31 Mayıs 2015 Pazar

öpecek kurbağa bulmalıyım


Hollywood filmleriyle beynimizi yıkıyorlar. Koridorda çarpışıp aşık olan insanlar, sevdiği kadının arkasından havaalanlarında koşturan adamlar. Mesela merdivenlerden düşen kızın başına yakışıklı beyaz atlı prens gelmesi beklenirken bendeki versiyonda ben merdivenlerden düşüp yerleri öperken afla dönmüş ablam “Kalk kızım yerden” diyor bir el bile uzatmıyor. Haksızlık değil mi bu? Yaşlandım birde ben sanırım. Önceden annemler düğün davetiyesi alırdı şimdi adıma geliyor davetiyeler. Al bu bireysel ikinci düğünüm olacaktı. Olamadı ama. Ben bu mor bacaklarla nasıl elbise giyeceğim diye düşünürken günleri karıştırdım ve gidemedim. Bugün düğün için hazırlandım süslendim çıktım gittim. Nikahı kaçırdın kesin, bari yemeğe yetiş dedim. Kimseyi zaten tanımıyorum ama gelinle damadı da tanımıyorum. Davetiyeyi çıkardım baktım 30 Mayıs saat on iki diyor. Doğru işte derken minik bir şey dikkatimi çekti. 30 mayıs cumartesi diyor. İnanmadım baktım bugün 31 mayıs. Kız 11 yıllık sevgilisiyle evlensin ben otuza bir kala yırttın diye dalga geçeyim sonra mürvetini göremeyeyim. Nasıl panik yaptıysam evliliklerinin ilk günü benden “Bilmem ne abla özür dilerim günleri karıştırdım” mesajı da çok hoş olmuştur hani. Bu gidişle ben kendi evlilik günümü bile kaçırırım. Gerçi dün Cinderella`yı izledim. Lan elin sümüklü Cinderella`sı bile beyaz atlı prensini buldu ben hala aşık olmayı beceremiyorum.

28 Mayıs 2015 Perşembe


Gezdik, tozduk, deli gibi eğlendik. Benlik değil biliyorum ama yanında rahatım dedim. Kafa çocuk işte. Bir sürü şeyden bahsedebiliyoruz. İlgili, sürprizlerle dolu. Farklı işte. Ama tüm bunlara rağmen beynimin içinde olmaz diye bir ses var. Aynı ses bana aynı zamanda fazla bunaldın, beynini fazla yıkadılar diyor. Çünkü o tam kendime arkadaş olarak seçebileceğim biri. Ama bir yandan da hoşlanıyorum, mesaj attığında salakça mutlu oluyorum. Sürekli benden küçük olduğunu vurgulayan espriler yapıyorum. En sonunda da ağzımın payını aldım. “En son sevgilim 89`lu” dedi. Çıkartma işleminde hata yapmadıysam benden dört yaş büyük. Ama daha durun ben sorunlu herifleri bulmakta ustayım. İkinci bombamı patlatıyorum. Bir kız arkadaşıyla karşılaştık bir yerde oturduk birlikte. Centilmen lıkır lıkır içtiklerini işemeye gittiğinde kız bana “Centilmen benim çok yakın arkadaşımdır. En zor günümde yardımıma koştu.” Aklımdan geçen lan kızım çocuk çok iyi acaba ne yaptı oldu. “Proje ödevim vardı. Param yoktu. İki bin lazımdı, model için. Centilmen`i aradım” dedi. Aha dedim bak kıza parayı şak diye vermiş. “Bana nü poz verecek birisi lazım, param yok dedim. Centilmen`de ben sana poz veririm dedi. Canım ya. Onun sayesinde dersi geçtim.” Yuh ama yuh. Lan arkadaş dediğin para verir, dert dinler, ne bilim sarhoş olursun seni ayıltır. Bu nasıl bir arkadaşlıktır ki çıplak poz veriyorsun. Lan erkekte değil kız lan bu arkadaş. Kesin üç tane sınavdan sonra ben halüsinasyon gördüm. Hayır rahatsın, özgüven patlaması yaşayan, kendini beğenmiş bir tipsinde çıplak poz vermek nedir? Ben bir de buna çocuk demiştim dimi? Allah`ım ya ne olur söyle valla gidip kimin ahını aldıysam ayaklarına kapanıp özür dileyeceğim. Ciddiyim bak.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

aramam, aramamalıyım, arama


Her seferinde başıma bir iş gelmek zorunda mı? Kütüphaneden atılmadığım için şanslıyım ama. Yine telefonu sessize almayı unuttum, bunu atlattım derken hikayesine resim yerine video ekleyen kuzenim yüzünden ise tüm kötü bakışları üzerime topladım. Ne var sanki azıcık gürültü yaptıysam. Sanki hepsi ders çalışıyor. Yarısı uyuyordu be. Boşa işgal ediyorlar oraları. Safları da maşalllahları var sık tutmuşlar. Bir santimetrekareyi bile boşa harcamamışlar. Ya bir de ben çok acıkıyorum kütüphanede. İlk sipariş verdik, sonra çıkıp yirmi dört saat açık yer aradık. Dönüşünde ise açık çikolatacı bulduk. O saatte hem de. Tam bizimkiler karnın tok sırtın pek artık ders çalış dediler konsantre olmama kalmadı aklım yine uçtu. Ben kendimi derse adamak üzereyken biri yan tarafıma oturdu. Garip olan çocuğun yerine oturması değil, oturanın başkası olması ve bir kağıt uzatması. Üstüne “Bu da benim numaram” demesi. Şu numaramı verdiğim, verdikten sonra aynı okulda olduğumu anladığım ve beni aramayan çocuk. İlk bir kalp krizi geçirdim, sonra kalbimden tıkırtı gelmediğini fark ettim, en son Forvet`in yandan hayırdır diye dürtmesiyle şok cihazına maruz kalbe döndüm. Çenemin aşağı düştüğünü de o sıra fark etmiş olabilirim. “Aramadın” dedim. Nasıl içimde ukde kaldıysa battı balık yan gider dedim. Neymiş aramış telefonum kapalıymış. Tamam servisteydi kapalıydı ama arayacağına mesaj falan at. 21. yüzyılın muhteşem buluşu whatsapp var bir kere. Onu bırakın bir daha arayabilirdi. İt herif kesin arkamdan güldü güldü, şimdi beni görünce kolayca kafalarım diye düşündü. Ararmışım. Çok bekler. Arayıp aramadığından bile emin değilim ki. Gerçi telefonum kapalıydı hakikaten. Ama olsun bir daha arasaydı. Bir şey daha itiraf edeyim bari hazır gelmişken. Ben bunu geçen hafta okulda gördüm. Bu telefonlar konuşarak karşıdan geliyordu. Ben ne yaptım dersiniz? Kafamı çevirdim, bağcığı olmayan ayakkabımı bağlamak için eğildim. Ne yapayım saçım başım dağınık, uykusuzluktan gözler kaymış, üstümden başımdan bahsetmiyorum bile. Bende beni aramadı, iyi ki aramamışım demesin diye sakladım kendimi. Ama ne derler bilirsiniz çekirge bir sıçrar iki sıçrar tipi düzgünken yakalanır. Keşke bu kadar yakışıklı olmasa. O zaman dayanmam daha kolay olurdu.

O kimdi diyen olursa burdan okuyabilir.

26 Mayıs 2015 Salı

birilerini taklit etmekten vazgeçtim


Dinlenmek bana çok iyi geldi. Kafamı toparlayabildim sonunda. Meğer etrafta ne çok insan varmış hayatımda söz sahibi olduğunu zanneden. Ne kadar çok ses varmış, ne kadar çok sesi duyuyormuşum. Haddimden fazla, baş edemeyeceğim kadar çok sorumluluk almışım. Her şeyi yaparım sanıştım ama ben bunları düşünürken ben olmak yerine etrafta gördüğüm o her işin altından kalkan güçlü kadınlar gibi davranmaya kalmışım. Ben kim onlardan olmak kim. Sabah yatağını toplamadın diye azar yiyorum lan ben hala annemden. Çamaşır makinası bile kullanmayı bilmiyorum zaten. Üstünde bir iki tuş var altı üstü dimi? Dün itibariyle gelmiş bulunmaktayım evet. Tüm hafta sonu seslerden uzak kafa dinledim. Hatta o kadar ki acaba Bursa’ya mı taşınsam diye düşünmekteyim. Nasıl olsa ev var artık. Boş boş ayda yılda bir gelmemizi bekleyeceğine gider otururum işte. Gerçi feribottan indikten sonra evi bulmam sorun oldu. Tekrar gitsem bulabilir miyim hiçbir fikrim yok.  Gerçi taksicinin beni fena halde dolandırdığını da düşünmüyor değilim. Ay birde orda herkes bit kadar trafikten şikayetçi. İstanbul trafiğinden sonra orası hiç bir şey be. Ama bir görseniz herkesin dilinde bir “trafik çok” lafı var. Sabah dokuzda kuzenimin pastanesine giderken metroya bindim boştu resmen. Dokuz diyorum dokuz. Burda o saatte merto metrobüs her yer dolu.  Gerçi ulaşım bana biraz zor geldi. Ya da ben çok beceremedim sürekli kayboldum. Bizim kuzenlerden biri doktor biri pastaneci olunca hafta sonu da çalıştıklarından ben gündüzleri kendim dolaşmak zorunda kaldım ve bolca kayboldum. Ama güzel yerlerde buldum. Biri Misi köyüydü dere ağaçlar falan güzeldi. Diğerine de koca hafta sonunu nöbet tutan paşa dün kahvaltıya götürdü. Baçedere mi derebahçe mi neydi adı. Eğer giderseniz mutlaka gidin ben çok sevdim. Derenin ortasına at bir hamak tüm gün yat yeriydi bence. Dün zaten yine salaklığımı konuşturdum. Feribot kıyıya yanaştı ben millet insin kalabalık yapmaya gerek yok derken az kalsın inemiyordum. Meğer daha sonra Kadıköy`e gidiyormuş ve ben kapıyı tam kapatırlarken yetiştim. Adam söylene söylene şu demir zımbırtıyı indirdi, bir kaç kişi sesli güldü. Evet o salak kız bendim, merhabaaa. Taşınmayı cidden düşünüyorum bu arada. Gerçi amcamın yan bloktan daire alması sinir bozucu ama olsun severim kendilerini. Yerleşir iş buluna kadar pastanede takılırım. Hatun efsane güzel şeyler yapıyor. Hafta sonu boyunca sürekli pasta yedim, 59214568521632 kalori aldım. Kuzenimden aldığım tariflerden biri olan kek fırında. Pişince kekimi kapıp kütüphaneye gideceğim. Sonunda bizimkilerden izin çıktı. Sidikli`yi öne sürdüm sabahlama iznini kaptım. Gerçi bu izinde bir günde üç sınavım olduğu gerçeğiyle de endeksli olabilir. Yoksa babam yine derdi “Sidikli yurtta çalışamıyor ondan kütüphanede kalıyor sen evde teksin, çalış işte sessiz sessiz. ” 

23 Mayıs 2015 Cumartesi

samandan kafa yapmışlar


Herkese her şeye sinirliyim. İnsanlardan nefret etme seviyem hepsi için birer radyo aktif madde ile garip şeylere çevirme seviyesinde. Mesela zenginler üzerine güzeller ile Hulk yan yana getirildiğinde Hulk daha tatlı ve güzel gözüksün. Derdim ne yine dimi? Bıktım ya bıktım. Herkesin nazından, birbirinin sırtından geçinmesinden bıktım. Projeye girdiğinde bir şeyler öğrenmek için çırpınırsın, daha fazla şey yapmak istersin. Ama bizim bedavacı günü kurtarsak zihniyeti her alanda olduğu gibi burda da kendini gösteriyor. Gönüllü çalışırım diyorsun, cv`im dolsun, derstende şöyle böyle geçeyim, mezun oluncada devam ederim diyorsun ama iş uygulamaya gelince “Hoca bizim notumuzu verdi, sizin gruba iyilik olsun diye yardım ediyoruz.” Benim çok özverili çalıştığımı biliyormuş, Bilgisayarcı herşeye koşmuş, proje yöneticisi diye her dediğini yaparlarmış. Ama kızşu işin ucundan tutun deyince bahaneler hazır. İşim var iki gün ilgilenemem. Lan sürtük ben sabahlara kadar çalıştım neden senle benim cv`im aynı olsun notum aynı olsun. Söyleyince senlik durum yok biz diğerlerine git diyoruz. Pazartesi şehir dışındayım diyorum sen hala ben karşıda oturuyorum gelemem Lady gelsin diyorsun. Ama benim adımda Lady`se seni ne o dersten sırtımdan geçinerek geçmene izin veririm, ne de cv`ne projeyi yazdırırım. Neşeliyimdir, güler yüzlüyümdür ama öfkelenince gözüm döner. Şuansa öfkeden kuduruyorum. Kimse kusura bakmasın ama kimseye gel hakkımı ye, sağ yanağıma vurduktan sonra solumu döneyim oraya da vur demem. İyilik yap denize at da hikaye. Zamanında bir iki uyanık ata bir iki sazanın iyi niyetini kullanmak için söylemiş bunları. Ama bilmedikleri benim iyilik meleği olmadığım ve suratıma vuranın kıçını tekmelediğim. Onlar için çok güzel bir iki planım var, bunun içinde aman arkadaşsınızı da çekemeyeceğim. Bunlar hayatımda olsa ne olur olmasa ne olur. Bugün Bilgisayarcıyı saatlerce ağlattıktan sonra benden insaf beklemesin o yalancı sürtükler.

Kendime Not : Gece geç geliyorsun ders çalışıyorsun ya kütüphanede ama buraya bile yazma. Maazallah babanın babalığını sorgulayan olur.

Kendime Not 2 : Sinirliyken blog okuma, post girme gözün iyice dönüyor.

Kendime Not 3 : Bu hafta en az sekiz saatlik bir uyku uyu.

Size Not : Çok bunaldım hem de çok. Pazartesi akşamına kadar şehir dışına kaçıyorum. Niyetim telefondan bilgisayardan uzak durmak. 

21 Mayıs 2015 Perşembe

yasak elma


Azıcık hoşlanıyorum ama bunun artmasından korkuyor olabilirim.  Olmaz çünkü ben kendimi biliyorum. Ama bir yandan da bilinçaltımdan fırlayan bir ses babaannen, anneannen dedelerinden büyük diyor. Yıl kaçtı haberin var mı o zamanlar. Bir de olmaz diyorum ya daha çok cazip geliyor. Resmen kendimle savaşa giriyorum. Bit kadar hoşlanma oldu aslancık. Tabi çocukta bunu destekliyor. Ay bunun adı da Centilmen olsun. Şarkılar markılar derken biz sabah akşam vikvik mesajlaşmaya başladık. Cumartesi sabahı benim böbrekler daha uslu uslu dururken de koşuya gittik. Geldi aldı, beni de Öğretmeni de. Geçen yüzüklerimden dolayı dövmem olup olmadığımı sormuştu. Meğer onun varmış. Bacağında kocaman ve güzel. Bir arkadaşı yapmış. Sanat diyor dövme için. Ve bir hoşlanma sebebi daha. Çoğu tip sırf popülariteden falan yaptırıyor. Off birde bu çocuk paraya hiç önem vermiyor yaaa. Anı yaşa deyip, parayı sadece araç olarak görüyor. Bir de üzerine çok güzel Portekizce konuşuyor. Fransızca beni tahrik ederdi hep. Nedenini bilmezdim. Fark ettim ki Portekizcede onun ağzından çıkınca beni aşık ediyor. Yok yok daha o kadar değil. Ya kırk yılda bir birinden hoşlanıyorum o da olmayanından. Gerçi düşünüyorum ben gerçekten ve çok hoşlansam sikerim yaşını derdim. Demediğime göre yasak elmanın cazibesi bu çocukta. Ha yasağı koyanda manasızca çalışan beyin devrelerim. Rica ediyorum biri işlemcimi söksün. 

Not :  Çocukta yaparım kariyerde diyenlere inanma. Okulla basit bir flörtü zor götürüyorsun bir arada çocuk bok yaparsın. Sen süper kahraman değilsin. Bunlar hep yalan dolan.

17 Mayıs 2015 Pazar

çişimi süzsem görür müyüm


Saplanan acıyla uyandım. Beni karar alıp uygulamaya itense yürüyemediğimi fark ettiğim oldu. Annemle babam yine şehir dışındaydılar. Sabahtan çıktım, gezdim dolaştım eğlendim. Eve geldiğimde şiddetli bir sancım vardı. Ağrı eşiğim oldukça yüksektir. Geçer dedim bekledim. Ağrı kesici almayı düşünmedim; çünkü kendilerine karşıyım. Ağrım şiddetlendi şiddetlendi. En son biraz gözüm daldı kasıklarıma saplanan acıyla irkilip uyandım. Tuvalete gitmek için kalktım ama yürüyemedim. Attığım her adım birkaç kazığı karnıma kasıklarıma geçiriyormuş hissi verdi. Annemleri arasam gece olmuş 4 kadın kafayı yer. Zaten öleceksem de annem gelene kadar ölürüm. Hatta koku bile yaymaya başlayabilirim diye düşündüm. Sonra aklıma kuzenimin eski ev arkadaşı geldi. Ben liseye başlarken kuzenimde tıp fakültesine başlamıştı. Sık sık birlikte yemeğe gidiyorduk. Son iki senede TUS için eve kapanınca az yemek taşımadım. O yüzden arkadaşlarını tanıyorum hep. Annemi arasam birine yönlendirmesini istesem, beni tek bıraktı diye vicdan azabından kahrolur. Bu kuzenimin arkadaşı asistan daha ve boyna nöbette. Belki yine nöbettedir dedim aradım. Sadece bana yardımcı olsun, hastanede ilgilensin diye. Benimkisi rahatına düşkünlük anlarsınız ya. Yoksa bende biliyordum onun kulak burun boğazcı olduğunu. Adam telefonu “kim öldü” diye açtı. Bu ne iyimserlik ama o da haklı, saat gecenin dördü hani. Böyle böyle ağrım var, hastaneye geleceğim yardım eder misin dedim. O ne dese beğenirsiniz ”Regl sancısıdır? Bilmem ne iç geçer.” O sırada saplanan acıyla ilk çığlık attım sonra bağıra çağıra regl ile bu sancıyı ayırt edebilecek kadar akıllı olduğumu benden daha iyi bilemeyeceğini ve yürüyemediğimi söyleyince durumu idrak edebildi. Hem reglsem neden sürekli kusma isteğim var. Bu doktorlara fazla nöbet yazıyorlar, beyin namına bir şey kalmıyor. Sonra tabi kalp ameliyatına girip karaciğeri ameliyat ederler. Durumumu soruyor ama kıvranmaktan zar zor cevap verince ambulans göndermeyi teklif etti. Göndersin tabi. O ambulans gece vakti ciyaklasın, komşular uyansın, annemi arasın, al başına bela. Taksi çağırdım, anahtar cüzdan telefon alıp çıktım. Taksideyken de Uyuz`u aradım. Bu saatte gelmesi zor biliyorum ama yanımda birinin olmasına ihtiyacım vardı. O da evin orda ki hastaneye niye gitmediğim konusunda azarladı. Lan bir binayı almışlar çevirmişler hastaneye. Göz muayenesine gidiyorsun, ultrasona sokuyor adamlar. Ne işim varmış orda. Gittim hastaneme oh mis gibi ilgilendiler işte. Güzel kıçıma da yaptılar bir iğne rahatladım. Sorunumsa böbreklerimde kum oluşmuş. İşim yoksa şu saatten sonra çişinden kum topla.
Not : Uyuz`um geldi. Çok korkmuş sesimi duyunca. Şimdi el bebek gül bebek bakıyor bana :D

çimenleri kurutun


Kazıklanıyormuşum yıllardır. Baya baya enayiymişim. Tamam farkındayım maliyet düşük, cafcaflı mekanlarda satıyorlar, kendi markalarını basıyorlar diye bir sürü para veriyordum. İndirim dönemlerinde, örneğin yazdan kışa geçerken alırdım en ucuz tshirtümü. O da 19.99. 99ları zaten hiç anlamadım. O yirmi olsa ama hakikaten almam bırakırım. Sezonda ise o thisrtler 30 40 lira. İki parça kumaş bir atraksiyonu da yok. Hele o dümdüz olanların bu kadar pahalı olmasına anlam veremiyorum. Aklıma gelen bu fiyatla bir top kumaş alıp dikip tüm okulu aynı giydirmek. Bunca şeyi anlatma sebebim bugün SarıKız`ın zoruyla pazara gittim. Eve iki adım be ne olacak dedi. Ama tüm İstanbul`un aynı yere geldiğini söylemedi. Aşırı kalabalık ve bunaltıcıydı ama karı ben tam olarak 5 liradan tam on tane tshirt aldım. Yıllarca çikolatasız bırakılmış bir insanın çikolata fabrikasında kitli kalması nasılsa bende tezgaha öyle yapıştım. Sanki bedava veriyorlardı. Gerçi mağazalara göre öyle. Aldıklarımı eve bırakıp Tuzlu ile buluşmak için Karaköy`e geçtim. Pişman olduğum bir şey yaptım. Ama tüm suç denizin, sıcak havaya rağmen esen rüzgar. Sonuç: canım sigara çekti. İçmiyorum, bırakmış falanda değilim. Ben sigara karşıtıyım. Tuzlu kalkıp gidip aldı, o gazla içtim. Zaten gazdan geliyor insanların başına tüm bu belalar. Tuzlu ile okuldan kızların yanına Moda`ya gidip sigarayı dağıttık. İkimizde eve götüremeyiz yazık olmasın dimi? Zaten ben o sigaranın içindeki pıtırcıklar var ya patlatıp patlatıp pakete geri koydum. Galiba canım sigara değil de o nane şeysini patlatmak istiyormuş.
Kendime not: Annen yere oturma, çocuğun olmaz, karnın ağrır derse dinle. Çimenlerde otururken üşüttün kesin karnın çok fena ağrıyor bak. 

15 Mayıs 2015 Cuma

parantez içi


Geçen gün bir şeyi söylemeyi yani aslında yazmayı atlamışım. Bir parantez arası aslında. Hani şu kendini bir bok sanan doktor adayının olduğu yazı. Orda bir çocuk daha vardı. Çocukla aynı arkadaş ortamında tanışalı bir yıldan fazla oldu sanırım. Ama hiç muhabbetimiz olmamıştı. Yani kısa ayaküstü hep. Bu kez konuşma fırsatım oldu, yani uzun. Zaten bana destek çıkması da onu süper kahraman ilan etmeme neden olmuş olabilir. Tam dibimde oturdu ve ne bilim dikkatle dinliyordu. Diğerleri toplu konuşurken bir baktım ki biz sazın farklı tellerinde çalıyoruz. Çıktık Sınıf Öğretmeni ve ben o, bu salak doktor ve diğerlerinden ayrılıp arabasına bindik. Koştuğumu öğrenince üçümüze hemen plan yaptı, hafta sonu için. Kızı metrobüse kadar bıraktı. Sonra arabayı park edip yürüyelim mi dedi? Arabanın süresi kısaymış. Eve kadar konuştuk durduk. Ailesi bizim evin oraya çok yakın oturuyormuş. O karşıda. Ayrılırken yaptığı harekette sanırım beni eritti. Elini tutup klasik öpüşme vedasını yapacaktım ki, elimi tuttu, gözlerimin içine bakarak öptü. Yani bunu şu zamanda kim yapar. En son erkekler Audrey Hepburn filminde kadınların elini tutup öpüyordu. Bunda etkilenecek ne var kızım, çok bayık desem de yok, adamdan etkilendim ben. Zaten daha ilk tanıştığımız zaman hoş çocuk demiştim. Off hemen kaptırma dedim sonra aklıma gitar çaldığı geldi. Sesi çok güzeldi. Bir de malum yardım sever. Ama öğrendim ki üç arkadaş, bir araba çadırlarla Ege, Akdeniz tutu yapacak kadar deli. Akşamında mesaj atması. Offff çok klasik şekilde şarkıdan yürüdü ve lanet müzik zevki de iyi. Adam sporcu. Spor akademisinde. Eh zaten yardım sever bir tip dememe gerek yok sanırım. Sanki etkilenmem için en doğru zamanmış gibi gel koy karşıma bunu. Tüm sosyal mecrada da takip falan etmesi ile de en boktan özelliğini keşfettim. Benden beş ay küçük. Ben yaşıtım birinden bile hoşlanmazdım beee. İyice sıyırdım. Birde bir ocak doğumlu. Yıl gibi bir şey gidiyor. Sanki bir gün erken çıksa ölürdü. Off birde bu bir seksen falan. Ben uzun olunca ı ıhh olmuyor işte. Ne vardı azıcık kısa ve genç olsam. 

ortalama altmış yılken gerek yok


İlk olarak Melodram ardından Gizemlikimlik mimledi. İkisine de çok teşekkür ediyorum. Şu ara deli gibi yorgun oluyorum nedense. Geçen gün rutin diş kontrolüne gittim. Bekleme salonundaki koltukta tam bir saat uyumuşum. Dişçim bir iğne yapsa tüm dişlerimi sökse ruhum duymayacak. Gerçi diş mafyası yoktu dimi? Sorulara geçersek

      1)      Depresyona ne sıklıkla girersin?
Depresyonla aram benim pek yok. Bir kere birinin ayağıyla kıçım buluşunca(tekme oluyor bu) bir girim dedim. Daha doğrusu girmem gerektiğini düşündüm. Sonra baktım bu iş çok masraflı vaz geçtim. Bir kere deli tatlı tüketimi mevcut. Bu enerjiyi atamamak uykusuzluk yapıyor, kilodan bahsetmiyorum. Sonra acı çekip, hümküre hümküre ağlamak o sümüğün burundan akması gerekiyor. Ben ağlamayı da beceremiyorum. Depresyondayken insan gülemiyor da. İlkelere ters. Bende ruh hali zaten sabahtan akşama 58521576523kez değişiyor. Sabah yağmur vardır, uykusuzumdur oflanır puflanır keyifsiz olurum buna depresyon derim. Bunları da dalga için söylemiyorum. Cidden ağır yaşayanlar var ve acı çekiyorlar ama ben yapamıyorum. Hakkını veremiyorum resmen. Annem bendeki psikolojinin öküz gibi olduğunu söyler. Ama mantıklı düşünürsek ortalama 60 yılım var. Bunun 3 gününü depresyonla neden harcayayım ki? Bendeki ağır gamsızlık durumu. Yoksa bende üzülüyorum. Sadece bunun hayatımın odağı olmasına izin vermeyecek kadar çok seviyorum hayatı.

      2)      Bu gibi zamanlarda ne dinlersin?
Girmem ama oldu ki fazla Sezen yüklenmesi yaşadım bir durgunlaşırım. Sıla`ya bağlar, en son Rihanna da kepenkleri kapatırım. Bende keyif yoksa bir şeyler açar dans ederim. Hatta sabahları yataktan çıkmadan bir şarkı açar dans ede ede hazırlanırım. Tabi çıkmak için yarım saatim varsa. Son on beş dakikamsa şeytanlar kovalıyor gibi hazırlanıyorum. 24 000 baci bu ara açılış şarkım. :D


12 Mayıs 2015 Salı

uzaylıdan avcı olur


Aslan burcuyum. Salak bir yerden duyduk veya okuduk NilKuşu ile. Aslan ve yay burcu arasındaki aşklar şu devlerin aşkı frekansında olurmuş.  Bu kulağa bir karıncanın tek seferde insan yutması kadar komik geldi. Dalgasını geçtik. NilKuşu`nun bir arkadaşı vardı yay burcu. Ona Yay diyelim olmaz mı? Bu Yay çok kafa çocuktur. Bunu öğrendikten sonra çok dalgasını geçtik NilKuşu tanıştırdıktan sonra. O gün bugündür de ki dört yıl oldu hani “aşkım” diye sesleniriz. Çocuğun sevgilileri varken bile “en büyük aşkım bu kız” diye dalga geçer. Hatta abartır şu ilk sevgili olayıyla dalga geçmek için “ilk sevgilisi olmam için beni bekliyor” der, beni de rezil eder. Kızlarla okul arkadaşıdır, çocukluk arkadaşıdır demez birbirimize tanıştırırız. Misal Hostes çocukluk arkadaşım ama NilKuşuyla boyna fink fink geziyorlar. Sonra kim kimin arkadaşıydı başta karıştırıyoruz. NilKuşu ve okuldan arkadaşlarıyla da sık sık dışarı çıkardık birinci ikinci sınıfta, ama büyüyen sınıf sayısıyla dersler altında ezildik. O yüzden daha az ama daha kalabalık görüşür olduk. Dün gecede uzun süreden sonra biraz dağıtalım eğlenelim dedik. Ve Yay sevgilisinden ayrılmanın verdiği rehavetle bolca içti ve bana sardı. Tüm gece dalga geçti. Sonra masada bilmeyenler ki bunlardan biri Joker ilk uzaylı muamelesi yaptı, ardından dalga geçti. İtin dili de sivri hani, baş etmesi zor. Karşımdakini utandırır mıyım, kırar mıyım hiç düşünmüyor? Böyle insanlara sinir oluyorum. Özelliklede cevap veremeyip, rahatsız olmuyormuş numarası çekerken yine numaradan sinirden kudurduğum esprilere gülerken. Ne var yani 21 yaşındaysam ve sevgilim olmamışsa. Çok mu garip? Kızlar da sürekli bu konuda dalga geçiyorlar zaten. Gerçi bunla alakalı dalga geçmeyen yok. Şu sıra bende hiçbir şeye tahammül edemiyorum. Hem etmek zorunda mıyım sanki? Dün bahsettim ya hani av diye. Heh işte mekandan kalktık yürüyoruz arkamdan Joker yaklaşıp kulağıma ne fısıldadı bilin bakalım. “yeni avım sensin.” Bilmediği şey ben o şömine önüne post olacak ayı değilim. Ben onu kıçından tüfeğimden çıkan saçmalarla vuran avcıyım. 

itiraf ama yargılama istemem


Atladığım ya da bahsetmediğim bazı şeyler var. Bunu bilerek değil, yoo aslında bilerek resmen sakladım. Çünkü kim bilse uzaylı muamelesi yapıyor. Ama çok sıkı sebeplerim var. İdda ve söz vermek olunca ben sonuna kadar tutarım, giderim. Bu benim doğamda var. Elimde değil. Hele söz verdiğim kişi annemse kesinlikle yaparım. Bir de tabi neden olduğunu anlamadığım güven problemlerim, derin emin olamama sendromum var. Bu da anneme verdiğim sözümü tuttuktan sonraki aşamadaki yüzleştiğim problem. Anneme verdiğim söz mü? O üniversite kazanılana kadar hiçbir şekilde erkek arkadaş edinmeyeceğim. Tuttum. Zaten saçma ötesi bulurdum o lisedeki aşk mevzularını. Üç gün sonunda ölürüm sevgimden muhabbetini hep bayık buldum. Saçma ötesiydi zaten benim için hep. Salak bir çocuğa göre oldukça mantıklıydım. Mesela Sidikli hep büyümek isterken, ben bu yaşımda mutluyum büyüdükçe hayat boklaşır der büyümemek için dua ederdim. Sözümü tuttuktan sonrada Bay Uzun`da  fena halde tökezledim. Nedeni fazlaca belli. O zamana kadar hep sözden dolayı flört etmek dışında bir şey yapmayan ben, kimseden ciddi anlamda hoşlanmayan ben için garipti. Zaten elde etme hırsı mı yoksa cidden sevgi mi hiç bilemedim. Bir sonraki adımda ne olur bilemedim. Salak genelde ego tatmini dışında yapılan flörtlerin dışında gerçekten hoşlandığım biriyle ne yapmam gerektiğini bilemedim. Sanırım annem yüzünden hayatımın bir evresinde olması gereken bir adımı atladım. Sonrada bir türlü tutturamadım. Zaten hep korkuyorum ya annemle babam gibi mutlu olamazsam. Yani cidden soruyorum bir insan nasıl emin olur ki. Hem şu isim koyma olayı çok sıkıcı değil mi? Ya da evlilik? Yıllarca aynı adamın kadının yüzü. Peki tüm bunları neden mi anlattım? Sırf şu “ilk olmayan sevgili”  yüzünden av ilan edildim bu akşam. Benden de ne av olursa artık. 

11 Mayıs 2015 Pazartesi

salaklık bakidir


Herkes meğer benim sevgilim olmamasına ne çok takmış öyle. Sevgili adaylarını sıraya dizmişlerde haberim yokmuş. Meğer ne çok bıkmışlar benden. Lan dırdırda etmem ki ben sevgilim yok diye. Hatta bahsetmem bile. Çünkü durumdan rahatsız değilimdir. Alt komşumuz dünyanın en eğlenceli insanlarından biridir. Bay B`yi koştur koştur gelip ona anlatmıştım. Tekrar görüşür müyüm, görüşemezsek nasıl olacak diye kafa patlatmıştık. İsmi Prenses olsun. Öyle bir tatlı yapıyor güzelde oluyor hani. Neyse bugün eve çıkarken bir kapı tıklatayım dedim. “Kahve yapıyordum gel” dedi, belki falıma da bakar diye girdim. Görümcesi de varmış, keşke kapıda salak salak konuşup böğürür gibi gülmeseydim dedim ama artık geç tabi. Kahveleri içerken benim şu görücü tanışmalarım nasıl gidiyor diye sordu. Görümceye dedikodu olsun tabi hemen zıpladı. Bende ne saklayacağım dedim anlattım. Annem bildiği sürece her boku anlatırım laf edene de sana ne derim. Görümce ise “Ay dur bende bir düşüneyim kimler var?” dedi. Neymiş annesi beni anlat anlat bitirememiş. Bilmem ne hanım çok iyi kadın, kızları pek bir güzel, hamarat, saygılı. Hamarat mı? Lan ben dünyada kıçını yayıp yatmaya en müsait adamım. Misafir gelince mecbur yapıyorsun. Başka bir hamaratlık yok ama kadın yemiş. Tabi Prenses ablada yok şöyle iyi böyle iyi diye övüp durmuş. “Üst komşunun oğlu vardı. İyi çocuktu. Gerçi senden biraz büyük sanırım. Bak aklıma geldi bizim Lions`dan yakın bir arkadaşın oğlu var. Çok iyidir, gidip geliyoruz birbirimize. Senin yaşlarında bir oğlu var B. Çok yakışıklı çocuk.” Yakışıklı ve B. Dur bir dakka Lions mu dedi? ”Görsen bir de yardımsever çocuk. Sevgilisinden ayrılmış diyordu annesi. Gel sizi tanıştıralım.” “Abla soyadı neydi bunların?” B. Meğer benim Bay B.`immiş. soy ismi duyana kadar tesadüftür dedim ama yok değil valla. “Tanıyorum arkadaşız ya biz onla da uzun zaman oldu görüşmeyeli. Sevgilisini de tanıyorum zaten de niye ayrılmışlar hiç duymadım?” dedim. Meğer kız bunu aldatmış. İyi olmuş ite, sürünsün köpek. O değil miydi benim canımı yakan. Beter olsun. Prenses ablayla Bay B. İle tekrar karşılaşma planı yaparken görümceyi bile araya sokmayı düşündüğüm günler ne kadar uzak şimdi. Kaynanaya sırf kızı ile aram iyi olsun diye bir sürü yalakalık yapmıştım. Kalbim kırıldı be. Hakikaten kırıldı. En çokta umut verip verip kıçıma tekmeyi yapıştırmasına bozuldum. Ama hala salak gibi ona aşıkken mutluydun be diyor.

9 Mayıs 2015 Cumartesi

bok atmadan önce düşün


Bazı insanları sırf hayata ve içindekilere karşı olan duruşu yüzünden daha çok seviyorum. Avukat kız sayesinde tanıştığım bir kız var. O da hukuk okuyor. Marjinal desem ona nasıl olur? Bize garip gelecek bazı özellikleri var. Mesela telefonu yok. Kullanmıyor. Bizim elimizden düşürmediğimiz, sosyal medyayı takip ettiğimiz, fotoğraf çektiğimiz, onla bunla konuştuğumuz çok fonksiyonlu aletten bahsediyorum. Telefon kullanmama sebebi ise özgürlüğünü kısıtladığını düşünüyor. Kızla tanıştığım an itibaren kanım kaynadı. Sonra onunda bu yardım olayları ile ilgilendiğini fark ettim. Garip bir arkadaş grubumuz oldu. İpini koparan geliyor. Ne zaman görüşsek yeni yüzler oluyor. Ne mi yapıyoruz? İhtiyacı olan çocuklar bulup ders vermek, okul boyamak, köylerde falan tıp, dişçilik okuyan üst sınıftaki arkadaşlar sağlık taraması falan. Gittiğimiz köylerde nüfus kontrolü açısından doğum kontrol yöntemlerini anlatmaktan, gelir kaynağı elde edebilecek alternatif yöntemler, ağız diş sağlığından, çocuk bakımına kadar bir sürü konuda bilinçlenmelerini sağlayacak şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Tabi bu tip şeylerde devletin birkaç organından izin sıkıntımız çıkıyor. Çünkü ne bir derneğiz ne bir vakıfız. Bir araya gelmiş garip bir grubuz. O arkadaşını getiriyor bu arkadaşını getiriyor derken oldu bu büyüyen halimiz ama.  Arada böyle haberleşip toplanıyoruz. Marjinal`le karşılaşınca da görüşmemizden dolayı fırçamı yedim ve bir iki gün sonraki toplanmadan haberdar oldum. Dün yine toplanıyorlardı müsaittim gittim. Geldiğimde muhabbet baya koyuydu. Dört yıldır tanıdığım sınıf öğretmenliği okuyan bir arkadaşım derse ihtiyacı olan bir çocuk olup olmadığını sordu. Boş vakit yaratabilmiş sonunda. Tıp öğrencisi olan bir çocuk nerden lafı döndürüp dolaştırdıysa öğretmenlerin ne kadar gereksiz olduğuna, ona hiçbir şey katmadığına falan getirdi. Bu ve bunun benzeri birçok şey söyledi. Sadece paraya baktıklarını, üç ay yattıklarını daha neler neler. Ama en son tıp okumak ne kadar zorken öğretmenliklerin ne kadar kolay olduğuna, öğretmenlerin para kazanmasının daha kolayken tıp da zor olduğuna ve en sonda “Zaten aramızda malum bir sıfır farkı var. Sıralama” deyince ve gülünce bende film koptu. Açtım ağzımı yumdum gözümü. Lan tamam kabul işini yapmayan öğretmen var bende karşılaştım. Sadece parama bakarım diyen var. Ama bunu genelleyemezsin. Doktorların hepsi mi ahlaklı çalışıyor? O zaman organ mafyasına çalışan doktor ne? Hepsi mi öyle doktorların? Çalışan emek veren çırpınan öğretmenlere ne olacak? Bu kızı dört yıldır tanıyorum ve onlarca çocuğa hiç karşılık almadan ders verdi. Kolay para kazanıyorlar yan gelip yatıyorlar diyor ya bir tane kuzenim matematik öğretmeni. En iyi okullara gitti. Mezun olunca da Anadolu’da ki şehirleri yazdı, ailesi istememesine rağmen. Çünkü kız hep öğretmenlik Anadolu’da öğrenilmeli, orası görülmeden öğretmen olunmaz kafasını yaşadı. Kolay para kazanıyor. Ben biliyorum anlatıyor çünkü. Gittiği okulda müdürsüzlükten stajı bitince müdür oldu ve uğraştığı şey çocuk tacizleri. Burada anlattıklarının onda birini anlatsam insanlığımızdan bir kez daha utanırız. Amcası tarafından taciz edilen mi dersin, sınıf arkadaşının babası ile evlendirilen 13 yaşındaki kız mı dersiniz. Resmi evlilik yok ama imam ne güne duruyor dimi. Parayı kolay kazanıyor ya aldığı parayı el sabununa yatırıyor bizimki. Tırnaklarının içi temiz olacak böyle gezme dediği çocuğun “Hafta sonu çorapları ben yıkayacağım. O zaman çıkar öğretmenim” diyen çocuk için. Hayatında hiç sinemaya gitmemiş çocukları sinemaya götürmek için kolay para kazanıyor o. Gerçi iki çocuğu kaybedip bulana kadar kafayı yiyecek kadarda şaşkın o. Ailelerin evini tek tek gezip, tek göz odada beş altı çocukla yaşayan aileler gördüğü için ağlayan yine o. Ama tıp kazandığı için kendini bir bok zanneden başkası. Lan it o tıpı kazanırken bilmen gereken dersler zembille mi indi sana? Hani diyorsun ya sıralama farkı bu senin IQ nu gösteriyor ya sende EQ yok. Sırf bu yüzden senin odandan çıkan her hasta sana anlayışsızlığından dolayı ilerde küfredecek. Ve sen o IQ`un ile insanda zekanın çeşitli olduğunu, zekanın matematik fizik dışında alanlarının olduğunu hiç bilemeyeceksin. Ve işin kötüsü bir grup insanın gözünde her zaman zavallı olarak kalacaksın.

7 Mayıs 2015 Perşembe

bildiğiniz teyzelerden değil


Yok yok gözü döndü bunların. Hayır edepli olsunlar azıcık bari. Bunlarda hiç biri yok. Verdikleri akılları duysanız ağzınız açık kalır. Manavdan meyve seçiyorum sanki. Ona bak buna bak, şunu ve şunu elinde tut. İkisini bir arada idare edersin, akıllı kızsın diyorlar. Benim bildiğim teyzeler edepli dur, elin çocuğuyla oynama der. Bu 21 yy. teyzeleri çok fena.  Yeni adayın sevgilisi var ya. Bildiğiniz sevgilisi var. Çöpçatan teyze -şaka değil gerçek- bunu bir düğünde görüyor. Annesiyle arkadaşmış. Çocuk büyümüş etmiş ve talihsizlik sonucu Çöpçatan Teyze ile aynı düğünde hopbidi hopbidi oynarken karşılaşmış. Çocuğu geçen yıldan beri söylüyor, ah sevgilisi olmasa ne yakışırsınız diye. Bir de sürekli “Fizik okuyor yedi yıl mı ne oldu ama ne yapalım çok sevdim bu çocuğu.” diyor. Kendilerinde en nefret ettiğim huyu statü merakı. Yok şu meslek gurubu olmak zorunda olmalı, etiketsiz olmaz gibi salakça düşünceleri var. Onun nesline ne izlettiler bilmiyorum ama hatun iki gönül bir olunca samanlık seyran olura karşı. En sevdiği şeyden de bahsedeyim mi? Ben, yani yeni oyuncağı. Çocukla tanıştırmaya kalktı ve bende battı balık yan gider dedim. Sonuçta sevgilisi olup da kabul eden ben değilim diye düşündüm. O yansın haline. Gerçi bizimkinde de akıl. Sevgilisi varken benle buluşan adamdan ne bekliyor. Çocuk beni görür görmez ne dedi peki ”Sevgilim var ama seni anlatınca dayanamadım. Cidden Cılız`ın sorusunu çözdün mü? Kafasındaki dikiş senin yüzündenmiş.” Cılız Çöpçatan teyzenin oğlu. Fazla zeki bir tip. Küçükken de fazla cılızdı. Beni sinirlendirdiği için iki metre yükseklikten yanlışlıkla itmiş olabilirim. Soru da bu mantık, akıl sorularını çocukluğundan beri sever. Şimdi yüksek yapıyor yine getirdi koydu önüme bir tane. Kendisinin de çözmesi zaman almış falan. Ama şekilseldi, üç gün kafayı yiyene kadar bir gece uyurken çözdüm. Saat beş falandı sanırım uyanıp unutmadan yaptım yattım. Götünden atıyorsun demeyin ben takılınca böyle oluyor. Geometri sorularında çözemediklerimi hep yarı uyku modun da çözdüm, kalktım unutmadan çizittirdim. Farkındayım bazı nörolojik bozukluklar var ama öldürmediği sürece sorun yok. Ne diyordum, heh adam bir çocuğu küçükken sinirlendikçe dövmemden, yüksek yerden atmamdan, bir de salak bir soruyu çözmemden etkilenmiş. Hayır birde Sidikli`nin ayağıma işediğini bilse kesin aşık olurdu.
Not: Çöpçatan teyze haklı çocuk şeker. Ağzı iyi laf yapıyor, komik. Fark ettik ki bizden iyi arkadaş olur. İki saatte kırk yıllık arkadaş gibi olduk. Kız arkadaşıyla tanıştıracak. Tabi  bizim nasıl tanıştığımızı azıcık çarptıracağız.

6 Mayıs 2015 Çarşamba

toplum hazır olsa plan hazır


Ondan bundan vakit bulup bir türlü bir araya gelemediğimiz o kadar çok insan var ki. Bazen düşünüyorum hepsini bırakıp keyfimce yaşasam ne olur? Bizim kızları ihmal etme olayını iyice abarttım son dönemde. Sürekli kendimle ilgilenmekten başkasına vakit mi kalıyor ki keyifle dedikodu yapalım? Bay B şu ara beynime sıçmakla meşgul olduğu için, benimde onu masaya yatırıp deşecek arkadaşlara ihtiyacım oldu. SarıKız (ay bu da inek ismi gibi ama olsun), NilKuşu oturduk, köpürtmeyi becerdiğim kahveleri içmeye başladık. SarıKız yine şu iyi fal bakıyor, bu iyi fal bakıyor muhabbetine girdi. Tamam bize de baksın deyince “kızı evlendi ya bakmıyor tövbe etti.” “bilmem nesi öldü tövbe etti.” Lan madem tövbe ettiler ne diye ağzımızı sulandırırsın ki. Zaten işi biten beş dakika beklemesin tövbe etsin. Bende iki akıl almayı beklerken Dahi ile Aslan`ı dinliyeyim bolca. Lan zaten yedi yirmi dört konuştuğunuz adamlar, azıcık akıl verin dimi? Gerçi akıl verseler neye yarayacak? Ben yine kafama estiğim gibi davranmıyor muyum sanki. Bu dingil Sarı geçen NilKuşu ve bana da fal baktırmış. İçmeden de bakılıyormuş bu da yeni bilgi. Neymiş evlenmem ben diyen NilKuşu birkaç seneye gidiciymiş, ben evde kalıyormuşum. Anlaşılan ben Bay B`yi öldürüp hapse düşüyorum. Zaten depresifim, şu çocuk aramamış, doktorun boyna nöbeti var, dediğine bak şunun. Ben bir de buna dört çocuk istiyorum diyorum. Toplum hala kaldıramıyor ki babasız çocuğu, evlenmeden yapayım. Hadi bir tane olsa belki araya karışır da dördünü küçük parçalara bölsen yediremezsin. Bu arada doğum günü için seçtiğim pastanın tadı da bok gibiydi ama kusura bakmasın artık. Evde kalıyormuşum, pastanın tadı kötü olsa ne olur. Aptal sarışın diyorlar diye kafanı siyaha boyattığın gün itibariyle deli olduğuna kanaat getirmiştim zaten ben senin. Buna rağmen seviyorum seni. Ayy bu yazıyı okuyamayacaksın ama doğum günün kutlu olsun. Off Bay B`den hoşlanmıyordu bu Sarı. Kesin o mavi pis bakışlarıyla nazarı bu değdirdi. İyi ki Doktor`u sevdi. Yoksa ona da şimdiye kadar elveda demiş olurduk. Umarım doğum günü dileğini benim için kullanmışsındır.
Kendime not : Bay B`den uzak dur. Bahsederlerse dinleme. Aklın bir karış havada gezme diyorum sana bir dinle beni.

5 Mayıs 2015 Salı

ayartabilmiş miyim


Bu soru beylere. Yanınıza gelip size içinde adı ve numarası olan bir kağıt veren kadın hakkında ne düşünürsünüz? Sevgiliniz de yoksa arar, mesaj falan atar mısınız? Bence atmalısınız. Hata kızın deli değil de, cesur, tatlı falan olduğunu düşünmelisiniz. Bunları sizi yönlendirmek için söylemiyorum. Hiç yapar mıyım ben öyle şey? Ben zaten bu tip şeylerde hayatta yapamam. Durduk yere bir insanla tanışıp, canım sıkıldığı için sohbet ederim. Ama bir erkekten hoşlandıysam, gözüm kaydıysa hayatta tanışamam. Özgüvenim o dakika ortalıktan kaybolur. Benim özgüven zaten Casper gibi. Ne zaman birinden hoşlansam bir duvarın içine saklanıyor, geçiyor gidiyor. Numara vermeyi bırakın, kafamı çeviremediğim oluyor. İlla bir ortamda bir şekilde tanışmalıyız ki ben bir rahatlayıp canım nasıl davranmak istiyorsa öyle davranayım. Yoksa git, pat diye tanış tarzı bir insan değilim ne yazık ki. Lakin bugün kafama mı darbe aldım, evde gaz kaçağı vardı da tüm gece soludum bilmiyorum. Sabah elmamı yedim, koşuma gittim, eve gelince maillerimi kontrol ettim. Hocam yaptığım bir iş için çağırmış odama uğra demiş. Aradım mümkünse bilgisayarını kap gel dedi. Bende kaptım çıktım. Güzel toplu taşıma aracımda yerde buldum oturdum. Sonra önümde bir nuri dikilmeye başladı. Çocuğu gözlerimle soydum, boy kilo hesabını, yaşını çıkardım. Bu konuda da Microsoft`un How-Old.net servisi bile benden daha iyi iş çıkartamaz eminim. Çocuk fena halde yakışıklı. Kıvanç Tatlıtuğ yanında halt yemiş. Sarışın uzun boylu ve ela gözlü. Vücudu baştan aşağı süzdüm, kaslar falanda tamamdı. Bingo tam tipim. Bay Uzun`da aynen böyleydi. Gerçi onun saçlar uzundu, boyda baya uzundu, gözlerde eladan çok sarıydı. Kulağa pek romantik geliyor ama bal rengindeydi. Neyse kızlara whatsapp`dan yazdım “Böyle biri var numara mı vereyim mi?” Hepsi ver dedi bende kağıdı çıkardım yazdım. Ya o inerken ya ben inerken verecektim. Ama lanet olsun ikimizde aynı yerde indik. O kadar yazdım dedim ama düştüm bir çelişkiye ben önde o arkada yürürken döndüm arkama “Merhaba” dedim. Dünya üzerindeki en güzel kelimelerden biri. “Ben Lady” dedim elini uzattı, bakışları kıstı. Aklından geçen kesin bir yerden tanışıyoruz ama ben onu hatırlamıyorum. Bu öyle merhaba falan derken numaramı uzattım. “Numaram kağıtta yazıyor.” Dedim gülümseyerek. Çocuk o dakika dumur oldu. Bir şey diyemedi salakça güldü. “Görüşmek üzere” dedim, dönerken “Adım” diye başladı. Durur muyum bende döndüm “Cidden adın neydi?” diye sordum. “Yolcu” demiş olsun bende gülümsedim döndüm gittim. Çaktırmadan baktım kağıdı açmış telefona yazıyor.  Ancak şöyle bir nota var, ailesi ona öyle bir isim vermiş ki vermeseler isimsiz kalsa da olurmuş. Babası kesin cinayet işledi ve çok pişman oldu. Öldürdüğü adamın adını oğluna verdi. Diğer bir ihtimal çocuk sütçüdendi ve babası ondan nefret ediyordu, o yüzden bu ismi verdi. Ben bunları düşünürken bir de baktım bu benle aynı yönde yürüyor, kapıdan geçiyor. İçimden yüksek sesle aynen şunu dedim “Siktir, umarım aynı fakülte değildir.” Bir gaza bastım, yürümedim resmen son model lamborghini oldum son hızla hocanın odasına girdim. Artık nasıl bir haldeysem adam iyi misin geç otur falan dedi. numaramı kaydederken görünce sevindim, bütün gün netim şarj sıkıntısına rağmen açıktı ama yazmadı. İnşallah sevgilisi yoktur. Varsa da ayrılsınlar bence. O kıza bu kadarı yeter. Ay birde yazıyormuş ama bakıyormuşum sevgilisi bulmuş. “Sevgilimi ayartmaya çalışan sürtük sen misin?” derse cevabım hazır ama “Ayartabilmiş miyim?”

4 Mayıs 2015 Pazartesi

yanlış filme bilet aldınız


Altıda kalkıp gitmek nedir? Yataktan sürüklendim resmen. Bir önceki akşam oturmuşum sabaha kadar. Orda burda dolaşırken yorulmuşum alarmı duymadım bile. Ama NilKuşu sağ olsun zil sesine tüm apartmanı uyandırdı. Trafik olmasınmış. Cumartesi günü, insanların uyumak için fırsat buldukları gün neden erken kalkıp kendilerini trafiğe neden atsınlar ki? Deli mi millet bizim gibi? Aaa sürprizden bahsetmedim dimi? NilKuşu sevgilisi Aslan geliyor, NilKuşu`nun okuldan bir arkadaşı sevgilisiyle geliyordu. Son olarak da Elmacı isimli baya kafa olan bir arkadaş ile ekibimizi tamamlamıştık. Ama arabanın içinde Elmacı yerine Joker vardı. Kızın işi çıkmış gelmemiş, bunun ne işi var çözemedim. Yol boyunca horul horul uyudum. Aslan`nın iğrenç müzik zevki olmasa rüya bile görürdüm ben. Güzel bir pansiyon ayarlamıştık. Manzara iyi, bahçesi var, bir de iyi yorumlar almıştı. Tek sorunumuz çiftler birlikte ben Elmacıyla kalacaktım. Göt kadar mekan, oda sayısı belli. Bizim dışımızda da var bir iki kişi. NilKuşu kalırmış benle ama surat beş karış. “Sana ne kızım! Boş ver kalsın senle. Sana mı sordu sanki Joker`i getirirken.” diye düşündüm. Ağzımdan çıkansa “ya gir sevgilinin koynuna yat. Odada iki yatak yok mu? Yatar uyuruz. Sanki kaç saat uyuyacağız hem gezmeye geldik.” Kimse çok iyisin demese de ben bir melek olduğumu biliyorum. Adamdan hoşlanmama rağmen aynı odada kalmayı kabul ettim. Benim hakkım ödenmez. Sağ olsunlar ödediler. Gittiğimiz her yerde çift çift uzaklaşmalar, ortalıktan kaybolmalar. Zahmet edip topluca zor takıldık. Bizde her zaman ki gibi Joker`le uzun süre birbirimizi yedik, sonra uzlaşmaya bakıp daha insansı sohbet etmeye başlayabildik. Hatta elimde telefon Doktor Bey ile pıt pıt mesajlaşırken dikkatini çekti oturdum ondan bahsettim. Nasıl acınası bir haldeymişim meğer. Ben bu kadar anlatınca susturmak için olsa gerek buda son kız arkadaşından yediği kazığı anlattı. Kızla bir süredir birliktelermiş. Geçen gün biriyle görmüş. Kızda buna sadece fiziksel bir şeydi erkek arkadaşım var zaten benim demiş. Vay be ne hatunlar var diye düşündüm, dayanamayıp söyledim. Ama bana güldü it. O kızın söylememesine bozulmuş. Onun için fark etmezmiş. Söylese de devam edebilirlermiş. Dürüstlük önemliymiş. Mal ya bu. Sana dürüstte ya sevgilisine. Bu ara ne çok bu tiplerle karşılaşır oldum ben. Bizimkiler de baş başa takılınca çeneme vurdu sanırım. Ne diye konuşursun ki. Akşam bir araya gelip eğlenmesek ama cidden kızabilirdim. Madem çift çift takılacaktınız ne diye baş başa gelmediniz ki? Gece geç yatarız diye düşündüm ama erkenden çekip gittiler. Bizde mecbur çıktık odaya. Ay gözlerini kapat, araya yastık koyalım, uzun bakışma sahneleri gibi film sahneleri bekliyorsanız boşuna beklediniz. Sırayla giyindik, yataklar iki adet tek kişilikti. Uyuyamayınca açtık televizyonu çizgi film izledik. Ama yatmadan inşallah ölmeyiz, polis falan basmaz diye dua ettim öyle yattım. Hayır gazeteye yansır sevgilisiyle çıktıkları tatilde öldü falan, bizimhalk ilk ahlar sonra “tuu”lar. Elin adamıyla ne işi vardı, hak etmiş diyenlerde olur. Annem zavallı öldüğüme mi üzülsün artık, milletin dediklerine mi bilemem. Tabi polis falan basarsa hani öyle olur ya o zaman ölseydim keşke derim. Ölürsem annem üzülür, polis gelirse annem öldürür. Ay bir de inşallah horlamam, sayıklamam ya da osurmam. Yenimle yüz yıl dalga geçer diye düşüne düşüne uyudum. Ertesi gün daha iyiydi Allah`tan. Tabi bunda NilKuşu`nu kenara çekip biraz daha yalnız bırakırlarsa çekip gideceğimi söylemem faydalı olmuş olabilir.

2 Mayıs 2015 Cumartesi

sıkıcı ve sessizsiniz


Uzaklaşmanın, tüm işlerden, şehrin stresinden uzaklaşmanın güzelliğinden bahsetmek isterdim ama boş verin. Bunları zaten herkes biliyor. Şimdi buraya iki standart söz yazsam başım göğe ermez. O yüzden yine ben, ben oldum onların hepsini boş verdim. Buluşma noktasına en son ben gittim. Bir de baktım bana gelmem ben gidiyorsan git ayağı yapan Uyuz Asistanın tek lafıyla damlamış. Ya abi figürü bu kadar önemli mi? Sidikli Asistan`a “abi” diyor, sözünden çıkmıyor. Al işte üç beş görüşmeye Uyuz`u da kaybettim. İsanbul`un baya dışında, güzel şirin bir ev demek isterdim ama gece karanlığında gittiğimizden ilk anlayamadık nereye geldik. Sabaha kadar oturduk. Biz yatarken horozlar uyanmıştı. İşin ilginç tarafı hiç kimse telefonuna elini uzatmadı. Bir iki saat uyuyup sabah yürüyüşüne gittik.  Komşulardan da dönerken köy yumurtası, reçel falan toplaya toplaya geldik. Köy insanı misafire cidden düşkün de, o teyzeler çok fena. Kimin başı kimle bağlı, kim ne iş yapar, o ne biçim ayakkabı, yok zayıflıktan ölecekmişiz, anamızın babamızın haberi varmıymış…. Teyzeleri biz atlattık ama anneannesinin erik ağacı başına gelenleri atlatamadı.  Erik bırakmadık dalda. Bahçedeki otları yolup yolup yedim, çardakta oturup oyun oynadık. Sonra içimizdeki Türk Piknikçisi uyandı. Erkekler mangalın başına geçti. Bahçeden malzemeleri topladık salata yaptık. İçecekler için bakkala giderken eşek gördüm. Hayvanla oynarken içecekler yalan oldu ama çok tatlıydı. Gerçi parmaklarımı dişlemeye kalkması hoş bir hareket değildi ama büyüklük bende kalsın, affettim onu. Zaten bizimkiler  de bir mangalı abartmıyorum tam üç saatte yaptılar. Hatta o bir saat daha uzardı da, Asistanın ablası ve eniştesi uğrayıp işe el attılar. O kadar çok yemişiz ki o kadar yürüyüşe rağmen akşam yemeğini yemeyi bırakın yarın sabah kahvaltı yapmayı düşünmüyorum. 1 Mayıs babamın doğum günü. İlk defa babamın doğum gününü kuru bir telefon konuşmasıyla kutladım. Garip geldi. O kadar kalabalıktan sonra yalnız başıma şimdi evde oturuyor olmak garip geldi. Uyuz korkmazsın sen dedi evine gitti. Ama ben biliyorum o kız arkadaşıyla görüşmek için gitti. Of galiba kıskandım ben bu kızı. Resmen kardeşimin ilgisini tamamen aldı. Anneler gelinleri çekemez ya, bende ki de o hesap. Yarın sabah Allahtan yola çıkıyoruz da evde tek kalmıyorum. Yalnızlığı zerre sevmiyorum, çok sıkıcı ve sessiz.