12 Şubat 2018 Pazartesi

benim hayata karşı gazım var


Toplaşın anlatacaklarım var. Uzun zamandır yazmıyorum ama buraya yazdıkça kendimi bir gazlıyordum hani. Fare ben aslan oluyordum. Aslan gölgesiyle kaplan indirmeye gidince Joker böyle yaptı şöyle dedi diye ağlıyorum buralarda. Geri kalanlar için iki yazı öncesinin yolunu gösteriyorum tabi merak edene. Derdinden tasandan bıktım diyene de hak veriyorum ben bile bıktım. Bir hafta düşün dedi bir kerecik aramadı domuz. Seni özler dayanamaz arar o, pişmandır nasıl affettireceğini düşünüyordur kendini  diye kendimi gazladım durdum. Ben kaşıkçı elması çünkü, Frodo`nun taşırken ölüp ölüp dirildiği yüzüğüm çünkü. Bir elimle gazlayıp bir elimle kendimi avutmaya çalışınca işlemcim arıza verdi. Her kadının yapacağı gibi soluğu kuaförde aldım. Sırf Joker istemediği için üç yıldır saçımı istediğim gibi kestirmeyip ortalıkta Kezban Kezban geziyordum. Sonunda blog headerındaki hatun kadar kestirdim. Joker dizimin dibinde olmayınca bende etrafımla ilgilenmeyi bıraktım kendimle ilgilenmeye başladım. Gidip bir iki kursa başladım. Yapmak istediğim ne varsa yaşlanmadan, emekli olmadan yapmam gerektiğine karar verdim. Sağlık problemleriyle uğraşacağım yaşta hayattan nasıl keyif alabilirim ki hem. Kendimi kabullenme evresine geçtim. Yıllardır bariz ortada olan disleksimle bile barıştım. İnkarı bırakıp gittim doktora yaptırdım testlerimi mis gibi.  Sonra şunu fark ettim ben sigortamın ödendiği haftada resmiyette 40 saat olup gerçekte 5685961 olan, bir binanın içine tıkıştırıldığım işler olmadan da para kazanıyorum. Ve kendi işimi kurmaya karar verdim. Gittim biri iki girişimcilik kitabı falan da aldım şu sıra şirket nasıl kurulur fikir nasıl pazarlanır evrelerini halletmeye çalışıyorum. Kendi markam olsun istiyorum. Ama arada iş görüşmelerine de gidiyorum. Hep insanların beklentisini anlamak hem de şartlarımı kabul edece kadar deli biri var mı diye görmek için. Kendim iyi olmadan ne ona ne ilişkimize faydam olacağı kafama dank etti sonunda. Tam 20 aramadı beni bende onu aramadım ki doğal olarak ayrıldığımızı bile düşünmeye başladım. Yalan söyleyemem özledim deli gibi özledim yaptığım bir çok şey için pişman oldum, böyle bitmesini istemediğimi daha iyi anladım. Akbabalar ciğerimi didik didik yiyor gibi hissettim. Telefonda adını görünce collatz problemi ispatını yapmış kadar mutlu oldum. Ama hayvanın söylediği ilk şey “Saçını niye kestirdin?” Lan adam benle yirmi gündür konuşmuyorsun tek derdin üç beş santim kıl tüy mü? Neymiş uzun saçımı seviyormuş ona söylemeden niye kestirmişim. Benim saçım benim bedenim. Bizimkilerden duymuş ona ayrı bozulmuş. Aradı sordu halimi ben söylemedim sanki. Tuttum çenemi görüşene kadar. Görünce onun ağzına lağım çukuru muamelesi yapacağım diye evden çıktım ama onu görünce yüzünü bakışını hepsi gitti. İlişkide karşı tarafın aklından geçenleri bilemiyorsun. Her şeyi konuşuyoruz saklamıyoruz diyordum ama birbirimize karşı hissettiklerimizi saklıyormuşuz en çokta. Bu adamın ağzından beni sevdiğini bir kez duydum ona onu sevdiğimi hiç söylemedim. Bazen davranışlar yeterli değil, söze dökülünce ayaklanıyor. Duyarsız davrandım, bir adım geri durdum incinmemek için ama sanırım şimdi anlıyorum yaşamda her duyguyu tıka basa korkmadan yaşamak lazım.