İstanbul güvenli bir şehir değil bir çoğumuz için. Etrafta
tiner çekenler var, para vermeyince bıçak çekenler, zaten dilenen sizleri soymaya
hazır çocuklar kaynıyor. Bir çoğumuza göre Suriyeli sayısının artmasıyla iyice
çivisi çıktı. Zaten hiç birinin para ihtiyacı yok, bizlerden iyi yaşıyorlar.
Devlette onlara yardım ediyor. Mesela metrobüste son duyduğuma göre devlet
onları maaşa da bağlayacakmış. Bütün dertlerimiz sıkıntılarımız onlar yüzünden.
Zaten yıllardan beri herkes der çocukları doğurup doğurup sokağa atıyorlar. Biliyor
musunuz bu kelimeleri sarf eden herkesten utanıyorum. Çünkü bunları söyleyenler
hiç savaş görmedi, hiç yokluk açlık çekmedi, anneleri tarafından hiç terk
edilmedi, kışın doğalgaz faturasının çok gelmesinden yakınırken dışarda üşümek
nedir bilmedi ya da donarak ölmedi. Hiç biri ayakkabı boyamadı, elini kire
bulaştırmadı. Üniversitede ayakkabı boyayarak masraflarını çıkaran bir arkadaşım vardı ama o da tabi hobidir kesin. Hepinizden utanıyorum, sizi duyan kulaklarımdan, iğrenç
fikirlerinizi kusan ağızlarınıza o lafları tıkmadığım içinde kendimden. Herkes kışın
köprü üstündeki çocukları kınadı ama kimse onların çıplak ayaklarıyla
oturduklarını fark etmeyip söylendi. Fark edenlerde acıtasyon dedi geçti. Belki
de acıtasyondur ama kimse benim montumla üşüdüğüm havada onları üşümediğini
söylemesin.
Size neler yaşadığımı anlatmak istiyorum. Para benim için hep araç
oldu. İlk okuldayken ekonomik kriz babamı da vurdu. Zor, hatta boktan bir yıl
geçirdik. Annem o dönemin sonunda işe geri dönmeye karar verdi. Evimiz vardı,
pişirecek yemeğimiz vardı ama astım hastası bir kardeş varken eskiyen
ayakkabılarınız bahane edemiyorsunuz. Hatta ayağınıza küçük gelse de çünkü
biliyorsunuz ki babanız alır ama karşılığında neyden fedakarlık ederek. Hep
para konusunda fazla bilinçli ya da fazla kulak misafiriydim. Okulda koşu
takımına seçildiğimde hoca son kez baştan aşağı aşağılayıcı bir şekilde süzüp
eskimenin hakkını veren spor ayakkabılarıma takılıp "Başka var mı?" dedi. Yoktu.
Sonra diğer hocaya dönüp “Bu olmaz. Bir de buna ayakkabımı almaya uğraşacağız” dedi
ve gitti. Bu olmuştum. İstanbul`un iyi bir semtinde, iyi bir evimiz vardı, ama
paramız yoktu. Okulun öğrencilerinin benden farkı onların hala paraları ve
yırtık olmayan ayakkabıları vardı. Ondan sonra işler düzeldi. Babam işlerini
toparladı, annemde devletin güvenli kollarına geri döndü. O saatten sonra
kardeşlerimin ödevinden, yediği yemeğinden ben sorumlu oldum. Yine istediğimiz
her şey alındı, el üstünde tutulduk, yok denmedi. Ama ben o aşağılayıcı bakışı
ömrüm boyunca unutmadım. Annem küçükken benim çok kibirli bir çocuk olduğumu
söyler ki küçüklüğümü bilen herkes aynı fikirde. Giydiğim kıyafetleri sevmediğim
sürece ikinci kez giymek istemez ağlarmışım. Babam nasıl olsa yenisini alıyordu
ilk çocuktum, şımartılıyordum. Ama tüm o eskimeyen ayakkabılar içinde olan
arkadaşlarım içinde ben bir öğretmen tarafından aşağılandım. O günden sonra
bende kibirden eser kalmadı. Aldığım her şeyi parçalana kadar giydim, hatta
sevdiğim için dolabımda duran yırtık tshirtlerim var. O gün kendimi bir dilenci
gibi hissettim.
Kimseye bahsetmedim, Ama aşağılayan gözlerle baktığınız o
çocukların yaşadığının onda birini bile yaşamadım, bu bile bana yetti. Ama ben bu kış o köprü üstündeki
çocuğa ayak numarasını sorup ayakkabı aldığım için, verirken gören insanlar
tarafından azar işittim. Pastanenin önünde duran çocuğa sürekli poğaça aldığım
için satmayı reddettiler. Sonuçta müşteriyi rahatsız ediyorlardı. Tüm bunları
yaşarken, çok az insan bana destek olurken, bir çoğu tarafından azar işittim. Hastane
önünde "Simit alın çok açım para istemiyorum" diye yalvaran yaşlı kadına simit
alırken, ayağı çukurda amcamız "Hep yapıyorlar burda bunu inanma dedi. Annem o
hastanede çalışıyor ve ben o hastaneye bu kadar sık giderken bir kez bile
görmedim. Hiç para vermedim de diyemem ya da kandırılmadım. Cebimdeki son paramı eve gidecek parası yok
zannettiğim bir kadına verdiğimde cüzdanına koyarken benden çoktu parası. "Nasılda Türkçe öğrenmişler, bak bak!" derken hiç aç kalıp, savaştan kaçmadı, zorunda
kalınca oranın dilini şakımadı. Üzgünüm ama "çok para veriyorlar, bizim
evlerimizi kiralıyorlar, lüks daireler alıyorlar" dediğiniz adamların Suriye`de
fakir olduğunu düşünmüyorum. Buraya geldi diye onlara kimse milyon dolarlarda
vermiyor. Bunları anlatmamın sebebi de aman ben ne kadar iyi bir insanım
demenizi sağlamak değil. Öyle olsa hiç kimseye anlatmadığım, içimde ilk gün ki
gibi duran o ağır, ezici ,aşağılayıcı bakışları sizlere anlatmazdım.
Bugün okulda
işlerim olduğu içi izin aldım. Öğlene kadar bitince ofise gitmeyip NilKuşu`nun
yüksek lisans dersini ektirtip yemek yedik, kahvemizi içtik, alışveriş yaptık.
Kuaförden çıkıp eve yürürken 10 11 yaşlarında üzerinde kazağından başka bir şeyi
olmayan kirli, kağıt toplayan bir çocuk önümüzde durup “abla para versene
karnım aç” dedi. Nilkuşu`nun arkadaşı direk “Paramız yok” dedi. Çocuk tek
saniye düşünmeden ilerlemeye başlarken "Bekle" dedim bakkala koştum. NilKuşu daha
akıllı davranıp onu da getirdi. Kendisi seçsin diye. "Siz ne alsanız olur" dedi
ısrar edince bir paket albeni bisküvi aldı. Daha fazla al dedik kabul etmedi
çikolata bile istemedi. Onun yaşında bir çocuğa babası istediğini al dese
bakkalı satın aldırırdı. En sevdiğim çikolatayı ben eline verdim. Dışarda duran
kolayı zorla aldırdım. Biz parayı verene kadarda gitmedi. Sonra teşekkür etti,
boyundan büyük o kağıt topladığı arabayı aldı sonra giderken abla diye seslenip
el salladı. Kurgu değil, acıtasyon yapmaya çalışan bir film, kamu spotu tarzı bir şey falan
değil. Acıta acıta gerçek. Çünkü onun gibi bir sürü çocuk var. Bizler görmezden
gelip, söyleniyoruz, ellerine üç beş kuruş veya benim gibi bir bisküvi
sıkıştırıp gönderiyoruz. Onlar için hiçbir bok yapmıyoruz. Kahvemizi yudumlarken
masaya gelip mendil uzattı diye onlardan nefret ediyoruz. Bizim için tek dertleri
para olanlar onlar. Biz sıcak ofislerimizde, maksimum 10 saat çalışıp, çileler çekerken o
iki mendille köşeyi dönüyor. O çocuğun o saatte okulda olması gerektiği, mendil
satmak yerine oyun oynaması gerektiğini boktan kurgusal televizyon
programlarıyla doldurduğumuz beynimize iletemiyoruz. Almadı , ona daha
fazlasını sunarken bile sadece karnını doyuracağı kadarını aldı, teşekkür etti
ve gitti. Geride sizlerin ve benim insanlığıma duyduğum utançla bıraktı beni.
Yazının başını okuyunca bir sövdüm, kusura bakma :)
YanıtlaSilUmarım o salak düşüncelerle dalga gectigimi elestirdigimi fark etmissindir. O kadar vicdansizlasmadim daha inan
SilYok canım, anlamam ben. Doğal gerizekalıyım :P
SilÖzür dilerim sadece o kısmı okuyup küfredip kapattın sandım. Doğal gerizekalı benim :D
SilSuriyelilere maaş bağlanması ve vatandaşlık hakkının verilmesi konusunda bende eleştirmedim değil ama bu demek değildir ki onların halinden anlamıyorum. Eskimeyen ama artık bana ve kardeşlerime olmayan eşyaları (giyim, ayakkabı vs.) çevremize yerleştirilen suriyeli ailelere veriyoruz. Zamanın da afgan ailelere de yardım etmiştik çünkü. İnsan yokluğu ya da zorluğu yaşayınca onlara kesinlikle aşağılayıcı gözlerle bakamaz. Sende yaşamışsın zorluğu. Ben de yaşadım ve yaşamaya da devam ediyorum. Dünya tuhaf bir yer. Kime ne olacağı belli olmuyor ama hor görmek çok kötü, asla yapamayacağım şeylerden birisi.
YanıtlaSilİşin kötü tarafı burdaki insanlar bunu yapabilcek insanlar değil. Ama sokakta o kadar çok var ki. O kadar çok rastladım ki hor görene her defasında nefret ettim. Özellikle çocuklara kötü muamele edilmesine katlanamıyorum.
SilEn son haberlerde çıkan ''Suriyeli çocuğu kaldırıp yere fırlatan esnaf'' içimi dağladı resmen. Bir de özür diliyor. Neymiş çocuk bisiklete dokunmuş. İnsanlar çok vicdansız. Kalpleri körelmiş.
SilBu yazından etkilendim. Duyarlı olmamız gerekir her zaman.
YanıtlaSil...
Bir sokak çocuğuna senin için sevgi nedir diye sorduğumdabana şu cümleleri kurkuştu. “Eğer hayata tutunabiliyorsam şu yanımdaki köpeğe borçluyum. O benimle birlikte sokakta yaşadığım köpeğim. O benim Karabaşım hem de arkadaşım. O beni seviyor ve bana kuyruk sallıyor. Bende onu seviyor herşeyimi Karabaş'la paylaşıyorum."
Ya o kadar masum ki. Umarım hayat ona sevecek daha çok kişi verir vermiştir.
SilÇok güzel yazmışsın. Tüylerim diken diken oldu. Hele o seni aşağılayan öğretmeni elime geçirseler var ya... Neler neler yapacağım, neler diyeceğim ama... Maalesef ki böyle insanlar var. İyilik nedir bilmeyen, açlık nedir bilmeyen, ego tavan, kötülükle dolu kalpleri olan insanlar maalesef var.
YanıtlaSilBunu bir öğretmenin yapması daha kötü bence ama malum öğretmen seçme standardımız bile saçma.
Silİçimi dağladın resmen... O kadar doğru şeylere değinmiş, o kadar güzel anlatmışsın ki... Her gün binlercesine rastladığımız o minik kalplere, o soğuk ellere küçümseyerek bakan ne kadar vicdansız insanlar var ve biz onlarla birlikte yaşıyoruz bu dünyada...
YanıtlaSilÇocuk olunca daha bir hassas oluyorum. Çok büyük haksızlık geliyor onların yaşadıkları.
SilDuyarlı olmaya çalışıyorm ladym elbet bu konu hakkında ben o aileye kızıyorum. Çocuklarını çalıştırmak zorunda kaldıkları icin buna mecbur bırakanlara kızıyorum.
YanıtlaSilYalan yok burada olanlar gayet normaller hadi geçtim sureklilik sağlayan teyzeler vat bizde..
Bazıları o duyguları somurdugu için bu aşağılama ya da kişi insan olmayı bilmediği için. .
Gene de yaptığını takdir ettim bu tarz yardımları yapan yerlere gönderiyorum ben genelde.
Keşke kimse üşümese o soguklarda keşke savaslar olmasa keşke çocuklar bu trajediyi hiç yaşamasa !
Ailesi olana bende kızıyorum ama ailesi olmayan olupta bir boka yaramayan var. Çcocuğa ne öğretirsen öyle yetişiyor. Bir şey göstermezsen iyilikten bahsetmezsen görmediği bir davranışı sergilemesini bekleyemezsin ki.
SilKeşke be Müptem keşke
Hayatın değişmeyen gerçeklerinden bir tanesi daha. Bence insanın empati de sempati de unuttuğu duygulardan.
YanıtlaSilBazen görmezden gelmek işimize geliyor ki bunu bende yapmıyorum diyemem hani.
Silya o kadar içten gerçek çatır çatır anlatmışsın ki ya çok etkilendim. hepimiz senin gibi güzel kalpli olalım yaaa.
YanıtlaSilGüzel kalpli deme cidden değilim. Sadece çocuk ve kadın hassas noktam. Çünkü sömürülüyoruz ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz. Her gün gazetede mutlaka bir çocuk cinayeti ve tecavüz haberi var.
SilCanım benim, güzel bir yazı yazmışsın. Ama bir noktada sen de yanılmışsın. Sen o insanların yaşadıklarını yaşamadığı halde o insanları yargılayanlara, aşağılayanlara çok kızmışsın. Çok da haklısın. Ama bu kadar nefret dolu olma. Çünkü sen de çok yargılamışsın. Benim ailem de çok parasızlık çekti. Annemin yaşadıklarını anlatsam oturur ağlarsın. Ben de çok çocuğa yardım etmeye çalıştım. Ama hiç senin yardım ettiğin çocuklar gibi olmadı biliyor musun? Bir çocuk istedi, etrafıma onlarca çocuk toplandı. İsteyen çocuk küçücüktü ama ona çikolata alınca etrafımda toplananlar bizim yaşımızdaydı. Ve o an kimse yardım etmyor biliyor musun? Öyle kalıyorsun. Ve bıçak çekiyorlar. Sana hiç çektiler mi peki? Çekselerdi napardın? Ben çok korktum. Kardeşime ve sevgilime de aynı semtte farklı zamanlarda olan bir şeyi anlatayım. Ayakkabı boyacısı küçük çocuk abi boyayaym diye tutturmuş. Ve ikisi de para vermiş, boşver kardeşim boyama demişler al şu parayı. Çocuklar da abi para verdin boyayalm demişler boyamışlar. Sonrasında kardeşimden daha fazla para istemiş, boyamak daha pahalı senin verdiğin az demiş. Kardeşim gidebilmiş. Ama sevgilimin etrafını 8 tane çocuk sarmış, birinin elinde de bıçak varmış. Bütün parasını verip gitmiş. Benim gibilerden baya nefret ediyorsun ama ben bu olanlardan sonra daha cesaret edemiyorum. Çok iyi niyetlisin biliyorum. Ama sen de bu kadar yargılayarak hata yapmışsın. Yardımın hiç ters tepmemiş çok şükür, Allah da hep yardımcın olsun canım.
YanıtlaSilHaklısın yargıladım ama yardımı yapmayandan ziyade eleştirip karşı çıkana. Hoş şeyler yaşamamışsın ama gnelleyip hepsinden ümit kesmek bana ters. İki ay kadar önce çikolata verdiğim bir kız ilk tekmeledi tutmaya çalışırken yumrukladı orospu dedi kaçtı. Orta okulda bıçakla önümü kesip paramı istediler. NilKuşu o gün çocuğu tuttu getirdi kolundan ama lisede servis beklerken bıçak çektiler telefonunu çaldılar ki bir kaç gün olmuştu alalı :D Uyuzun çocukken ayakkabısını almışlardı kovaladım pazarlıkla kendiminkini verdim Uyuz`unkini aldım. Dilenciler tarafından çok kandırıldım ama kesemedim işte ümidimi. Okuldan sonra Uyuz`dan para alanlar vardı fark edince kavga ettim tabi tek değil.
SilKAldı ki parayla yadıma inanmamda. Üniversite boyunca param yardım için anca bir simit al verdi ki cebimde para olursa ama üyesi olduğum bir sürü yardım kuruluşu var. Para vermedim ama Toçev`de misal depoda ağustos sıcağında hediye paketledim. Öyle yüklü paralar verecek param cidden hiç olmadı ama hep şunu düşündüm bir tanesinin bile olsa hayatında belki bir fark yaratabilirim.
sevgiyle sarılıyorum şu an sana
YanıtlaSilUtandım :D
Sil