kutlama için uygun dedik, yaptık. Akşamüzeri eve döneceğim öğrenci kartımda tek basımlık para kalmış ve cebimde beş kuruş para yok. Bankamatik bulup para çekmeye üşendim. Yanımda çok para taşımam ben. Pazara bile pos makinası sokmuş milletin artık nakitte ihtiyacı yok diye düşünürüm, ne bilim işte. Mecbur yarım saat otobüs bekledim ve otobüse kendimi atmayı başardım. Ve lanet otobüs soğuk hava koşullarının oluşturduğu etkenlerle sıkış tepiş. Bir santimetre bile boşluk kalmayacak şekilde dolarsa kaç kafa alır deneyinin uygulama kısmı gibi. Lanet trafik sıkışık.

Beni sinirlendiren kısım nerde mi? Tam dibim, arkamda, resmen ensemde. Hayvanın biri üzerime abandıkça abandı. Dürtüyorum, dirsekliyorum yok. Dedim sıkışık kızım otobüs hemen yanlış anlama, adamın günahını alma. Ama ben dürttükçe mal herif daha çok sıkıştırmaya başlayınca “Uzaklaşır mısınız rahatsız ediyorsunuz” dedim. Ters ters baktım ama adam pişkin pişkin yer yok falan dedi. Yoktu haklı yanlış anlıyorsun dedim kendime döndüm. Ama bu pişkin it iyice arsızlığı ele alıp resmen bir taraflarını dayandırınca artık yanlış anlama falan kalmadı. Artık emin olmaymış, günahını almaymış demeden dönüp ağzını burnunu kırmayı planladığım herif, iki saniyelik şok olma durumumu sapık zihni nasıl algıladıysa elini popo attı ve sıktı. Adam bildiğiniz kıçımı avuçladı ya. Nasıl bir manyaklık nasıl bir beyin bu. Kafamdan aşağı ilk sıcak suyu boşalttılar, sonra soğuk suyu boşalttılar haşladılar. Yetmedi kova kova çiviyi kafatasımı açıp içine doldurdular. Ne ara bağırıp adamı ittim hatırlamıyorum cidden. Ciyak ciyak bağırdım. Ama nasıl oldu adamı yolmaya kalkışmadım bilmiyorum. İsteğim onu hadım edip bir yerlerini tekmelemekken resmen dondum ya. Millet yanlış anlamışsındır kalabalık diyor, adam salak mısın ben bir şey yapmadım diyor. Neymiş kalabalıkmış yanlış anlamışım, rahatsız oluyorsam bu kadar taksiyle gitseymişim. Lan nesini yanlış anlayacağım. Herhalde kıçının avuçlanmasıyla sıkışıklıktan sıkışmayı ayırt edebilirim. Hem elinin orda ne işi var dimi? Bu salağı koruyan mallar çıktı bir de yaa. Yok kadınlar hep böyle yapıyormuş bilmem ne, yer değiştirsek olurmuş, bizimi çekeceklermiş. Bazı sesler geliyor kulağıma hayvan herif kırın kafasını indirin otobüsten diye ama millet de yok bir şey yapmamıştırla, yapmıştır kavgasına girdi. Otobüs şoförü ben çok ciyaklayınca kenara çekti tabi ne oldu diye bağırınıyor. İnecekmişiz ne bok yiyeceksek yiyecekmişiz, yanlış anlamış olabilirmişim. Şoför kapıyı açmaya kalkınca kendime geldim. “Sakın açma yoksa senide onunla şikayet ederim” başıma gelen aklımla polisi aradım. Ne gerek var yanlış anladın bacım demez mi adam. Telefonumu elimden almaya çalıştı ama bir kadının resmen kucağına attım kendimi engelledim, adamın biride tuttu bunu. Milletse hala bana bağırıyor yok yollarından etmişim. Polisi beklerken tabi işler iyice kızıştı beni savunanlar bağırıyor, yanlış anlamıştır diyenler bağırıyor, ev ev diye kıçını yırtanlar bağırıyor, elinde telefon birilerini arayan şoför bağırıyor. Biri elime su veriyor sakin ol geçti diyor. Ne sakinliği ne suyu ya. Sakın bana kafan güzeldir yanlış anlamışsınızdır demeyin. Ağzıma bir şey sürmedim. Antibiyotik kullanıyordum. Beni suçluymuşum gibi hissettirenler birde nerden çıktığımı bilseler kesin polise adamı değil beni verirler.  

Emniyet Allahtan yakındı geldiler hemen. Bu seferde polis başladı ne oldu, yanlış anlama olmasın, gören var mı falan demeye. Ayak üstü polis milleti sorguladı. Tabi kimse görmedim falan dedi, kadının biri kızı rahatsız ediyordu uyardı falan dedi ama polis hala anlaşın dağılın modunda. Ben çemkirince polis emniyete götürmeye karar verdi ama kimse şahit falan gelmek istemiyor, polis de anlaşırlar olay hallolur modunda. Bu beni savunan ablanın telefonu aldılar arabaya geçin dediler. Tutup birde bu adamla beni arka koltuğa buyur ediyorlar. Yeminle gelmiş geçmiş en mal insanlar beni buluyor. Lan adam beni taciz etti diyorum bunlar yan yana oturtmaya kalkıyor. Oturmam diye tutturunca  beni öne oturttular. Emniyette şikayetçi olacağım deyince başladılar ifademi almaya ama adam ben bir şey yapmadım, gördünüz otobüsün halini kalabalık bayan yanlış anladı diyor. Polis zaten serbest bırakırlar, kalabalıktı yanlış anlamışsınızdır diyor. Lan nasıl bir adalet bu anlamadım. Benden taraf olmaları gerekirken herkes yanlış anlamaya takmış. Tabi ben polise çemkirince onlar iyice adamdan taraf oldu şikayetten vazgeç moduna girdi. Anlaşmalıymışız. Oldu bir sapık daha cezasız kalsın. Ama olan şu sinirleri bozuldu, kendimden şüphe ettim ve resmen utandım. Sanki utanmam gerekiyor sebep benmişim gibi hissettim, hissettirildim. Kaç şikayet varmış, yanlış anlaşılmaymış, kadın milleti bit pire deve diye gevelerken bunlar aklıma dayım geldi. Ben dayımı arayacağım şikayetçiyim dedim uzaklaştım ayak üstü ifade aldıkları yerden. “dayı karakoldayım” dedim bana “ne yaptın” dedi. Sanki  on günde bir dayı karakoldayım diye onu arıyorum. O da öyle deyince bir anda ağlamaya başladım. Sabahtan beri nasıl ağlamadım bilmiyorum, ama daha fazla dayanamadım. Bu kez dayım panikledi bir şey mi oldu falan diye soruyor ama ağlamaktan doğru düzgün konuşamadım. Kadın memurun biri aldı bir yere oturttu ama elimde telefon ağlıyorum. Kadın ağlama dedikçe ben daha çok ağlıyorum. Dayıma ağlaya ağlaya anlattım “nerdesin” dedi, sonra “birazdan arayacağım” dedi kapattı. Tekrar arayınca söylediğim ilk gelen şey babamlara söyleme neden bilmiyorum ama çok utandım. Babam öğrenirse kıyameti koparacak biliyorum. Benim için korkacak. Üzülecek. Olmaz falan dedi ama çok ağlayınca kabul etti. Sonrada başımda iki komiser bitti. Dayımın akademiden mi ne arkadaşıymış biri ne. Anlattım olanları, polislerin bana nasıl davrandığını da. Adam bu polislere bağırınca olur mu komiserim ifadesini aldık zaten, hanımefendi yanlış anladı, biz hanım efendi ağlayınca anladık durumun ciddi olduğunu, müdahale ediyorduk zaten. Sanki iki saattir onlar değildi vazgeçmem için dil döken kadın milleti diyen. Her mağdurun ağlaması mı gerekiyor siz harekete geçin diye. Ağlamayınca doğru söylemiyor mu oluyoruz?

Saatlerce ifadeymiş bilmem neymiş uğraştım. Anneme Nilkuşu`na uğradım diye mesaj attım. Sonra şu dayımın arkadaşı olan komiser eve bıraktı. Bir şey olursa dayımı arar haber verirlermiş. Savcı mavcı bir şeyler dedi ama beynim pek yerinde değildi. Büyük ihtimal serbest kalırmış ama savcıyla konuşacakmış bilmem ne. Ben bok gibi hissediyorum. Olaydan çok insanların tavrı mı canımı bu kadar yaktı bilmiyorum. Kimseye anlatamadım eve gelince de yorgunum dedim yattım. Annemle babam üzülsün istemiyorum ya da kimse bilsin. O yüzden annemlerin yanında salak salak gülüyorum. Sınava gitmedim gidecek halim yoktu. Dün ilk defa internete girdim, telefonlara bakmıyorum. Kimseyi görmek istemiyorum, evden de çıkmak istemiyorum. Bir daha toplu taşıma aracı kullanmak istemiyorum. İnsanlardan da genel olarak nefret ediyorum. Sapık zihinlerden de, göz yumanlardan da. Size dayım olmasaydı ne olacağını söyleyeyim mi? Adam yerine koymayacaklardı. Çünkü onlar için fazladan dosya ve sıradanım.