Aman bu kız yazsın öldük meraktan başına neler geldi
demiyorsunuz biliyorum. Mail atanlar nankör bu kız diyor farkındayım. Özet geçelim
o zaman. Ülkenin durumu karışıkken içimden yazmak gelmedi. Bir de yazmak yerine
oturup anlamaya çalışmaktan fırsatımda olmadı. Tarzan`ın sonu nasıl bitti bilmiyorum.
Malum gecede Hostes, kardeşi ve benimkiler sinemadaydık. Şimdi böyle suratımda
garip heh tebessümüyle yazıyorum ama filme girdiğim ülkeyle çıktığım ülke
birbirinden farklıydı. Filmin ikinci yarısında Hostes`in İtalya`dan sevgilisi
aradı ona bile saçmalamış İtalyan basını dedim. Babam eve gelin çabuk diye
azarladı, filmi bırakıyorum boş yere diye söylendim, video gördüm inanmadım.
Çünkü benim için o kadar imkansızdı. Taksicinin telefonda askerdeki oğlu için
endişelendiği konuşmayı duyduğumda inandım. Eve gelip TRT spikerini gördüğümde
ise telefon alarmım ne zaman çalacak diye çok baktım. Bu kadar çok bilimkurgu
okursam ayaküstü hayal bile görürüm dedim ama nafileymiş. Bizim ailenin elinde
ya neşter var ya silah. Mühendistir, öğretmendir iğneyle arar sanatı bulunmaz Hint
kumaşı sayarsın. Meslek paletimiz oldukça dardır hani. Gördüklerimin şaka olup
olmadığını anlamak için ilk dayımı aradım. Yıllar sonra ilk defa tatile çıkan
adamın dünyadan haberi yok. Kendi sorumluluğundakiler bir bok yemesin diye geri
dönemeye çalışıyor bir yandan da bizim polis olan küçük dayı için
endişeleniyor. Bizim komiser ne yazık ki çok tehlikeli bir bölgede bir de. Kuzenlerimden
havacı olanlar birkaç gün öncesinde tatile yollanmış ne hikmetse ki dedemin
cenazesine zor yollayıp hemen geri çağıran adamlar tarafından. Uyuz`la babam
birbirine girdi bir anda. Uyuz`un kız arkadaşı İngiliz ve karşıda oturuyor. Kız
deli gibi korkmuş telefonda ağlıyor Uyuz gitmek için arabanın anahtarını
istiyor. Uyuz "Annem orda kalsa onu bırakır mıydın? Hayatında böyle şeyler
görmedi o, korkuyor. Ya darbe olursa ne olacak, ona ne yapacaklar" diye
bağırıyor. Sanki biz her gün darbe gördük. "Aşığım ona gerekirse
yürürüm" dedi çarptı kapıyı çıktı. Annem fenalaştı babam kötü zaten. Anahtarı
uzattı “Koş yetiştir” dedi babam sonunda. Plaj terliklerimle arkasından koştum.
3 dakikalık fark yüzünden koca caddeyi endişeyle koştum, telefona bile
bakmıyordu. Onu bulduktan sonra etrafıma baktığımda millet bankamatiklerde
sıraya girmiş, bazısı market bakkal büfede, tekele girmeyecekler tekelde bir
şeyler alıyor. Makarna dolu poşetli bir amca koşturuyor. Babamı ardım “bizde bir
şey alalım mı” dedim bir paket sigara istedi. Ciddiyim. Ağzını bir kere
bozmayan adam “bir bok yapamazlar” dedi telefonu kapattı. Köprüde ateş açılıyor
dediler korktum bir şey olcak kardeşime diye. Saat başı iyiyim mesajı attı. Tpemizden
geçen uçak seslerinden bahsetmek bile istemiyorum. Yatağa gidip gözlerimi
sımsıkı kapatıp uyanmayı beklemek istedim. Hayatımın en korkunç gecelerinden
birini yaşadım herkes gibi. Çok boktan bir temmuz ayı geçirdim. Atatürk`deki
patlamada Hostes için endişelendim, nöbetten yeni gelen annem Uyuz`u aldı
hastaneye geri döndü ki Uyuz daha sona yaklaşmamış tıp öğrencisi. Bayram dönüşü
katıldığımız şehit cenazesinden bahsetmek bile istemiyorum. Annesi, ağlayışları
Allah kimseye göstermesin. Tüm bunların üzerine ne yazacak halim kaldı ne
okuyacak. Kendimi kapattım yapabileceğim en iyi şeyi yapıp daha çok çalıştım.
Gece gündüz çalışma işini abartıp uyumak dışında hiçbir şey yapmaya vakit
bulamadım. Mail kutumu bile bugün kontrol ettim. Sosyal medyadan zaten tamamen
uzak durdum, haberlere sadece göz ucuyla baktım. Vurdum duymazlıktan derseniz
deyin ama görmek istemedim. Hayatta olmaz dediğim şeyler oldu. İlk bir kaç gün
bolca bunu yapanlara yaratıcı beddualar bulmaya adamışken kendimi psikopatlığa
geçiş sürecimden temizlenmek için en iyisi uzak durmamdı. Sadece lisede Uyuz`un
peşinde koşan özel okulları, Sidikli`yi okuldan soğutan tipleri hayalinden vaz
geçip mühendis olmasına sebep olan adamları takip ettim. Ve bir sürü iyikili
cümle kurdum. İyi ki babam özel okul karşıtı bir adamdı ki Anadolu liselerinden
mezun olup gelişen tüm notların yüz olacaklara aldanmadık. İyi ki aklım vardı
da kendim okudum araya aracılar koyup cennetten arsa almaya kalkmadık hiç.
Cidden güzel bir ülkemiz var, güzel bir dünyamız. Savaş, açlık, güç çatışmaları
olmasın, ırklardan milletlerden vazgeçilsin, insan olmak hatta canlı olmak
yetsin, vize gibi saçmalıklar olmasın istiyorum. Koca bir dünya ve elimizle
yaptığımız saçma sınırlar. Sanırım ütopya istiyorum kendime. Sivrisinek bile
öldüremeyen insandan başka ne bekliyorsunuz ki. Tüm bunlar yazmama
sebeplerimdi. Özel hayatımda yaşadığım kayıplar, millet olarak yaşadıklarımız
bana fazla ağır geldi. Niyetim bunları boş vermek yazmamaktı ama sanırım yazıp
rahatlamak istedim. Bu yüzden ricam bu yazıya hiç yorum yapmayın. Bırakın böyle
kalsın. Hem tazelenmiş tatil dönüşü eğlenceli ruhumu söz birkaç saate geri
çağıracağım.
Merak edene: Uyuz`un sevgilisi kısa süreliğine ülkesine geri
döndü. Okul için geri geldi gerçi. Eh kızın ablası zaten bir Türkle evlendi.
Ailecek bizim ülkeye mecbur alışacaklar. Sizinkiler ne durumda derseniz bizde
tutuklama falan yok. Bu kadar iğrenç bir şeyi yapan tanıdığım kimse olmadığı
içinde açıkçası seviniyorum. Gerçi bizde
şu destanla alınan yanlışlık oldu ile salıverilenler vardı. Ülkede zaten roller
coaster gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder