Başka bir fakülteden seçmeli bir derr alıyorum. Zaten bende
bu gevşek ağız varken kesin söylemişimdir. Dersi veren hocanın o sohbet
havasında her şeyden konuşması, farkında olmadığımız şeyleri gözümüze sokması
çok hoşuma gidiyor. Geçen ders Fight Club`da ki subliminal mesajlardan
bahsettik. Gerçi Google`da aratınca şak diye karşınıza çıkar. Sonra sık sık
psikoloji alanına dalıyor ki adamın işi bu. Bu haftada gözümüzün önüne konan ve
sürekli anlatılan, bahsedilen ama cümlenin sonuna “bak bu bunları yapıyor, çok
zararlı, sakın sen yapma” diye ekledikleri şeylerin bilinçaltımıza etkisinden
bahsetti. Örnek verirken de bir çocuğa bir saat boyunca bonzainin
kötülüklerini, felaketlerini anlatırsan sonrada kullanma dersen çocuğun aklına
olmadık şeyi sokarsın diyor. Bir saat boyu seni dinleyen çocuk ister istemez
merak eder, hatta denemeye bile kalkar. Bu gibi şeyler söyledi de tabi ben
bunları duyduğum anladığım kadarıyla anlatıyorum. Ama hoca durmadı ve devam
edip bir canlı örnek gösterdi. “Mesela şu arkadaşınız belli bir şeyler
kullanmış. Ben tipten anlarım. Neler denedin?” dedi, tüm sınıf güldük. Çocukta
gülerek “Kullandım hocam. Ot falan denedim, kokain de oldu.” dedi, biz daha çok
güldük. “Burun anatomin bozulmamış kokain kullanmamışsın” diyen hocaya, çocuk
gayet gevşek “Arada sırada” dedi. Sınıftakiler güldü, ünlülerin olayları
hakkında espri yaptı bu diyalog sırasında. “Arkadaşlar gülmeyin! Arkadaşınız ciddi”
dedi ve ben şok. Çünkü kafamda böyle bir keş tiplemesi vardı: dengesiz hareketleri
olan, kanlı gözler, kıyafetlerin orası burası kaymış, sürekli hareket halinde
olan, baktım mı anlayabileceğim bir tip. Hani şu türk dizi ve filmlerinde
gördüğümüz tipler. Ama anlamadım, hatta çok iyi anlaşıyorum. Pek bir sevimli, birkaç
kez de başım sıkışınca yardım falan etmişti. Artık dizi ve filmlerden nasıl
gördüysem öcüydüler halbuki hepsi. Sonra sohbet sokak ortasında dönen işlerden,
polisin göz yummasından, bilmem nerde alınanların merdiven altı üretim
olduğundan, türe göre mutlu mutsuz mod yapanlara, asıl içicilerin nerden temin
ettiklerine vardı. “Bu kadar rahat anlattığına göre artık kullanmıyorsundur?”
dedi hoca bizim ki kullanmadığını ve kendi kendine bıraktığını söyledi ama bu
kendi kendine kısmı inandırıcı gelmedi. En son “Kapatalım artık konuyu bazı
arkadaşların gözünde o meraklı bakışları görmeye başladım. Bu kadar bahsedince
onlarda etkilendi. Denemeyin sakın bağımlılık yapar. ” dedi bitirdi. Acaba
kimin gözleri parlıyordu?
29 Mart 2015 Pazar
ana kız
Annem sağ olsun benden geriye ben kalmadı. Cumartesi sabahı
sabahın köründe kaldırdı. Biricik annem harika bir kahvaltı hazırlamış diye
ağzım kulaklarıma geldi. Sonra dedi bir evi silip süpürelim. Bunda ne var her
zaman ki olayımızdı. Ancak toz almayla başlayan iş, süpürme silme ve en son
“Ben camları siliyorum sen kapıları sil” ile bitti. Allah`ım biz kadınların ne
bitmez çilesi varmış. Kapıya söylenen ben bir de o perdeleri astım. Keşke bir
elli falan olsaydım. Kollarım koptu yaa. Babam
evdeyken yapsaydı şu temizliği ne olurdu. Babam seyahatteyken dedik
kızlar günü yapalım ama annemin kızlar gününden meğer anladığı buymuş.
Bilseydim erkekler günü yapalım der gündüz kahveye akşam maça götürdüm. Ama
annemin enerji bitmedi hadi yürüyüşe gidelim dedi. Annem yürüdü ben koştum. Eve
gelince de tek planım duştan sonra uyumaktı. Tabi yatağa kadar yürümeyi
başarabilirsem. 21 yaşındayım annem 43 yaşında. Normalde yaşa bağlı onun biraz
daha az enerjili olması gerekmez mi? “Hazır babanda yokken yemekle uğraşamadım,
dışardan söyledim. Hadi yiyelim de sinemaya gidelim.” dedi. Ben kaşık tutabilir
miyim emin değilim be anacığım? Gittik ve annem bir sürü söylendi. Sebep? Bir
çok Türk kızının mustarip oldu şeyden mustaribim. Ehliyetim var ama cüzdanımda
süs. Neymiş adam gibi öğrensem şimdi iki dakikada gidermişiz taksiyle
uğraşmazmışız. Bilsem bile babamın anahtarına uzanıp, o koltuğa oturur muyum?
Ne o kadar delirdim ben ne de o kadar cesurum. Sahi bu erkeklerdeki arabanın
olayı nedir? İsim koymalar, ya kolun ya araban deseler düşünmeler. Biz kadınlar
öyle miyiz? Vaz geçemediğimiz bir tek temizlik var. O ev hiç temiz olmuyor. Hep
pis diyoruz. Lan dün yaptın temizliği ne pis diyesim geliyor, susuyorum. Sabah
annem yine temizlikle kafayı bozmasın diye erkenden kalkıp hadi kahvaltıya
gidelim dedim. Yağmur falan dedi ama üşenmedik Kuzguncuk`a kahvaltıya gittik.
Dönüşte de Eminönü`nden annemin kahvesini aldık. Kahve bağımlısı demiş miydim?
Bir de illa o mısır çarşısındaki Mehmet Efendi`den olacak. Haspamın beni sırf
onun için yaz sıcağında göndermişliği var. Bana eziyet ona keyif. Ay birde eve
dönerken markete uğradık poşetleri taşıdım. Ya bu babamın meğer ne bitmez
çilesi varmış meğer.
25 Mart 2015 Çarşamba
bu beni sapık yapar mı?
İstemeden
oldu cidden desem inanır mısınız? Yoksa hiç öyle bir şey yapar mıyım? Hiç bu
kadar kendimi bile isteye utandırır mıyım? Rezil olmayı göze alır mıyım?
Yapmam. Olacağını bilsem evimin kapısına tornavidayla dalar, polisi arar
kendimi ihbar ederim. Nezarette, güzelce ses çıkarmadan kilitlerin arkasında
kalırım. NilKuşu ile konuşmaz, sırf tanışmamızı engellemek için zaman
makinesini icat ederdim. Bunun başıma geleceğini bilsem sandalyesiyle
beni sıkıştıran ayının kafasında çelik kasa kırardım. Suçluyum. O Beyoğlu`nda
ki sıkış tepiş yerlerden birinde bu kadar kalabalık bir grupla oturduğum için
suçluyum. Joker yanımda oturduğu için suçluyum. Ne vardı sağıma da bir kız
otursaydı. Zaten en büyük suçum da çişimin gelmesi. Hadi geldi diyelim ne diye
altına yapmazsın ki? Lavaboya gitmeye kalkmakta nedir? Hadi gitmeye kalktın
diyelim birde bangır bangır müzikte telefonu kulağına yapıştırıp konuşmak
nedir? Lan işemeye gidiyorsun sonra konuş dimi? Neden neden neden? İyileşir
iyileşmez sokaklarda ne işin var? Dört beş yaş döneminde ayakkabı bağlamayı
öğrenmen gerekmez miydi? Ben öğrenemedim. Bu yüzdende sürekli bağcıklarım
açıldı. Her yerde kıyıda köşede adam
gibi bağlamadığım için tekrar tekrar bağlamak zorunda kaldım. Bağcık konusunda
bir tek ailemi suçlayabilirim. Kendi başıma bırakmadılar ki öğrenebileyim.
Gelin görün ki yine açıldı ve ben ilk defa bu kadar rezil bir fark ediş
yaşadım. Sol elimde telefonla, masadan kalkmaya uğraşırken bağcığıma bastım ve
güm. Zannediyor musunuz ki Joker`in kucağına düştüm. Yo bebeğim yoo. Ben o
kadar şanslı değilim. O ancak Türk filmlerinde olur. Yere kapaklanırken
tutunayım dedim ve bilin bakalım o elim nereye denk geldi. Evettt “takımları”
diyen yarışmacılarımız bir sonraki tura geçmeye hak kazandı. Elin adamını
resmen avuçladım yaaa. Adam neye uğradığını şaşırdı. Bense şoktan dondum
kaldım. Tabi elimi çekmek bir ara aklıma geldi. Galiba “Yuh” diye bağırınca.
Çok çok utanç verici yaa. Önümüzdeki bir milyon milenyum yılının salağı, dalga
konusu benim. Herkes güldü, ama herkes. Hayatımda ilk kez utancımdan ayak baş
parmaklarıma kadar kızardım. Toplandım kalktım falan ama yok yani. Ben şok,
Joker şok. Millet gözlerindeki yaşları siliyor. Durum aynen buydu. Sonra
sürekli üzerimden espri yaptılar. Adım sapığa çıktı. En son utanmasam
ağlayacaktım. Şaka gibi ama Joker susturdu milleti üzerime çok geldiklerinde.
Çok cool ve havalıydı. “Kesin lan.” derken. Tabi dönüp bana “Namusu kirlettin.
Benimle evlenmek zorundasın.” demeseydi.
24 Mart 2015 Salı
spor salonu sakinleri
“Bilek çalışıyorum hocam.” kendimi tutamayıp gülmemin sebebi
bu cümle oldu. Daha doğrusu hocanın şaşkın, anlamamış bakışları ve ardından
kafasını soru işaretleriyle sallaması. Bugünkü konumuz spor salonu insanları.
Örnek bir: altmışlık amca. Her akşam büyük bir hevesle geliyor. Şen şakrak
yürüyüş bandına kuruluyor. Bugün keyfim yerinde enerji doluyum diyor ve o koşu
bandını ağlatıyor. O koşu bandına bebeği bırakın emekler. Örnek iki: bisikletçi
hatunlar. En çok takıldıkları yer kadınların genelde bisiklet. Çünkü rahat.
Kuruluyorlar, ellerine telefonu alıyorlar. Sonra ver elini instagram, facebook,
twitter. Bazen gözleri pörtlemiş şekilde dikleşip, telefonu burunlarına kadar
sokuyorlar, sonra tehlike geçince eski konumlarına geri dönüyorlar. Örnek üç:
arkadaşıyla gelen kızlar. Asla yan yana olmayan koşu bandı, bisiklet, karın
kası sehpası mı ne o tip zımbırtıları kullanmıyorlar. Bir de ağızlarını gere
gere, şirinlik abidesi olarak “Hocam bu çok zor yapmasak olmaz mı?” Amaç
zorlanmak, o kalorileri vermek, sıkılaşmak falan değil miydi? Örnek dört: çift olarak gelenler. İkisi içeri
girdikleri an itibariyle birbirlerini tanımıyorlarmışçasına davranmaya
başlıyorlar. Hatta erkek örneğimiz kızın ona bakmadığı her an gözlerini dört
açıp milleti kesiyor. Örnek beş: plates sürüsü. Platesten çıkıp duş sırası
beklerken vakit geçirmek için bisikleti kapışıyorlar. Rahatça telefonda takılıp
oturabilecekleri tek yer orası. Bu yüzden ramazandaki pide kuyruğunun bir kısmı
burada hazırlık yapıyor. Örnek altı: çıplak kadın. Kadın çok güzeldi, fitti.
Sporu belli ki sağlıklı yaşam için kullanıyor. Ama bu onu duşun kapısı açık
halde duş alırken görmek istediğim anlamına gelmez. Ya da çıplak halde soyunma
odasında dolaşmasını hayretler içerisinde izlediğim anlamına gelmiyor.
İzliyorum derken izlemiyorum tabi ki. Kalıpsal olarak öyle dedim. Yoksa bana ne
kadının açık bıraktığı kıçından başından. Hayır ne zaman Victoria`s Secret
defilesi izlesem kadınları göz şöleni olarak görür hatta biseksüel olduğumu
düşündüğüm olurdu. Ama kadını görmek, kadınlardan zerre kadar hoşlanmadığımı
fark etmemi sağladı. Örnek yedi: güzel kız gören kaslı erkek sendromu. Kızın
etrafında dolanıyorlar, pazıları şişiriyorlar. Sonra o pazıları göstererek “hocam
şuralarda yağlanma var. Bilmem kaç kilo ya mı çıkarsak”. Örnek sekiz: spor
salonu hocası. Tüm gelenleri gezdirirken kolları bağlayıp, göğüs ve kol
kaslarını şişiriyorlar. Gösterecekleri yönü tek elle işaret edip tekrar kolları
bağlıyorlar. Sattıkları olay buraya gelirseniz sizde bu kaslara sahip
olacaksınız beyler. Bayanlar biz salonda hep böylelerine yer veriyoruz. Örnek dokuz:
spordan bir bok anlamayan ben. Hani bilek çalışıyoruma kıçımla gülmüştüm ya,
gülmesem daha iyi olurmuş. Varmış o ya. Dambılları alıp bildiğiniz bilek
çalışıyorlar. Ha bana kalırsa hala komik, çünkü dünyanın en saçma olayı.
23 Mart 2015 Pazartesi
ağacı kıskandım
Hasta yatağında insan düşünmeye çok fırsat buluyormuş. Ay sanki
ölüm döşeğindeyim gibi triplere girdim. Hava kötüyken yatakta olmakla iyiyken
yatakta olmak arasında fark varmış. Üzerime nasıl bir bunalım çöktü anlatamam.
Sidikli ile dün hiç konuşamadık cumadan kampa gitmişti bugün dönecekti. İki
dakika konuştu yine kapattı. Ağaç dikmeye gidecekmiş. Sinir krizine girdim,
resmen dikeceği fidanı kıskandım. Benimle baktım tam olarak 1 dakika 17 saniye
konuşmuş. İki dakika bile değil. Hostes`i aradım telefonu kapalıydı. Kim bilir
nereye uçuyordur dedim. Şansımı NilKuşun`dan yana denedim Aslan`layım dedi
kapattı. Başladım söylenmeye hastayım, yalnızım. Annem daha fazla mızmızlanmana
katlanamayacağım dedi indi komşuya kahve içmeye. Babam bir markete gideceğim
dedi gitti. Nasıl çekilmez olduysam çil yavrusu gibi dağıldılar. Uyumadığım her dakika film izledim. Ne hayatlar
gördüm o sırada. Her filmde daha bir depresyona girdim. Herkes aşık oluyor,
başına türlü maceralar geliyor. O kadar sıkıcı bir hayatım var ki dolandırıcıya
özendim resmen ya. En azından hayatında bir adrenalin var. Sidikli`yi
kıskandım. Dağcılık kulübü, ağaçtır, konserlerdir, spordur bilmem nedir sürekli
bir faaliyet içinde. Benimse son dönem tek aktivitem annemi koluma takıp
sinemaya gitmek. Heh bir de Yüzücü ile spor salonunda takılmak. Çarşambaları
basketbol günlerini bile ekmeye başladım. Aa bakın komşularla kahve arası dedikodudan
bahsetmedim dimi? Gün yaparlarken arıyorlar yaaa. Evde misin, kaçta gelirsin? Daha
yaşlanamadan içim geçti. Millet yeni yılda karar alır ama ben hasta yatağımda
aldım. Hayatıma fresh bir şeyler katacak yeni aktiviteler bulacağım. Her şey
fala sıradana bağladı. Farklı ne yapabilirim bir tek onu bulamadım. Fikri olan
var mı?
21 Mart 2015 Cumartesi
hasta kafası
Hastayım temalı bir yazı olsa da mevzu bu değil. Mevzu benim
insanlara değer vermemden daha çok değer görmem ve bunu aslında hak etmemem. Hastayım
ve evde yataktan çıkmadan uyku uyanıklık arası yattım. Yatmaktan sırtım ağrıdı,
sıkıldıkça blog okudum yine uyudum. Akşam saat on gibi telefonum çaldı Forvet
arıyor. “Nerdesin eve bulamadık biz” dedi. Hem de bizim Gevşek`le. İnanmadım.
Bu saatte hastayım diye beni görmeye gelecekler. Sidikliden adresi aldık
dediler ben hemen sordum almışlar ama sebep söylememişler. Bizim kızda pek bir
rahat meraksız. Ben olsam 4595199350356 kez sormuştum. Evi tarif ettim ama hala
inanmıyorum duruma. En son geldik diklerinde camdan bakıp arabayı görünce
inandım. Ben aşağıya inecektim izin vermedi annem, yukarı çağırdık. Bana kalsa
çağırmazdık ya annem ısrar kıyamet ayıp olur bilmem ne. Geldiler annem başladı
Gevşek aç diye, dünyanın şeyini hazırlamaya ve beni de sürüklemeye. Huhuu hastayım,
bütün gün yattım ben. Bizimkilerde anneme beni şikayet etti. Kızları kahvaltıya
onların gelemem dediği gün çağırmışım onlar gelememiş tekrar istiyorlarmış. Babam
başladı araba muhabbeti yapmaya. Bense hasta hasta çay getir götür. Gelelim neden
hak etmememe. Forvet günlerdir hasta. Okulu dört yılda ilk kez geçen sene çok
ısrar ettik diye kıran çocuk hastayken bile gelirdi, bu kez okulu kırıp bu
hafta okula gelmemişti. Sevgilisi bugün görüşelim demiş, hastayım deyip evden
çıkmamış. Gevşek deseniz okul değiştirdikten sonra hafta da bir benimle
görüşürken, sonradan sevgilisinin kıskançlığı yüzünden ayda bire döken adam.
Biri hasta ve bize geldiğini görüp olay yaratacak sevgiliye sahip, diğeri en
başından olay çıkartacak bir sevgiliye. Ama hastayım diye geldiler. Ve ben bu
insanları sırf aile içine insan sokmayı sevmiyorum diye ilk defa bu yıl evime
davet eden insanım. Üniversiteden bir tek Bilgisayarcı dört yıldır gelip gider.
Diğerlerini ise bu yıla kadar evime hiç çağırmadım. Ama onlarla tatile de
gittim, onların evlerine de. Kaldı ki
ben özellikle Forvet`le sabah akşam birlikteyim. Hasta haliyle beni görmeye
geliyor, bense onları istedikleri halde tanıştırmamıştım anne babamla. Kahvaltıyı
organize ederken bile ben bugün uygunum uygun olan gelir tavrındaydım.
Bildiğiniz öküzüm ya. İnsanlar bu kadar değer verirken benim yaptığıma bakın.
Düşünüyorum da NilKuşu ve Dahi`yi bile üç yıl sonra bizimkilerle tanıştırmışım.
Onların akrabalarının yarısını tanırken hem de. -Gerçi Dahi ile tanıştığım
günden dört yıl sonra anlaşabilmeyi başardığıma göre erken bile.- Ama iş bana
gelince yüz bin defa düşünüyorum ailemle tanıştırırken evime davet ederken. Saçma
belki ama evim özelim. Bir kez kapısını açtığımda aileden görüyorum artık. Ne alaka
dimi ama öyle. Çekirdek ailem var birde evime aldığım insanlardan oluşan ailem.
İnsan seçtiği aileyi iyi seçmeli. Bu yüzden fazla ince dokuyorum. Çünkü bir kez
güvendiğimde tam güveniyorum. Ama fark ettim ki bunu yaparken etrafımdaki
insanlar bana verdikleri değer kadar değer vermiyorum. Onların beni
düşündükleri kadar ben onları düşünmüyorum. Hatta açıkçası umursamıyorum onlar
kadar. Annem hep duygusuz bir çocuk olduğumu düşündü, onunla duygularımı açıkça
konuşmadım diye dem vurdu. Hatta bu halim yüzünden kendini suçladı, yetiştirirken
bir yerler hata yaptım diye. Ama olmuyor işte. Bazı insanlar böyle. Kötüyüm,
açamıyorum. Şimdi insanlara davranışım yüzünden kendim suçlu ve tam bir sürtük
gibi hissediyorum. Ama onlara durumu anlatmak yerine buralarda yazıyorum.
19 Mart 2015 Perşembe
galiba ben kendi matrix`imin kırmızı hapını yuttum
Birine büyük bir iyilik yaptım sanırım. Ama kesinlikle
eminim regl sancısı çeken birine çikolata verdim ondan bu. Tabi fark etmeden
bilime bir katkı da yapmış olabilirim, bu da dönüp dolaşıp insanlığı
etkilemiştir. Hayat kurtarmış ve farkına varmamış da olabilirim. Zaten ne
mutluyken farkına varıyoruz ne de huzurluyken. Etrafımızdaki insanların ne
kadar kıymetli olduğunu da genelde kaybetmeden önce anlamıyoruz. Fark ettiğim
şu ki artık daha bir farkına vararak yaşıyorum. Küçücük, bir çok insana göre
saçma olan şeyler beni gerçekten mutlu eden şeyler. O bir organizmadaki tek sinir
hücresi bana beni değerli hissettiriyor. Aslında o kadarda küçük bir hareket
değil hissi verip, sevildiğimi sonuna kadar hissettiriyor. Sanki Matrix`de bana
uzatılan haplardan hep kırmızıyı seçmiş ve gerçekten Alice Harikalar dünyasına
sokmuş beni gibi hissettiriyor. Savaşmamın gerekmediği bir kırmızı hap dünyası.
En basitinden şu çamaşırları tel bir şey
var ya katlanıyor falan- adını bilmiyorum cidden – ona çamaşırları balkonda
asarken Uyuz`un düşünüp bana mont getirmesi. Sidikli`nin doktor greyfurt suyu
içsin dedi diye burdayken her gün bana greyfurt suyu hazırlaması gibi. En basitinden
uyuya kaldığımda üzerime hemen battaniye örtmeleri gibi. İyilik Meleğim olan
çocuğun yurtdışında gittiği yerlerden sırf seviyorum diye bana da çikolata alıp
kargolaması. Paketi açıp o çikolataları görüp “seviyorsun diye” dışında not
yazmadığı ve tüm bunları bana düşündürttüğü için çok fena halde şanslıyım. Birine
yaptığım bir iyilik karşılığında çevreme güzel insanlar serpiştirdi.
17 Mart 2015 Salı
çocuklarınızı bence benden uzak tutun
Bir şeyin yapılabilir olduğunu öğrenmem demek, onu bir
fırsat olarak görmem demek. Mesela farklı fakültelerden ders alabileceğimi
öğrendim geçen dönem. Son sınıfım ve son dönemim de böyle bir şeyi öğrendiysem
bu benim için bir anlam ifade etmeli dedim. Böyle psikolojik, rehberlik,
iletişim gibi hocanın kafasına göre ders anlattığı bir ders seçtim. Ders demeye
de bin şahit ister gerçi. Sadece sohbet ediyoruz. Hoca her hafta bir şeylerden
bahsediyor kafasına göre ve bir bakmışım psikolojik analizimi yapmaya
çalışıyorum bir yanda. Freud yolunda mı ilerlesem diyorum ama benim ondan daha
fazla psikopatlaşma olasılığım var. Hep merak etmişimdir mesela yeni doğan bir
çocuğu bir odaya koysak. Eline sadece klasiklerden falan kitap versek. Matematik,
fen gibi dersleri göstersek ama teknolojiyle hiç tanıştırmasak. Ona herkesin
onun gibi olduğunu söylesek. Acaba fazlasını merak eder mi? Şimdi yeni
merakımda şu uzaya inşa edilen mekana bir çocuk götürsek bıraksak dünyadan hiç
bahsetmesek. Sonra ona matematiği fiziği dayasak. Acaba durumu ne olurdu? Aklımdaki
en parlak fikirlerden biride şu: çocuğu okula gönderene kadar onu çikolata,
hamburger vs. ile tanıştırma. Bilmediği şeyi, tatmadığı şeyi isteyemez ki. Psikopatlık
düzeyim yüksek ama bunlar hep deneysel. Her şey insanlık için.
15 Mart 2015 Pazar
bir sonraki sefere yedirteceğim
Döndük dolaştık yine aynı yere geldik. Bu kızlar ”hayır”
kelimesinin anlamını eşek kadar olmalarına rağmen hala bilmiyorlar. Aile
öğretmedi diyelim de bunların öğretmeni ne yapıyordu acaba. Yanlarına birde
benim güzelim Sidikli`mi dahil ettiler. NilKuşu tanıştırmayı planladığı
çocukların gizlice fotoğraflarını çekip gruba atıyor. Sarı oturup okul, tip
gibi etkenlerden oluşturduğu rubriğine göre olur olmaz ültimatomu veriyor. Son olarak bizde kaldıkları akşamda Sidikli ve
Hostesi kafaladılar. Sanki dünyada sevgilisi olmayan bir tek insan benim. Bu
işler öyle ay tanıştırayımla olmaz ki. Çok utanç verici ve saçma. Bokumu çıktı
spontane yolların. Ayrıca sürekli lafı dönüp dolaşıp buraya getirmeleri beni
delirtiyor. Beni delirten son şeyse keşler gibi odamda sigar içilmesi. Bir gün
boyunca o odayı havalandırdım, bu soğukta. Perdeleri ve yatak örtülerini
yıkadım. O çamaşır makinasının nasıl çalıştığını bulmam bir saatimi aldı. Altı üçtü
üç beş ayarı düğmesi olan şey nasıl bu kadar komplike olabilir. Derecelerden,
elli bin deterjan bahsetmiyorum bile. Her şey tamamda o sigara kokusu hala
halıya sinmiş vaziyette. Parfümü halıya boşaltmama rağmen. Bugüne getireceklerini
bilsem yıkamaya verecektim. Babam kesin kokuyu alacak. İçen içsin tabi, kendisi
de içerde, evde içmez içtirtmez. Ben bu kadar kokacağını bilsem sigarayı
içirtmez yedirtirdim ya neyse.
13 Mart 2015 Cuma
şanslıyım
Dün fark ettim ki ben cidden çok şanslı bir insanım.
Hakikaten harika bir annem var. Beni anlıyor, yargılamıyor. Tamam mükemmel bir
hatun değil ama kim mükemmel ki. Ama benim için mükemmel. Ne kadar gel gitli
ikizler ruhu olsada. Sonra Sidiklim var. Annemler hafta sonu Yine Bursa`ya
gidiyorlar. Çok sevmişler kayma olayını, iyi gelmiş onlara. Sidikli`mde evde
yalnız kalmam için atlamış gelmiş. Hem özlemişte beni. Annem onlarla gitmesi
için çok söylendi ama nafile beni bırakmazmış. Şimdi buraya nerden mi geldim.
Tuzlu diye bir arkadaşım var. Bahsetmemiştim daha önce ama yakın arkadaşımdır.
Bize geldi dün. Oturduk saatlerce güldük eğlendik sohbet ettik. Annem
geldiğinde çekinmeden konuşmaya devam edebildik. Salak saçma ilişkisel
sorunlarımızla dalga geçti. Tuzlu`ya bir torba dolusu hikayesini anlattı. Kalktı taklit yaptı. Erkek problemlerimizi
dinledi, üzerine bir torba akıl verdi. Gel de bu anneyi sevme. Bugünde staja
gittim, sorumlum dışarıda ki işi de eşlik etmemi istedi ama beni eve bıraktı.
Git dinlen dedi. Bende eve gelip fosur fosur uyudum. Hostes, NilKuşu, Sarı,
Tuzlu bize kalmaya geldi. Hostes İskoçya`dan aldığı viskiyi sırtlamış. Lan o
içtiğim kan değerlerimi yükselteceğini idda eden haplar yüzünden ağzıma alkol
süremiyorum ya sürekli alıp alıp geliyor. Şimdide kahveleri içtik ben masanın
başında bu anımızı ölümsüzleştirmek için yazmaya başladım. Kızlara da rapor
yazıyorum sisteme atmam lazım dedim. Bu arada aç geldiler bu kez ve ben yemek
yapmadım. Geçen sefer yemek yaptım da ne oldu. Benim sağlıklı yemeklerimi
yemezlerse kuru kuru pizzayı mideye indirirler böyle. Neyse ben fal kapattım
benimkini açacaklar. Daha Sidikli saçlarına yeni bir renge boyayacak. Son söz:
annem, Sidikli ve kızlar benim şansım.
12 Mart 2015 Perşembe
tavsiye
Kadın milleti değil miyiz birbirimizin gazına geliyoruz.
Geçen canım waffle çekince Sarı`yı aldım gittim. Olayda önemli olan Sarı ve ben
değil yan masadaki diyalog. Başkalarını gizlice dinlemek ayıp falan da nerden
göreceğim bir daha der çoğu zaman dinlerim. Meraktan sadece. Karşıdaki Kızıl
Bacı`da hararetli hararetli konuşunca kendime engel olamadım işte. Kurban
sevgilisi ve sevgilisinin annesinin ona olan davranışlarını anlattı. Mevzu onun
problemleri veya haklı haksız olması değil benim açımdan sorun. Sorun Kurbanın
karşısındaki Kızıl Bacı`nın verdiği tavsiye, akıl artık siz ne derseniz. “Ayy
bak bu böyle olmaz. Sen bu sevgiline de ya şunu bunu yaparsın ya da bu iş
olmaz. Zaten ben sana söyleyeyim senin u kaynanan diğer gelinine harika
davranıyor. İkisi seni istemiyor. Bunlar senin arkandan çocuğu işliyorlar. Sen
sevgiline şunu bunu yap annesinden uzaklaştır. Çocuğa yüz verme. Gerekirse çek
kapıyı çık, terk etmeyle tehdit et.” Kızıl Bacı bunları söyledikçe Kurban iyice
gaza geldi. “Haklısın, ben ona gösteririm, olmazsa olmaz artık ne yapayım,
biter gider.” dedi. Bir kez daha dedim kadının kadından çektiğini başka hiç
kimselerden, hiçbir şeyden çekmiyoruz. Kolay gaza gelen bir türüz. Pireyi
deveyi bırakın fil yapıyoruz. Bunu bile bilede karşındakine nasıl daha
hırçınlaşmasını söylersin. Onu geçtim direk şunu yap bunu yap nedir. Azıcık
sakinleştirmek bu kadar mı zor. Ama yok yangın mı var benzini sırtla git.
Tavsiye ver anlarım ama bu yıkıcı olmak zorun da mı? As kes gebert canına oku
diye tavsiye mi verilir? Her şeyi geçtim eh be Kurban hiç mi akıl yok sende.
Kendi türünü bilmez misin? Başkasının mutluluğunu kıskanan bir türüz.
Mutsuzluğumuzdan başkası bizden daha mutsuzsa çıkan tipleriz. Lan sırf bu
yüzden kız arkadaş seviyem yerlerde sürünüyor. Asla bir kızdan aldığım
tavsiyeyi uygulamam. “Sakinleştikten sonra düşün, karşı tarafı suçlama, her şey
düzelecek” benim bildiğim tavsiyeler bundan ibaret.
11 Mart 2015 Çarşamba
anatomi
Çok fazla ihtimal var. Nerde yanlış yaptım ya da amacı
neydi. Adamdan görür görmez hoşlandım. Bu da Uzun`dan sonra bir ilk
sayılabilir. O andan itibaren de gözüm bir bok görmedi. Kimseyi dinlemedim,
canım ne istiyorsa onu yaptım. Adama ulaşmak için kıçımı yırttım. Gerçi ben bu
filmi Uzun`da da görmüştüm. Onun ne düşündüğü önemli değildi. Önemli olan benim
hislerimdi, en azından başından. Adamdan hoşlandığımı belli ettim. Derdimi
anlamaması için salak olması gerekiyordu ki değil. Sonra bir aydınlanma yaşadım.
Sorun hiç birinde değil bende. Uzun`un peşinden koştum koştum, hatta bu uğurda
çok ahlaklı olmasa da insanları kullandım. Sonra adam karşıma dikilip isim
koyalım dedi, ben ne yaptım? Adamı öptüm sonrada olmaz ben istemiyorum düşünmem
lazım dedim. Aklımdan geçen tek şey adamı takıntı haline getirmemdi. Sonrasında
olanları da hak ettim bence. Adam sonsuza kadar senin onu kuşbaşı mı jülyen mi
doğrasam kararını mı bekleyecekti. Gerçi de çok beklemedi. İki haftaya hop kızı
koluna taktı. İşin kötüsü kızı tanıyor ve pek de severdim. Sonsuza kadar
peşimde dolanır sandım. Ben onun peşinde altı ayı mı harcadım ya o da
harcamalıydı. Sıradan olduğumu fark etmem fazla zaman almadı. Bay B ise bu kez
demiştim sonuna kadar git cesur ol. Bu kez o bozuk çıktı. Kafam bitten mi çıkan
boynuzdan mı kaşındı hala düşünüyorum. Umutsuz vakayım.
9 Mart 2015 Pazartesi
ciddi soru
Sürekli bir memnuniyetsizlik hali var. Her şeye bir
mızmızlanma. Hiçbir şeyden memnun değiliz. Ne verirse versin hayat tatmin
olmuyoruz. Zaten sürekli bir şikayet sürekli bir şikayet. Zaten şu hayatta bir
bizim başımıza geliyor ne gelirse. Bütün aksilikler bir tek bizi buluyor. Derdi
olan bir biziz. Trafik sadece bize var. Manyak hocalar, takıntılı patronlar bir
bizde var. Geri kalan herkes için hava güneşli iken bir tek bizim üzerimize
yağmur yağıyor. Herkesin çok parası var, bir tek bizde yok. Herkes istediği her
şeye sahipken biz değiliz. Herkes mutlu, mutlu olmayan, olmayı başaramayan bir
tek bizleriz. Her yere de herkeste bir yakınma. Sürekli bir şikayet. Bıkmadan
usanmadan sadece mutsuzluklarımızdan bahsediyoruz. Okuyorum, bakıyorum bir
Allah`ın kuluda “Lan ben mutluyum. Derdim tasam yok benim.” demiyor. Herkes bir
şeylerden yakınıyor. Diyeceksin sen yapmıyor musun? Yapıyorum. Hem de çok
yapıyorum. Zaten bunu yazma sebebim de bu. Sürekli yakınmışım. Uzun zamandır
insan tek bir keyfim yerimde demez? Bir kez mi memnun olmaz? Sorunum mu var?
Aslında birçok insana göre yok. Basit şeyler. Ne bileyim ölür müyüm korkusuyla
yaşamıyorum, aç değilim, amansız bir hastalığım yok. E o zaman tüm bu
söylenmelerim neden. Neden bu kadar tatminsiz ve yorgun hissediyorum? Derdim
ne? Derdiniz ne? Mutlu olan birini gösterin bana.
8 Mart 2015 Pazar
götünüzden iş uydurmayın
On birde ders çalışırken (ALES) masada uyuya kalmışım. Daha
önce yatakta bilgisayara sarılıp uyuma vakam var. Sabah kollarımda
göremediğimde paniklemiştim. Düştü sanıp yere baktım yok, yatakta yok. Meğer
babam çekmiş koparmış kollarımdan. Sonra akıllandım oturayım, yatar pozisyonda
derste çalışılmaz dedim. Sonra yine uyuya kalmışım, ama hiç kımıldamadan da
kalktım. Her yerim tutulmuştu. Ama o tutulmayla bu kıyaslanamaz. Yatağa nasıl
girdim sonra hatırlamıyorum. Ama on ikiye kadar uyudum. Sonra baktım telefon kapanmış,
şarja taktım ama açmadım. Bütün gün yataktan çıkmayıp kitap okudum. Özlemişim bu
tip şeyleri yapmayı. Aslında yapmayı özlediğim birçok şey var. Ama çok fazla
sorumlulukla yaptıklarımdan ne zevk alabiliyorum, ne de istediklerimi
yapabiliyorum. Perşembe günü öğleden sonra plan yaptım. Sonra çat mail. Hoca
bilmem ne saate toplantı ayarladı haber verdi mi? Vermedi, ayrıca ne
toplantısı. Doktor randevum var dedim. Aslında yok öyle bir şey. Hocaya sor
dediler. Bilgisayarcı tutturdu hoca kızar gel diye. Gittim dekanlıkta buldum. Anlattım
meğer adam istememiş. Kıçlarından uydurmuşlar, birde onlar için bu vakit uygun
demişler. Bizim adımıza yalan. Adam delirdi bense sağolun hocam dedim, ortalığı
karıştırıp topukladım. Arkadaşımda ben ekti ama eve gelip bitmemiş işleri
tamamladım. Cuma sabah kurstan sonra işe gittim. Bütün projeyi üstüme
yıktıkları için mi nedir çok iyi davranıyorlar. Pizzamı söylemişler,
hazırlamışlar hadi gel diyorlar. Pizza yerine keşke daha az iş verseler. Şimdi bütün
gün yatmamı sizde haklı görüyorsunuz dimi? Ahh birde annemi ayartıp on seansına
filme gidelim dedik. Hostes`le annesi Ayşe Fatma Teyze`de geldi. (Sidikli
Hostesin anne babasına hep Emekli Ali Amca ve Ayşe Fatma Teyze der. Bu yüzden
bu lakap çalıntıdır.) Ayşe teyze her sevişme sahnesinde arkadan “Tövbe tövbe”
diye es verdi sağolsun. Çıktık taksiye bindik ama şoför kadın çıktı. Gündüz
vakti gördüm de gecenin birinde ilk defa görüyorum. Helal be kadına dedim. Hem
kendine güvenmesinden hem taşı sıkıp suyunu çıkartmasından, hem de çok güzel
araba kullanmasından. Umarım hiçbir kötülük onu bulmaz. Amin deyin.
Etiketler:
annem,
Ayşe Fatma Teyze,
ben,
götünüzden iş uydurmayın,
günlük,
Hostes
6 Mart 2015 Cuma
ve kazanan benim
Bırakın şurada keyifli keyifli güleyim ilk. Zafer çığlıklarımı
atayım sonra küfredeyim. Birkaç on gün önce sizlere Hostes`ten bahsetmiştim. Ve
yazımın sonuna da Barış görünümlü Burak gibi olan Pilat Bey`i maksimum 2 haftaya
şutlar demiştim. Az önce itiraf etti üç gün önce terk etmiş.10 güncük sürdü ve
ben kazandım. Sevindim hani. Nasıl arkadaşsın sen lafını duyuyorum ama
haklıyım. Baştan dedim ben hepsine. Zaten ayrılma sebepleri de tam olarak
uyardığım konulardan biri. Pilot arkadaşlarıyla dışarı çıkar, kafası güzel
olunca da biri ortaya fikir atar Kapadokya`ya gidelim der. Ne hikmetse bir tek
Pilot ve bir canım cicim arkadaşım dediği kızla giderler. Sabahta bizimkine
dalga geçer gibi “Bil bakalım ben bilmem kimle nerdeyim?” der. Arkadaşı demeyin
kızla daha önce bir ilişkisi olmuş. Lan eski sevgiliyle görüşmeyi geçtim, bir
anda pat diye başka bir şehre gitmek nedir. Sevgilisi olmasa, sevgilisi
arkadaşım olmasa bana ne. Tabi bizimki de açmış ağzını yummuş gözünü. Tam
olarak tahmin etmediğim bir şekilde de olsa Pilot tekmeyi yedi. Üç gündür de sürekli
çiçekler böcekler gönderip “Bir şey yapmadım ama özür dilerim” diyormuş. Hadsiz
herif. Hayır ne desek az, bir de yüzsüzce hala konuşup duruyor. Üzüldüğüm tek
nokta Hostes`in yine ilişki olayını becerememesi. En azından bu kez sağlam bir
sebebi var. Yoksa çok sevindim sepetledi diye. Eminim diğer kızlarda sevindi
ama bir tek ben sevindim deyince
vicdansız olarak mimlediler. Aman ne yapayım. Zaten bu iddayı kazansam da Sidikliyle
daha sabah girdiğim iddiayı kaybettim. Yine Hostes üzerine girmiştim. Bir filme
gitmek için bir ay önceden sözleşmiştik.
Ama art niyetli ben Sidikli`ye “Sevgilisiyle gider aramaz.” dedim. Gerçi o
sevgilisinden ayrılmasa kaybetmezdim ya neyse. Ah be hayat nasıl bir şeysin. Bir
yerden kazandırıp bir yerden kaybettiriyorsun. Keşke bu kadar güvenip miktarı
yüksek tutmasaydım.
5 Mart 2015 Perşembe
hunharca yemek
Felsefem spor yapıyorsam daha çok yemektir. Bu ne perhiz bu
ne lahana turşusu diyeceksiniz ama ne yapayım daha çok acıkıyorum. Yürüyüşten
dönerken fırından ekmekleri sırtlayan teyzeler, koşarken gün de yiyeceği
böreklerin hayalini kuran üç çocuk annesi ev hanımı gibiyim. Bugünde tatlının
dibine vurdum. Zaten çalışırken bir yandan sürekli yiyorum. Ay bu koşma işi
bana hakikaten iyi geldi. Tüm o yoğunluğumun verdiği bunaltıyı aldı götürdü.
Gerçi daha uykusuz kaldım ama olsun. Gül diken olayı bunlar. Bugün Yüzücü kapıya
gelip aldı korkuyorum diye. Çok iyi bu çocuk ya. Hem dırdırımı hem nazımı
çekiyor. Suya düşmüş kedi gibiymişim,
etrafa şaşkın şaşkın bakıyormuşum. Öyle bir tipimde yok ama bırakayım öyle
sansın, işime gelir sırf bu yüzden bil olsa bana katlanması. Galiba şu sıra boş
konuşmalarımı, tüm yakınmalarımı çekecek birine ihtiyacım var. Bu yüzdende onun
spor salonu ısrarlarına bile evet dedim. Ben spor salonunu sevmem hem de. Fazla
soğuk ve ne bilim aletlerin başına geç şunu yap bunu yap olayı beni geriyor.
Ama Yüzücü bakmam için ısrar edince tamam dedim. Akşam bizim basket ekibini
ektim, Yüzücüyle buluştuk gittik. Sahibi
de arkadaşıymış. “Lady bir hafta bir denesin severse gelmeye devam eder.” dedi.
Arkadaşı “Geçici kart ayarlarız gelsin bir ay denesin Yüzücü`ğüm. Senin
misafirin, kırmayız.” dedi. Hayır hep dört ayak üstüne düşmem ben. Genelde tek
ayağımın üzerine düşer kırarım. Sanırım spor salonu olayını sevmediğimden
oluyor. Sevsem kesin “Şunu hatırına bu kadar indirdik” derler ama on yirmi
fazlasını bana yedirirlerdi. Arkadaşı hoca çağıralım ilgilensin dedi Yüzücü ben
hallederim dedi. Plates ağrı gelirmiş bilmem ne, şu bu hareket, şunu bunu
kullan. Bana “Seninle ilgilendiğimi sandı, o yüzden istediği kadar gelsin dedi”
dedi. Ay biliyorum benimle ilgilenmediğini de parantez arasında belirtmesen
de olurdu. Hem Avukat ondan fena halde hoşlanıyor. Arkadaşımın aşkısın der
kaslarına göz ucuyla bakarım. Neyse ne işte. Ortam iyi güzel hoş da açık alanda koşmak gibi
değil ki. Bir de ne bilim garip bir fobim oluştu tuvalete bile tek gidemez
oldum. Tamam kızlar hep tuvalete tek gitmez diyeceksiniz ama ben giderdim. Şimdi
millete hadi gidelim diyorum. O yüzden Yüzücü sürüklediği için onsuz oraya da
gitmem. Hem sabah koş akşam oraya git ölürüm. Henüz ölmeyi de planlamıyorum. Daha
çok zırt pırt arayıp, mail atıp duran patronumu öldürmek istiyorum. Bu da
önceden planlanmış cinayete girer mi? Cezam ne kadar artar acaba.
4 Mart 2015 Çarşamba
36 bedene elveda
Saat onda olan dersleri seviyorum. Bugünde onun nimetlerinden faydalandım. Dün
markete giderken kot pantolonumun düğmesini kapatamadım. Uzandım göbeği içeri
çektim zıpladım hatta anne yardım et dedim. Sonunda kapandı ama içinde sıkıştım
kaldım. O an fark ettim artık 36 beden bir pantolonun içine giremiyorum. İşim gücüm
ne yazık ki hep bilgisayara bağımlı. Bende istedim şöyle atlamalı zıplamalı bir
işim olsun, derslerde 2 saat kıçımızı tahtadan kaldırmadan oturmak zorunda
kalmayalım. Küçükken şişkoydum, sonra kendiliğinden gitti. Yemek yemeyi severim
ama kilo almazdım. Hatta koşu yapmadığım dönemlerde bile. Bu kez nasıl olduysa
ipin ucu kaçmış. Ama garip bir şekilde de bu halimi sevdim desem. Yani ne
biliyim daha az kemikli daha iyi duruyor gibime geldi. Ama sonra aklıma içine
giremeyeceğim kıyafetler geldi. Bende sabah altıda koşuya gittim. Kapıma da
anneme not bıraktım. En nefret ettiğim şey koşuya giderken telefon taşımaktır
çünkü. Anahtarımı bir de gençlere kötü örnek olmak istemem ama çakımı attım
çıktım. Normalde bu kadar erken çıkmam ama amacım Yüzücü`ye yetişmek. Adamın fixi
yaz kış şortuyla koşmak –bacakları cidden iyi- ve altıda başlayıp sekiz buçuğa
kadar koşmak. Normalde bu kadar erken kalkmam ama özledim sanırım onu. Tabi asıl
sebep başına ekşiyip dırdır etmek. Atladığı kısım ise üç beş kişi bile değil o
saatte koşan. Bir tek fötr şapkalı amca var. O da koşamıyor yürüyor. Yani beni
kesmeye kalksalar amcadan bana hayır yok. Hayır adam her gün geliyor da ya
bugün gelmezse. Kabahat bende keşke telefon numarasını falan alsaydım. En
azından arar sorardım. Evet, evet götüm yemiyor bu saatte koşmayı. Ben tırs
tırs giderken arkamdan biri karın boşluğuma doğru hamle yapıp böhledi. O ara
küçük bir kalp spazmı geçirdim tabi ben ama ilk hamlem geri doğru dönüp elimi
yumruk yapıp şakacı vatandaşa saldırmak oldu. Milleti kıtır kıtır kestikleri
bir ülkede olduğumuzu unuttu herhalde, o yüzden korkuttu. Koştuk ama o koşmayı
bana sorun. Her hücrem tembelliğe alışmış can çekişti, şu an ise sızım sızım
sızlıyor. Oturunca da başladım konuşmaya. Sustu sustu, bende anlattım sustuğunu
bile fark etmedim. Sonra “eee ne diyorsun” deyince de “Göbek yapmışsın” dedi.
2 Mart 2015 Pazartesi
mekiğe koyun en uzak gezegene gönderin
Rahat bırakın ne olur rahat bırakın. Artık o kadar çok
yoruldum ki. Herkes bir şey bekliyor, herkes şunu da yap bunu da yap deyip
duruyor. Mail adresimi “öldü” sebebi kullanıp kapatmak istiyorum. Telefonumun
çalmasından nefret ediyorum. Ve herkes o kadar bencil ki. Kimse benim kendi
özel işlerim olabileceğini düşünmüyor. Kendilerine uysun yeter. Onların işi
hallolsun, önemli ve hayati olan o. Sonunda hepsine siktirin gidin diyeceğim. Staj
yaptığım yerden mail atmışlar bir sürü iş. Ders programım yüzünden hep bölük
pörçük gidiyorum ya sanki onlar ne zaman ne derlerse yapmam gerekiyor gibi
davranıyorlar. İyi niyetten bildiğim ama orda işim olmayan birkaç iş yaptım ve
üzerime yapıştırdılar. Okulda hocaya asistanlık yapıyorum adam bir yerin
görevini üstlenmemi isterken başta, şimdi arayıp “Dekan hoca bir şey rica etti
bilmem kim becerememiş dedim benim çok iyi yapanım var. Zaten fakülte işi kırmayalım
dekanı Lady`ciğim”. Arkadaş mail atıyor “Okulun bilmem ne fakültesinde çıkmış
sen anlıyorsun diye sana yönlendirmemi söyledi hoca.” Proje yaptığımız hoca
maili geçtim whatsapp`den rahat vermiyor. Arkadaşlarım “Ya sen şunu biliyordun
halleder misin?” diyor hayır diyemiyorum. Sonra sabah 7`ye kadar çalışıp, 8.30`daki
derse giremiyorum, sonrakine yetişmek için yırtınıyorum. İnsanların bir sürü
paraya yapacakları işleri bedavadan ameleliğine yapıyorum. Hayırı bile kabul
etmiyorlar. Peki bunların getirisi, yorgunluk, yorgunluk, sinir, isyan. O
yüzden cv dolduracağım diye beni bu hale sokan kapital yarışçı düzenin ağzına
sıçayım. Özellikle sabah arayıp uyandıranların inşallah çocukları olur ve
sabahlara kadar ağlar. Umarım makaleleri ellerinde patlar. Umarım hepsinin
ellerinde gezen o Maclerine su dökülür. En önemli ve aminlik duamı sona
sakladım. İnşallah mail adresleriniz hacklenir.
nasıl başladım nasıl bittirdim
Annemler evde yokken en çok sevindiğim şey tüm hafta sonu
yatakta kalabilecektim ve annem “Kalk artık yatağını topla.” diye sıradan
söylevlerine başlamayacaktı. Minicik küçük hesaplar peşindeydim. Ama cumartesi demediler iş için sabahın köründe
yine aradılar. Direndim ama iş beklemez tabi.
Eh annemde temizlik falan deyince mecbur kol paça sıvayıp giriştim. Biz kadınların
zavallı kaderi değil miydi temizlik? Çekmeyen var mı ki? Kızlar gelecek diye
markete gittim, deli gibi yemek yaptım. Dahi ile Skype da lak lak yaptığım
vakit bile bir yandan odayı topladım. Ama güzelim yemeklerim elimde patladı. Tok
geldi haspalar. Sabaha kadar durmadan konuştuk ve yaptığım üzerine onlara
satabildiğim pasta ve kurabiyelerden yedik. Muhabbet yine döndü dolandı bana
geldi. NilKuşu kafaya koymuş tanıştıracaklar listesine beni ikna etmeye. Yok
şöyle iyi yok böyle iyi. Tanışsam ne olurmuş, ne zararı varmış istemezsem olmazmış.
Sorun o değil ki! Sorun ben kimseyi istemiyorum. Ama onlara göre öyle değil. İzin
vermiyormuşum kendime, karşımdakilere şans tanımıyormuşum, saklıyormuşum kendimi.
Doğru mu bilmiyorum ama bunaldım. O kadar ısrarcılar ki fena halde canımı
sıkıyorlar. Baktım susmuyorlar, havada aydınlanmaya başlamış, yatalım dedim. Bir
saat sonra tam 7:04 de Aslan aradı NilKuşu`nu.. kalk gel diye. Lan daha yeni
yatmışız, o kıçında pireler horul horul uyumuş. Kapattı telefonu daldık tekrar
uykuya. Üç saat geçti annem arıyor. Amcamlarla Uludağ`a gitmişler, fotoğraf
atmış bilmem ne. Ben evde kalayım, kar topu bile oynayamayayım o nispet yapsın
bana. Ah kalleş anam ahhhhh. Hem kıskandırsın hem de uyandırsın beni. Sabah
uykusunun bana olan nefretini sırtladım kahvaltı hazırladım. Çil yavrusu gibi
millet dağılınca da vurdum kafayı yattım. Uyandığımda ise böyle üzerimde garip
bir şey vardı. Kendimi yalnız, hüzünlü ve korkak hissediyordum. Gerçi uzun
süredir böyleyim ama yüzüme vurulmuş gibi şimdi. Belirsizlikler beni çok
korkutuyor. Sorumluluklardan bıktım. İnsanların sürekli bir beklenti içerisinde
olmasından usandım. Uyusam uyusam uyusam.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)