Boş gezenin boş kalfası sanırım benim. Tatilden direk
Bursa`daki eve döndük. Sidikli akşamında bavulunu toplayı Ankara`ya gitti.
Babam İstanbul`a döndü. Küçük Bey burnu sürtülsün diye verildiği işine geri
döndü. Gerçi her akşam yine bizde Uyuz ders çalıştırıyor. Bu sene sınava
girecek, babası özel okula bir dünya para veriyor, bizim hayta tatilde onu
gazlayana kadar dersle alakasını sırada uyumakla sürdürüyordu. Artist`in kız
arkadaşı bir arkadaşın düğünü için gitti ki burda parantez açıp dedikoduları sonra
vereceğimi belirtiyorum. Artist ile amcam ne zaman gidip geliyor belli olmayan
iş seyahatleri ile boğuşuyor. Uyuz gündüzleri ortalıktan kayboluyor ne haltlar
karıştırdığını henüz çözemedim. Doktor kuzen İstanbul`a gitti. Doktorun ablası Karamsar ise her akşam
işten sonra gelerek tüm umudumu, hayat enerjimi, ruhumu sömürüyor. Düşünün bir
de daha üç gündür durum bu. Allah düşmanlarıma böyle kuzen versin de çöksünler
diye bile beddua etmem ben. kıza gökyüzünde yıldız var desen tepene düşecek
ölçeksin der. Resmen mutsuzluğa endeksli. Amcam buna 28 yıl nasıl katlanmış
anlamıyorum. Evlat işte ne yaparsın. Adam kışın bıktığından olsa gerek her yaz
üç ay boyunca yengemle burdan kaçıyorlar zaten. Bizde ana kız yengemle(Artist
ile Küçük Bey`in annesi ) fink fink geziyoruz. Buna rağmen AvukatKızla
Edebiyatçı`yı arayıp çok sıkıldım çok yalnızım diye ağladım. Sonuç bir tanecik
bana kıyamadılar. Eh ne yapayım. Hem timsah göz yaşlarının hepsi erkek milleti
üzerinde kullanılacak diye bir şart da yoktu.
27 Temmuz 2015 Pazartesi
timsah gözyaşlarımın kurbanları
25 Temmuz 2015 Cumartesi
uyutur yine kaçarız
Geçirdiğim en zevkli tatillerden biriydi. İlk defa
amcamlarla tatile gittik. Babamın bir boy büyüğü. Kendileri bir buz kütlesi
olmakla meşgul olduğu için adama bir türlü ısınamadım. Erkek kardeşler olarak
çok az konuşarak markalaşsalar da bu amcam işi en çok abartan. Yıllarca farklı
şehirlerde yaşadığımız içinde hep kırk yılda bir görüştük. O yüzden Artist`nin
huyunu suyunu bilmem. Ama kardeşi geçen yaz bizimle tatile çıktı, tüm yaz bizde
kaldı. Her sabah sigarasını içtiği balkonumdan içeri girerken dürtükleyip
karnım acıktı dedi. O yüzden onun huyunu suyunu bilmekle kalmam hangi yemeği
sevdiğine kadar bilirim. Ama abisini çok yakından tanıyorum dersem yalan
söylemiş olurum. Tatil sayesinde aslında ne kadar harika ve eğlenceli bir kuzen
kaçırdığımı fark ettim. Ne güçlü akrabalık bağlarımız var ama dimi? Bazen aman
akraba uzak dursun desem de, hepsi için böyle konuşmamam gerektiğini anladım. Ne
bilim sanırım her dakikasından zevk aldım tatilin. Bir iki gün büyüklerle
takılıp sonra sizi baş başa bırakıyoruz ayağına kaçmalarımızı daha çok sevdim. Çok
abes olacak belki ama hayatımda ilk defa deve güreşi yaptım. Sidikli ile
düşmeyince Artist Uyuzu teklemeyip düşürdü de biz kazandık. Ya Artistin
sevgilisinin omuzuna çıkıcağım diye tutturması. Bir doksanlık adam. Kız desen
elli kilo bir şey. Mantıksızlığı anlatsak da hayat müşterek dedi çıktı valla. Gerçi
çıkmasıyla düşmeleri bir oldu tabi. Deniz bisikletinde üç kız bırakıp atlayınca
bizimkiler akıntıda bolca sürüklenince bizim haspa Sidikli ne pedal çevirdi ne
yüzmeye razı oldu. “Saçlarım yeni kurudu sahil güvenliği arasınlar kıyıya kadar
yüzemem” deyip durdu. Küçük beyde
hayatında ilk defa renkli istop oynadı. Abisi Artist ile 11 yaş olunca o da öğretememiş.
Çocuk gelmiş 17 yaşına bir kere oynamamış. Takma ismini söyleyince o kim be
diye aval aval etrafına baktı. Bu yaşta ne oyunu demeyin cidden eğlenceli
oluyor. Hele sekizden sonra tek kişi kalmayınca plajda daha güzel oluyor. Karanlıkta
ortada sıçan bile oynadık. Akşamları gittiğimiz yerlerde uzun bir masa olup
eğlenceli yemekler yedik. Balıktan nefret etme noktasına gelinceye kadar oturup
kalkıp balık yedik. Akşamları gezerken bir sürü saçma hediyelik eşya aksesuar
alıp cüzdanımda delikler açtım. Geceleri kumsalda oturup güneş doğduktan sonra
uyumaya gittik. Aklımızı kaybetmiş gibi güneş doğar doğmaz buz gibi suya
girdik. Ne bilim bir sürü basit, bazen çocukça şeyler yaptık ama çok eğlendik.
Seneye annemle amcamları bırakıp birlikte tatile çıkmaya karar verdik. Gerçi bu
annemlerin seneye olan tatili şimdiden ayarlamasıyla annemleri uyutur yine
kaçarıza döndü.
Etiketler:
bayram,
ben,
deniz kum güneş,
günlük,
kişisel post,
tatil
15 Temmuz 2015 Çarşamba
beni onunla gömün
Bayramlar benim için genelde tatil demek. Akraba azlığından
değil akraba dağınıklığından. Zannetmeyin ki bundan yakınıyorum. Küçükken kıskanırdım
ama sonra umursamayı bıraktım. Zaten sülaleyi gezmeye başlasak üç gün bayramı
uzatmak için diyanet işlerine başvurmak zorunda kalırız. Bu seneki plan ise
annemlerin özene bezene döşedikleri evlerine gitmek. Amcamlarda ordaymış ki
ikisi zaten orda yaşıyor, diğeri detaydan ibaret. Bayramın ilk günü öğleden
sonrada babamın bir sürt sürümü olan amcamlarla tatile gideceğiz. Babamla
birlikte yazlık kiralamışlar. İnternetim olur mu bilmiyorum ama umurumda değil.
Bütün gün dolaşıp aldığım, bikinilerim ve şortlarımı giyecek yerim olsun da
bilgisayarım için internet olmasa da olur. Ben aldığım için demiyorum ama çok
ciciler ya. İnsan aşık oluyor. Bazen kadın milletinin alışveriş çılgınlığını
anlamazken, bazen çok mantıklı geliyor. Ne güzel şey o dolaşıp, aşık olduğunuz
şeyleri eve götürmek. Ama o valiz toplama işi berbat. Sidikli bir haftadır
valizi toplamak için dırdır edip durdu. Bence valiz dediğin son gün toplanır. Üç
beş parça bir şey atılır. Valizi zor kapatana kadar doldurulmaz. Gel de bunu
Sidikli`ye anlat. Neyse konu bu değildi, tatilden döndükten sonra Bursa`da
kalmaya devam edecekmişiz. Annemle babam bütün yıllık izinlerini orda
kullanmaya kesin kararlı gibi. Sidikli yarışma yüzünden kaçacak, Uyuz`u tutana aşk
olsun, bense yengemler annemler falan gün gün gezeceğim sanırım. Gerçi iki
gündür Bursa`ya davet etmediğim arkadaşım kalmadı. Umarım birisi gelirde
sıkıntıdan ölmem. Baktınız sesim çıkmıyor, öldüm demektir. Bu koşullar altında biri
annemi bulsun vasiyetim olarak bikinilerimi yanıma gömsünler. Daha doya doya
giyemedim.
14 Temmuz 2015 Salı
boşuna kendini kandırma bunda suçlu sensin
Ben suçsuzum ben günahsızım. Aslında ben kurbanım kurban.
Nilkuşu ile iftarı birlikte yapmak için anlaştık. Sonra ben hiç sormadım
etmedim akşama çıkıyor muyuz diye. Sonuçta ikimizde gideceğimiz yere kadar bir
gün önceden karar vermiştik. Ama bunun sevgilisi Aslan bey iki saat kala arayıp
“Antalya`dan bir arkadaş geldi, onula buluşacağız hazırlan seni almaya
geliyorum.” deyince bana haber vermeyi unuttu. Çıkarken ben aklına gelince
arayıp hazırlanmamı söyledi. Ben Aslan`da geliyor diye bozulurken olmadık
insanlarla yemek yiyecek olma stresi yaşadım birde. Böyle bir ortamda işim ne.
Aslan`ın arkadaşı ne alaka hani. Zaten Aslan`da NilKuşu`na bariz surat yapıyor
ben nerden çıktım diye. Ama ben ne yapayım, nerden bileyim. NilKuşu adam gibi
söylese zaten hayatta çıkmam evden. Sonuç ben, NilKuşu, Aslan ve gelen arkadaşı
Joker ile Mühendis`i masa başında bekliyorduk. Aslan, Joker Mühendis hepsi
okuldan arkadaş ve Joker aynı zamanda Aslan`nın çocukluk arkadaşı. Doğal olarak
misafirinde. Mühendis ise bunların pek sıkı fıkı arkadaşları olduğundan
misafiri tanıyormuş. Aslanın beni bariz istememesini geçersek geri kalan
halinden memnun gibiydi. Hele Mühendis`in keyfine diyecek yoktu. Sebep ise
bendeniz. NilKuşu`nun benim için favori sevgili adayıydı. Beni bir ara önüne
gelenle tanıştırdığı dönem onunla tanışmıştım anlatıp anlatmadığımı bile hatırlamıyorum.
Çocuk iyi güzel hoştu da ben hoşlanamamıştım. Hani şu evlilik programına çıkıp
elektrik alamadım ben ya diyenlerdendim. Ama çocuk için durum pek öyle değildi.
En son umudu kesince bir kızla görüşmeye başlamıştı, NilKuşu hatta “Seninle tanıştırdığım
her çocuğun sevgilisi oldu. Mühendis bile bir kızla görüşüyormuş.” Demiş ve benden
paçayı kurtaranın hayatının aşkını bulduğunu iddia etmişti. Bu sevgilinizin
sizden sonraki sevgilisinin bir erkek olması gibi bir şey. Resmen sizden
kurtulunca millet doğru yolu buluyor. Anlaşılan bir tek Mühendis kalmış. Ben
bütün gece uslu uslu oturdum peki sonuç ne dersiniz? NilKuşu`nun hiç işi yokmuş
gibi eve gider gitmez arayıp, akşam Mühendisle ne kadar sıkı fıkı olduğumuzu
birbirimize çok yakıştığımızı söylemesi oldu. Ama kesinlikle yalan. Ne kaşımı
gözümü oynattım ne de şu dedikleri sinyallerden verdim. hem yapacak olsam bunu
Joker`in yanında yapar mıyım? Tamam rahat ilişki dedikte adamın yanında kuyruk
sallamam pekte mantıklı değil. Kaldı ki yapacağımdan da değil. Ya resmen
yapmadığım bir şey için suçluluk psikolojisine girdim sevgili arkadaşım NilKuşu
yüzünden. Yoksa yaptım mı?
10 Temmuz 2015 Cuma
leylekler
Uyuz azıcık manyaktır. Yani boş durmaktan nefret eder ve tam
bir öğrenme manyağı. Deli gibi tarih okur, o salak kpss tarih sorularını verin
eline size yanına tarih yazar verir. Kız arkadaşı gittiğinden beride annesinin
sıcak kucağına geri döndü. Yoksa okul döndü ailem beni özlemiştir gibi bir
düşüncesi yok. Ne zaman elime bilgisayar alsam şunun Latincesine baksana diye başlıyor. O salak telefonun hiç şarjı olmuyor nedense.
Bu akşamsa “pharynx” nin Latincesine bakmamı istedi. İngilizce tıp okuduğu için
hangisi İngilizce hangisi latince arada karışıyor. Bende açtım Google`ı yazdım
sonrada sevgili Wikipedia`nın bana verdiği yazıya göz attım. Kelime zaten
latince kökenliymiş. Sorun da bu sırada yukarda duran içerik yasaklandı falan
filan ayrıntılı bilgiye tıklayınıza kaydı. O an güzel ülkem beni bir kez daha
hayal kırıklığına uğrattı. 17 kasım 2014 itibariyle bazı kelimelerin erişimi
yasaklanmış. Evet yeni fark ediyorum. Bun savunması olmaz, olmamalı ama kariyer
ve ders odaklı bir yıl dünyadan epey uzaklaşmışım onu anladım. Yasak
kelimelerde tabi ki beklendiği üzere “insan penisi, vajina, kadın üreme organı,
testis torbası ve -ilginç bir şekilde- 2015 Türkiye genel seçimleri anketleri”
Ne hale geldik be. Bunlar bilimsel şeyler ve öğrenilmesi bakılması yasak. Neden
ayıp mı yoksa günah mı? Merak ettiğim bundan bir beş yıl sonra kardeşimin önüne
koyduğunuz tıp kitaplarında vajina geçecek mi? Kadın doğum ya da üroloji
bölümlerinin sonu ne olacak? Düşünsenize bir sürü tıp fakültesi var ve
bunlardaki insanlara bunların varlığından bahsediliyor. Gerçi şanslıyız. Biz
onların varlığından haberdarız, çocuğumuza senin leylekler getirdi dediğimizde
inanacak ve sorgulasa bile hiçbir yerde izini bulamayacak.
9 Temmuz 2015 Perşembe
baba aynı anne değişmiş sanki
İlk karne hediyesi olarak paten seçmiştim. Annemler daha
öncesine almayı hiç kabul etmediler. Düşeceksin, tehlikeli bir sürü şeyler
söylediler. Ama bütün arkadaşlarımda vardı bendede olmalıydı. Aldım, yaz gelene
kadar da evde sürdüm. Hazır olduğuma inana kadarda hiç sokağa onunla çıkmadım. İlk
defa bir arkadaşımın patenlerimi giymiştim, korka korka. İki kişi kollarımdan
tutuyordu ama ona rağmen popomun üstüne düştüm. Nasıl ağırsam iki kişi tutamadı
beni. Şişkoydum ama şimdi düşünüyorum baya şişko falandım ben ya. İki kişiye
rağmen düşmüşüm. Beni ağır siklette anca kaldırırlarmış. Bende o yüzden azimle
evde çalıştım. Sonra her yaz istisnasız saatlerce patenimi kullandım. Ta ki 12
yaşına kadar. İlk düşüşümün ardından altı yıl sonra ilk kez düştüm ve bırakma kararı
aldım. Ciddiyim. Zaten en sonda o zaman düştüğümde dizlerim kan içinde kaldı.
Sonraki çeşitli sebeplerden dolayı düşüşlerimde sadece dizlerim morarmıştı.
Bugün bizim Geleneksel Çarşamba Basketbol Günümüz. Yemekten sonra geç saatlerde
oynayıp evlere dağılıyoruz ve ben bugün düştüm. On yıl sonra dizimi kanata
kanata düştüm hem de. Küçükken düştüğümde annem üfler temizler, sarar bir
şeyler yapardı. Kabuk bağlayınca da sürekli soyardım. Acıyo diye sızlanınca
babam “Öpeyimde geçsin, iz bile kalmaz” derdi. Babama hala aynı şeyleri
söylüyor. Umarım eşek kadar kızının bacağında gerçekten iz kalmaz ama annem “Aferin
Lady aferin sana. İki gün sonra da altını ıslatmaya başlada tam olsun kızım”
diyor.
Etiketler:
babasının kızı hiç büyümüyor,
ben,
günlük,
kişisel post
7 Temmuz 2015 Salı
peki ben
İnsanların hayatını kıskanmak gibi bir adetim yoktur. O
yüzden bunu kıskançlık olarak boşuna algılayıp çıkarımlar yapmayın. Tabi bunu
adı kıskançlık olup ben farkına varmadıysam da vurun yüzüme gitsin.
Arkadaşlarım iş buluyor, yüksek lisans için görüşmelere gidiyor, interrailler
planlıyor. Bazısı da düğün dernek işte. Bense hiçbir şey yapmıyorum. Ciddi
anlamda hiçbir şey yapmıyorum. Uzun zamandır o kadar çok şey yapıyordum ki bir
anda elimde hiçbir şeyim kalmadı. Hatta o kadar çok şikayet etmeme rağmen
özledim sanırım. Bir yandan da umurumda değil. Umurumda olmamasını bir şeyler
yapmak için harekete geçmememden anlıyorum. Ama lanet uyku alışkanlıklarım
devam ediyor. Beşte yatıp onda kurulu saat gibi kalkıyorum mesela. Önceden
böyle değildim. O saatte yattıktan sonra üçlere dörtlere kadar kalkmazdım. Sabahtan
akşama kadar ya kitap okuyorum, ya film izliyorum ya da belgesel. Arada can
sıkıntısıyla yeni yemekler tatlılar deniyorum, ama tatma işi akşamı buluyor
malum. Temizlik ve ütü yapıyorum mesela. Canım mı sıkılıyor ama sıkılmıyor da.
Durumdan öyle efsane sıkıldım diyemem ama bir şeyler eksik. O kadar alışmışım
ki bir şeyler yapmaya şimdi tembellik yapmaya çalışıp beceremiyor ama aynı
zamanda yapıyor gibiyim. Ama sorun ne biliyor musunuz? Ben ne istediğimi
bilmiyorum. Annem babam klasik anne baba gibi iyi bir bölüm kazanmamı istedi
yaptım. Tercih ederken de puana baktım girdim. Aslında ne istiyorum bilmedim. Sonra
pişman oldum, bazı yanlarını sevdim. Son bir buçuk yıldır da deli gibi
çalıştım. Bir sürü projeye girdim, bir sürü hocanın tabiri caizse ayak işlerine
varana kadar yaptım. Özel yaşamımdan feragat ettim, işlerin bitmesi için. Ne
için derseniz hiç için aslında. Araştırma yapmayı sevdiğimi fark ettim, bunu
için yüksek lisans istedim sonra ydsy girmeyi unuttum. Alesten aldığım 78 de
bir bokuma yaramaz ayıptır söylemesi. Zaten araştırma yapmayı sevsem de salak
cümle kalıplarına oturtup, kurallarla dolu makale yazmaktan da hoşlanmıyorum.
Çok şeyden feragat ettim. Ama en çok zararı kendim olmaktan vazgeçerek
yapmışım. Yapmaktan zevk aldığım şeyleri bırakmışım. En son çizdiğim resmi sırf
Dahi istedi diye uykudan feragat edip yapmıştım. Kemanıma pratik yapmaya vakit
bulamayınca veda ettim. Gittiğim kurslar hep hobisel şeylerken sonra hep
mesleksel şeyler olmuş. Dil kursuna parayı iki yıl önce yatırıp gidememişim
mesela. Hala gel sınava gir diye mesaj atıyorlar Allahtan. Hayatı kaçırmışım.
Resimlere bakıyorum milletin bir sürü yere gitmişler. Bense her defasında
onlara şunun iş var yapmam lazım, staja gitmem lazım demişim. Tamam farkındayım
çok gezen bir tiptim ama bir çok şeyi de kaçırmışım. Şimdi hepsinin birer
hedefi varken bende yok. Ne yapacağımı bile bilmiyorum. Hayatım sabahtan akşama
köleleşsin istemiyorum. Kendime artık zamanlar bulmaya çalışmakta istemiyorum.
Ama bakıyorum herkesin bir hedefi var bir uğraşı benimse yok. Sadece oturup
insanları izliyorum işte. Diyorum bul bir iş çalış işte ama olmuyor.
İstemiyorum. Standartlaşmak istemiyorum. Ama insanları gördükçe de kendimi kötü
hissediyorum. Çünkü beklenen bu. Peki ben ne bekliyorum kendimden. Ya da bir
süre daha geçtikten sonra ailem ne bekleyecek benden. Beklenti… Ne kadar
salakça bir şey aslında. İnsan üzerinde kurulan baskıdan başka bir şey değil.
Çalışmanı bekliyorlar, evlenmeni, çocuk yapmanı ama ben bunların
standartlaşması içine girmek istemiyorum. Keşke, keşke ne yapmak istediğimi
bilseydim.
5 Temmuz 2015 Pazar
her ilişkinin bir adı varsa benimki çorba
Birlikte değiliz. Yani erkek arkadaşım, sevgilim falan
değil. En başında oturduk anlaştık. Bana da ona da gayet makul gözüktü. Çok iyi
anlaşabildiğimiz söylenemez. Birazıcık hoşlandığımız ve arada bir çekim olduğu
ise bir gerçek. Sürekli kendimi
kandırmak istemem o yüzden söylüyorum. Yoksa Sidikli`ye anlatırken
hoşlanmıyorum da öyle deneyelim bakalım bir dedik dedim. Ama şunu fark ettim
birazıcık hoşlanıyorum yoksa niye evet diyeyim. Benden hoşlandığını
kovalanmaktan ne zaman bıkacağımı sorduğunda mantıklı gelmişti. O yüzden kendim
önerdim. Biraz deneyelim, arkadaş olmaya olmaya çalışalım, sonra hoşlanıyorsak
birbirimizden hala devam ederiz dedim.
Ne bilim işte buna benzer bir
şeyler. İkimize de mantıklı göründü. Takılacaktık işte. Benim daha önce bir
sevgilim olmamıştı onunda en uzun ilişkisinin üç ay sürdüğü bir dünyası var
işte. Minik adımlar işte. Çok mu karmaşık ya da saçma bilmiyorum ama bu kendimi
koruma içgüdüm. Şu dünyada kendimi seviyorum, ruh durumumu etkileyecek bazı
olaylarda temkinli adımlar atmamak çok mu yanlış. Benim yaptığım salaklığı
kimse yapmaz kolay kolay farkındayım. Adama açık çek verdim daha ne olsun.
Takılalım dedim işte. Bağlılık yok, hesap kitap yok daha ne olsun. Çünkü bana
yapılmasından hoşlanmıyorum. Nerdesin, kimlesin etrafımda gördüğüm ilişkilerin
temel dinamiği. Başkasından hoşlanırsan gel söyle birbirimizi kandırmaya gerek
yok dedim. Çünkü aynı şey benim başıma da gelebilir. Fazla garip gibi geldiğinin
farkındayım ama değil. Bizdeki kazan kazan durumu. Ben ilişkilerden bir bok
anlamıyorum ve sürekli iş ciddiye bindiğinde kaçıyorum. Özgürlüğü feda etmek
gibi geliyor. O saatten sonrada karşımdaki insanda bin türlü kusur arar
oluyorum. Tanıştığım insanlara potansiyel sevgili gözüyle değil arkadaş gözüyle
bakmamı NilKuşu odunluğuma veriyor ve hiçbir zaman aşkı bulamayacağımı
düşünüyor. Bende Jokerle ilişkimsi şeye ki biz ona çorba demeye karar verdik
olur dedim. O benden sanırım benim ondan hoşlandığımdan daha çok hoşlanıyor ama
ortada benim ilk erkek arkadaşım olmak istemesi gibi bir durum varken insan
asla emin olamıyor. Şimdi elimde denem tahtası olan, özgür, bağlılığın olmadığı
Sidikli`ye göre salakça, herkesten sakladığım çorba bir ilişkim var.
Etiketler:
ben,
çorba ilişki,
günlük,
kişisel post,
salak ilişkim
4 Temmuz 2015 Cumartesi
saklambaç oynar olduk
Gps bile bende işe yaramıyor. Ben kullanmayı becerememişte
olabilirim tabi. Tek suç benim değil ama. Sokak isimlerini görünmemesi için
uğraşan belediyeye ne demeli. Bir tane tabela göremedim resmen. Özenle saklamışlar
sanki. Bu yüzden Google`a helal olsun. Resmen belediyeden daha iyi çalışmış, zoru başarmış sokakları tanımlayabilmiş. Zaten bazı yerler yandex`in
haritasıyla farklılık gösteriyor. Acaba bu kayıtlara nasıl ulaştılar. Hangisi kazıklandı
acaba. Belediyenin de kafası karışık belli. Belediye sulara da bir şey
karıştırıyor sanırım. Bölge halkının kafası da çok karışık ve güzel. Elimde telefon
adres bulmaya çalışırken bir teyze kolumdan tuttu “Ay ne güzel incecik kız.
Bizde yaşlandık iyice kilo aldık. Zayıflanmıyor da kaldı kilolar.” Dedi. Kadını
tanımıyorum ama anneanne deyip sarılmak istedim. Nasıl şeker bir şey öyle yolda
çevirip iltifat ediyor. Keşke tüm teyzeler böyle olsa ya. En son tartıya
çıktığımda mezuniyetten beri dört kilo vermişim. Yani evde oturuyor götünü
büyütüyor diyenlere resmen nispet yapıyorum. Keşke o salak kırmızı gözlüklü
salak çocukla karşılaşmasaydım. Adresi bulmak için sokak sokak yürürken bir
takıcıda gözüme bir şeyler çarptı diye durdum. Anası alışveriş yaparken bacak
kadar boylu bir çocuk beni dürtüp “Çok tipsizsin” dedi. Lan teyze güzelsin dedi
diye evren iki dakika şımarmama izin vermedin hani. Gözlerim pörtledi sevimlice
ne diyorsun falan dedim ama yok. Çocuk vurdu “Çok tipsizsin, saçların dağınık, çamur
gibi” dedi öğk diye de ses efekti verdi. Bende güldüm, ona bu davranışının ne
kadar kötü olduğunu, onun çok akıllı ve tatlı bir çocuk olduğunu söylediğimi
zannediyorsanız beni şu saate kadar hiç tanıyamadınız demektir. Eğildim kulağına
pörtlek dört göz olduğunu söyledim, seviyor gibi davranıp sıkı bir makas aldım.
Vicdanen de hiç rahatsızlık hissetmedim hani. Nasıl olsa okulda arkadaşları
dalga geçecektir onla. Hem öğrensin kızlarla öyle konuşulduğunda neler
oluyormuş. Eğer küçük yaştaki erkek çocuklarının kızın saçını çektiklerinde
seni seviyorum demesi gibi bir şeyse kendimi alkışlıyorum. Bir çocuğa daha
gerçekleri göstermiş bulunuyorum. Öğrensin kerata kadınların saç çekmekten,
hakarete uğramaktan nefret ettiklerini. Gerçekte olsa söyleme sus. Annesine aşk
olsun hani. İnsan azıcık oğluna centilmenlik öğretir. Bu kız o moralle ne
yapsın sonra. Bir de üstüne Joker onca adres eziyetimden sonra sırıta sırıta
çocuğa hak verdi. Çirkinmişim. Pislik. Keşke bu çirkin kızla kimseler görmesin
diye gittiğimiz yerlerde eski sevgililerin görse de “bu güzel kızın Joker`le
işine. Yazık ya kıza.” dese.
1 Temmuz 2015 Çarşamba
değişmeyen tek şey anne azarı
Rüşvet mi? Hiç işim olmaz. Kalbime giden yol bir iki
biletten geçmese de, bir sempati duymama neden olabilir ama. Üzgünüm ama bu
gözlerimi de kör etmez. Bendeki sanırım fırsatları değerlendirmek olabilir. İlla
birileriyle tanışmam için ısrar ediliyorsa en azından benimde keyfimin yerinde
olması güzel bir artı. Sidikli`nin erkek arkadaşını pek sevemedim şu saate
kadar. Pek gevşek bir tip. Sidikli nasıl anlattıysa da beni baya bir
korkuyormuş benden. Gerçi korkması iyidir. Öyle vıcık vıcık bir ilişkiye gerek
yok. Kendimi resmen kız babası gibi hissediyorum bütün kıskançlığım ondan. Sidikli`nin
sevgilisine Gevşek deme kararımla olaylara devam edecek olursak, benimle
tanışmak istedi. O yüzdende Kenan Doğulu`nun konserine bilet almış. Uyuz`a ne
kadar yalvarsa da Sidikli gelmedi. Bende
Kenan cazibesine kapıldım gittim. Bizimkiler erken buluşup, ben tek başıma
harbiye`ye gidip beklemek zorunda bırakılınca biraz agresifleşmiş olabilirim.
En nefret ettiğim şeydir bekletilmek. Ayrıca hoş değil ama Uyuz yerine kuzenine
vermiş bileti, onu beklemişler. Konser başlarken ancak yerlerimize oturduk. Aklımdan
ilk geçen şey “yehuuu sahneye yakın aferin buna güzel yerden bilet almış” oldu.
Sonra hayır kızım dedim, sen bunu yapamazsın gözünü paranın bürümesine izin
veremezsin. Gerçi çocukta az anasının gözü değil. Konserde ne tanışması. Merhaba
nasılsından başka bir şey mi konuşuluyor. O da laf olsun diye hani. Gerçi bok
atıyorum ama konser öncesinde yemek işine yetişemem ben deyip gitmeyen benim. dedikodudan
sıyrılıp anneme gelirsek, konser bitmesine rağmen ısrara dayanamayıp sahneye
geri dönenen Kenan`cığımı bırakmama sebep olan kadın. O saate kadar
nerdeymişiz, hani erken gelecekmişiz. Babam sizi alayım mı dediğinde nasıl göz
döndüyse telefonu elinden alıp “Nasıl gittiyseniz dönün!” deyip suratıma
kapattı. Madem endişelisin gönder kocanı alsın bizi. Bizde bu arada bir iki
parça daha dinleyelim. Annemin bazen ergen olduğunu düşünmüyor değilim hani. Sidikli`nin
tam sevgilisine sempati duymaya başlarken motorla gelmesi, hatta gelirken kız
kardeşimin ona eşlik etmesi ve bize taksi bulana kadar eşlik etmek yerine
koştur koştur otoparka motorunu almaya gitmesiyle de inişe geçti. İnsan bir
düşünür dimi, düşünce ibaresi gösterir ama nerdeee. Yolda bir karı koca nasıl
gidebileceklerini sordu tabi ki metrobüse kadar taksiyle gitmeleri gerektiğini
söyledim. Sonra kadın tutturdu bu saatte taksiye binemezsiniz tek bizle gelin. Nasıl
oldu anlamadım ama o çiftle kendimizi takside bulduk. Asıl bomba ise ben seni
alırım diyen Joker`in sözlerinde ciddi olduğunu anlamam oldu. Konserden çıkınca
haber vermeyi atladım ama o bir iki defa aramış. Anne sevdasına düşen ben geri
aramayı unuttum tabi. Taksideyken yine aradı. İlk azarımı yedim, beklemedim
aramadım ve tanımadığım insanlarla taksiye bindim diye. Sonra inince bekle
geliyorum dedi. Bu kez de kadın tutturdu yok olmazmış öyle şey annemin babamın
haberi varmıymış, metrobüse bindiğime emin olacakmış. Kadında nasıl bir annelik
içgüdüsü varsa resmen evlat edinecek bizi. Taksiyi ödememize bile izin vermedi.
Joker gelene kadarda başımızda bekledi. Trip atmayı planlamakmış şuymuş buymuş
hepsini unuttum. Adam sevgilim bile sayılmazken, o saatte tek dönmeniz olmaz
dedi geldi. Ertesi gün işe gidecek olmasına rağmen bekledi. Ay bilmiyorum ama
Gevşek`e olan sempatim nasıl öldüyse Joker`e olan sempatim arttı. Keşke parmak
ucunda girsek bile annemin uyanıp gecenin o saatinde karanlıkta odamızda
oturduğunu tahmin edebilseydik. Sanırım annem çok dizi izliyor şu sıra. Karanlıkta
oturup beklemek nedir ya?
Sidikli`ye Not : D Güzel kardeşim Joker`i böyle öğrenmeni
istemezdim ama senin adının hakkını veren Gevşek sevgilin yüzünden oldu. Yoksa
ben sana söylemez miyim? Azıcık bloğu karıştırırsan çok bir şey olmadığını
görürsün. Hem küsmek nedir ya? Çocuk muyuz biz?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)