9 Nisan 2015 Perşembe

vahşisin doğa


Gelsin çocukluğum. Öksürük şurubu. Ama tatlı değil bu seferki. Böyle acımrak bir şey. Günde dört defa bu eziyete katlanmak zorundayım sanırım bir süre. Annem kıçın başın açık dolanma, daha havalar soğuk demişti de, ben söz dinlemedim tabi ki. Bugün iki sınavdan sonra kendimi hastaneye doğru yönlendirdim. İki gündür deliler gibi öksürüyorum çünkü. Ciğerlerimi olduğu yerde sevdiğim için gittim zaten. Bronşit falan dedi. aslında buraya bunlardan bahsetmeye gelmedim. Sınavdan nasıl kaçılır isimli bir yazı yazıp okul defterini kapatmışları maziye götürecektim. Ama ondanda vaz gesize Majo ve Nyota`dan bahsedeceğim. Ders çalışmaya başlamadan önce bir meyveli yoğurt yemek istedim. Aç ayı oynamaz, nasıl ders çalışsın? Yerken de birkaç zaplamadan zarar gelmez dediğimde vefakar, çilekeş anne Nyota`ya rastladım. Majo için nasıl çırpınıyor bir görseniz içiniz parçalanır. Yapayalnız kalmışlar tarafsız bölgede. Avlanma sorunlarının yaşandığı bir dönem ve Majo bir gün daha sadece süt içerse ölecek. Söyledim dimi aslan ana oğul bunlar. Ciddi ciddi belgesel mi anlatıyorsun diyeceksiniz ama evet. Sinirlendim ve üzüldüm çünkü. Majo ve annesini kimse sürüsüne almıyor. Hatta yaklaşamıyorlar bile tehlike diye görülüyor. Majo`nun yaşıtlarıyla oyunlar oynayıp bir aslan nasıl olunur öğrenirken o açlıkla savaşıyor. Annes bir av buluyor, onda da daha kursaklarından geçmeden sırtlan sürüsüyle karşılaşmak zorunda kalıyorlar. Majo yemese ölecek, daha fazla dayanamayacak; yemeye devam ederse de bir başlarına kalmış ana oğlu sırtlanlar harcayacak. Bu belgeseli çekenlere de aferin hani. Lan koskoca BBC sponsor, iki kilo et alıp veremediniz mi hayvana? Bir erkek aslan sahip çıkar diyen varsa bu Türk filmi değil ki. Erkek aslan demek Majo`nun ölmesi demek. Erkek aslanlar kendi yavrularının bile dörtte birini öldürüyor. Bak bunu su aygırları da yapıyordu. Sırf dişinin ilgisi için. Belgesel bitti ama Majo`ya ne oldu öğrenemedim. Bir sürü erkek aslan olma dersini kaçırdı, oynayamadı, yapayalnız kaldı. Nyota desen yavrum yemedi yedirdi, avladı getirdi. Bana da ne olduysa resmen belgeseli izlerken gözlerim doldu. Ama çok tatlıydı kıyamadım be. Gerçi fark ettim ki bizde aynen böyleyiz. Biz kan dökmeden sosyal yaşama aynı bunu uyguluyoruz. Güçsüzden kurtul. Yarın sınavda da Nyoya`dan bahsedip tribünlere oynamayı düşünüyorum.

11 yorum:

  1. Nyota için yetkilileri davet ediyorum. Bi hesap numarası açalım, herkes bağış yapsın. Nyota'yı okula yollayalım, o da yaşıtları gibi eğitim görebilsin.
    Kimi aslan 2 liran var mı, otobüse bineceğim diye dolaşırken kimi aslan özel helikopterimi hazırlayın diyor. Adaletin yok be dünya! Dualarımız seninle Nyota!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nyota müthiş bir anne. Ya bir görsen Majo o kadar tatlıydı ki. Bu büyüyecek kocaman bir şey olacak, hatta seni görse midesine indirir demezsin.
      Yalnız bazı iki liralar da iki liradan bol oluyor. :D

      Sil
  2. Geçmiş olsun... Kendimi suçlu hissettim bak, aklım sende kalmıştı, sınavların yetmediği gibi, hasta olmuşsun bir de... Kendimi nasıl affettirsem acaba...
    Sen belgeseli anlatırken gözümde canlandı bu arada. Sanırım yazının en çok o bölümünü sevdim, belgesel seyretmek beni acayip dinlendirdiği için seviyorum. Ama bir şey farkettim, sen belgeseli analtırken... Sanki biraz duygusallık ve burukluk var üstünde?
    Hmmm, sanırım kendimi nasıl affettireceğimi de buldum... Fazla vakit harcamadan, yeni bölümü yazayım, en azından merakına çare olabilirim :) Belki duygusallığına ve burukluğuna da iyi gelir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hasta olunca nedense böyle oluyorum. Yalan söylüyorum tamam. Kızlarla nane limon halimiz geçti ama etkileri üzerimde sürüyor. Geçer yakında sanırım.
      Belgesel bende çok seviyorum ya. Ama bak Sidikli var kardeşim o tam manyak bu konuda. O gelince sabaha kadar oturup izliyoruz :D
      Ben görene kadar yazmışsın bile. Suçlu hissetme hiç :D ya da hisset şu Arzu baya merak konusu bende :D suçlulukla hikaye yazman doğru orantılı anladım kullanırım :D

      Sil
  3. 2 belgesel var hiç unutmuyorum onları. Birinde maymunları anlatıyor, yaşayışları, birbirleriyle olan ilişkileri falan. İçlerinde hamile bir tane orangutan var doğumu yaklaşmış böyle kıvranıyor kendi halinde. Aha dedim anne olacak oy çok şirin falan ama ölü doğum yaptı. Rahat bir yarım saat içli içli ağladım o anne bebeğinin ölü olduğunu reddedip kucağına alıyor, sarılıyor, temizlemeye çalışıyor falan ama kesinlikle bırakmıyor başına bir iş gelir diye. Çok kötü olmuştum onda.
    Diğer bir belgeler aslanlarla ilgiliydi. Onda da çocukluktan yetişkinliğe bir aslanı izliyorduk böyle çok cesurdu, güzeldi, güçlüydü falan her şeyini gördük ettik sonra bizondu sanırım büyük boynuzlu hayvanlardan biri çenesini kırdı. Belgeselin geriye kalan kısmının tamamında biz o bebekliğini bildiğimiz aslanın açlıktan ölümünü izledik. Onda da hiçbir şeyde ağlamadığım kadar ağladığımı hatırlıyorum. Kimse de çıkıp tedavi ettirelim yok yemek verelim olayına girmemiş bir de. Tamam doğanın kanunu bu ama elde imkan varken değerlendirmemek neden? Bak yine çok kızdım -_-

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende en çok ona kızdım zaten. Çekiyorsun ordasın anlatıyorsun ama yardım etmiyorsun. Haksızlık bence bu. İmkan var işte. Birde böyle acıklı acıklı anlatıyor ya ses. hiç samimi gelmiyor. Ama gözleri bakışları resmen içimi parçaladı. Minnacıktı ya. Bir annesi vardı. Yapayalnız.

      Sil
  4. Bende bir belgeselde ağlamıştım. Filin etrafını sanırım dişi aslanlar sarmıştı. Tabii kaçması imkansız gibi bir şey derken biri üstüne çıktı filin hayvanı canlı canlı resmen yedi ya her etinden parça koparılışında benimde canımdan can gitti :(((

    Dikkat et kendine gerçi bugün bende çok kötüyüm. Gerçi suç bende de neyse :)

    Yav bir de en üstteki yorumu yapan kişi hayvanlarla dalga geçmiş sanırım. Duyarlı olmak onlar için üzülmek ne zamandan beri dalga konusu haline geldi anlamadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kutup ayısı vardı birde ona da üzülmüştüm. Bir de böyle bembeyaz tüylere kırmızılık hiç karışmamıştı. ya keşke öldürmeden beslenme olsa. çok hoş olurdu.
      Geçmiş olsun. Umarım önemli bir şey değildir.
      Yok yok o öyle yazar. İğneler. Dalga geçmek değil yoksa amacı. bak bloguna onun o hep öyle :D

      Sil
    2. Sağ ol komşu bugün daha iyiyim peki sen?

      Evet ya ama maalesef mümkün değil sanırım. Hayvan sonuçta gene hayvan :)

      Hımm bende dalga geçti sandım. İnsan hassas olduğu konularda herkesten aynı hassasiyeti bekliyor. Ama tanımadığım için yazım tarzının öyle olduğunu bilmiyordum.

      Neyse komşu kendine dikkat et sen bize lazımsın :)

      Sil
  5. Benim ciğerler, bu hastalık boyunca dışarı çıkıp biraz dolaştıktan sonra geri döndüler. Çok havasız kalmışlar içeride. Geçmiş olsun, bol bol su iç ve yat tamam mı?

    Üç yaşında bir erkek kardeşim var, Lady. Bu yaşta en büyük eğlencesi belgesel izlemek. Böyle aslanlar, ceylanları falan yediği zaman kahkaha atıyor. :D Şiddetten zevk alıyor çocuk. Ailemin yanına gittiğim zaman, birlikte bir belgesel izledik. Bir fil yavrusu var, yeni doğmuş, ama yürüyemiyor. Annesi çok çabalamasına rağmen yürütemedi. Sürü de gidiyor ve yavruyu orada ölüme bırakıp, sürüyü takip etti anne fil. Kardeşim gözleri kocaman açılmış bir biçimde ekrana bakakaldı. Sonra bastı çığlığı. Televizyonun önüne geçip, anne file vuruyor. Yavru fili gösteriyor, gitme diye ağladı öyle. :/

    Böyle yaşama savaşı olan belgeseller fazla duygusal oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Drama sen bunu sürekli çekiyordun nüksediyor dimi? çok fena bir şeymiş ya. Öksürmekten uyuyamıyorum resmen. Annemler rahatsız olmasın diye sesi kısık tutmaya çalışıyorum ama yok. Annem gece on kez geliyor ses kesilince bir şey oldu sanıyor. O hale geldik :D
      Ben o kardeşi yerim. Poposunu kollarını ısırırım :D
      Yavrum ya kıyamam ben ona. Aileniz sizin hep böyle. İçinize bolca merhamet üflemişler.

      Sil