Hollywood filmleriyle beynimizi yıkıyorlar. Koridorda
çarpışıp aşık olan insanlar, sevdiği kadının arkasından havaalanlarında
koşturan adamlar. Mesela merdivenlerden düşen kızın başına yakışıklı beyaz atlı
prens gelmesi beklenirken bendeki versiyonda ben merdivenlerden düşüp yerleri öperken
afla dönmüş ablam “Kalk kızım yerden” diyor bir el bile uzatmıyor. Haksızlık
değil mi bu? Yaşlandım birde ben sanırım. Önceden annemler düğün davetiyesi
alırdı şimdi adıma geliyor davetiyeler. Al bu bireysel ikinci düğünüm olacaktı.
Olamadı ama. Ben bu mor bacaklarla nasıl elbise giyeceğim diye düşünürken günleri
karıştırdım ve gidemedim. Bugün düğün için hazırlandım süslendim çıktım gittim.
Nikahı kaçırdın kesin, bari yemeğe yetiş dedim. Kimseyi zaten tanımıyorum ama gelinle
damadı da tanımıyorum. Davetiyeyi çıkardım baktım 30 Mayıs saat on iki diyor.
Doğru işte derken minik bir şey dikkatimi çekti. 30 mayıs cumartesi diyor. İnanmadım
baktım bugün 31 mayıs. Kız 11 yıllık sevgilisiyle evlensin ben otuza bir kala
yırttın diye dalga geçeyim sonra mürvetini göremeyeyim. Nasıl panik yaptıysam
evliliklerinin ilk günü benden “Bilmem ne abla özür dilerim günleri karıştırdım”
mesajı da çok hoş olmuştur hani. Bu gidişle ben kendi evlilik günümü bile
kaçırırım. Gerçi dün Cinderella`yı izledim. Lan elin sümüklü Cinderella`sı bile
beyaz atlı prensini buldu ben hala aşık olmayı beceremiyorum.
31 Mayıs 2015 Pazar
28 Mayıs 2015 Perşembe
nü
Gezdik, tozduk, deli gibi eğlendik. Benlik değil biliyorum
ama yanında rahatım dedim. Kafa çocuk işte. Bir sürü şeyden bahsedebiliyoruz.
İlgili, sürprizlerle dolu. Farklı işte. Ama tüm bunlara rağmen beynimin içinde
olmaz diye bir ses var. Aynı ses bana aynı zamanda fazla bunaldın, beynini
fazla yıkadılar diyor. Çünkü o tam kendime arkadaş olarak seçebileceğim biri.
Ama bir yandan da hoşlanıyorum, mesaj attığında salakça mutlu oluyorum. Sürekli
benden küçük olduğunu vurgulayan espriler yapıyorum. En sonunda da ağzımın
payını aldım. “En son sevgilim 89`lu” dedi. Çıkartma işleminde hata yapmadıysam
benden dört yaş büyük. Ama daha durun ben sorunlu herifleri bulmakta ustayım.
İkinci bombamı patlatıyorum. Bir kız arkadaşıyla karşılaştık bir yerde oturduk
birlikte. Centilmen lıkır lıkır içtiklerini işemeye gittiğinde kız bana
“Centilmen benim çok yakın arkadaşımdır. En zor günümde yardımıma koştu.”
Aklımdan geçen lan kızım çocuk çok iyi acaba ne yaptı oldu. “Proje ödevim
vardı. Param yoktu. İki bin lazımdı, model için. Centilmen`i aradım” dedi. Aha
dedim bak kıza parayı şak diye vermiş. “Bana nü poz verecek birisi lazım, param
yok dedim. Centilmen`de ben sana poz veririm dedi. Canım ya. Onun sayesinde
dersi geçtim.” Yuh ama yuh. Lan arkadaş dediğin para verir, dert dinler, ne
bilim sarhoş olursun seni ayıltır. Bu nasıl bir arkadaşlıktır ki çıplak poz
veriyorsun. Lan erkekte değil kız lan bu arkadaş. Kesin üç tane sınavdan sonra
ben halüsinasyon gördüm. Hayır rahatsın, özgüven patlaması yaşayan, kendini
beğenmiş bir tipsinde çıplak poz vermek nedir? Ben bir de buna çocuk demiştim
dimi? Allah`ım ya ne olur söyle valla gidip kimin ahını aldıysam ayaklarına
kapanıp özür dileyeceğim. Ciddiyim bak.
27 Mayıs 2015 Çarşamba
aramam, aramamalıyım, arama
Her seferinde başıma bir iş gelmek zorunda mı? Kütüphaneden
atılmadığım için şanslıyım ama. Yine telefonu sessize almayı unuttum, bunu
atlattım derken hikayesine resim yerine video ekleyen kuzenim yüzünden ise tüm
kötü bakışları üzerime topladım. Ne var sanki azıcık gürültü yaptıysam. Sanki hepsi
ders çalışıyor. Yarısı uyuyordu be. Boşa işgal ediyorlar oraları. Safları da
maşalllahları var sık tutmuşlar. Bir santimetrekareyi bile boşa harcamamışlar. Ya
bir de ben çok acıkıyorum kütüphanede. İlk sipariş verdik, sonra çıkıp yirmi dört
saat açık yer aradık. Dönüşünde ise açık çikolatacı bulduk. O saatte hem de. Tam
bizimkiler karnın tok sırtın pek artık ders çalış dediler konsantre olmama
kalmadı aklım yine uçtu. Ben kendimi derse adamak üzereyken biri yan tarafıma
oturdu. Garip olan çocuğun yerine oturması değil, oturanın başkası olması ve
bir kağıt uzatması. Üstüne “Bu da benim numaram” demesi. Şu numaramı verdiğim,
verdikten sonra aynı okulda olduğumu anladığım ve beni aramayan çocuk. İlk bir
kalp krizi geçirdim, sonra kalbimden tıkırtı gelmediğini fark ettim, en son
Forvet`in yandan hayırdır diye dürtmesiyle şok cihazına maruz kalbe döndüm. Çenemin
aşağı düştüğünü de o sıra fark etmiş olabilirim. “Aramadın” dedim. Nasıl içimde
ukde kaldıysa battı balık yan gider dedim. Neymiş aramış telefonum kapalıymış.
Tamam servisteydi kapalıydı ama arayacağına mesaj falan at. 21. yüzyılın muhteşem
buluşu whatsapp var bir kere. Onu bırakın bir daha arayabilirdi. İt herif kesin
arkamdan güldü güldü, şimdi beni görünce kolayca kafalarım diye düşündü. Ararmışım.
Çok bekler. Arayıp aramadığından bile emin değilim ki. Gerçi telefonum
kapalıydı hakikaten. Ama olsun bir daha arasaydı. Bir şey daha itiraf edeyim
bari hazır gelmişken. Ben bunu geçen hafta okulda gördüm. Bu telefonlar
konuşarak karşıdan geliyordu. Ben ne yaptım dersiniz? Kafamı çevirdim, bağcığı
olmayan ayakkabımı bağlamak için eğildim. Ne yapayım saçım başım dağınık,
uykusuzluktan gözler kaymış, üstümden başımdan bahsetmiyorum bile. Bende beni
aramadı, iyi ki aramamışım demesin diye sakladım kendimi. Ama ne derler
bilirsiniz çekirge bir sıçrar iki sıçrar tipi düzgünken yakalanır. Keşke bu
kadar yakışıklı olmasa. O zaman dayanmam daha kolay olurdu.
26 Mayıs 2015 Salı
birilerini taklit etmekten vazgeçtim
Dinlenmek bana çok iyi geldi. Kafamı toparlayabildim
sonunda. Meğer etrafta ne çok insan varmış hayatımda söz sahibi olduğunu
zanneden. Ne kadar çok ses varmış, ne kadar çok sesi duyuyormuşum. Haddimden fazla,
baş edemeyeceğim kadar çok sorumluluk almışım. Her şeyi yaparım sanıştım ama
ben bunları düşünürken ben olmak yerine etrafta gördüğüm o her işin altından
kalkan güçlü kadınlar gibi davranmaya kalmışım. Ben kim onlardan olmak kim. Sabah
yatağını toplamadın diye azar yiyorum lan ben hala annemden. Çamaşır makinası
bile kullanmayı bilmiyorum zaten. Üstünde bir iki tuş var altı üstü dimi? Dün itibariyle
gelmiş bulunmaktayım evet. Tüm hafta sonu seslerden uzak kafa dinledim. Hatta o
kadar ki acaba Bursa’ya mı taşınsam diye düşünmekteyim. Nasıl olsa ev var
artık. Boş boş ayda yılda bir gelmemizi bekleyeceğine gider otururum işte. Gerçi
feribottan indikten sonra evi bulmam sorun oldu. Tekrar gitsem bulabilir miyim hiçbir
fikrim yok. Gerçi taksicinin beni fena
halde dolandırdığını da düşünmüyor değilim. Ay birde orda herkes bit kadar
trafikten şikayetçi. İstanbul trafiğinden sonra orası hiç bir şey be. Ama bir
görseniz herkesin dilinde bir “trafik çok” lafı var. Sabah dokuzda kuzenimin
pastanesine giderken metroya bindim boştu resmen. Dokuz diyorum dokuz. Burda o
saatte merto metrobüs her yer dolu. Gerçi
ulaşım bana biraz zor geldi. Ya da ben çok beceremedim sürekli kayboldum. Bizim
kuzenlerden biri doktor biri pastaneci olunca hafta sonu da çalıştıklarından
ben gündüzleri kendim dolaşmak zorunda kaldım ve bolca kayboldum. Ama güzel
yerlerde buldum. Biri Misi köyüydü dere ağaçlar falan güzeldi. Diğerine de koca
hafta sonunu nöbet tutan paşa dün kahvaltıya götürdü. Baçedere mi derebahçe mi
neydi adı. Eğer giderseniz mutlaka gidin ben çok sevdim. Derenin ortasına at
bir hamak tüm gün yat yeriydi bence. Dün zaten yine salaklığımı konuşturdum.
Feribot kıyıya yanaştı ben millet insin kalabalık yapmaya gerek yok derken az
kalsın inemiyordum. Meğer daha sonra Kadıköy`e gidiyormuş ve ben kapıyı tam
kapatırlarken yetiştim. Adam söylene söylene şu demir zımbırtıyı indirdi, bir
kaç kişi sesli güldü. Evet o salak kız bendim, merhabaaa. Taşınmayı cidden
düşünüyorum bu arada. Gerçi amcamın yan bloktan daire alması sinir bozucu ama
olsun severim kendilerini. Yerleşir iş buluna kadar pastanede takılırım. Hatun efsane güzel şeyler yapıyor. Hafta sonu boyunca sürekli pasta yedim,
59214568521632 kalori aldım. Kuzenimden aldığım tariflerden biri olan kek
fırında. Pişince kekimi kapıp kütüphaneye gideceğim. Sonunda bizimkilerden izin
çıktı. Sidikli`yi öne sürdüm sabahlama iznini kaptım. Gerçi bu izinde bir günde
üç sınavım olduğu gerçeğiyle de endeksli olabilir. Yoksa babam yine derdi “Sidikli
yurtta çalışamıyor ondan kütüphanede kalıyor sen evde teksin, çalış işte sessiz
sessiz. ”
23 Mayıs 2015 Cumartesi
samandan kafa yapmışlar
Herkese her şeye sinirliyim. İnsanlardan nefret etme seviyem
hepsi için birer radyo aktif madde ile garip şeylere çevirme seviyesinde.
Mesela zenginler üzerine güzeller ile Hulk yan yana getirildiğinde Hulk daha
tatlı ve güzel gözüksün. Derdim ne yine dimi? Bıktım ya bıktım. Herkesin
nazından, birbirinin sırtından geçinmesinden bıktım. Projeye girdiğinde bir
şeyler öğrenmek için çırpınırsın, daha fazla şey yapmak istersin. Ama bizim
bedavacı günü kurtarsak zihniyeti her alanda olduğu gibi burda da kendini
gösteriyor. Gönüllü çalışırım diyorsun, cv`im dolsun, derstende şöyle böyle
geçeyim, mezun oluncada devam ederim diyorsun ama iş uygulamaya gelince “Hoca
bizim notumuzu verdi, sizin gruba iyilik olsun diye yardım ediyoruz.” Benim çok
özverili çalıştığımı biliyormuş, Bilgisayarcı herşeye koşmuş, proje yöneticisi
diye her dediğini yaparlarmış. Ama kızşu işin ucundan tutun deyince bahaneler
hazır. İşim var iki gün ilgilenemem. Lan sürtük ben sabahlara kadar çalıştım
neden senle benim cv`im aynı olsun notum aynı olsun. Söyleyince senlik durum
yok biz diğerlerine git diyoruz. Pazartesi şehir dışındayım diyorum sen hala
ben karşıda oturuyorum gelemem Lady gelsin diyorsun. Ama benim adımda Lady`se
seni ne o dersten sırtımdan geçinerek geçmene izin veririm, ne de cv`ne projeyi
yazdırırım. Neşeliyimdir, güler yüzlüyümdür ama öfkelenince gözüm döner. Şuansa
öfkeden kuduruyorum. Kimse kusura bakmasın ama kimseye gel hakkımı ye, sağ
yanağıma vurduktan sonra solumu döneyim oraya da vur demem. İyilik yap denize
at da hikaye. Zamanında bir iki uyanık ata bir iki sazanın iyi niyetini
kullanmak için söylemiş bunları. Ama bilmedikleri benim iyilik meleği olmadığım
ve suratıma vuranın kıçını tekmelediğim. Onlar için çok güzel bir iki planım
var, bunun içinde aman arkadaşsınızı da çekemeyeceğim. Bunlar hayatımda olsa ne
olur olmasa ne olur. Bugün Bilgisayarcıyı saatlerce ağlattıktan sonra benden
insaf beklemesin o yalancı sürtükler.
Kendime Not : Gece geç geliyorsun ders çalışıyorsun ya
kütüphanede ama buraya bile yazma. Maazallah babanın babalığını sorgulayan
olur.
Kendime Not 2 : Sinirliyken blog okuma, post girme gözün
iyice dönüyor.
Kendime Not 3 : Bu hafta en az sekiz saatlik bir uyku uyu.
Size Not : Çok bunaldım hem de çok. Pazartesi akşamına kadar
şehir dışına kaçıyorum. Niyetim telefondan bilgisayardan uzak durmak.
21 Mayıs 2015 Perşembe
yasak elma
Azıcık hoşlanıyorum ama bunun artmasından korkuyor
olabilirim. Olmaz çünkü ben kendimi
biliyorum. Ama bir yandan da bilinçaltımdan fırlayan bir ses babaannen,
anneannen dedelerinden büyük diyor. Yıl kaçtı haberin var mı o zamanlar. Bir de
olmaz diyorum ya daha çok cazip geliyor. Resmen kendimle savaşa giriyorum. Bit
kadar hoşlanma oldu aslancık. Tabi çocukta bunu destekliyor. Ay bunun adı da
Centilmen olsun. Şarkılar markılar derken biz sabah akşam vikvik mesajlaşmaya
başladık. Cumartesi sabahı benim böbrekler daha uslu uslu dururken de koşuya
gittik. Geldi aldı, beni de Öğretmeni de. Geçen yüzüklerimden dolayı dövmem
olup olmadığımı sormuştu. Meğer onun varmış. Bacağında kocaman ve güzel. Bir
arkadaşı yapmış. Sanat diyor dövme için. Ve bir hoşlanma sebebi daha. Çoğu tip
sırf popülariteden falan yaptırıyor. Off birde bu çocuk paraya hiç önem
vermiyor yaaa. Anı yaşa deyip, parayı sadece araç olarak görüyor. Bir de
üzerine çok güzel Portekizce konuşuyor. Fransızca beni tahrik ederdi hep.
Nedenini bilmezdim. Fark ettim ki Portekizcede onun ağzından çıkınca beni aşık
ediyor. Yok yok daha o kadar değil. Ya kırk yılda bir birinden hoşlanıyorum o
da olmayanından. Gerçi düşünüyorum ben gerçekten ve çok hoşlansam sikerim
yaşını derdim. Demediğime göre yasak elmanın cazibesi bu çocukta. Ha yasağı
koyanda manasızca çalışan beyin devrelerim. Rica ediyorum biri işlemcimi
söksün.
Not : Çocukta yaparım kariyerde diyenlere inanma. Okulla basit bir flörtü zor götürüyorsun bir arada çocuk bok yaparsın. Sen süper kahraman değilsin. Bunlar hep yalan dolan.
17 Mayıs 2015 Pazar
çişimi süzsem görür müyüm
Saplanan acıyla uyandım. Beni karar alıp uygulamaya itense
yürüyemediğimi fark ettiğim oldu. Annemle babam yine şehir dışındaydılar.
Sabahtan çıktım, gezdim dolaştım eğlendim. Eve geldiğimde şiddetli bir sancım
vardı. Ağrı eşiğim oldukça yüksektir. Geçer dedim bekledim. Ağrı kesici almayı
düşünmedim; çünkü kendilerine karşıyım. Ağrım şiddetlendi şiddetlendi. En son
biraz gözüm daldı kasıklarıma saplanan acıyla irkilip uyandım. Tuvalete gitmek
için kalktım ama yürüyemedim. Attığım her adım birkaç kazığı karnıma
kasıklarıma geçiriyormuş hissi verdi. Annemleri arasam gece olmuş 4 kadın
kafayı yer. Zaten öleceksem de annem gelene kadar ölürüm. Hatta koku bile
yaymaya başlayabilirim diye düşündüm. Sonra aklıma kuzenimin eski ev arkadaşı
geldi. Ben liseye başlarken kuzenimde tıp fakültesine başlamıştı. Sık sık
birlikte yemeğe gidiyorduk. Son iki senede TUS için eve kapanınca az yemek
taşımadım. O yüzden arkadaşlarını tanıyorum hep. Annemi arasam birine
yönlendirmesini istesem, beni tek bıraktı diye vicdan azabından kahrolur. Bu
kuzenimin arkadaşı asistan daha ve boyna nöbette. Belki yine nöbettedir dedim
aradım. Sadece bana yardımcı olsun, hastanede ilgilensin diye. Benimkisi
rahatına düşkünlük anlarsınız ya. Yoksa bende biliyordum onun kulak burun
boğazcı olduğunu. Adam telefonu “kim öldü” diye açtı. Bu ne iyimserlik ama o da
haklı, saat gecenin dördü hani. Böyle böyle ağrım var, hastaneye geleceğim
yardım eder misin dedim. O ne dese beğenirsiniz ”Regl sancısıdır? Bilmem ne iç
geçer.” O sırada saplanan acıyla ilk çığlık attım sonra bağıra çağıra regl ile
bu sancıyı ayırt edebilecek kadar akıllı olduğumu benden daha iyi
bilemeyeceğini ve yürüyemediğimi söyleyince durumu idrak edebildi. Hem reglsem
neden sürekli kusma isteğim var. Bu doktorlara fazla nöbet yazıyorlar, beyin
namına bir şey kalmıyor. Sonra tabi kalp ameliyatına girip karaciğeri ameliyat
ederler. Durumumu soruyor ama kıvranmaktan zar zor cevap verince ambulans
göndermeyi teklif etti. Göndersin tabi. O ambulans gece vakti ciyaklasın,
komşular uyansın, annemi arasın, al başına bela. Taksi çağırdım, anahtar cüzdan
telefon alıp çıktım. Taksideyken de Uyuz`u aradım. Bu saatte gelmesi zor
biliyorum ama yanımda birinin olmasına ihtiyacım vardı. O da evin orda ki
hastaneye niye gitmediğim konusunda azarladı. Lan bir binayı almışlar
çevirmişler hastaneye. Göz muayenesine gidiyorsun, ultrasona sokuyor adamlar.
Ne işim varmış orda. Gittim hastaneme oh mis gibi ilgilendiler işte. Güzel
kıçıma da yaptılar bir iğne rahatladım. Sorunumsa böbreklerimde kum oluşmuş.
İşim yoksa şu saatten sonra çişinden kum topla.
Not : Uyuz`um geldi. Çok korkmuş sesimi duyunca. Şimdi el
bebek gül bebek bakıyor bana :D
Etiketler:
ben,
çişimi süzsem görür müyüm,
günlük,
kişisel post
çimenleri kurutun
Kazıklanıyormuşum yıllardır. Baya baya enayiymişim. Tamam
farkındayım maliyet düşük, cafcaflı mekanlarda satıyorlar, kendi markalarını
basıyorlar diye bir sürü para veriyordum. İndirim dönemlerinde, örneğin yazdan
kışa geçerken alırdım en ucuz tshirtümü. O da 19.99. 99ları zaten hiç
anlamadım. O yirmi olsa ama hakikaten almam bırakırım. Sezonda ise o thisrtler 30
40 lira. İki parça kumaş bir atraksiyonu da yok. Hele o dümdüz olanların bu
kadar pahalı olmasına anlam veremiyorum. Aklıma gelen bu fiyatla bir top kumaş
alıp dikip tüm okulu aynı giydirmek. Bunca şeyi anlatma sebebim bugün
SarıKız`ın zoruyla pazara gittim. Eve iki adım be ne olacak dedi. Ama tüm İstanbul`un
aynı yere geldiğini söylemedi. Aşırı kalabalık ve bunaltıcıydı ama karı ben tam
olarak 5 liradan tam on tane tshirt aldım. Yıllarca çikolatasız bırakılmış bir
insanın çikolata fabrikasında kitli kalması nasılsa bende tezgaha öyle
yapıştım. Sanki bedava veriyorlardı. Gerçi mağazalara göre öyle. Aldıklarımı
eve bırakıp Tuzlu ile buluşmak için Karaköy`e geçtim. Pişman olduğum bir şey
yaptım. Ama tüm suç denizin, sıcak havaya rağmen esen rüzgar. Sonuç: canım sigara
çekti. İçmiyorum, bırakmış falanda değilim. Ben sigara karşıtıyım. Tuzlu kalkıp
gidip aldı, o gazla içtim. Zaten gazdan geliyor insanların başına tüm bu
belalar. Tuzlu ile okuldan kızların yanına Moda`ya gidip sigarayı dağıttık.
İkimizde eve götüremeyiz yazık olmasın dimi? Zaten ben o sigaranın içindeki
pıtırcıklar var ya patlatıp patlatıp pakete geri koydum. Galiba canım sigara
değil de o nane şeysini patlatmak istiyormuş.
Kendime not: Annen yere oturma, çocuğun olmaz, karnın ağrır
derse dinle. Çimenlerde otururken üşüttün kesin karnın çok fena ağrıyor bak.
15 Mayıs 2015 Cuma
parantez içi
Geçen gün bir şeyi söylemeyi yani aslında yazmayı atlamışım.
Bir parantez arası aslında. Hani şu kendini bir bok sanan doktor adayının
olduğu yazı. Orda bir çocuk daha vardı. Çocukla aynı arkadaş ortamında tanışalı
bir yıldan fazla oldu sanırım. Ama hiç muhabbetimiz olmamıştı. Yani kısa
ayaküstü hep. Bu kez konuşma fırsatım oldu, yani uzun. Zaten bana destek
çıkması da onu süper kahraman ilan etmeme neden olmuş olabilir. Tam dibimde
oturdu ve ne bilim dikkatle dinliyordu. Diğerleri toplu konuşurken bir baktım
ki biz sazın farklı tellerinde çalıyoruz. Çıktık Sınıf Öğretmeni ve ben o, bu
salak doktor ve diğerlerinden ayrılıp arabasına bindik. Koştuğumu öğrenince
üçümüze hemen plan yaptı, hafta sonu için. Kızı metrobüse kadar bıraktı. Sonra
arabayı park edip yürüyelim mi dedi? Arabanın süresi kısaymış. Eve kadar
konuştuk durduk. Ailesi bizim evin oraya çok yakın oturuyormuş. O karşıda.
Ayrılırken yaptığı harekette sanırım beni eritti. Elini tutup klasik öpüşme
vedasını yapacaktım ki, elimi tuttu, gözlerimin içine bakarak öptü. Yani bunu
şu zamanda kim yapar. En son erkekler Audrey Hepburn filminde kadınların elini
tutup öpüyordu. Bunda etkilenecek ne var kızım, çok bayık desem de yok, adamdan
etkilendim ben. Zaten daha ilk tanıştığımız zaman hoş çocuk demiştim. Off hemen
kaptırma dedim sonra aklıma gitar çaldığı geldi. Sesi çok güzeldi. Bir de malum
yardım sever. Ama öğrendim ki üç arkadaş, bir araba çadırlarla Ege, Akdeniz
tutu yapacak kadar deli. Akşamında mesaj atması. Offff çok klasik şekilde
şarkıdan yürüdü ve lanet müzik zevki de iyi. Adam sporcu. Spor akademisinde. Eh
zaten yardım sever bir tip dememe gerek yok sanırım. Sanki etkilenmem için en
doğru zamanmış gibi gel koy karşıma bunu. Tüm sosyal mecrada da takip falan
etmesi ile de en boktan özelliğini keşfettim. Benden beş ay küçük. Ben yaşıtım
birinden bile hoşlanmazdım beee. İyice sıyırdım. Birde bir ocak doğumlu. Yıl
gibi bir şey gidiyor. Sanki bir gün erken çıksa ölürdü. Off birde bu bir seksen
falan. Ben uzun olunca ı ıhh olmuyor işte. Ne vardı azıcık kısa ve genç olsam.
ortalama altmış yılken gerek yok
İlk olarak Melodram ardından Gizemlikimlik mimledi. İkisine
de çok teşekkür ediyorum. Şu ara deli gibi yorgun oluyorum nedense. Geçen gün
rutin diş kontrolüne gittim. Bekleme salonundaki koltukta tam bir saat
uyumuşum. Dişçim bir iğne yapsa tüm dişlerimi sökse ruhum duymayacak. Gerçi diş
mafyası yoktu dimi? Sorulara geçersek
1)
Depresyona ne sıklıkla girersin?
Depresyonla aram benim pek yok. Bir kere birinin
ayağıyla kıçım buluşunca(tekme oluyor bu) bir girim dedim. Daha doğrusu girmem
gerektiğini düşündüm. Sonra baktım bu iş çok masraflı vaz geçtim. Bir kere deli
tatlı tüketimi mevcut. Bu enerjiyi atamamak uykusuzluk yapıyor, kilodan
bahsetmiyorum. Sonra acı çekip, hümküre hümküre ağlamak o sümüğün burundan
akması gerekiyor. Ben ağlamayı da beceremiyorum. Depresyondayken insan
gülemiyor da. İlkelere ters. Bende ruh hali zaten sabahtan akşama
58521576523kez değişiyor. Sabah yağmur vardır, uykusuzumdur oflanır puflanır
keyifsiz olurum buna depresyon derim. Bunları da dalga için söylemiyorum.
Cidden ağır yaşayanlar var ve acı çekiyorlar ama ben yapamıyorum. Hakkını
veremiyorum resmen. Annem bendeki psikolojinin öküz gibi olduğunu söyler. Ama mantıklı
düşünürsek ortalama 60 yılım var. Bunun 3 gününü depresyonla neden harcayayım
ki? Bendeki ağır gamsızlık durumu. Yoksa bende üzülüyorum. Sadece bunun
hayatımın odağı olmasına izin vermeyecek kadar çok seviyorum hayatı.
2)
Bu gibi zamanlarda ne dinlersin?
Girmem ama oldu ki fazla Sezen yüklenmesi
yaşadım bir durgunlaşırım. Sıla`ya bağlar, en son Rihanna da kepenkleri
kapatırım. Bende keyif yoksa bir şeyler açar dans ederim. Hatta sabahları
yataktan çıkmadan bir şarkı açar dans ede ede hazırlanırım. Tabi çıkmak için
yarım saatim varsa. Son on beş dakikamsa şeytanlar kovalıyor gibi
hazırlanıyorum. 24 000 baci bu ara açılış şarkım. :D
12 Mayıs 2015 Salı
uzaylıdan avcı olur
Aslan burcuyum. Salak bir yerden duyduk veya okuduk NilKuşu
ile. Aslan ve yay burcu arasındaki aşklar şu devlerin aşkı frekansında
olurmuş. Bu kulağa bir karıncanın tek
seferde insan yutması kadar komik geldi. Dalgasını geçtik. NilKuşu`nun bir
arkadaşı vardı yay burcu. Ona Yay diyelim olmaz mı? Bu Yay çok kafa çocuktur.
Bunu öğrendikten sonra çok dalgasını geçtik NilKuşu tanıştırdıktan sonra. O gün
bugündür de ki dört yıl oldu hani “aşkım” diye sesleniriz. Çocuğun sevgilileri
varken bile “en büyük aşkım bu kız” diye dalga geçer. Hatta abartır şu ilk
sevgili olayıyla dalga geçmek için “ilk sevgilisi olmam için beni bekliyor”
der, beni de rezil eder. Kızlarla okul arkadaşıdır, çocukluk arkadaşıdır demez
birbirimize tanıştırırız. Misal Hostes çocukluk arkadaşım ama NilKuşuyla boyna
fink fink geziyorlar. Sonra kim kimin arkadaşıydı başta karıştırıyoruz. NilKuşu
ve okuldan arkadaşlarıyla da sık sık dışarı çıkardık birinci ikinci sınıfta,
ama büyüyen sınıf sayısıyla dersler altında ezildik. O yüzden daha az ama daha
kalabalık görüşür olduk. Dün gecede uzun süreden sonra biraz dağıtalım
eğlenelim dedik. Ve Yay sevgilisinden ayrılmanın verdiği rehavetle bolca içti
ve bana sardı. Tüm gece dalga geçti. Sonra masada bilmeyenler ki bunlardan biri
Joker ilk uzaylı muamelesi yaptı, ardından dalga geçti. İtin dili de sivri
hani, baş etmesi zor. Karşımdakini utandırır mıyım, kırar mıyım hiç düşünmüyor?
Böyle insanlara sinir oluyorum. Özelliklede cevap veremeyip, rahatsız
olmuyormuş numarası çekerken yine numaradan sinirden kudurduğum esprilere
gülerken. Ne var yani 21 yaşındaysam ve sevgilim olmamışsa. Çok mu garip?
Kızlar da sürekli bu konuda dalga geçiyorlar zaten. Gerçi bunla alakalı dalga
geçmeyen yok. Şu sıra bende hiçbir şeye tahammül edemiyorum. Hem etmek zorunda mıyım
sanki? Dün bahsettim ya hani av diye. Heh işte mekandan kalktık yürüyoruz
arkamdan Joker yaklaşıp kulağıma ne fısıldadı bilin bakalım. “yeni avım
sensin.” Bilmediği şey ben o şömine önüne post olacak ayı değilim. Ben onu
kıçından tüfeğimden çıkan saçmalarla vuran avcıyım.
Etiketler:
ben,
günlük,
Joker,
kişisel post,
NilKuşu,
uzaylı ben,
Yay
itiraf ama yargılama istemem
Atladığım ya da bahsetmediğim bazı şeyler var. Bunu bilerek
değil, yoo aslında bilerek resmen sakladım. Çünkü kim bilse uzaylı muamelesi
yapıyor. Ama çok sıkı sebeplerim var. İdda ve söz vermek olunca ben sonuna
kadar tutarım, giderim. Bu benim doğamda var. Elimde değil. Hele söz verdiğim
kişi annemse kesinlikle yaparım. Bir de tabi neden olduğunu anlamadığım güven
problemlerim, derin emin olamama sendromum var. Bu da anneme verdiğim sözümü
tuttuktan sonraki aşamadaki yüzleştiğim problem. Anneme verdiğim söz mü? O
üniversite kazanılana kadar hiçbir şekilde erkek arkadaş edinmeyeceğim. Tuttum.
Zaten saçma ötesi bulurdum o lisedeki aşk mevzularını. Üç gün sonunda ölürüm
sevgimden muhabbetini hep bayık buldum. Saçma ötesiydi zaten benim için hep.
Salak bir çocuğa göre oldukça mantıklıydım. Mesela Sidikli hep büyümek
isterken, ben bu yaşımda mutluyum büyüdükçe hayat boklaşır der büyümemek için
dua ederdim. Sözümü tuttuktan sonrada Bay Uzun`da fena halde tökezledim. Nedeni fazlaca belli.
O zamana kadar hep sözden dolayı flört etmek dışında bir şey yapmayan ben,
kimseden ciddi anlamda hoşlanmayan ben için garipti. Zaten elde etme hırsı mı
yoksa cidden sevgi mi hiç bilemedim. Bir sonraki adımda ne olur bilemedim.
Salak genelde ego tatmini dışında yapılan flörtlerin dışında gerçekten
hoşlandığım biriyle ne yapmam gerektiğini bilemedim. Sanırım annem yüzünden
hayatımın bir evresinde olması gereken bir adımı atladım. Sonrada bir türlü
tutturamadım. Zaten hep korkuyorum ya annemle babam gibi mutlu olamazsam. Yani
cidden soruyorum bir insan nasıl emin olur ki. Hem şu isim koyma olayı çok
sıkıcı değil mi? Ya da evlilik? Yıllarca aynı adamın kadının yüzü. Peki tüm
bunları neden mi anlattım? Sırf şu “ilk olmayan sevgili” yüzünden av ilan edildim bu akşam. Benden de
ne av olursa artık.
11 Mayıs 2015 Pazartesi
salaklık bakidir
Herkes meğer benim sevgilim olmamasına ne çok takmış öyle.
Sevgili adaylarını sıraya dizmişlerde haberim yokmuş. Meğer ne çok bıkmışlar
benden. Lan dırdırda etmem ki ben sevgilim yok diye. Hatta bahsetmem bile.
Çünkü durumdan rahatsız değilimdir. Alt komşumuz dünyanın en eğlenceli
insanlarından biridir. Bay B`yi koştur koştur gelip ona anlatmıştım. Tekrar
görüşür müyüm, görüşemezsek nasıl olacak diye kafa patlatmıştık. İsmi Prenses
olsun. Öyle bir tatlı yapıyor güzelde oluyor hani. Neyse bugün eve
çıkarken bir kapı tıklatayım dedim. “Kahve yapıyordum gel” dedi, belki falıma
da bakar diye girdim. Görümcesi de varmış, keşke kapıda salak salak konuşup
böğürür gibi gülmeseydim dedim ama artık geç tabi. Kahveleri içerken benim şu
görücü tanışmalarım nasıl gidiyor diye sordu. Görümceye dedikodu olsun tabi
hemen zıpladı. Bende ne saklayacağım dedim anlattım. Annem bildiği sürece her
boku anlatırım laf edene de sana ne derim. Görümce ise “Ay dur bende bir
düşüneyim kimler var?” dedi. Neymiş annesi beni anlat anlat bitirememiş. Bilmem
ne hanım çok iyi kadın, kızları pek bir güzel, hamarat, saygılı. Hamarat mı?
Lan ben dünyada kıçını yayıp yatmaya en müsait adamım. Misafir gelince mecbur
yapıyorsun. Başka bir hamaratlık yok ama kadın yemiş. Tabi Prenses ablada yok
şöyle iyi böyle iyi diye övüp durmuş. “Üst komşunun oğlu vardı. İyi çocuktu.
Gerçi senden biraz büyük sanırım. Bak aklıma geldi bizim Lions`dan yakın bir
arkadaşın oğlu var. Çok iyidir, gidip geliyoruz birbirimize. Senin yaşlarında
bir oğlu var B. Çok yakışıklı çocuk.” Yakışıklı ve B. Dur bir dakka Lions mu
dedi? ”Görsen bir de yardımsever çocuk. Sevgilisinden ayrılmış diyordu annesi.
Gel sizi tanıştıralım.” “Abla soyadı neydi bunların?” B. Meğer benim Bay
B.`immiş. soy ismi duyana kadar tesadüftür dedim ama yok değil valla. “Tanıyorum
arkadaşız ya biz onla da uzun zaman oldu görüşmeyeli. Sevgilisini de tanıyorum
zaten de niye ayrılmışlar hiç duymadım?” dedim. Meğer kız bunu aldatmış. İyi
olmuş ite, sürünsün köpek. O değil miydi benim canımı yakan. Beter olsun. Prenses
ablayla Bay B. İle tekrar karşılaşma planı yaparken görümceyi bile araya
sokmayı düşündüğüm günler ne kadar uzak şimdi. Kaynanaya sırf kızı ile aram iyi
olsun diye bir sürü yalakalık yapmıştım. Kalbim kırıldı be. Hakikaten kırıldı.
En çokta umut verip verip kıçıma tekmeyi yapıştırmasına bozuldum. Ama hala
salak gibi ona aşıkken mutluydun be diyor.
9 Mayıs 2015 Cumartesi
bok atmadan önce düşün
Bazı insanları sırf hayata ve içindekilere karşı olan duruşu
yüzünden daha çok seviyorum. Avukat kız sayesinde tanıştığım bir kız var. O da
hukuk okuyor. Marjinal desem ona nasıl olur? Bize garip gelecek bazı
özellikleri var. Mesela telefonu yok. Kullanmıyor. Bizim elimizden
düşürmediğimiz, sosyal medyayı takip ettiğimiz, fotoğraf çektiğimiz, onla bunla
konuştuğumuz çok fonksiyonlu aletten bahsediyorum. Telefon kullanmama sebebi
ise özgürlüğünü kısıtladığını düşünüyor. Kızla tanıştığım an itibaren kanım
kaynadı. Sonra onunda bu yardım olayları ile ilgilendiğini fark ettim. Garip
bir arkadaş grubumuz oldu. İpini koparan geliyor. Ne zaman görüşsek yeni yüzler
oluyor. Ne mi yapıyoruz? İhtiyacı olan çocuklar bulup ders vermek, okul
boyamak, köylerde falan tıp, dişçilik okuyan üst sınıftaki arkadaşlar sağlık
taraması falan. Gittiğimiz köylerde nüfus kontrolü açısından doğum kontrol
yöntemlerini anlatmaktan, gelir kaynağı elde edebilecek alternatif yöntemler,
ağız diş sağlığından, çocuk bakımına kadar bir sürü konuda bilinçlenmelerini
sağlayacak şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Tabi bu tip şeylerde devletin birkaç
organından izin sıkıntımız çıkıyor. Çünkü ne bir derneğiz ne bir vakıfız. Bir
araya gelmiş garip bir grubuz. O arkadaşını getiriyor bu arkadaşını getiriyor
derken oldu bu büyüyen halimiz ama. Arada
böyle haberleşip toplanıyoruz. Marjinal`le karşılaşınca da görüşmemizden dolayı
fırçamı yedim ve bir iki gün sonraki toplanmadan haberdar oldum. Dün yine
toplanıyorlardı müsaittim gittim. Geldiğimde muhabbet baya koyuydu. Dört yıldır
tanıdığım sınıf öğretmenliği okuyan bir arkadaşım derse ihtiyacı olan bir çocuk
olup olmadığını sordu. Boş vakit yaratabilmiş sonunda. Tıp öğrencisi olan bir
çocuk nerden lafı döndürüp dolaştırdıysa öğretmenlerin ne kadar gereksiz
olduğuna, ona hiçbir şey katmadığına falan getirdi. Bu ve bunun benzeri birçok
şey söyledi. Sadece paraya baktıklarını, üç ay yattıklarını daha neler neler.
Ama en son tıp okumak ne kadar zorken öğretmenliklerin ne kadar kolay olduğuna,
öğretmenlerin para kazanmasının daha kolayken tıp da zor olduğuna ve en sonda
“Zaten aramızda malum bir sıfır farkı var. Sıralama” deyince ve gülünce bende
film koptu. Açtım ağzımı yumdum gözümü. Lan tamam kabul işini yapmayan öğretmen
var bende karşılaştım. Sadece parama bakarım diyen var. Ama bunu
genelleyemezsin. Doktorların hepsi mi ahlaklı çalışıyor? O zaman organ mafyasına
çalışan doktor ne? Hepsi mi öyle doktorların? Çalışan emek veren çırpınan
öğretmenlere ne olacak? Bu kızı dört yıldır tanıyorum ve onlarca çocuğa hiç
karşılık almadan ders verdi. Kolay para kazanıyorlar yan gelip yatıyorlar diyor
ya bir tane kuzenim matematik öğretmeni. En iyi okullara gitti. Mezun olunca da
Anadolu’da ki şehirleri yazdı, ailesi istememesine rağmen. Çünkü kız hep
öğretmenlik Anadolu’da öğrenilmeli, orası görülmeden öğretmen olunmaz kafasını
yaşadı. Kolay para kazanıyor. Ben biliyorum anlatıyor çünkü. Gittiği okulda
müdürsüzlükten stajı bitince müdür oldu ve uğraştığı şey çocuk tacizleri.
Burada anlattıklarının onda birini anlatsam insanlığımızdan bir kez daha
utanırız. Amcası tarafından taciz edilen mi dersin, sınıf arkadaşının babası
ile evlendirilen 13 yaşındaki kız mı dersiniz. Resmi evlilik yok ama imam ne
güne duruyor dimi. Parayı kolay kazanıyor ya aldığı parayı el sabununa
yatırıyor bizimki. Tırnaklarının içi temiz olacak böyle gezme dediği çocuğun
“Hafta sonu çorapları ben yıkayacağım. O zaman çıkar öğretmenim” diyen çocuk
için. Hayatında hiç sinemaya gitmemiş çocukları sinemaya götürmek için kolay
para kazanıyor o. Gerçi iki çocuğu kaybedip bulana kadar kafayı yiyecek kadarda
şaşkın o. Ailelerin evini tek tek gezip, tek göz odada beş altı çocukla yaşayan
aileler gördüğü için ağlayan yine o. Ama tıp kazandığı için kendini bir bok
zanneden başkası. Lan it o tıpı kazanırken bilmen gereken dersler zembille mi
indi sana? Hani diyorsun ya sıralama farkı bu senin IQ nu gösteriyor ya sende
EQ yok. Sırf bu yüzden senin odandan çıkan her hasta sana anlayışsızlığından
dolayı ilerde küfredecek. Ve sen o IQ`un ile insanda zekanın çeşitli olduğunu, zekanın
matematik fizik dışında alanlarının olduğunu hiç bilemeyeceksin. Ve işin kötüsü
bir grup insanın gözünde her zaman zavallı olarak kalacaksın.
7 Mayıs 2015 Perşembe
bildiğiniz teyzelerden değil
Yok yok gözü döndü bunların. Hayır edepli olsunlar azıcık
bari. Bunlarda hiç biri yok. Verdikleri akılları duysanız ağzınız açık kalır.
Manavdan meyve seçiyorum sanki. Ona bak buna bak, şunu ve şunu elinde tut.
İkisini bir arada idare edersin, akıllı kızsın diyorlar. Benim bildiğim
teyzeler edepli dur, elin çocuğuyla oynama der. Bu 21 yy. teyzeleri çok
fena. Yeni adayın sevgilisi var ya.
Bildiğiniz sevgilisi var. Çöpçatan teyze -şaka değil gerçek- bunu bir düğünde
görüyor. Annesiyle arkadaşmış. Çocuk büyümüş etmiş ve talihsizlik sonucu
Çöpçatan Teyze ile aynı düğünde hopbidi hopbidi oynarken karşılaşmış. Çocuğu
geçen yıldan beri söylüyor, ah sevgilisi olmasa ne yakışırsınız diye. Bir de sürekli
“Fizik okuyor yedi yıl mı ne oldu ama ne yapalım çok sevdim bu çocuğu.” diyor.
Kendilerinde en nefret ettiğim huyu statü merakı. Yok şu meslek gurubu olmak
zorunda olmalı, etiketsiz olmaz gibi salakça düşünceleri var. Onun nesline ne
izlettiler bilmiyorum ama hatun iki gönül bir olunca samanlık seyran olura
karşı. En sevdiği şeyden de bahsedeyim mi? Ben, yani yeni oyuncağı. Çocukla
tanıştırmaya kalktı ve bende battı balık yan gider dedim. Sonuçta sevgilisi
olup da kabul eden ben değilim diye düşündüm. O yansın haline. Gerçi bizimkinde
de akıl. Sevgilisi varken benle buluşan adamdan ne bekliyor. Çocuk beni görür
görmez ne dedi peki ”Sevgilim var ama seni anlatınca dayanamadım. Cidden
Cılız`ın sorusunu çözdün mü? Kafasındaki dikiş senin yüzündenmiş.” Cılız
Çöpçatan teyzenin oğlu. Fazla zeki bir tip. Küçükken de fazla cılızdı. Beni
sinirlendirdiği için iki metre yükseklikten yanlışlıkla itmiş olabilirim. Soru
da bu mantık, akıl sorularını çocukluğundan beri sever. Şimdi yüksek yapıyor
yine getirdi koydu önüme bir tane. Kendisinin de çözmesi zaman almış falan. Ama
şekilseldi, üç gün kafayı yiyene kadar bir gece uyurken çözdüm. Saat beş
falandı sanırım uyanıp unutmadan yaptım yattım. Götünden atıyorsun demeyin ben
takılınca böyle oluyor. Geometri sorularında çözemediklerimi hep yarı uyku
modun da çözdüm, kalktım unutmadan çizittirdim. Farkındayım bazı nörolojik
bozukluklar var ama öldürmediği sürece sorun yok. Ne diyordum, heh adam bir
çocuğu küçükken sinirlendikçe dövmemden, yüksek yerden atmamdan, bir de salak
bir soruyu çözmemden etkilenmiş. Hayır birde Sidikli`nin ayağıma işediğini
bilse kesin aşık olurdu.
Not: Çöpçatan teyze haklı çocuk şeker. Ağzı iyi laf yapıyor,
komik. Fark ettik ki bizden iyi arkadaş olur. İki saatte kırk yıllık arkadaş
gibi olduk. Kız arkadaşıyla tanıştıracak. Tabi
bizim nasıl tanıştığımızı azıcık çarptıracağız.
Etiketler:
ben,
çöpçatan,
görücü usulü randevularım,
günlük,
kişisel post
6 Mayıs 2015 Çarşamba
toplum hazır olsa plan hazır
Ondan bundan vakit bulup bir türlü bir araya gelemediğimiz o
kadar çok insan var ki. Bazen düşünüyorum hepsini bırakıp keyfimce yaşasam ne
olur? Bizim kızları ihmal etme olayını iyice abarttım son dönemde. Sürekli
kendimle ilgilenmekten başkasına vakit mi kalıyor ki keyifle dedikodu yapalım?
Bay B şu ara beynime sıçmakla meşgul olduğu için, benimde onu masaya yatırıp
deşecek arkadaşlara ihtiyacım oldu. SarıKız (ay bu da inek ismi gibi ama
olsun), NilKuşu oturduk, köpürtmeyi becerdiğim kahveleri içmeye başladık.
SarıKız yine şu iyi fal bakıyor, bu iyi fal bakıyor muhabbetine girdi. Tamam
bize de baksın deyince “kızı evlendi ya bakmıyor tövbe etti.” “bilmem nesi öldü
tövbe etti.” Lan madem tövbe ettiler ne diye ağzımızı sulandırırsın ki. Zaten işi
biten beş dakika beklemesin tövbe etsin. Bende iki akıl almayı beklerken Dahi
ile Aslan`ı dinliyeyim bolca. Lan zaten yedi yirmi dört konuştuğunuz adamlar,
azıcık akıl verin dimi? Gerçi akıl verseler neye yarayacak? Ben yine kafama
estiğim gibi davranmıyor muyum sanki. Bu dingil Sarı geçen NilKuşu ve bana da
fal baktırmış. İçmeden de bakılıyormuş bu da yeni bilgi. Neymiş evlenmem ben
diyen NilKuşu birkaç seneye gidiciymiş, ben evde kalıyormuşum. Anlaşılan ben
Bay B`yi öldürüp hapse düşüyorum. Zaten depresifim, şu çocuk aramamış, doktorun
boyna nöbeti var, dediğine bak şunun. Ben bir de buna dört çocuk istiyorum
diyorum. Toplum hala kaldıramıyor ki babasız çocuğu, evlenmeden yapayım. Hadi
bir tane olsa belki araya karışır da dördünü küçük parçalara bölsen
yediremezsin. Bu arada doğum günü için seçtiğim pastanın tadı da bok gibiydi
ama kusura bakmasın artık. Evde kalıyormuşum, pastanın tadı kötü olsa ne olur.
Aptal sarışın diyorlar diye kafanı siyaha boyattığın gün itibariyle deli
olduğuna kanaat getirmiştim zaten ben senin. Buna rağmen seviyorum seni. Ayy bu
yazıyı okuyamayacaksın ama doğum günün kutlu olsun. Off Bay B`den hoşlanmıyordu
bu Sarı. Kesin o mavi pis bakışlarıyla nazarı bu değdirdi. İyi ki Doktor`u
sevdi. Yoksa ona da şimdiye kadar elveda demiş olurduk. Umarım doğum günü
dileğini benim için kullanmışsındır.
Kendime not : Bay B`den uzak dur. Bahsederlerse dinleme.
Aklın bir karış havada gezme diyorum sana bir dinle beni.
5 Mayıs 2015 Salı
ayartabilmiş miyim
Bu soru beylere. Yanınıza gelip size içinde adı ve numarası
olan bir kağıt veren kadın hakkında ne düşünürsünüz? Sevgiliniz de yoksa arar,
mesaj falan atar mısınız? Bence atmalısınız. Hata kızın deli değil de, cesur,
tatlı falan olduğunu düşünmelisiniz. Bunları sizi yönlendirmek için
söylemiyorum. Hiç yapar mıyım ben öyle şey? Ben zaten bu tip şeylerde hayatta
yapamam. Durduk yere bir insanla tanışıp, canım sıkıldığı için sohbet ederim.
Ama bir erkekten hoşlandıysam, gözüm kaydıysa hayatta tanışamam. Özgüvenim o
dakika ortalıktan kaybolur. Benim özgüven zaten Casper gibi. Ne zaman birinden
hoşlansam bir duvarın içine saklanıyor, geçiyor gidiyor. Numara vermeyi
bırakın, kafamı çeviremediğim oluyor. İlla bir ortamda bir şekilde tanışmalıyız
ki ben bir rahatlayıp canım nasıl davranmak istiyorsa öyle davranayım. Yoksa
git, pat diye tanış tarzı bir insan değilim ne yazık ki. Lakin bugün kafama mı
darbe aldım, evde gaz kaçağı vardı da tüm gece soludum bilmiyorum. Sabah elmamı
yedim, koşuma gittim, eve gelince maillerimi kontrol ettim. Hocam yaptığım bir
iş için çağırmış odama uğra demiş. Aradım mümkünse bilgisayarını kap gel dedi.
Bende kaptım çıktım. Güzel toplu taşıma aracımda yerde buldum oturdum. Sonra
önümde bir nuri dikilmeye başladı. Çocuğu gözlerimle soydum, boy kilo hesabını,
yaşını çıkardım. Bu konuda da Microsoft`un How-Old.net servisi bile benden daha
iyi iş çıkartamaz eminim. Çocuk fena halde yakışıklı. Kıvanç Tatlıtuğ yanında
halt yemiş. Sarışın uzun boylu ve ela gözlü. Vücudu baştan aşağı süzdüm, kaslar
falanda tamamdı. Bingo tam tipim. Bay Uzun`da aynen böyleydi. Gerçi onun saçlar
uzundu, boyda baya uzundu, gözlerde eladan çok sarıydı. Kulağa pek romantik
geliyor ama bal rengindeydi. Neyse kızlara whatsapp`dan yazdım “Böyle biri var
numara mı vereyim mi?” Hepsi ver dedi bende kağıdı çıkardım yazdım. Ya o
inerken ya ben inerken verecektim. Ama lanet olsun ikimizde aynı yerde indik. O
kadar yazdım dedim ama düştüm bir çelişkiye ben önde o arkada yürürken döndüm
arkama “Merhaba” dedim. Dünya üzerindeki en güzel kelimelerden biri. “Ben Lady”
dedim elini uzattı, bakışları kıstı. Aklından geçen kesin bir yerden
tanışıyoruz ama ben onu hatırlamıyorum. Bu öyle merhaba falan derken numaramı
uzattım. “Numaram kağıtta yazıyor.” Dedim gülümseyerek. Çocuk o dakika dumur
oldu. Bir şey diyemedi salakça güldü. “Görüşmek üzere” dedim, dönerken “Adım”
diye başladı. Durur muyum bende döndüm “Cidden adın neydi?” diye sordum. “Yolcu”
demiş olsun bende gülümsedim döndüm gittim. Çaktırmadan baktım kağıdı açmış
telefona yazıyor. Ancak şöyle bir nota
var, ailesi ona öyle bir isim vermiş ki vermeseler isimsiz kalsa da olurmuş.
Babası kesin cinayet işledi ve çok pişman oldu. Öldürdüğü adamın adını oğluna
verdi. Diğer bir ihtimal çocuk sütçüdendi ve babası ondan nefret ediyordu, o
yüzden bu ismi verdi. Ben bunları düşünürken bir de baktım bu benle aynı yönde
yürüyor, kapıdan geçiyor. İçimden yüksek sesle aynen şunu dedim “Siktir, umarım
aynı fakülte değildir.” Bir gaza bastım, yürümedim resmen son model lamborghini
oldum son hızla hocanın odasına girdim. Artık nasıl bir haldeysem adam iyi
misin geç otur falan dedi. numaramı kaydederken görünce sevindim, bütün gün
netim şarj sıkıntısına rağmen açıktı ama yazmadı. İnşallah sevgilisi yoktur.
Varsa da ayrılsınlar bence. O kıza bu kadarı yeter. Ay birde yazıyormuş ama
bakıyormuşum sevgilisi bulmuş. “Sevgilimi ayartmaya çalışan sürtük sen misin?”
derse cevabım hazır ama “Ayartabilmiş miyim?”
4 Mayıs 2015 Pazartesi
yanlış filme bilet aldınız
Altıda kalkıp gitmek nedir? Yataktan sürüklendim resmen. Bir
önceki akşam oturmuşum sabaha kadar. Orda burda dolaşırken yorulmuşum alarmı
duymadım bile. Ama NilKuşu sağ olsun zil sesine tüm apartmanı uyandırdı. Trafik
olmasınmış. Cumartesi günü, insanların uyumak için fırsat buldukları gün neden
erken kalkıp kendilerini trafiğe neden atsınlar ki? Deli mi millet bizim gibi?
Aaa sürprizden bahsetmedim dimi? NilKuşu sevgilisi Aslan geliyor, NilKuşu`nun
okuldan bir arkadaşı sevgilisiyle geliyordu. Son olarak da Elmacı isimli baya
kafa olan bir arkadaş ile ekibimizi tamamlamıştık. Ama arabanın içinde Elmacı
yerine Joker vardı. Kızın işi çıkmış gelmemiş, bunun ne işi var çözemedim. Yol
boyunca horul horul uyudum. Aslan`nın iğrenç müzik zevki olmasa rüya bile
görürdüm ben. Güzel bir pansiyon ayarlamıştık. Manzara iyi, bahçesi var, bir de
iyi yorumlar almıştı. Tek sorunumuz çiftler birlikte ben Elmacıyla kalacaktım.
Göt kadar mekan, oda sayısı belli. Bizim dışımızda da var bir iki kişi. NilKuşu
kalırmış benle ama surat beş karış. “Sana ne kızım! Boş ver kalsın senle. Sana
mı sordu sanki Joker`i getirirken.” diye düşündüm. Ağzımdan çıkansa “ya gir
sevgilinin koynuna yat. Odada iki yatak yok mu? Yatar uyuruz. Sanki kaç saat
uyuyacağız hem gezmeye geldik.” Kimse çok iyisin demese de ben bir melek
olduğumu biliyorum. Adamdan hoşlanmama rağmen aynı odada kalmayı kabul ettim.
Benim hakkım ödenmez. Sağ olsunlar ödediler. Gittiğimiz her yerde çift çift
uzaklaşmalar, ortalıktan kaybolmalar. Zahmet edip topluca zor takıldık. Bizde
her zaman ki gibi Joker`le uzun süre birbirimizi yedik, sonra uzlaşmaya bakıp
daha insansı sohbet etmeye başlayabildik. Hatta elimde telefon Doktor Bey ile
pıt pıt mesajlaşırken dikkatini çekti oturdum ondan bahsettim. Nasıl acınası
bir haldeymişim meğer. Ben bu kadar anlatınca susturmak için olsa gerek buda
son kız arkadaşından yediği kazığı anlattı. Kızla bir süredir birliktelermiş.
Geçen gün biriyle görmüş. Kızda buna sadece fiziksel bir şeydi erkek arkadaşım
var zaten benim demiş. Vay be ne hatunlar var diye düşündüm, dayanamayıp
söyledim. Ama bana güldü it. O kızın söylememesine bozulmuş. Onun için fark
etmezmiş. Söylese de devam edebilirlermiş. Dürüstlük önemliymiş. Mal ya bu.
Sana dürüstte ya sevgilisine. Bu ara ne çok bu tiplerle karşılaşır oldum ben. Bizimkiler
de baş başa takılınca çeneme vurdu sanırım. Ne diye konuşursun ki. Akşam bir
araya gelip eğlenmesek ama cidden kızabilirdim. Madem çift çift takılacaktınız
ne diye baş başa gelmediniz ki? Gece geç yatarız diye düşündüm ama erkenden
çekip gittiler. Bizde mecbur çıktık odaya. Ay gözlerini kapat, araya yastık
koyalım, uzun bakışma sahneleri gibi film sahneleri bekliyorsanız boşuna
beklediniz. Sırayla giyindik, yataklar iki adet tek kişilikti. Uyuyamayınca
açtık televizyonu çizgi film izledik. Ama yatmadan inşallah ölmeyiz, polis
falan basmaz diye dua ettim öyle yattım. Hayır gazeteye yansır sevgilisiyle
çıktıkları tatilde öldü falan, bizimhalk ilk ahlar sonra “tuu”lar. Elin adamıyla
ne işi vardı, hak etmiş diyenlerde olur. Annem zavallı öldüğüme mi üzülsün
artık, milletin dediklerine mi bilemem. Tabi polis falan basarsa hani öyle olur
ya o zaman ölseydim keşke derim. Ölürsem annem üzülür, polis gelirse annem
öldürür. Ay bir de inşallah horlamam, sayıklamam ya da osurmam. Yenimle yüz yıl
dalga geçer diye düşüne düşüne uyudum. Ertesi gün daha iyiydi Allah`tan. Tabi
bunda NilKuşu`nu kenara çekip biraz daha yalnız bırakırlarsa çekip gideceğimi
söylemem faydalı olmuş olabilir.
2 Mayıs 2015 Cumartesi
sıkıcı ve sessizsiniz
Uzaklaşmanın, tüm işlerden, şehrin stresinden uzaklaşmanın
güzelliğinden bahsetmek isterdim ama boş verin. Bunları zaten herkes biliyor.
Şimdi buraya iki standart söz yazsam başım göğe ermez. O yüzden yine ben, ben
oldum onların hepsini boş verdim. Buluşma noktasına en son ben gittim. Bir de
baktım bana gelmem ben gidiyorsan git ayağı yapan Uyuz Asistanın tek lafıyla
damlamış. Ya abi figürü bu kadar önemli mi? Sidikli Asistan`a “abi” diyor,
sözünden çıkmıyor. Al işte üç beş görüşmeye Uyuz`u da kaybettim. İsanbul`un
baya dışında, güzel şirin bir ev demek isterdim ama gece karanlığında
gittiğimizden ilk anlayamadık nereye geldik. Sabaha kadar oturduk. Biz yatarken
horozlar uyanmıştı. İşin ilginç tarafı hiç kimse telefonuna elini uzatmadı. Bir
iki saat uyuyup sabah yürüyüşüne gittik.
Komşulardan da dönerken köy yumurtası, reçel falan toplaya toplaya
geldik. Köy insanı misafire cidden düşkün de, o teyzeler çok fena. Kimin başı
kimle bağlı, kim ne iş yapar, o ne biçim ayakkabı, yok zayıflıktan ölecekmişiz,
anamızın babamızın haberi varmıymış…. Teyzeleri biz atlattık ama anneannesinin
erik ağacı başına gelenleri atlatamadı.
Erik bırakmadık dalda. Bahçedeki otları yolup yolup yedim, çardakta
oturup oyun oynadık. Sonra içimizdeki Türk Piknikçisi uyandı. Erkekler mangalın
başına geçti. Bahçeden malzemeleri topladık salata yaptık. İçecekler için
bakkala giderken eşek gördüm. Hayvanla oynarken içecekler yalan oldu ama çok
tatlıydı. Gerçi parmaklarımı dişlemeye kalkması hoş bir hareket değildi ama
büyüklük bende kalsın, affettim onu. Zaten bizimkiler de bir mangalı abartmıyorum tam üç saatte
yaptılar. Hatta o bir saat daha uzardı da, Asistanın ablası ve eniştesi uğrayıp
işe el attılar. O kadar çok yemişiz ki o kadar yürüyüşe rağmen akşam yemeğini
yemeyi bırakın yarın sabah kahvaltı yapmayı düşünmüyorum. 1 Mayıs babamın doğum
günü. İlk defa babamın doğum gününü kuru bir telefon konuşmasıyla kutladım.
Garip geldi. O kadar kalabalıktan sonra yalnız başıma şimdi evde oturuyor olmak
garip geldi. Uyuz korkmazsın sen dedi evine gitti. Ama ben biliyorum o kız arkadaşıyla
görüşmek için gitti. Of galiba kıskandım ben bu kızı. Resmen kardeşimin
ilgisini tamamen aldı. Anneler gelinleri çekemez ya, bende ki de o hesap. Yarın
sabah Allahtan yola çıkıyoruz da evde tek kalmıyorum. Yalnızlığı zerre
sevmiyorum, çok sıkıcı ve sessiz.
Etiketler:
arkadaşlarım,
ben,
doğada Lady,
günlük,
kişisel post,
Uyuz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)