28 Ekim 2015 Çarşamba

balığa alerjisi olan karadenizli mi olur


İnsanlara hayır diyemiyorum. Hayır demek için ne kadar mırın kırın etsem de sonunda ağzımdan hep tabi yaparım çıkıyor. O yüzden yazdan beri yurt dışında olan bir hocamın burada ki işlerini hallediyorum. O da bir nevi karşılık olarak kendi adına gelen seminerdir falan beni gönderiyor. Cumartesi günü kuzenimin kınası varken sabahında hocanın bana yüklediği işlerden birini halletmek için annemlerle yola çıkmadım. Sonunda kınaya 5 saat kala feribotum iptal bir şekilde ortada kaldım. Otogarda ordan oraya koşturup bilet aradım, beş dakika sonra kalkacak otobüse bilet buldum. Ama allahın belası araba trafiğe takılıp 50 dakika geç geldi. Ben kınaya iki saat geç gittim. Yolda yanım boş diye yan tarafa geçersem başkasına bilet keseceklerini söylediler. Dedim zavallı gidememiş yağmur çamur bir madur daha olur dedim. Peki yerimi alan öküz ne yaptı. Koşturmaktan yorulup uyuyan beni, dürtükleyip "Yerime yatmışsın kalk" dedi. Lan it benim sayemde burdasın diyemedim adam iki yeri de kendine almış belli fazla kilolardan mustaripti. Arkadaki yolcuyuda tersleyince tüm yol boyunca adama pis pis bakıp keşke vermeseydim yerimi kalsaydı sokaklarda dedim ama iş işten geçti malumunuz.Kınaya yolunmuş tavuk gibi giden ben düğün için kuaförden çıktığımda pavyonda şarkı söylemeye hazır haldeydim. Kadına 3 kez saç bozdursamda olmadı. Bende eve gittim, üşenmedim banyo yaptım ve altı adımda nasıl topuz yapılır internetten öğrenip Sidikli ile kendime topuz yaptım. Herkes saçımıza bayıldı, topuz 5 tel toka ile dağılmadı. Sanmayın ki yerimde oturdum prensesler gibi kendimi ağır sattığım için. Saçı çok iyi yaptığımdan dağılmadı. Yoksa biz karadenizliyiz. O horonda zıplayıp hoplarken hangi kuaförün saçı dayanır sorarım size. Ayak bile dayanmıyor. Şaka değil, o topuklularla hiç oturmadan nasıl oynadıysam ayaklarım su topladı. Ertesi gün tabanına basa basa dolandım. Aslında düğün sırasında bir şey daha fark ettim. Ben karadenizli olmayı çok seviyorum. Niye derseniz düğünde modern şarkılar hatta bir parçacık twist bile çaldılar. Çifte tellisi, miseketinden damat halayına kadar. Bu bir saat boyunca resmen horon oynamayı bilmeyenleri oyaladılar. Sonra iki saat boyunca hiç durmadan kemençeci çaldı biz oynadık. Ya düşünün oynarken bağırabiliyorsunuz. Resmen stres atmanın en iyi yolu. Ayrıca görsel açıdan çok hoş gözüktüğümüzü fark ettim. Kaç oyunda insanlar aynı anda zıplamayı becerebiliyor ya da o erkeklerdeki ayak hareketlerini hızlı bir tempoda yapabiliyor ki. Nil Kuşu Karadeniz oyunlarından nefret ettiğini söyler hep ama sonsuza dek öyle oynamayı beceremediği için olacak bence bu. Hanımım İstanbullu ya paşa dedesi bir salon dansından anlıyor. Doğma büyüme İstanbul`dayım ama bence gen haritama işemişler öyle oynamayı, başkasına saçma bize çok doğru gelecek şekilde düşünmeyi, en boktan günde acıda bile gülmeyi, hızlı konuşmayı, düzgün türkçemi bozup anında şiveye dönebilmeyi. Hem ben bizim kadar oynak bir millet de görmedim. Düğün bitti, ses sınırı saatini aştık diyen adamı paraya boğup bir saat daha oynayıp, konukların gitmediği başka düğün bilmem. Kimse oynamaktan yemeğine bile dokunmadı. Gerçi ben Uyuz`un iki şarkıda bir masaya gidip bizim yemediğimiz tüm tabakları silip süpürdüğünü gördüm. Bunda Karadeniz ayısı diyoruz ama çocuk hamsi gibi cılız. Yani ben dünyaya bir daha gelsem yine karadenizli olmak isterim. Bildiğiniz gurur duyuyorum ya. Gerçi biz gecenin bir vakti düğünden çıkar çıkmaz balık yemeğe gittik. Bizde bu gelenektir. Damat gerdeğe girmeden düğünün genç tayfasına yemek ısmarlar. En yakın arkadaşlar ve kuzenler gecenin ikisinde 43 kişi balık yedik. Ertesi sabah uyandığımda masaya gelip giden her balıktan tırtıklıyan ben kırmızı ve şiş bir suratla uyandım. Götüm tutuşmuş bir şekilde kuzenime muayene olunca yediğim balıklardan birine alerjim olduğunu fark ettik. Sonra herkes benle "Balığa alerjisi olan Karadenizli mi olur" diye dalga geçti. Suratım kırmızı, boğazlarım şiş, burnumda sümük ayaklarım su toplamış şekilde pazartesiden beri yatıyorum.

23 Ekim 2015 Cuma

diyet derken göz çıkarmak


Diyet kızı olamadım ben. Pazartesi başlayıp salı bitirenlerden bile olamadım. Ben hiç başlayamayanlardanım.Ancak üç kilo almışım ve kuzenimin düğünü için aylar önce aldığım elbisenin fermuarı zorlanıyor. Kapanıyor kapanmasına ama ne yediysem göğüslerde toplanmış, vücuduma eşitlikçi yaklaşıp güzelce dağılmamış. Fermuarın o kısmının zor kapanması ayrı mevzu, koca memelerimin kabına sığamayıp taşması ayrı mevzu. Bende diyet yapayım dedim, aç kalmayı göze aldım. Mısır gevreğini ölçüye uygun günde iki defa yiyeyim dedim olmadı. Verdikleri o ölçüyle herkes zayıflar. İki defa birer kase. Doymuyorsun doyamıyorsun. İlk kaseyi büyüttüm olmadı, ara öğünde meyveye sarıldım, yemedi. Meyveli yoğurt ile boşlukları doldurup, diyet bisküvilerini indirince mideye ancak bir günü azıcık tok geçirdim. Oturduk annemle kalori hesaplıyoruz, yemek yesem daha az kalori alırdım. Elmayı tam yemişim yarım olacakmış. O meyveli yoğurt 500 grammış, onla insanlar öğle yemeğini yer akşama da kalan yarısını yermiş.Bisküvilerin neden üstü çikolatalıymış, yok neden dört paket yemişim. Açım ya aç. Aç kalmasam yer miyim o kadar? Sonunda diyet falan yapamayacağımı anlayıp bu sevdadan vaz geçtim. Hayır sonuçta bunlar diyet ürünü istediğimiz kadar yememiz gerekmez mi? Hem benimki sigara içenlerin dudak tiryakisi olayıydı, belki zamanla alışırdım.

20 Ekim 2015 Salı

acımaz çarmıha gerer annem


Her sabah babam 7:28 de odama girer öper. Dakikası şaşmaz çünkü tam buçukta evden çıkar. O öperken istisnasız seni seviyorum diye mırıldanırım. Annem ise ne zaman geleceği belli olmaz. O genelde "Lady rüyamda şunu gördüm, bilmem neyi yapmayı unutma, bilmem ne işin vardı hallet bugün onu." der gider. Annemi hep uyku sersemi tamam der bırakırım, sonra hatırlamam. Şimdilerde işsizlikten olsa gerek annemlerin bu klasikleşen hareketinden sonra iki blog da dolanıp tekrar uykuya dalıyorum. Her salı günü ise partman görevlisi abla aksatmadan 9.10 da zile basar. Gözlerim yarı açık temiz su veririm, kolay gelsin abla der yatağıma dönerim. Tabi bazı sabahlar neden hep bize geliyor be iki gram uykuma etti derim ama içimden. Bu salı annem dırdır etmeyince ben güzel bir uyku çekmeye devam ettim. Abla da saatini aksatmayınca söylene söylene göz bandımı kaldırdım, seke seke kapıyı açtım. Bülbül sesli abla yerine, karşıdan öküz böğürdü. "Bu kılıkta mı kapıyı açıyorsun lan sen!" Lan mı, ben mi? "Ne lanı be düzgün konuş benimle. Ne işin var senin burda?" Allah`ım komşular görecek anneme ispiyonlayacak ve annem ağzıma klozet muamelesi yapacak. Her şeyi geçtim babamın kulağına giderse utancımdan yerin dibine geçerim. Çocuğu tuttum içeri aldım ama sırf nasıl dışarı çıkartacağımı bulana kadar. Bir yandan ayakkabılarını çıkar diye sessiz çemkirişimi yaparken, bir yandan karşı komşunun çocuğunun okula bırakma saatini, alt komşunun sesleri duyma ihtimalini hesaplıyorum. Hatta annemi bırakın beni parçalayacak komşuları hesap ettim. Arkadaşım olsa dersin arkadaşım be ne olacak ama değil. Annem suratımın yanlışlıkla bile oynayan bir mimiğinden anlar. Tüm bunları düşünürken bacağımın üstünde hissettiğim öküz patisiyle kendime geldim. Ben küçüklüğümden beri pijamayla yatağa girmem. Yaz kış hemde. O pijamanın altını çıkarır öyle girerim yatağa. Yatağımın hemen aşağısında da donumu bırakırım ki kapı falan çalarsa giyivereyim diye.Öyle yatılır mı be demeyin bu huy bizde kalıtsal. Annemde Sidikli`de hep öyle yatıyoruz. Çocukken annem yazın atlet külot yatırırdı, teyzem depremden sonra bunları böyle yatırma bir şey olursa nasıl çıkacaksınız diye bağırmıştı, hatırlıyorum. Ne diyordum bu bende alışkanlık. Ben gecelikleri eve gelince oturmak için kullanırım. Gece yatarken çoğu zaman Uyuz`un eski tshirtlerinden birini geçirir üstüme öyle yatarım. Yine öyle yattım. Bizim öküz bacağımı dürtükleyince aklım başıma geldi. Lan ya kapıda bu ben o kılıkta yakalasalardı, ya daha kötüsü onu içeri aldıktan sonra yakalarlarsa. Annem üşenmez ilk beni vaftiz ettirir sonra çarmıha gerer. Hayır açıklayamam da durumu, babam bile kıyar bana. Abla geliyor diye öyle açtım, hatta boş bulundum kapıyı "kim o?" demeden, o dürbün deliğimi ne ondan bakmadan açtım. Yoksa ablaya Lady kıçı şovu yaptığım yok. Elimi uzatır kovayı alır verirken de bir gövde gösterirdim, mümkün olduğu kadar işte. Aklım başıma geldiğinde koşarak odama kaçtım, donumu giydim. Bizimki arkamda bıdı bıdı ceylan gibi sekiyormuşum hani ayağım çok kötüymüş. Kötü tabi hala şiş ayakkabıya zor giriyor. Seninde götün tutuşsun bak bakalım ceylan mısın, çita mısın? Ne kadar sinirlerimi bozsa da bugün iş görüşmem vardı kahvaltı edip, beni bırakmak için işe gitmemiş. Ya öküz falan diyorum ama arada haksızlık ediyormuşum gibi geliyor. Sek sek gidilmez yorulmayayım diye gelmiş. Gerçi insan gelmeden bir haber verir. Anamın babamın evde olmadığını bildiği için böyle rahat davranılmaz. Hayır toplumu ve o toplumun komşu etkisinin aile üzerindeki etkisinden bir haber herhalde. Ayrıca bana simit almış, poğaça almış ona omlet yapmalıymışım bu yüzden. Ya madem yaptın bir jest bir de utanmadan yaralı beni çalıştırdın ya hepsini nötürledin. İnsan der geç uzan tatlım, tarif et yerlerini ben sana da bana da yaparım. Ama bizimkisi "Sana simit getirdim bana omlet yap" diyor. Zaten bende şans olsa Kate yerinde ben olur ölmek bilmeyen Elizabeth için suikast planları yapardım.

18 Ekim 2015 Pazar

dokunmadım gözümün ucuyla baktım


Kır düğünü dediğin ilk baharda olur. Son bahara bırakan adamın Göklerin tanrısı Zeus`la masaya oturduğunu düşünürüm. Azıcık Yunan mitolojisi okuyanda o adama güvenmemesi gerektiğini bilir. Bu havada ne kırı ne düğünü Allah aşkına. Millet yapmış annemle babamda gidelim diye tutturdu. Hatta ben kot pantolon bluz altına da topuklu ile sayfayı kapatırım derken, eve bir geldim annem cicilibicili elbiseler çıkarmış, giyeceksinden başka bir şey demiyor. Anne sözü dinlenir ama ben söylene söylene giyindim. Allah benim belamı vermesin diyeceğim akıl vermemiş daha büyük bela mı olur. Allahım herkes takım smokin, kırmızı halı elbiseleri ben sıradan. Dıdığının dısı bile öyle. Adam babamın kuzeninin oğlu ben giyinmemişim. Bir kere elbise giymeyen kadın yok, takım giymeyen erkek. Annem kesin benden utanmamak için öyle giydirdi beni derken, etraftaki görsel şölen yüzünden önüme bile bakamadım. Güzeldi ama tuzu eksikti çimenlerin. Toprağında biraz dinlenmeye hava almaya ihtiyacı var. Etraftaki takım elbiseli yakışıklıları keserken öyle bir düşme yaşadım ki çimleri yedim. Düz yolda spor ayakkabıyla düşen insan arazi koşularına ki bu çim be yumşak ne olcak deseniz de alışamadı. Elbise dardı götüm gözükmedi ama ucunda bir miktar yırtılı verdi.Ciyak ciyak bağırdım annem elbise yırtıldı diye zannetti kadının gördüğü tek şey oydu ama benim ayak bileği yok. Ayağım koptu zannettim. Ben öyle bağırınca kapıda karşılama komitesinde yer alan damadın abisi ortopedi doktoru bulun çabuk diye bağırdı beni birileri kucakladı sandalyeye oturttu. Bakın burda dikkati çekmek istediğim nokta adamın doktor değil ortopedi doktoru bulun diye bağırması. İçimden salak adam ya desem de biri elimde ayağım önümde diğeri başımda iki ortopedi doktorum vardı. Birde hemcinsim fizik tedavici ama içimden bu sümsük burda ne işi var demekten başka onu hiç düşünmedim. Hayır damat desen damat tıraşından haberdar olmayan, hipster kılıklı adam, gelin desen gelinliğin kabarıklığından göremedim onu. Ama bu misafirler çok fenaydı. Yaşlıları göz önünde olmayan masalara atıp geri kalanları göz şöleni olsun diye doldurmuşlar. Damat doktor abi iş adamı. Davetlilerin doktor olanlarını çirkin, iş adamı olanını göbekli yaşlı bekliyor insan malum türk standardı bu. Ama düğüne çirkin adam çağırmamışlar. Bir de damadın ablası annemin yakın arkadaşı olunca kadın düğünü bıraktı bana çöpçatanlığa soyundu. Hayır Joker var biliyorum ama çok tatlılardı gözümün ucuyla baktım. Yoksa bilirsiniz beni yapar mıyım öyle şey. Ama ne yapayım bende insanım, şeytana uyuyorum arada. Zaten annem başımda yok senin yüzünden bir daha düğüne davet etmeyecekler, düştün rezil ettin beni deyip durdu. Ben çim yemeye bayılırım ya bile isteye yaptım. Bence davetiye gelirde şu kaç kişi geleceğinizi bildirin yazan yerin altına (Lady`leri getirmeyin) diye özel not düşerler.

Kendime Not: Elin işte gözün oynaşta olursa böyle yamulursun.

14 Ekim 2015 Çarşamba

bu gidişle evde koca bekleyen kızlara dönüşeceğim


İş bulmaktan bir yakınmayan ben kalmıştım, şimdi müsaadenizle bende yakınacağım. Birincisi ben çalışmak isteyen her insanın mutlaka iş bulabileceğini düşünürüm. Bu ne perhiz bu ne lahana o zaman dimi? Sorun şu ki istediğiniz işi bulmak sıkıntı. Yaptığınız işle etraftaki işler birbirinden farklı. Siz insansınız onlar süperman arıyorlar. Şunu yapsın, bunu yapsın, şunu bilsin, yüksek lisansı olsun iki yıl en az tecrübe. Böyle biri var mı? Okuldan yeni mezun olmuş adam nasıl tecrübe edinecek. Bazıları daha zaten ne istediğine karar verememiş. Tam olarak hangi bölüm mezunu istiyor o da emin değil. Böyle şirketlerden birine en sonunda çemkiren bir mail attım. Ne istediğinize ya karar verin ya ilan vermeyin, ne biçim insan kaynaklarınız var konulu bir maildi. Kızlar dikkat çekebileceğini ve yüksek bir maaşla beni işe çağıracaklarını söylediler. Haklılar dikkat çekeceğim ama şu yönde. Şirket sahibi insan kaynakları tanıdık her firmaya haber salıp, parmakla beni gösterip bu kız delirmiş diyecekler ve beni sonsuza kadar işsiz bırakacaklar. Şu saate kadar çok da önemli değildi iş ama herkes gidiyor ben evde tek sıkılıyorum. Bu sebeple önüme gelen yere başvurmaya başladım. Görüşmeye gidince iş bulamıyorum diyen ben onlara onlar bana mutlaka bir kulp takıyorlar. Sonuç işsizim dostlar.

12 Ekim 2015 Pazartesi

karınca bile incitmemeliydik hani


Ne oluyor biliyor musunuz? Ben çok çok korkuyorum. Hayatta değer verdiğim çok şey yok. Mal, mülk, para umurumda değil. Hiç olmadı. Neden olsun ki. Ya şu hayatta ailemden daha değerli bir şey bile yok. Ama ne oluyor biliyor musunuz? Biri çıkıyor bir şey yapıyor ve bu benim ailemi etkiliyor. Cumartesi günü annem televizyonda sıradan bir şekilde dolanıp dururken Ankara`da bomba patladı 30 ölü kısmından başka bir şey göremedi. Defalarca Sidikli`yi aradık. Ya ordaysa, ya yakınından bir yerinden geçtiyse ne bilim bir sürü teori. Kütüphanedeymiş sessizde olunca geç açmış. Annem o açana kadar perişan oldu. İnsanların öldüğünü bilmeme rağmen rahatladım. Bunu utanarak söylüyorum ama kardeşim değil diye rahatladım. Orda olan insanların yakını olmadım diye rahatladım. Arkadaşlarımı ararken elim titredi ya benim. İliklerime kadar korktum. Elinden hiçbir şey gelmeden beklemenin ne demek olduğunu çok iyi anladım. Anneannemin yerinde olmak ne demek anladım. İki oğlunuzdan birinin asker birinin polis olduğunu düşünün. İstedikleri kadar yaşlı olsunlar, rütbeleri olsun fark etmiyor. Hani insanlar savaş diyor ya demesinler. Savaş ölümden başka bir şey getirmez. Biliyorum dayılarım bu meslekleri her riski alarak seçtiler ama olmuyor. Ortam karıştıkça, insanlar savaş deyip, kan istedikçe hayatta en değer verdiğim şeye zarar veriliyor. Bir yerde bir bomba patlıyor insanlar ölüyor. Arkalarından olmayacak şeyler söyleyen oluyor. Bir sürü komploteorisi, bir sürü ihtimal. Sonra bir sabah kalkıyorum operasyon diyor, şehit diyor ben dayımın ismini arıyorum. Ne zamam emekli olurlar hesabı yapıyorum. Bıktım ya ben tükendim artık. Savaşsız bir dünya istemek suç mu? Endişe etmeden evime yürümeyi dilemek suç mu? Görüntüler içimi parçalarken insanların fütursuzca nasıl konuştuklarına anlam veremiyorum ben. İnsan ya bu, her şeyi bırakın canlı. Karınca bile incitmemeliydik hani. Ben artık patlayan bir bombadan, saldırıdan sonra bir şehit haberinin altında isim aramaktan yoruldum. Silahsız bir dünya istiyorum ya ben. Savaşsız, cinayetsiz, tecavüzsüz, insanların açlıktan, yokluktan ölmedikleri, kimsenin canının yanmadığı bir dünya istiyorum. Ben özgür bir dünya istiyorum.

8 Ekim 2015 Perşembe

elinden tuttum götürdüm (babamın karşısına değil tabi ki)



Bir insanın yalan söylediğini kabul etmesi kadar zor bir şey yoktur. Ben birinci elden denedim gördüm. Millete ben sizi aylardır kandıyorum ayakta uyutuyorum demek zor. Aslında kolayda sonrası için olacakları götüm yemedi. NilKuşunu, Sarı`yı aradım sevgililerinizi alın gelin dedim.  Dahi neyse de Aslan`a şaşırsalar da sürprizim vardı dedim. Joker`inde tuttum elinden çıktım karşılarına. Tabi ilk onların gelmesini bekledim ki etkili ve hakikaten şok olacak bir sürpriz olsun diye. Joker yine çocukça diye vızırdasa da benim bizimkilere intikamım bu. Onlara uzun zamandır diyordum sonuçta bir gün sevgilim olursa sizden saklayacağım ve elini tutup getirmeden söylemeyeceğim. Değil miydi Aslan ile ilişkisini bize iki hafta sonra söyleyen. Neymiş öyle ay biz birlikteyiz demeye çekinmiş. Lan giydiğin donu göstermeye çekinmezsin sen be. Dahi`ye ne demeli. Aylarcabeni arayıp her muhabbetin sonunu Sarı`ya bağladı. Meğer ona aşıkmış da belli olmasın diye benim üzerimde haberleri öğreniyormuş. NilKuşu`na sorarsa çakarmış, saf ben anlamazmışım, anlamamışım. Ben senden böyle bir şey beklemiyordum. Siz Sarıyla can ciğer arkadaş değil miydiniz? Kanka ayağı göt ayağı diye boşuna demiyorlar diyeceğim de Sarı`da aşıkmış Dahi reddeder korkusuyla susup durmuş. Bana saf diyeceklerine kendilerine bakmalıydılar. Tamam var bende de bir salaklık. Anlımda kocaman puntoyla salak yazıyor biliyorum. Allahtan el yazısı olan font da arada okumakta zorlanan oluyor. Ama tüm bu salak ayağıyla aylarca yedim onları ve bundan garip bir haz duyuyorum. Ama ne zamandır diye pis bakışlar atınca “Bir haftadır ama varla yok arasıydı. Dün karar verdik bugün size geldik” dedim. Jokerle bizim olmayacağımıza o kadar odaklandılar ki yalanımı bile fark etmediler. Keşke tepkinizi içinizde saklayıp, ucundan olan umut kırıntımı da yok etmeseydiniz.

7 Ekim 2015 Çarşamba

kıçıma tekme, karnıma yumruk olan sözlerle tebrikler sen kazandın


“Hayatını mahvetmeye odaklanmışsın. Mutsuz olmak için çırpınıyorsun. Sürekli kendi duygularını korumak için saklanıyorsun. Hayatına kimseyi almamak için herkeste kusur arıyorsun.” Dedi. Sonunda evet onu da delirttim. İlk olarak bizimkilerle buluşmadan önce Jokerle bir şeyler içmek için çıktım. İki tane kız yaklaştı, arkadaşıymış. Püf nokta kız fazla sırnaşıktı, canımlar cicimler, yuvarlaya yuvarlaya konuşmalar. Beni arkadaşı olarak tanıttı. Onlar gidince de artık daha fazla dayanamadım patladım tabi. Ama adam da haklı “Sen önüne gelen herkese arkadaşım demiyor musun?” diyorum. “Saçma sapan bu işin içine sen sokmadın mı bizi?" Ben sokmuştum dimi? “Şimdi sana arkadaşım dememe mi kızdın? Ne deseydim sevgilim mi? O zamanda kızacaktın.” Kesin kızar hani kimseye söylemeyecektim derdim de kıza sinir oldum. Ya ben ne ara böyle kıskanç oldum. Kendimi tanıyamıyorum. Neden böyle yapıyorum ben. O böyle söyleyince de tartışmayı reddedip, bizimkileri bahane ettim. Sahaya kadar götürdü ama onun niyeti aramızdaki iletişimsizliği kaldırmak sonu nereye varacaksa sonunu getirmek. Bense konuşmayı reddedip indim, peşimden geldi git dedim. Ama ben inadım o da inat. Bekleyeceğini, daha fazla saçmalık çekemeyeceğini söyledi. İçeri girdim tabi surat beş karış, geçte kalmışım. Stres atalım dedim ama ilk defa hiç eğlenmeden oyun oynadım. Oynarken ben diyeyim pisleşerek, siz deyin sportmence oynamayınca tabi ki Forvet ve Asistan potaya kadar kaldırdılar her zamanki gibi. Bu kez tutunmayı reddedince, düşüncem cidden bırakmazlar oldu ama itler çat diye bıraktılar. Kıç kırılması diye bir şey varsa şuan bende mevcut. Totom morardı resmen ya. Vicdansızlar. Çok sinirlenince bende Forvetin kolunu dişledim. Eşek kadar oldunuz yaptıklarınıza bakın derdim dışardan ama bildiğin çocuk gibi kavga ettik. Tabi Asistanı tırmalayınca bunlar yine potaya kaldırdılar ama akıllanan ben bu kez tutundum. Askıda Lady var gibi öyle kaldım. Elimi bırakmayı da o saatten sonra birde yere inerken ayak bileğinden olmayalım dedim. Bu kez sahneye Uzun çıkıp, kızı rahat bırakın tiradıyla geldi kucakladı yere indirdi. Gerçi yere indirmesi biraz zaman aldı. O sırada köşede bekleyip ben bir torba acı çekerken sesini çıkarmayan Joker`in sesi çıkınca bıraktı. Sonrasında kavga yumruk bekleyenin bugün ki aksiyon isteğini karşılayamayacağım. “Lady artık konuşalım” dedi bende kuzu kuzu gittim. Sonra adamın ilk söylediği sözler için yukardaki ilk tırnağı tekrar okumanızı tavsiye ediyorum. Ağır geldi. Çünkü buna benzer bir çok şey söyledi. Ondan yapmamı istemediğim her şeyi yapıyormuşum. Artık karar vermem gerekiyormuş. Aklımda başka biri mi varmış. Bana “Ne zaman salaklığı bırakacaksın” dedi. Herkes kalbimi kırmış içerdeki de dahil. Ama ben hala adamın kucağında gezebiliyormuşum-gelip sen yardım etseydin o zaman hayvan-, tanıştığımız günden beri bir kez doğru bir karar aldığımı görmemiş. İstemiyorsam onu oyalamayacakmışım. Tüm bunları sesini yükseltmeden tane tane söyledi. Sanki ben anlamakta zorlanıyormuşum gibi. “Aklında başka biri varsa şimdi söyle bitsin. Herkes kendi yoluna gitsin.” dedi, yok dedim. Var mı, yok mu, ne yapmak istiyorum bilmiyorum ama onu kaybetmek istemiyorum ben. Daha fazla oyun istemediğini, iyi veya kötü ne yaşanacaksa normal insanlar nasıl yaşıyorsak öyle yaşayacağımızı söyledi. Yeterince saçmada olsa benim istediğimi yapmış ama artık bu durumdan sıkılmış. Büyümem gerekiyormuş. İzlediğim salak filmlere benzemiyormuş hayat. Ben bilmiyordum sanki. Tamam dedim, herkese söylemeyi kabul ettim ama deli gibi üzülmekten korkuyorum. Deli gibi ilişkiden, onun salak sorumluluklarında korkuyorum. Nerdesin, kimlesin diye birinin bana sormasını istemiyorum. Sen ondan istiyorsun dersen istemiyorum. Sadece etraftaki potansiyel askıntılara karşı varlığımı hiçe saymasın istemiştim. 

4 Ekim 2015 Pazar

kıskansana lan


Kadın milleti erkeklerin baş başa kaldığı her organizasyondan kıllanmalıymış. NilKuşu dedi ben onun yalancısıyım. Aslan ile Joker şehir dışından gelen bir arkadaşıyla dışarı çıktıklarında NilKuşu bize yakındı da durdu. Bu gelen arkadaşın sağlam ayakkabı olmadığı gözüne tek uyku girmeyeceği hakkında. Umursamadım. Sonra instagramda fotoğrafları görünce ise aman deyip geçemediğimi fark ettim. Kalabalık bir gurup ama çiroz kız ahtapot misali Joker`e sarılmış. İçimden kızı bulup, göbekli, göğsünden kıllar fırlayan, pala bıyıkları olan, yarım kel bir amcayı kıza ahtapot gibi sarılsın diye kiralamak geldi. Joker`i bulup çemkirmek hayattan bezdirmek geldi. Ben ağrılar içerisinde, büyük ıstıraplar yaşayayım o elin yoluk saçlı kızlarına sarılsın. Kafasını buzlu suya atıp, pantolonunun içine kova kova buz atmak istedim. Peki ne yaptım dersiniz? Yine yeniden hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Neden mi? Çünkü çemkirip hanımefendi imajımı mı çizdireyim? Aynı şekilde karşılık vereyim dedim. Sonuçta önceden yapılmış “ay görüşemedik uzun zamandır” muhabbetine bende NilKuşu sayesinde çağrılmıştım. Çünkü kızın niyeti beni Mühendis ile baş göz edip hayallerinde ki çift takılmasını gerçekleştirmek. Bende bu kez çanak tuttum, vicdanı gömdüm Mühendis`le Joker`in yanında açık açık adamla flört ettim. Tek sebebi de gözü dönmüş kıskançlığım. O değil miydi o kızın ahtapot gibi sarılmasına müsaade eden. Bende göze göz dişe diş politikası ile yol aldım. Kıskançlıktan daha ziyade bence bana saygısızlık yapmıştı ve bende aynı şekilde karşılık verdim. Gerçi onun ne kadar umurunda bilmiyorum. Çünkü ağzını açıp tek bir kelime bile etmedi. Sanırım bu umursamadığını, boşu boşuna birinin kullandığım gerçeği ile beni vicdan azabınla baş başa bıraktığının göstergesi.


2 Ekim 2015 Cuma

sen elimi tutarsan geçer


Bu kız çocukluğundan beri her fani gibi dişçiden korkar. Nasıl korkmasın. Ağzında garip aletler, ne olduğunu ne yapıldığını bilemez ve çaresizce yatar insan. Bu yüzden dişlerine çok iyi bakar. Ancak İki yıl önce bir çürük sonunda yolu dişçiye düşer. Minnacık bir çürük gibi görünen dişin problemi çoktur. Gittiği doktor başka birini tavsiye eder. Çünkü koca hastanede en az zararla tedavi edebilecek kimse yoktur. Lady tüm cesaretini toplayıp tavsiye edilen dişçiye gider. Kanal ile başlayan macera sonunda sürekli dişi şişer. Yeniden açılır ama bu kez sersem doktor dişin bir kısmını kırar. Uyuşturmayı beceremediği için ikinci iğneyi yapar. Ama zavallı Lady dilini hiç bir şekilde hissetmez olur. Tükürdüğü kan miktarıyla çığlığı basınca doktor yanlışlıkla azıcık dilini kestiğini söyler. Bir daha dişçiye gitmeyeceğine yemin eden Lady`nin dolgusu çikolatalı gofret yerken kırılır. Bu kez Dişçinin muayenesini basıp olay çıkaran Lady doktoru değiştirir. Yeni dolgusu harika bir şekilde bir yıla yakın sorun çıkarmaz. Ancak korkunç bir rüyanın ardından düşlerini sıkan, elinde tırnağıyla kanlı yaralar bırakan Lady, doktora tekrar gider. Çekilen filmin ardından dişin alt kısmında iltihap olduğu ortaya çıkar. Doktor yüzde yirmi şansı olduğunu bununda altı ay süren bir tedavi sürekli pansumanla belki geçebileceğini söyler. Bunu yerine çekip implat önerir. Lady dişimi çekecekler korkusuyla kaçar. Annesi zorla başka bir dişçiye götürür. O dişçide aynı şeyi söyleyince sonraki randevuda başlayalım der ve gitmez. Aradan iki ay geçer. Tatile çıkmadan bir gün önce arkadaşlarıyla sohbet ederken mevzu dişe gelir ve anlatır. Biricik Dahi`si kızar hemen dişçiye gitmesini söyler. Tatile gideceği içi götürmeye zorlayamayan Dahi de tatilden dönünce bir gün onu annem seni çok özlemiş diye çağırır. Buna inan Lady gider ancak Dahi onu kolundan tutuğu gibi zorla dişçiye götürür. Sonuçta Dahi okuluna dönmeden bu kızı dişçilerin zalim eline bırakmakta kararlıdır.Salakların elinde sürünen Lady iyice korkmuş olsa da Dahi`si onun için en iyi doktoru bulmuş, eğitim aldığı okuldan doktorasına kadar araştırmıştır. Durumu kötü olan Lady`ye tedaviye hemen başlayan doktor 10 günde tedavi edebileceğini söyler. Dahi korkudan ellerinde tırnaklarının izi çıkarcasına sıkan Lady`nin elini tutar, canı ne kadar acısa da gıkını çıkarmaz. 

Sonuç: Lady Dahi`sini çok seviyor. Böyle muhteşem bir arkadaşa sahip olduğu için her gün şükrediyor.Çünkü bu onun için çok çok çok değerli. İnsan etrafında kendini düşünen insanlar oldukça daha mutlu ve güzel bir insan oluyor. Hele her dişçi randevunuza gelip elinizi tutmak için söz veren arkadaşınız varsa onu sakın kaybetmeyin, sıkıca tutunun.



1 Ekim 2015 Perşembe

önce öpüşünce sonra sevgili olunmuyor


Kadınların kurcalamaktan en çok hoşlandığı şey bir erkeğin geçmişi. Gerçi kadınlar bence geçmişi geleceği bırakın, adamın aklından geçeni bile kurcalamak istiyor. Ben mi? Yok be hiç işim olmaz. Ben kim adamın TC`ni bırakın, ilk okul öğretmeninin sınıf arkadaşını bulmak kim. Tamam böyle abarttıklarım oldu ama Joker`e bunu yaptıysam çarpılayım. Misal Uzun`da yaptım. Hatta sabıka kaydına, kütüğünün bağlı olduğu ilden, face`i twitter`ı geçtim donanımhaber`deki profiline kadar. Ama bu kez elimi sürmedim. Paranoyaklık ve manyaklık seviyeme hiç bulaştırmadım çocuğu. Aman be ne uğraşacağım bunlarla ne işim olur dedim. Ama laf döndü dolaştı nasıl olduysa ilişkilere geldi. Şimdi bu benim ilk erkek arkadaşım olacak ya nasıl havalarda sormayın gitsin. Kendisi sanki 487 karat elmas. Bana “Benden daha iyisini bulamazsın” dedi. Evet kendini beğenmiş, bir halt sanan, açısız üçgen bana ondan daha iyisini bulamayacağımı söyledi. Öyle bir ifadeyle söyledi ki bulup bulabileceğim en iyi adam o, Allah bana çirkin şansı verip yanıma onu koyuvermiş. Ben çirkin, pis, iğrenç hatta külkedisinde ki üvey anne, o hep beyaz atlı prens. İçimden onu parçalara ayırıp ülke dışına çıkartmak isteyen tarafımla, uzaylıların eline deney diye ver diyen tarafımın tartışmasını dinlerken güldüm, “Senden daha iyisini buldum zaten” dedim. O değil miydi beni aşağılayan? Nasıl oluyormuş görsün istedim. Ama bunu yalan dolan diye de söylemedim ağzımdan kaçtı bir anda. Başımdan aşağı dökülen sıcak suyla birlikte beynim haşlandı sanırım ki pat diye böyle dedim. Sonuçtan bir miktarda memnun kaldım. Çünkü bir sıcak su da onun başından aşağı döküldü. Kimmiş neymiş hesabına girdi. Şimdi daha önce sevgilimiz olmadı diye dudaklarımız da bakire demedik. Ama bu ayı geçen sene sevgilisi varken hobi niyetine beni öptü ya, hayalleri bunun ilk öpücüğüm sanmış. Sonra araya soktuğum şu yakışıklı turisti ikinci. Gerçi onun için azarımı taaa tanımadım adamı öptüğümde yemiştim. Kendini bir bok sandığı aklıma gelince dosdoğru anlattım. Uzun var ki o ilk öpücüğümdü ve adamı tutup ben öpmüştüm. Sonra Cerrahpaşalı vardı karşılıklı ilgiydi, gerçi Uzun çıkınca o tarih oldu. Son olarak da benim doktor kuzenin bir arkadaşı vardı. Liseden beri hoşlanırdım ondan. Zavallıyı beş yıllık sevgilisi terk edince yıkılmıştı çocuk. Son senesi, tus falan ya morali düzelsin diye. Tamam bu kulağa cidden kötü geliyor ama bunda ben masumum o öptü. Kuzenim duysa yemin ediyorum masaya yatırır neşteri şah damarıma doğru değdirir.  Düşündüm de ben hep sevgilim olmayan adamları öpmüşüm. İnsanlar sevgili oluyorlar sonra öpüşüyorlar. Ben hep önce öpüşmüşüm, sonra sevgili olmamışım. Zaten ben neyi düzgün yaptım ki. Bebek dediğin erken doğar ben geç doğmuşum. O zamandan belliymiş bendeki terslik. Yoksa insanlar sevgili diye insan bulurken ben orangutan bulmazdım.