Kelimelerin anlamları için TDK`ya bakmaya ihtiyacım yok.
Aslında bence kimsenin sözlüklere ihtiyacı yok. Tüm o anlamları verip başımıza
saran zaten bizden çok da farklı olmayan atalarımız. İncir yaprakları ile moda
dünyasına yeni bir soluk getirmiş olsalar da bizden önce olup biten her şeye
kafa sallamamız beklenemez. Mekanın ruhunu oluşturanda, zamanı anlamlandıranda
kişinin kendisinden başka biri değilken birkaç kelime hakkında TDK ile ters
düşmemiz sorun olmaz diye düşünüyorum. Mesela yalnızlık benim için bir tuvalet
kağıdı. Hatta ikinci bir anlamı öğleden sonra üçte çatallaşmış ses. 3 yıl
olacak yalnız yaşıyorum. O aşık olduğum İstanbul’dan farklı bir şehirde. Alışık
olmadığım bir kültürün için de. Sevmediğimi bildiğim ama ayırılmaktan korktuğum
bir şehir. Boş sayfada görünüp kaybolan imleci çok seyrettim. İlk yazmaya
başladığımda 18-19 yaşlarında dünyaya pembe gözlüklerle bakan, aklı beş karış
havada, idealleri, çizgileri, güveni, aşka ve diğer her şeye inancı olan bir
tiptim. Şimdi görünüp kaybolan imleçten dahi korkan biriyim. Artık o imleç her
göründüğünde bitirmem gereken raporlar, göndermem gereken mailler, başlamam
gereken projeler falan geliyor. İleride dönüşeceğimi hayal ettiğim kadın olamadım.
Şimdi ne zaman o kadını biraz göstersem etrafımdaki insanlar ya delirdiğimi ya
hala büyüyemediğimi düşünüyor. Bu sabah uyandığımda fark ettim ki onu terli bir
tişörte sarıp saklamışım. Şimdilerde tek yaşamanın eğlenceli olacağını düşünen onun
yerini yalnızlığı biten tuvalet kağıdı için kimseye seslenemeyeceğini kendine hatırlatıp
duran zavallı aldı.