Odaya girdi. “Hazırlan Eski Bey seni toplatınya çağırıyor.” Dedi
ve beni beklemeye başladı. Derin bir nefes alıp ciğerleri doldurdum. Not
defteri ve kalem aldım. Üstümü başımı düzeltmeye hiç uğraşmadım çünkü
kurtarılacak bir yanı yoktu. Cat`lerin çözülen bağcığını bağladım bir tek.
Durum o kadar vahim. Saçım başımdan bahsetmiyorum bile. Aklımdakiler ise şu. “Benim
orda ne işim var. Başkasıyla karıştırdılar kesin. Şurada yarım saat kalmış
çıkmama dertleri ne benimle. Ne bok yedim acaba?”Kurul mu bilmem ne mi sürekli
toplanıyor. Kodaman kodaman adamlar bir odaya doluşuyor ve benim onlarla zerre
alakam yok. En fazla elimde çayımla, kahvemle görürsem merhaba demek. Zaten benim
televizyon dünyasıyla da alakam yok. Yani ucundan, çok uzak bir yerden o stajı
kapmış olabilirim. Ama proje bitince herkes kendi yoluna düzeni. Toplantı
salonuna girdim u düzende bulduğum ilk sandalyeye kıçımı attım. Sonrası eziyet.
Eski Bey “şunu düzeltelim Layd, bu burda olmamış, şunun için şuraya mail
atalım, bununla da görüşülecek” dedi durdu. Lan ben senin asistanın mıyım? Adam
kafasına taş düşse gel dikişi sen at diyecek. Sıçsa gel kıçımı temizle. Benimle
alakalı olan şey beş dakika projemden bahsetmek. Üç saat o salak toplantıyı
çektim. Hepsi deli. Zaten odadaki o prof ünvanlı tipler de ekmek gibi unvan dağıtılırken
onları almışlar belli. Aralarında bir iki tane akıllı var onlarda bunların
salak takıntı ve beyinlerinde dönmeyi uzun süre önce bırakmış çarklarla
uğraşmaktan yenik düşmüşler. En basit sorunun çözümünü yarım saatte çözüme
ulaştıramadılar. Sıkıntıdan öldüm patladım. Zaten benim rtükle, televizyonla ne
işim var ya! Eğer günün birinde ola ki bir toplantı odasına kapanıp çıkmayan
birileri varsa hemen oradan uzaklaşın. Çünkü orda sadece saçmalıyorlar ve iş
çıkış saatinizi yiyorlar. Sonra siz eve dokuzdan önce giremiyorsunuz. Sonrada
ilk resmi toplantınızın içine edip hayal kırıklığına uğratan o yönetmenin,
patronun, profun bilmem neyin arkasından küfrediyorsunuz.
:)) Demek ki toplantı denilen şey her yerde verimsiz. Toplanmayı bilmiyoruz azizim. Bir odaya toplaşıp boşuna vakit öldürüyoruz.
YanıtlaSilSıkıntıdan öldüm. Basit bir kararı vermeleri bir saatlerini aldı. Bana sorsalar çoktan çözüme gitmiştik. :D
SilStajda beni de sokmuşlardı toplantıya hani sunu nasıl yapılır, nasıl konuşulur, alıcı neler sorabilir falan görelim diye -daha doğrusu biz 3 stajyer öyle düşünmüştük- ama onun yerine çay kahve servisi yapıp slayta geçerken ışığı kapattik :) peki ben be öğrendim? hiçbir şey! Çok sinir bozucuydu o 1-1.30 saat -_-
YanıtlaSilİlk defa bu kadar resmisine girdim ya:D Daha öncede toplantı var var deyip azarlama işine giren patronum vardı. aaa bak okumak istersen ben ona ne yaptım.
Silhttp://hepsibendenibaret.blogspot.com.tr/2014/10/afiyet-olsun-patron.html
dalıyorum ona da hemen :D bilgisayarıma kavuştum ya o sayfa senin bu post benim gezip duruyorum şuan :D
Siltelefondan çok zor ya. sıkılıyorum yazmak falan hele işkence. koy "i" leri alsana garip bir durum :D
SilSevindim senin adına. :D
Tüm toplantılar aynı mı olur? Hiç şu ecnebi filmlerdeki gibi olmaz mı?:) Sevgiler...
YanıtlaSilAy yok. Filmlerde yakışıklı patron falan vardı bizde otuz altı yoktu. ortalama 50. Bir Grey değiller :D
SilToplantıları hiç sevmem. Stajda hep götürürlerdi ve neredeyse uyuyacak duruma gelirdim. Onu da geçtim bu yıl yine stajım var ve yine bunlarla uğraşacağım. Geçmiş olsun sana da. :(
YanıtlaSilBen toplantısız olacaksa da gevşek toplantı olanını seviyorum. Öyle otomat saatler, resmi durumlar beni öldürüyor. Kolaylıklar versin sana.İşin zooooor
SilIyyy hiç sevmem toplantıları. Hiç katılmadm gerçi ama pek eglenceli gibi de durmuyor hani :D
YanıtlaSilGörünce kaç. Yere yığıl, kusmaya git en kötü ihtimal silahını bul kafana sık.
Sil