27 Mayıs 2022 Cuma

fiziğin çok güzel ama soğuk ve mesafelesin

 



Sanırım hiç kimse böyle bir cümle ile terk edilmemiştir benim dışımda. Ah bir de “Kağıt üzerinde güzel duruyoruz” var bu da hakaret literatürüne adını altın harfler ile yazdırır. Hayatım tam olarak ne zamandan beri çığın önüne kattığı bir ağaç olarak yoluna devam ediyor bilmiyorum. 18`li yaşlarımda başladığım blog yaşamına 28 yaşımın son aylarında başladığım noktadan gerilemiş halde devam ediyorum. Çöp poşetine koyup geri dönüşüme tabi tutulmayan dört yılım ve potansiyelimi harcadığım eş dost tarafından söylenen bir kariyerim var. Tüm bunların üzerine pasta süsü kıvamında 6 ay birlikte olduğum insan tarafından metalaştırılmanın çeşitli hakaretleşrilmeleri ile kürkçü dükkanıma geri döndüm. Buraların en cafcaflı döneminden üç beş kişinin kaldığını gördüğüm günlere geçiş yapmışız ki bu işimize gelir. Çünkü son dört yılda koltuğu ile gezen o kadar çok insan tanıdım ki müsaadenizle bu dutlukta onlara sallayıp anonim kimliğim ile başıma bir iş gelmemesini umacağım. Buna da ilk olarak bedenimin güzelliğini övüp ruhumu soğuk ve mesafeli bulan eski sevgilim Hakim Bey ile başlayacağım. Amadan öncesinin ve sonrasının alakasızlığı sizin de dikkatinizi çektiyse beklentinin üzerine tırmanmam olduğunu anladınız demektir. Adam adı üstünde hakim diye hakaret edemem diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sonuçta bu özel hayat ve eski erkek arkadaşımıza da saydıramayacaksak buraların ıssız ormana dönmesinin manası ne? Herkes instagramda twitterda takılırken buraya boşuna mı döndük? Hazırsanız şirket evliliği yapacak gibi ayrılırken Uyuz`un doktor Sidikli`nin mühendis olarak ona ve ailesine yakışmamızdan bahseden yürüyen içi boş ego dolu koltuktan bahsetmeye başlıyorum..


27 Aralık 2020 Pazar

yalnızlık bir tuvalet kağıdı

 




Kelimelerin anlamları için TDK`ya bakmaya ihtiyacım yok. Aslında bence kimsenin sözlüklere ihtiyacı yok. Tüm o anlamları verip başımıza saran zaten bizden çok da farklı olmayan atalarımız. İncir yaprakları ile moda dünyasına yeni bir soluk getirmiş olsalar da bizden önce olup biten her şeye kafa sallamamız beklenemez. Mekanın ruhunu oluşturanda, zamanı anlamlandıranda kişinin kendisinden başka biri değilken birkaç kelime hakkında TDK ile ters düşmemiz sorun olmaz diye düşünüyorum. Mesela yalnızlık benim için bir tuvalet kağıdı. Hatta ikinci bir anlamı öğleden sonra üçte çatallaşmış ses. 3 yıl olacak yalnız yaşıyorum. O aşık olduğum İstanbul’dan farklı bir şehirde. Alışık olmadığım bir kültürün için de. Sevmediğimi bildiğim ama ayırılmaktan korktuğum bir şehir. Boş sayfada görünüp kaybolan imleci çok seyrettim. İlk yazmaya başladığımda 18-19 yaşlarında dünyaya pembe gözlüklerle bakan, aklı beş karış havada, idealleri, çizgileri, güveni, aşka ve diğer her şeye inancı olan bir tiptim. Şimdi görünüp kaybolan imleçten dahi korkan biriyim. Artık o imleç her göründüğünde bitirmem gereken raporlar, göndermem gereken mailler, başlamam gereken projeler falan geliyor. İleride dönüşeceğimi hayal ettiğim kadın olamadım. Şimdi ne zaman o kadını biraz göstersem etrafımdaki insanlar ya delirdiğimi ya hala büyüyemediğimi düşünüyor. Bu sabah uyandığımda fark ettim ki onu terli bir tişörte sarıp saklamışım. Şimdilerde tek yaşamanın eğlenceli olacağını düşünen onun yerini yalnızlığı biten tuvalet kağıdı için kimseye seslenemeyeceğini kendine hatırlatıp duran zavallı aldı. 




8 Eylül 2020 Salı

fortuna ile kumar masasına oturulmaz


Zor bir gün geçirdim. Vanası patlamış su borusu gibi saatlerce ağladım. Hayatta yaptığım tercihlerin doğurduğu sonuçların bu kadar zor olmasını beklemiyordum. O eski enerjik, dünyanın güzellikler ile dolu inancına sahip olan, en tatsız olayda bile gülecek bir yer bulan kızı özlüyorum. Şimdilerde o kızın yerini anneannelerimizin izlediği Hint dizilerinin dram sahnesinin vazgeçilmez oyuncusu aldı. Dört ayağı üstüne düşmeyi beceremeyen kedi gibiyim. Herkes kişisel gelişimini daha iyi yönlere taşırken ben karşınıza daha korkak, daha umutsuz, daha az güvenen, daha az neşeli, daha az gerçek kahkaha atan bir tipe dönüştüm. Annem bile doğurduğu büyüttüğü çocuğu tanıyamaz oldu. O dünyaya kafa tutan kızın yerinde gerçekleri dünyanın tahmin ettiğinden daha çok siyah barındırdığını gören bir kız duruyor. Montana`ya yaz günü kar yağmış falan hikaye hani ben de. Hatta Elvis Presley dirilmiş olsa şaşırmaz haldeyim. Fortuna diye bir hatun var Roma Mitolojisinde. Kendileri ile tanışmam bir altı yılı buluyor. İlk tanıştığımda bana kıyak geçtiği için pek bir sevmiştim. Gelin görün ki kör demelerinin sebeplerini anladım. Meğer benim için tüm sürprizlerini sona saklayıp kendileri bana sadece bir el oyun kazandırıyormuş. E tabi bilmem lazımdı Fortuna ile kumar masasına oturulmaz. 


 

29 Mayıs 2020 Cuma

o kadarcık daha kalsan olmaz mıydı?


Babaannemi öldüğünden beri rüyamda hiç görmedim. Bazen sesini duydum, bazen sadece orda olduğunu hissettim. Yüzünü hiç göremedim. Sidikli ne zaman rüyasında görse uykusunda ağlar. Uyanırım, sarılırım, onu anlatmasını dinlerim, babaannemin bize anlattığı masalı anlatırım. Kendi masalını. Dünyalar tatlısı bir kadındı. Uzun saçları, ikide kedisi vardı. Güzel bir kadındı, boylu poslu. Güzel yemekler yapardı. Ama en güzel yaptığı şey beni çok güzel severdi. “Allah kızlarıma böyle kaynana nasip etsin” diye anneme dua ettirecek kadar iyi bir kaynanaydı. Anneme gerçek kızıymış gibi davranırdı. Sidikli favori torunuydu. Galiba aramızda ona benzeyen, onun kadar zarif olan o olduğu için. Çanakkaleliydi. Evin tek kızıydı. Onu çok seven bir baba iki de abisi vardı. Aşık olduğu adamla tanıştıktan sonra ailesini arkasında bırakarak Karadeniz’e  yerleşmişti. Deli gibi aşık olduğu kocasının öldüğünü öğrendiğinde bebeğini erken dünyaya getirmişti. Babasının adını vermiş oğluna. Ailesi geri dönmesini istemiş, kocasının ailesi baştan beri istemedikleri yabancı kızın gitmesini. Ama benim babaannem inatçıdır, pes etmez. Kalmış. Aşık olduğu adamla yaptıkları evi, anıları bırakmamış. Yıllar sonra bile anlatırken ağlardı. Tekrar tekrar ne kadar aşık olduğunu söylerdi. “Dul kadını rahat bırakmayacaklarını anladığımdan yanımdan tüfeğimi hiç ayırmazdım” derdi. Herkesin gözünü korkutmuş. Bir tek dedem vaz geçmemiş. Ailesi oğullarının dul ve çocuklu bir kadınla evlenmesini istememiş. Babaannem ölen kocasına aşıkmış. Ama dedem babaannemi herkese hatta ona rağmen çok sevmiş. Tam dört yıl ona evet demesi için beklemiş. Babaannem ”Ben çok şanslı bir kadındım. Bir kez çok aşık oldum, bir kez çok sevildim, sevdim” derdi. Dedem sert duruşlu, soğuk bir adamdı. Ama babaanneme bir başka bakardı. Güldürmek zordu onu. Hatta ben hiç başaramadım. Ama babaanneme bakarken hep gülümserdi. Dört oğulları bir kızları daha oldu ama dedem en çok babaannemin ilk oğlunun üzerine titrermiş. Gerçi onun için tüm ailesini karşısına almış, babaannemin kendi evini bırakmamasını, tutunmasını kabul etmiş. Bazen babaannem bizi de alıp giderdi. Ahşap bir evdi. Çatı katına saklanmayı çok severdim. Evin önündeki derede oynardık. Babaannemin küçük bir bahçesi vardı. Hep tek bir tane kırmızı çiçeği olurdu. Küçükken gül zannederdim, meğer gelincikmiş. Dünyanın en güzel kırmızısıydı. İçimden hep koparıp saklamak gelirdi ama babaannemin izin vermediği tek şey ona dokunmamızdı. Hasta olmaktan nefret ederdi. Hastalandığında en çok nefret ettiği şey hasta olmaktı. Annemle uzun yürüyüşlere çıkarlardı. Sidikli dibinden bir dakika ayrılmazdı. Dedemse gecesi gündüzü, aldığı nefes oymuş gibi davranırdı. İki kez ölümün kıyısında dolaştı ama geri geldi. Sonra elektriklerin kesildiği bir gece evindeki boktan merdivenlerden aşağı düştü. Ben onu hiç göremedim sonra, hiç. Bana masal anlatmasını özledim. O baş etmesi zor saçlarımı örmesini özledim. İyileştikten sonra söz verdiği gözlemeyi yapmadığı için kızgınım. O kadarcık daha kalsa olmaz mıydı? Zaten hain kedileri de o öldükten sonra gitti. Dedem günlerce aradı, sanki kedileri bulursa babaannemde gelirmiş gibi. Babaannem eve dönerken peşine takılan iki yavru kedi onunla birlikte gitti. Geriye bir tek albümleri karıştırırken çıkan fotoğrafları kaldı. Bir de dedemin anneme verdiği babaannemin hiç çıkarmadı dedemin verdiği yüzüğü ve aşık olduğu adamın kolyesi kaldı. Yüzüğü benim, kolyesini Sidikli`nin düğününde takacakmış. Keşke bir on yıl daha bekleseydin be babaanne. Annem değil de sen saklasaydın. 

5 Ağustos 2019 Pazartesi

Türkiye kültür ateşesiyim ya ben



Terk edilince kuzu kuzu düştün buralara derseniz hakkınız var derim ama ayıp olur. Kibarlığı elden bırakmayın derim. İki aydır ben Joker`siz hayatta kalmaya çalışıyorum. Dışarıdan bakan anlamıyor. İki hafta Joker ona buna ayrıldık diyene kadar ağzımı açmadım. Sonra zır telefon “Lady ayrılmışsınız doğru mu?” Lan sana Joker demiş tabi doğru. Niye söylememişim bıdı bıdı. Kuralları varmış. Ayrıldıktan sonra kendimi dışarı atıp hikayeler paylaşmam, götümü başımı açıp bak bu taş kızı kaybettin mesajı veren fotoğraf paylaşmalar, fon müziği imalı olan videolar ve tabi ki gurubum kadın erkek karışık olmalı. Erkekleri de onun tanımaması gerekiyormuş. Bir falcı randevusu şart adam dönecek mi bilmemiz lazım. Tabi tanıdıklarla kızın talibi çok mesajları iletilmeliymiş. Bir süre sonra çok üzgün özledi seni ama bak bir çocuk var iyi düzgün biri elini çabuk tut döneceksen dön diyecek dostlarım araya girmeliymiş. Benim yaptığım ise iş ev iş ev. Kimseye söyleyemedim çünkü ben kabul edemedim. Buraya ayrılık sonrası milletin dizdiği benim uyguladığım kadın taktiklerini yazıp dergi gibi prim yapmak isterdim ama hepsi yalan oldu. Uslu uslu aramasını bekledim ettim ama ayrılmışsınız diye arayan telefonlar Joker`i onla gördüm bunla gördüme döndü. Arkadaşı dedim, olur dedim işime evime gittim. Kocası tarafından boynuz yiyen ama erim yapmaz beni seviyor diyen kadın gibi inkar ve büyük bir inanış içinde bekledim. Sonra zır telefon Joker`i biriyle öpüşürken gördüm. Ona bile inanmadım be. Trump`ın seçildiğine inanamayan Hillary Clinton oldum bir anda. O kadar inanmadım ki fotoğraf istedim. Kendimi bu hala düşürdüm. Hayatımda ilk defa biri için anneme sarılıp hüngür hüngür ağladım. Joker için döktüğüm son göz yaşımdı, beni cidden terk etmiş. Üzüldüm. Pişman oldum tüm davranışlarım için. Onu dışladığım, duygularımdan bahsetmediğim için ama lan siz erkekler değil misiniz duygu konuşmaktan bıkan. Hani bizim dırdırımız bitseydi? Sana seni seviyorum bile dedim ki bu uzaylıların dünyaya barış getirmesi gibi bir şey. Korkuyorum işte ben ilişkinin sonraki adımlarını atmaktan. Ayrılık adımı bile takip edemiyorum ben. Etsem çoktan dönermişsin bana. Bir arasaydın be. Bende şeytan dilemezdim. Pijama koltuk takılırdım. Salağım ben baya zaten. Olmasam ağzıma gram alkol sürmeden dün akşam elin İtalya`nını öpmezdim. Kız kıza doğum günü kutlamaya çıkıp bize katılan turistlerden biriyle öpüştüm. Niye neden yaptığım açıkça ortada ama onu öperken intikam değil ya dedim kendime. İki soda içip çiseleyen yağmurda dans edip İtalyanı öptüm. İşin kötü tarafı aldatılmıştan çok aldatmış hissediyorum. Ama yalan da yok yakışıklı, centilmen çocuktu, sefam olsun. Elin kızlarını öperken Joker düşünseydi benim ne yılan olduğumu. 

12 Temmuz 2019 Cuma

tekmeyi ben yedim



Giriş kısmını geçiyorum hayatımın gelişme kısmıyla başlıyorum. Yazmaya da okumaya da vaktim falan olmadı. Eh buraya yazdıkça kendimi bolca da gazlayıp Jokerle ilişkime zarar verince bir dur dedim kendime. Sonuç terk edildim. Mis gibi kızdım halbuki. İşimi kurdum, çılgınlar gibi çalıştım. İkinci üniversite bitti, üstüne meslek mi değiştirsem moduna bile geldim. Kaynanaların istediği şeker kız, erkelerin oh be rahatlık dediği kızdım. Ama kızların koynundan çıkarıp kendime sevgili yaptığım Joker daha fazla dayanamadı bana. Ayrılma sebebimiz benim ailesi ile tanışmamam. Bir yıldır on gün huzurluysak on birinci gün kavgamız buydu. Beş yıl olmuş annesi beni bir tek fotoğraflarda görmüş. Ne güzel işte sana kaynana gelin dramı yaratmadık bak keyfine. Onu oyalıyormuşum, ciddi düşünmüyormuşum. Erkekler ne zaman evlenelim diyen taraf oldu? Hepsi Aslan ve NilKuşu`nun evlenmesi yüzünden. Sıçsalar biz daha büyük yaparız der bu. Aile fobim var dedim, terapist önerdi. Evlenme korkum var dedim, evlendiğini anlamayacaksın bile dedi. Sanki kuaförde bıyık aldırıyoruz. Ulan nasıl anlamayacağım. Adamın derdi annemi doğum gününde aramak, babamın babalar günü kutlamak. En son bizimkiler Amish deyince baya sinirlenip ayrılalım dedi. Ciddi olduğunu anlamam beş dakika sürdü. O koca beş dakikada hiç konuşmadan sadece baktı. Hiçbir şey konuşmadık. Tamam dedim. Adam duyar duymaz silah sesini bekleyen koşucu gibi kalktı gitti. Bir aydır ne sesini duydum ne gördüm. Hayvan öküz. Terk etti be beni. Bir de gitmeden öptü. İnşallah bağışıklık sistemimin kaldırabildiği ama seni süründürecek bir virüs o son öpücüğün tükürüğü ile sana bulaşmıştır. Kurtulmak için de bana ihtiyacın olur ben dönüp bakmam sana. Üzülmedim, ne olacak ya diye bir ay gezdim. Herkese güldüm ama daha fazla dayanamadım be. İçimi söktün, bende ağlayacak hal bırakmadın. Annenle tanışsaydım keşke. Kabusumla yaşardım, sen olurdun yine.

10 Mart 2018 Cumartesi

kaldırım terörü


Türkçemize yeni bir deyiş kazandırmak için aranızda bulunmaktayım. Bu yeni deyiş herkesin bildiği ancak henüz adını kimsenin koymadığı bir durumu, bir insanoğlu tipini tanımlıyor. “Kaldırım öküzleri” benim bu ara taktığım ve en en nefret etiğim insanlar listesinde top 10`da. Onlarında içinde bulundukları durumu anlamaya çalışsam da ipin ucu yine onlara dokunuyor onların eylemsizliklerine ve ben yine kendimi onları suçlarken buluyorum. Sokaklarda park edecek yer kalmayınca kaldırımın yayalar için olduğunu unutup yayaların kaldırımdan başka çaresi olmadığını göz ardı edip araçlarını kaldırıma park ediyorlar. Belediyeler sağ olsun zaten yapılan binalar ile kaldırımlar iyice daraltılıyor. Bu da yetmezmiş gibi araçlarda park edince bize yürüyecek alan kalmıyor. Yolun kenarında yürüyorsun bu kez de yolda hak sahibi olan hareket halindeki araçlar sürekli kora ve yolun ortasında yürüme bağrışları. Bıktım ya.  Yaya yolunu işgal edenden de, kaldırımdaki öküzler yüzünden yolda yürümek zorunda kaldığımı anlayamayan öküzden de. Park yeri yetersiz bla bla demeyin. Kaldırım benim hakkım. Eğer park yerin yoksa belediyene bağır ondan talep et park yerleri. Her şeyi geçtim göremeyen ya da tekerlekli sandalye kullanan vatandaşların hakkını gasp ediyorlar. Duyarlılık diyorum ama park eden aracı şikayet ediyorum plaka veriyorum poliste bir şey yapmıyor. Aklıma twit açıp gördüğüm her kaldırımda ki aracın fotoğrafını çekip ifşa etmek ve görenlerinde bana  yönlendirecekleri bir topluluk oluşturmak istiyorum ama kendimi biliyorum kontrolü sürekli sağlayamayacağım. Ama Lady ben bu işle uğraşırım sana da yardım ederim gel ifşa edelim derseniz fikir burda konuşalım kaldırımdaki araçlardan kurtulalım.